hesabın var mı? giriş yap

  • yaşadığımız, yaşamaya çalıştığımız ülkedir.
    bazılarımızın uyuduğu, bazılarımızın öldüğü ülkedir.
    askerinin yan gelip yatamadığı ülkedir.
    anlık istihbarat alan ülkedir.
    dünyanın süper gücüyle müttefik(!) olan ülkedir.
    terörün demokratik hak(!) olduğu ülkedir.
    türk olduğunu söyleyenin faşist olarak damgalandığı ülkedir.
    teröristler halaylarla karşılanırken, komutanların hapse atıldığı ülkedir.

    çok uzak değil. benim ülkem türkiye...

    edit: imla

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • yukarıda bir arkadaş ismail milli takım alt yaş kategorisinde hiç forma giymemiş, skaldal yazmış. ben size bir örnek vereyim. fenerbahçe'nin göztepe'ye kiraladığı (bkz: emir ortakaya) bu sene göztepe'nin tüm maçlarına çıktı ve şuan taraftarın en çok sevdiği oyunculardan. bugün tr u19 maçında yedek oturtuldu. hayatında hiç profesyonel maça çıkmayan ts'li ali şahin yılmaz ise ilk 11'deydi. çünkü u19 hocası eski ts altyapı hocası. milli takımların genç kategorileri böyle pislik, kokuşmuşluk ve rezilliklerle dolu. ne bekliyosunuz?

  • yine bir pazar sabahı aklıma düştü, çocukluğumun en güzel anılarından.
    pazar sabahları babamla beraber sabah rutinimiz gazete almaya gitmekti. o zamanlar nispeten daha tarafsız oldukları için babam sabah ve hürriyet (sonra hürriyet ve cumhuriyet şimdi ise sözcü ve cumhuriyet) alırdı ben de miço dergisini alırdım. eve gidince kahvaltı biter bitmez salona yayılır en sevdiğim köşelerinden başlayarak tüm dergiyi bitirirdim. çok da güzel bir televizyon reklamı vardı

    teşekkürler yalvaç ural

  • bize gelip bununla ilgili egitim vermislerdi. sirkette bir cok eski asker oldugundan, calisanlarimizda ptsd varsa nasil yaklasiriz ederiz, belirtileri nedir falan.

    cok ilginc seyler anlatmislardi. ptsd'den sadece catismaya girenler muzdarip degilmis. misal, catisma cikiyor ve yardim istiyorlar. catisanlarin yardim istedigini duyanlar, yardim etmek istiyor ama edemiyorlar diyelim. gidip onlari kurtarmak veya onlarla beraber catismaya katilmak istiyor. catisma bittikten sonra, catisanlar saglam, ama yardim istegini duyanlarda ptsd gorulebiliyormus. ayni sekilde, bir birlik sevk edildikten sonra (diyelim irak), amerika'da birlikte kalanlarda da olabiliyormus. adam ben niye onlarla degilim diye gidiyormus. muharebe gorenlerdeki birbirine destek olma ve destek verme hissinin yardimci oldugu dusunuluyormus. iste atiyorum o telsizle yardim cagrisini duyan ise, ben bunlara neden yardim edemiyorum diye kendini caresiz hissedip ptsd'ye yakalanabiliyormus.

    ptsd'nin tek bir nedeni yokmus yani anlayacaginiz. onune gecmenin en onemli seyin destek hissi oldugu soyleniyor. ihtiyac aninda destek gorebiliyor musun yoksa goremiyor musun...

  • açları anlamak değildir. bunu diyen müslüman kendini kandırıyordur. akşam yemek yiyeceğini bilerek açları anlayamazsın.

    orucun iki amacı vardır :

    1- o güne kadar rahatça yiyip içtiğin nimetlerin kısa süre yokluğunu görerek değerini anlamak
    2- insanın en büyük düşmanı olan ve verdikçe fazlasını isteyen nefsi kontrol etmek

    yani iradeyi güçlendirmek.

    akşamları lüks otellerde 100 liradan başlayan menülerle iftarı bekleyerek kimse açların halini anlamaz, en başta da ben.

    o yüzden aç olduğunuz için sinirle kimsenin kalbini kırmadan orucu tutun, umulur ki allah kabul eder.

  • türk insanının masalara farklı yaklaştığını gösterir.

    * hazır mobilyalar gibi renklendirici ve tatlandırıcı içermez.

    manyak mısınız olm? masa mı kemiriyonuz evde?

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • (bkz: pucca)'nın elinden çıkan tüm kitaplar.

    okuyanla arkadaşlığımı yavaş yavaş kesiyorum. bir daha o insanı ciddiye alamam sonuçta.

  • esnerken kulakların tıkanmasının nedeni östaki borusudur. bu kanal (tüp), orta kulağınızı boğazınızın arkasına bağlar ve normalde kapalıdır. ancak esnerken, yutkunduğunuzda veya belirli hareketler yaptığınızda bu kanal kısa süreliğine açılır ve kulak zarlarınızın her iki tarafındaki basıncı eşitler.

    östaki borusu tam olarak veya yeterince hızlı açılmazsa orta kulak ile çevre arasında basınç farkı oluşabilir. bu basınç dengesizliği, kulakta tıkanıklık veya dolgunluk hissine neden olur. ayrıca kulak zarının geçici olarak içe veya dışa doğru şişmesine neden olarak kulak tıkanıklığı hissine de yol açabilir.

    esneme, kulak tıkanıklığını tetikleyebilecek birkaç eylemden sadece biridir. yutma, sakız çiğneme veya uçakta uçma gibi basınç değişikliklerini içeren diğer faaliyetler de benzer kulak duyumlarına yol açabilir.

  • "akp'ye oy vermeyenin orucu namazı kabul olmaz" diyen adama yaşlı diye acıyıp üzülenleri gösteren olay.