hesabın var mı? giriş yap

  • lüks kuruyemiş.

    param yok diye sürekli ertelediğim bir şey varsa o da kuruyemiştir. doyasıya badem, ölümüne antep fıstığı, fındık, ceviz yemek istiyorum. her sabah müslinin içine doldurmak istiyorum ama çok pahalı namıssızlar.

  • 19 parça kahvaltılığın 750 tl olmasından ziyade bunun bir lüks olarak görülmesi çok daha üzücü bence.insan gibi yaşamayı ne zaman gerçekten isteyeceğiz acaba

  • dün akşam 22:30 saatlerinde resepsiyona 2 sırp geldi ana kız. 13 yaşındaki kıza otelin karşısındaki pazardan şık bir sırt çantası almışlar. şık dediysem de; memleketim mersin'deki bit pazarında 35-40 liraya alabileceğiniz çantalardan...

    35 euro (yaklaşık 115 lira) ödemişler. bana anlattıkları kadarıyla; aldıktan sonra fiş istemişler. adam da fiş vermemiş. (vergi kaçırıyorlar) biraz sinirlenmiş fiş istediklerinde. 10 dakika sonra aldıkları çanta kızın içine sinmemiş ve geri vermek istemişler. adam da 'fiş olmadan veremem' demiş ve daha da sinirlenmiş. kızın annesi 'sen ne yapmaya çalışıyorsun, az önce senden fiş istedik, vermedin, biz senden alışveriş yapmak istemiyoruz, paramızı geri ver' demiş. adam daha da sinirlenmiş. ve anne ile kızı ittirerek yürüyün gidin gibi birşeyler söylemiş.

    resepsiyona gelip ben bu işi yasal yollardan halletmek istiyorum dedi. polis çağırabilir misiniz? dedi. buna zabıta bakar dedim. zabıtayı aradım. ulaşamadım. 155'i aradım. durumu anlattım. 10 dakika sonra polis geldi. biz bi esnafla konuşalım sonra haber göndeririz dediler. gittikten 10 dakika sonra polis otele tekrar geldi ve 'esnaf yardım edeceğini söyledi, dükkana gitsinler yardımcı olacaklarmış' dedi.

    kadın 'ben oraya yalnız gitmek istemiyorum' 'bi keresinde pamukkale'de bir turisti dövmeye çalışan satıcıları görmüştüm çok sinirlilerdi, bize yardımcı olabilecek birisi var mı' dedi.

    otelin operasyon müdürünü aradım. 'acentası yardım etsin, otelin dışındaki durumlara biz karışamayız' dedi.

    acentayı aradım. acentasından slavica adlı bir rehber geldi. anne ve kızı alıp dükkana gittiler. neyse ki; araya polisin girmesinden dolayı sayın esnafım biraz ürkmüş ancak, polis olmaya girmeseydi müthiş hoşgörümüzü ve ticaretbilirliğimizi göremeyecektik.

    esnafı az çok anlayabilirim. ödedikleri kiralar gerçekten çok yüksek. dükkan sahipleri 'turist varsa para kazanılır' mantığıyla yüksek kiralar istiyorlar. haliyle adamlar kiralarını çıkarabilmek için kime ne geçirsem düsturuyla hareket ediyorlar. ancak hiç bir zaman; türkiye'ye tatile gelmiş ve senin ülkeni 10-15 tane farklı destinasyon arasından seçmiş insanlara sırf senin gibi 10-15 tane daha esnaf var ve bi olay olduğunda hemen saldırabilirler diye böyle davranma hakkını kendinde arayamazsın. gerçi ararsın lan!

    insanın bazen gidip dubrovnik'e, ascoli'ye ya da oslo'ya gidip yaşlı teyzelerden 3-5 euro'ya el işi birşeyler alası geliyor.

    tabi ki; istikrar önemlidir. sizin ben esnaflık ahlakınızı mikeyim.

  • ne evlatlar var amk diye içlendiren bi soru. biz daha hala "anne iki liran var mı bozuk minibüse bincem" diye para istiyoruz.

  • yil 2005, sahne soyle:

    gunlerdir acik bulunan winamp, azimle playlistin assagilarina ulasmis ve tarkan calmaya baslamistir. uzun zamandir tarkan dinlenmedigi farkedilir ve sevince bogulunur, bu bir sevgi olayidir, ercandir. o sirada sessiz sedasiz yemegini pisiren meksikali ev arkadasi mirildanmaya baslar. ben tam "ulan ese, ilk defa duydugun sarkiyi ne diye mirildanirsin" diye kontra-mirildanirken, binlerce kisinin saskin bakislari arasinda bagira cagira sarkiyi soylemeye baslar. bir taneyle de kalmamis namussuz, degistirdikce soyluyor. korku filmi gibi, donup "birader sen de yemek istiyon mu" demesine ramak kalmis. meger tarkan zamaninda meksikada meshur olmus, pek cok kisi bilirmis, o kadar cok calmis ki adamin yillar sonra bile aklinda kalmis.

    yil 2006, takriben iki saat once:
    los angelesin ciks mekani sunset strip'te geziniyoruz. geziniyoruz derken ortamlara akmiyoruz, hasta yatagindan kalkmisiz, gece yuruyusu yapiyoruz pijamayla terlikle filan. diger herkes bildigin britney spears modunda, rukusluk had safhada. trafik de sikisik, neredeyse hepsi luks olan arabalardan yoldakilere ve civar mekanlardakilere laf atiliyor, iki adimda bir polisler birini kelepcelemis goturuyor, boyle cilgin bir ortam var. iste bu sirada, gananin gsmhsine esit degerde oldugunu tahmin ettigim bir arabanin butun camlari ayni anda iniyor; artik hiyaragasi nasil bir ses sistemi kurmussa butun o hengameyi bastiran bir dimtistak'la sarkiya giriyor. butun kafalar bunlara cevrilmis, icerde 4-5 tane ayi gibi zenci var, bildigin hiphopcu takimi. unlu filan da olabilirler bilmiyorum, hiphopcularin hepsi birbirine benziyor zaten. ilk soku atlattiktan sonra bir baktik, yakalarsam muck muck caliyor. seni gidi findikkiraaan dedigi yerlerde de zenciler avazlari ciktigi kadar nananananaaaaa diye bagiriyorlar.

    iki dakika kadar devam etti olay, polisler filan geldi, abartmayin dediler. bildigin lapd memurunun, bildigin hiphopcuya, tarkanin sesini kis demesi ve o sirada arkadaki ayilarin hep bir agizdan tum mahalleye opucuk yollamasi paradigm shift denilen hadisenin tanimi olsa gerek.

    benzer olaylar ibrahim tatlisesle de cok yasaniyor, ama onun pazari iranlilar, ermeniler filan, tarkan kadar evrensel olamadi daha.

  • geçenlerde, uzun zamandan sonra bir temaruz vakası görünce bu başlığa yazayım dedim.

    psikiyatrist birçok alanda çalışan bir hekim.

    tedavi amaçlı olarak, psikoterapi, farmakoterapi ve elektrokonvulzif terapi gibi girişimsel yöntemler uygular.
    konsültasyon liyezon alanında, diğer branşlarla ortak zeminde yer alan hastalıkları tedavi eder.
    idari olarak, sağlık kurulu heyetinin asil üyelerinden biri olarak görev alır.
    adli psikiyatri alanında, işlenen suçun iddia edilen hastalıkla ilişkili olup olmadığını ve ruhsal bir hastalığın olup olmadığını tespit etmek için çalışır ya da başka konularda bilirkişilik yapar.

    ilk iki alan tedavi amaçlıyken, son iki alan yarı tıbbi yarı hukukîdir. tedavi alanına dair benzer bir başlığa daha önce şunu yazmıştım.
    (bkz: #60225686)

    tedavi amaçlı başvurup doktoru kandırmaya çalışan hastalar genellikle bunu çıkar amaçlı yaparlar. mesela rapor almak, yeşil/kırmızı reçeteli ilaç yazdırmak, hukuki, maddi ya da duygusal bir çıkar sağlamak gibi nedenlerle. bilincli olarak bu nedenle gelen hastaların yaptığına temaruz ismi veriliyor. temaruza başvuran kişilerin bir kısmı kişilik bozukluğundan muzdariptir, antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler bu yola başvurabilirler. rapor ve kontrollü ilaç yazdırmak gibi konularda psikiyatristler oldukça dikkatli davranır, çünkü işin hukuki bir boyutu da olabileceğini bilirler. bu nedenle doktoru kandırmak o kadar kolay olmaz.

    bir kısım hasta ise duygusal olarak ya da yaşam koşullarına dair kazanç sağlamak için temaruza başvurur. mecburî hizmet yaptığım şehirde başvuran kadınların birkaç tanesi evden ancak hastaneye gitmek için çıkabiliyordu mesela.

    doktoru kandırdım diye sevinen ama bundan başka çıkar sağlamayan kişilerin büyük kısmı da kişilik bozukluğuna sahiptir, muhtemelen narsistik bir doyum için yaparlar bunu. psikiyatristten daha 'akıllı' olduklarını hissetmek isterler. tedavi amacıyla başvurulan hekimin temel hedefi güven ilişkisi kurmaktır ve buna hastaya itimat etmek de dahildir. psikiyatristin hastadan daha akıllı olmak gibi bir ajandası yoktur. takipli hastalarda, öyküdeki tutarsızlıklar, affektin ifade edilen duygulanımla uyumsuzluğu genellikle göze çarpar. bu noktada hekim eğer durumu fark ederse hastanın söylediği yalandan nasıl bir doyum sağladığını anlayıp ona göre hareket eder. temaruz yasal olarak suç içeriyorsa adli birimlere bildirilir. suç içermiyorsa temaruz tedavi edilmez. gelelim adı birkaç kere geçen kişilik bozukluğuna...bu bozukluklarının tedavisi güçtür ve kişi kendi patolojisine sıklıkla kör olduğu için iyileşme/tedavi motivasyonu düşük olur.

    hukukî /idari alanda psikiyatrist temel tutumlarından birisi olan nötr pozisyonunu yitirir. gelen hastaya kuşkucu bakmak zorundadır. özellikle adli psikiyatride bu tutum belirgindir. diyelim kişi ya da avukatı, işlenen suçun, ruhsal hastalık nedeniyle işlendiğini söylüyor. hâkim şahsı gözlem için gönderir. şahıs, tutuklu/hükümlü ya da tutuksuz olmasına göre farklı tip servislerde yatırılır. tutuklu servisi küçük bir cezaevi gibidir. infaz koruma memurları bulunur. kapısında jandarma nöbet tutar. bir de tıbbi ekip çalışır serviste.

    gözlem süresince hasta serviste hem izlenir hem de görüşmelerle tanısal değerlendirme yapılır. gerekli durumlarda psikolojik testler uygulanır. dava dosyası incelenir, suçun varsayılan hastalıkla uyumlu olup olmadığı saptanır. mesela manik bir hastanın kavgaya karışması beklenen bir davranıştır. öte yandan yıkıma uğramış bir şizofreni hastasının, karmaşık bir suçu işlemiş olması beklenmez.

    adlî amaçlı başvurularda psikiyatristi kandırmak zordur. ancak tedavi amaçlı olarak tek sefer gittiğinizde doktoru kandırabilirsiniz. çok büyük bir iş başarmadınız ama evet, doktoru kandırdınız. öte yandan muhtemelen ciddi sorunlarınız var, umarım çözmeye niyet edersiniz.

  • adamın biri, pejo marka bir minibüs alır.
    sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
    yolculardan biri:
    -kaptan yavaş, bir yere çarpacağız! der.
    şoför:
    -sen pejo'yu biliyor musun? der.
    yolcu:
    -hayır! der.
    şoför: -o zaman sus der ve devam eder.
    minibüs hızlanmaya devam eder..
    bir yolcu daha seslenir:
    -oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    amca ne bilsin,
    -hayır! der.
    -o zaman sus der, şoför..
    bu kez bir kadın seslenir:
    -hamileyim! lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürceğim !!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    kadın:
    -yok! der.
    şoför yine aynı cevabı verir..
    arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
    -yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi !!!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    genç:
    -biliyorum lan, ne olacak? der.
    şoför:
    -o zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?...

    durumumuz budur !