hesabın var mı? giriş yap

  • bugün itibariyle açıklanmış sonuçlardır.

    https://www.theguardian.com/…l-oecd-pisa?cmp=twt_gu

    2015 yılı sonunda okuduğunu anlama, matematik ve bilim dallarında dünyada 500bin öğrenci ile yapılmış değerlendirmede, türkiye olarak son sıralarda yerimizi aldık.

    işin kötüsü 3 yılda bir yapılan bu sınavda, 2012 sonuçlarına göre ülkemiz öğrencileri çok şiddetli bir düşüş gösterdi.

    https://twitter.com/…rgur/status/806076994576334848

    sonuç:
    anadolu liselerini, fen liselerini ve genel lise eğitimindeki yapılan değişikliklerin üzerine bir de imam hatip okullarına yapılan yatırımın meyvelerini anlamaya başladık hamdolsun.

    gelecekten gelecek edit:

    2029 a geldik bir tane yüksek teknoloji sınıfında markamız yok. neden yok acaba?

  • allah düşmanımı bile buna mecbur bırakmasın, olay karşılıklı flörtle çözülsün. valla bak. normalde cesurumdur, dışa dönüğümdür, lafımı da kimseden sakınmam ama şunu yapabilmek için 9 ay düşündüm, söylemeden . baktım olmuyor, çevremden de duyuyorum "bir şeyler olacak gibiymiş x'le y arasında.", eski kız arkadaşı sürekli konuşmaya çalışıyormuş bilmem ne, belki iki üç hafta sırf konuşmamı planladım ama nasıl stresliyim, nasıl gerginim. neyse en sonunda üç saniyeliğine beynimi kapatarak düşünceleri, endişeleri bir kenara ittim ve "konuşmamız lazım" dedim, doğru zamanı falan da beklemedim. planladıklarımdan aklımda kalabilenleri söyledim. arada düşünmüyor değilim, "bunu da söyleseydim, bunu da bilseydi, bana böyle dediğinde ben de şöyle deseydim ikna ederdim belki" diye ama sonra diyorum ki, ne değişecekti?insanların kalbini yarım saatlik bir konuşmayla veya bir cümleyle elde edemezsiniz sonuçta.

    o hayatına devam edip başka kızlarla çıktı, ben ise hep kendimdeki eksikliği merak ettim.

    2018 editi: ya siz ne güzel insanlarsınız, sene olmuş 2018 bana hala "kardeş kendinde eksik arama, onun kaybı" diye mesajlar geliyor. hızlı özet geçeyim, ondan sonra da hoşlandığım erkeklere açılmaya devam ettim. devam ettikçe daha kolay geldi, daha da devam ettim. ve yaşım ilerledikçe de daha kolay olumlu yanıt almaya başladım. olay ergenlikteymiş.

  • sedat peker'in yakalanmasını ya da öldürülmesini en çok isteyenlerin başında kendisi geliyor. böyle bir durumda çıkıp 'söylediklerinin hepsi deli saçması' diyecekti ve yoluna devam edecekti. allah ayağına taşlar dolasın veysi. bastığın yerler çukur, tutunduğun dallar çürük olsun. amin.

  • trip atmayacak, ama tripi kaldiracak.
    kiskanmayacak, ama kiskancligi kaldiracak.
    gozu disarda olmayacak, ama gozumuzun ozgurlugune karsi cikmayacak,
    bir rus, bir iskandinav fiziginde olacak, ama ortadogu erkegine fit olacak.
    fazla harcamasi olmayacak, ama harcamalarimiza laf etmeyecek.
    7 24 bakimli, makyajli, fonlu sacli olacak, ama kulagimizdan fiskiran killara aldiris etmeyecek
    sarisin mavi gozlu olacak, ama esmer kahverengi gozlu erkek takintili olacak.
    on numara yemek yapacak, ama bizden bir yumurta kirmamizi istemeyecek.
    dekolteden uzak duracak, ama dekoltelere dikilmis gozlerimize ket vurmayacak.
    sporunu eksik etmeyecek, ama erkek gobeginin turk kasi oldugununu kabul edecek.
    yanisi anlayisli bir kizdir efendim.

  • guzel bir mimari eser ve bir muhendislik harikasi.

    constantinapol sehrinde (gunumuz istanbul'unda), roma'nin ihtisaminin, bizans imparatorunun gucunun ve otoritesinin simgesi olarak, donemin en buyuk klisesi olmasi amaciyla insa edilmistir. nika ayaklanmasının bastirilmasinin ardindan, sehir buyuk olcude yakilmis ve bircok onemli mimari eser de yikilmistir. eski katedral yok edilmistir. bu donemin hukumdari justinyen icin bu olay cok buyuk bir firsat olmustur ve artik imzasi olabilecek ihtisamli bir eser yaptirabilecektir. bu insaatta calisan halkin isyan etmeye vaktinin olmayacagini ve kendi kudretine inanclarini da saglamlastiracagini dusunmustur.

    532 yilinin subat ayinda insaati baslamistir. 537 yilinin aralik ayinda hizmete acilmistir. bu eserin mimarlari ise, aslinda mimar olmayan, donemin onemli mekanik bilimcisi, matematikcisi ve fizikcisi tralleisli anthemios ve miletoslu isidoros'tur. anthemios 534'te vefat etmistir ve isidoros, hem yapim asamasindaki problemlerle tek basina ugrasmak zorunda kalmis, hem de ic dekorasyon ile tek basina ilgilenmistir. justinyen bu insaat, illa ki 5 yilda bitecek dediginden, dekorasyon aceleye getirilmis ve ozensiz bir sekilde yapilmistir. gunumuzde gordugumuz mozaik islemelerin ve resimlerin pek cogu, daha sonraki donemlerde eklenmistir.

    anthemios ve isidoros'un projeleri ve ortaya cikardiklari eser, bir hayli hata ve kusuru olmasina ragmen, ayasofya'nin gunumuzde hala depremlere dayanikli olmasinda ve saglamliginda da katkisi olan, bircok yenilikci cozumu de icermektedir. ornegin, o buyuk kubbenin yillarca saglam bir sekilde durmasi icin, ucgen koseliklerle desteklenmistir ve bu yontem o donem ilk defa kullanilmistir. bu koselikler ile dortgen bir yapi, dairesel bir bicim almistir. olusan silindirin uzerine de devasa, o kubbe yerlestirilmistir. rodostan ozel olarak hafif tuğlalar getirilmistir. depreme dayanikli olsun diye, mermer sutunlarin temelinde ve tavaninda kursun kullanmislar ve sutunun belli bir dereceye kadar ileri geri esnemesini saglamislardir. catlaklar olusturulabilecek yerlere pencere yapmislardir. yapilan incelemeler ise, kullanilan harcin, tugla ile ayni malzemeden oldugunu ve farkli bir sekilde hazirlandigini gostermistir. birbirleri ile daha saglam sekilde kaynasan ve uzun zaman dilimlerinde olusan her catlagi kendi kendine tamir eden bir yapi insa etmisler. yani adamlar taa 1500 yil once depreme dayanikli cimento icat etmislerdi.

    ama zaman gectikce proje hatalari tek tek ortaya cikmaya baslamis. her turlu cabaya ragmen daha insaat asamasinda kemerler kubbenin agirligini tasiyamamis ve her cokme tehlikesine karsin yeni bir plan ile mudahale edilmistir. ama yine de kubbe agirligi, kemerlere ve sutunlara baski uygulamis ve sekillerini bozmustur. gunumuzde hicbir kemer, yarim daire seklinde degildir. her yeni yuzyilda eklemelerle ve yeni tekniklerle cokmesi engellenmistir, ozellikle mimar sinan'in bu esere katkisi yadsinamaz. ama, malesef yapisal bozukluk ve degisiklikleri onleyememislerdir.

    bu kubbenin bir diger mimari ise, isidoros'un yegeni genc isidoros'tur. 557 yilinda, cok buyuk bir deprem olmustur. deprem kubbeye cok ciddi zarar vermistir. isciler tamir ederken, 558 yilinda kubbenin guney kismi cokmustur ve daha kalici bir cozum bulunmasi gerektigi anlasilmistir. kubbenin planindaki onemli hata da o zaman ortaya cikmistir iste. cunku o donem silindirik bir yapinin uzerine yerlestirilmistir kubbe ve bu silindir kubbenin cokmesine sebep olmaktadir. iste bu silindiri ortadan kaldiran, hatalari duzelten de genc isidoros'tur. kubbe bu degisimden sonra artik tam bir yarim daire degildir. buna ragmen, kubbeyi depremlere dayanikli hale getiren iste bu cozumdur.

    tek bir kisinin eseri degildir aslinda, uzun bir zaman diliminde, birbirinden habersiz ama ayni amacla calismis uzmanlarin ortak calismasinin urunudur. deneysel mimarinin orneklerinden olup, gunumuze kadar gelen bir cok teknigin cikis ve bulus noktasidir. ve guzeldir... cok ozeldir...

  • kararını bana ilk söylediğinde, espri yapıyor sandım. böyle espriler yapılır çünkü, babasız büyünen evlerde. "yeter, bıktım kirlinizden, dağınıklığınızdan, bulucam zengin bir koca evlenip gidicem" li çok illallah duydu bu kulaklar. ancak o an ortada ne benim tarafımdan yaratılmış bir dağınıklık vardı, ne de serzeniş cümleleri. yemek yiyorduk, "salatadan da alsana. dünya kadar yapıyorum kalıyor. hadi tabağını sıyır da makarna koyayım" zamanlarıydı takriben. "evleniyorum ben" dedi. "iyi" dedim, "hayırlı olsun". "gerçekten, şaka yapmıyorum". "ben de şaka yapmıyorum" dedim. "hayırlı olsun". ardından tabağımı sıyırdım, odama çekilip, o masada söyleyemediklerimi, başka bir masada yazdım...

    "evlen tabi. hayatı boyunca bizim için en iyiyi düşünen sen, kendin için kötüyü düşünecek değilsin ya. her günü bizim için yaşayan sen, en azından bir günü kendin ve yeniden sevmiş olduğun adam için yaşa. hem güneye yerleşirsiniz belki ? hani hayallerini kurduğun o ev, ekip dikebileceğin bir bahçe vardı ya, sonun da senin olur. aynen çocukluğunun geçtiği o köydeki gibi. şehre gelip acıyla, sancıyla, zorluklar ve ihanetle hiç tanışmadığın günlerde olduğu gibi..."

    tanıştım, iyi adam, hoş adam. en önemlisi saf, temiz, mert adam. onun da var bir hikayesi, senden benden karışık. otuzlu yaşlarında bir beyin ameliyatı geçirip doktorların "çocuğunuz olmayacak" demesiyle sarsılmış. "evlenmem o zaman ben" diye küsmüş insanlara. bir yolcu teknesi alıp, denize sığınmış. babayiğit, cana yakın, delikanlı adam... böyleleri çok kalmadı istanbul'da. kalanlara rastlayınca insan seviniyor. elindeki bezi sağı sola sürerken "bak evlat" diyor; "bunlar teknenin motorları. suyu şuradan çekip soğumalarını sağlıyoruz. normalde yasak ama tuvaleti denize basıyoruz mecbur. gerçi sistemlerimiz arıtıyor kirli suyu...istersen başka bir gün yine gel de açılalım seninle. adaların ardından izlemen lazım istanbul'u." küçük ışıklar halinde öyle masum görünür ki bu şehir, onca suçu, onca yavşağı, onca ağlayış ve haksızlığı sınırlarında nasıl barındırdığına şaşar insan, der gibi dalıyoruz. bir süre sessiz...

    kimisi çıkıyor işte yıllar sonra, öz babandan daha babacan yaklaşıyor. fırsatı olsa öz anan kadar sevecek o derece. benim sevilecek bir yanım kalmamıştır gerçi. annemi en son öpmek istediğimde epey uzanmam gerekmişti, annem tarafından en son öpülmek istendiğimde ise epey eğilmem...

    şimdi merhaba gençliğim. selam, çocukluğumun son dönemleri. gel bakalım, bir türlü kurup yaşayamadığım hayat. yaklaş, bekar evi yalnızlıkları. bir tane bile temiz tişörtün, ütülü gömleğin kalmayışı... hoşçakal, babamın oyundan çıkmasıyla istemeden koluma geçirdiğim kaptanlık pozu bandı. arada uğrarım, gece kaç olursa olsun, dönmem gereken ev..

    ve güle güle anne.
    talih sizi, bir "yazlıkta" kocatsın..

  • "bekarlığa veda partisinde zenci bir dansçıyla birlikte olan ünlü ailenin kızı, unuttuğu bu ayrıntıyı bebeği zenci doğunca hatırladı"

    ne kadar ufak bir ayrıntı..