hesabın var mı? giriş yap

  • gören de sanacak ki; ibb diye bir ülke var türkiye'nin komşusu. türkiye'de mükemmel bir fiyat istikrarı sağlanmışken ibb ülkesinde halka zulüm olsun diye habire zam yapılıyor.

  • uzun araştırmalar sonucunda 1 ay önce edindiğim teknoloji.

    öncelikle şunun bilinmesi gerekli. oled ve led (qled, nano cell, uhd vb) teknolojileri çalışma sistemi olarak birbirinden çok farklı. led sabit bir ışık kaynağından tüm görüntüyü aktarırken, oled de herbir piksel için tek kaynak kullanıyor. bu ne demek; led tv lerde 3 ana renk karıştırılarak ortaya siyah-beyaz vb renkler ortaya çıkarılırken, oled de her renk o piksel için kendi ışık kaynağından yayınlanıyor. buda gerçeğe en yakın renkleri görmemizi sağlıyor.

    oled mi iyidir led mi ?

    led teknolojisinde ana ışık kaynağına bir ömür biçilir (10.000 saat kabul edelim) bu süre zarfında büyük oranda kötüleşme beklenmez. kaynak sabit olduğu için ekranda bölgesel hatalarla karşılaşma riskiniz düşüktür. renkler çok daha canlı/ışıklı olarak lanse edilir. fakat özellikle gerçek siyah ve gerçek beyazda fark edilecek şekilde istenenden uzak bir görüntü aktarılır. sürekli aynı kanalları izleyen, genellikle tv'yi gün ışığında kullanan ve aşırı düzeyde film-dizi izlemeyen birisiyseniz bence tercih etmeniz gereken tv çeşidi budur.

    oled dediğimizde akan sular benim için duruyor. neden mi ? yukarıda da basitçe bahsettiğim şekilde her bir piksel için ayrı bir ışık kaynağı olduğunu düşünün. bölgesel olarak karanlık sahneleri gözünüzde canlandırın. hah işte oled dediğimiz bu menet o bölgedeki ışık kaynağını kapatıp, gerçek siyahla sizi buluştururken, hemen yanında bulunan kırmızı rengi direk kırmızı ışık olarak, 3 ana ışığı karıştırmadan real kırmızıyı aktarır. bu durumda görülebilecek en gerçek ve tatmin edici görüntü ortaya çıkar. kötü yanına gelecek olursak eğer, bu pikseller sürekli aynı ışığı verdiğinde zaman içerisinde deforme olabilir (bkz: pixel burning) bu durumda o bölgede siyah bir alan oluşabilir. buda seyir zevkinin içine edip, yüksek ücretler ödeyen bu tv sahiplerinin canını sıkacaktır. ayrıca oled ler normal led'lere göre daha az parlak olduğu için özellikle gündüz daha çok tv izleyenler için şikayet konusu olabilir. bu noktada daha çok akşam tv kullanan ve film-dizi tercihi yüksek olan kişiler için oled'in daha uygun olacağını söyleyebilirim.

    oled'de lg mi sony mi philips mi ?

    philips'i hiç potaya sokmadığım için detay araştırmadım fakat kullanan bir arkadaşımdan incelediğim kadarıyla arayüzün yavaş olduğunu söyleyebilirim.

    lg konusunda küçük bir eksper oldum denebilir. uzun zamandır bu işle uğraşan markaların başında gelmektedir. oled yıllık satışında lider marka lg'dir ve her sene b,c,g serisi olarak 3 ana modelde piyasada dominantlığını sürdürmektedir. mevcut b serileri c serilerine göre daha az parlaktır ve işlemcisi bir önceki nesildir. buda b serisini daha ucuz kılmaktadır. g serisi ise c serisi ile aynı özelliklere sahip olup tv komplesi aynı kalınlıkta devam eder ve özellikle tv'yi duvara asacak kullanıcılar için üretilmektedir. ayrıca hoparlör çıkışı b ve c serisinde 40w iken g serisinde 60w'dir. en çok tercih edileni c serisi olarak düşünebilirsiniz.

    sonyyyy sony. yıllardır hayranlık duyduğum markalardandır. tasarım olarak her zaman benim için 1 adım önde olsa da oled panellerini lg'den temin eder. sony burda yazılım ve ses sisteminde farkını ortaya koymaktadır. kullanıcı bildirimlerine göre sony tv'lerde oluşan piksel yanığı %oranı lg tv'lere göre daha düşüktür. bunun yazılımla doğrudan ilgili olduğunu söyleyebiliriz. ayrıca sony harici hoparlör olarak ana ekranın kendisini kullanmaktadır. bildiğiniz gibi ses kaynakları titreşim frekansı ile duyduğumuz sesleri ortaya çıkarır. sony'deki abiler ana ekran üzerinde bu ses mühendisliğini yaparak ekranı hoparlör olarak kullanmışlar. bu sayede ekranda dönen aksiyon sahnelerinde tam olarak olması gereken bölgeden gerekli sesin oluşmasını sağlamışlar. paranız varsa tercih edilir bir marka fekaaaat lg tv'ler 3 ana kaliteden oluşuyor diyelim, b nin fiyatına sony bulunmaz. c nin fiyatına sony'nin en alt modelini alabilirsiniz olarak fiyat skalası devam eder. tamamen tercih ve bütçe meselesidir.

  • mahal yurt odası. seneyi sorma ama en baba öğrencide bile laptop yok, bi milenyum öncesi anlıycan. cd yazmak falan uu lüks ötesi.

    bilgisayar formatlanmış, film izlemek dışında sadece çok gerekli programlar yüklenecek diye karar alınmış ama nedense hiç bir yerden office cdsi bulunamamış. ödev yapmaya gelenler kafa ütüler şimdi..

    ertesi gün eleman büyük bir heyecanla elinde disket olduğu halde odaya dalar.
    "abi tak şunu".

    kesin ödev yetiştirecek, başka da bilgisayar yok ama "office yok kardeş".
    "abi sen tak".

    notepad dosyası falan herhalde diye taktım.. disket sürücü şöyle bir kasıldı. içeriğe baktım..

    hatırladıkça hala utanıyorum lan :/

    4 tane şortkat! word, excel, access, power point..

    "abi tıkla!"

    ben kitlendim, öldürsen tek kelime edemem ama eleman dürtüyor bi taraftan "abi hadi tıklasana!!" diye bağırıyor vecd ile. "wörde tıkla. bi de şu agzesi öğretsene bana".

    iyilik yapmış haspam. hafta sonu abisindeyken masaüstünde gördüğü office kısayollarını diskete kopyalamış getirmiş ve hala tıkla diyor. tıkladım ama neden çalışmadığına inanamadı. anlattım, anlamadı. ağzının üstüne vurdum, idrak yolları açılır gibi oldu ama kafasını ranzanın kenarına bir kaç kez çarptığımda gözlerinde ışığı gördüm diye hatırlıyorum. ben hava almak için dışarıya kaçarken dönüp baktım, monitörü yalıyordu en son..

    la hep mi beni buldunuz?
    (bkz: #15983755)

  • öğrencilik yıllarımda greenpeace ve wwf'de bir süre çalışmıştım. bildiğim kadarıyla birkaç şey yazmak isterim. nükleer ve ağır kimyasal atıklar hariç dünya üzerindeki tüm atıklar okyanuslara gider. direk olarak atılmasa da eninde sonunda okyanusa ulaşır. birkaç örnek vermek gerekirse;

    caribbian plastic ısland
    plastic ocean
    pacific garbage patch bigger than mexico
    great pacific garbage patch 3 times bigger than france

    bu plastiklerin hepsi aslında yolculuğuna çok uzak noktalardan başladılar. ama okyanus akıntılarından dolayı büyük çoğunluğunun birleştiği yer pasifik okyanusundaki belli lokasyonlar. artık atıklar öyle bir noktaya geldiki fransa'dan bile 3 kat daha büyük adalar oluşturdular. wwf ye göre 50 yıl içinde okyanusta bulunan plastiklerin sayısı balıkların sayısından fazla olacak.

    organik atıklarla beraber diğer tüm atıklarınız isterse yolculuğa okyanuslardan binlerce kilometre uzakta bir karada başlasın farketmez, en sonunda gideceği yer okyanustur.

    camlara gelelim. her ne kadar güzel görünsede kaliforniya'daki bu sahil, insanların on yıllar içinde oluşturdukları atıklardan meydana geliyor.
    glass beach california

    birazda boktan konuları konuşalım ve insanların organik atıklarına değinelim.
    kanalizasyon vasıtasıyla yer altındaki haznelere giden atıksular bölümlenmiş kanal havuzlarına aktarılır ve burada bir yolculuğa başlarlar. zamanla dışkılar ve çöpler dibe çöker, parçalanır ta ki ince kum taneleri haline glene kadar (çöpler için geçerli değil onlar genellikle önceden ayrıştırılır). bu bok kumları da pompalar vasıtasıyla bir bant sistemine aktarılır ve kamyonlar aracılığyla çöplüklere taşınır. ama bu önemsizdir. bokunuzu ve sidiğinizi ister çöplüğe taşıyın ister yerin 100 metre altında gömün. ya yeryüzü koşulları nedeniyle ya da yeraltı suları vasıtasıyla er geç son durağı okyanus olacaktır.

  • dünyadaki bütün cinayetler öldürmenin gerekli olduğuna dair kendisine haklı gerekçeler yaratmış insanlar tarafından işlenir. geri kalanı kazadır.

    bir cinayete idam cezası istemek de "öldürmek lazım" tespitiyle, öldürmek için haklı gerekçe yaratmakla olur. idam cezasını isteyen, arzulayan biri özünde cinayet işlemek isteyen, arzulayan birinden farklı değildir. hani bazen filmlerde duyarız ya "bilmek istiyorum katil o sırada ne düşünüyordu" diye, idam cezası arzulayanlar bu şansa sahipler. onlar toplumsal hassasiyetleri arkalarına alarak rahatça öldürme fantazileri üzerinde keyif sürebilme lüksüne sahiplerdir. hatta bazen basit bir öldürme de tatmin etmez "alacaksın ona ve akrabalarına tecavüz edeceksin, sonra yavaş yavaş öldüreceksin" diye salya akıta akıta kendilerinden geçerler. ve bu insanlar gazete okur yorumlarında %48 olumlu puan alırlar.

    (bkz: aynısını ona da yapacaksın)

  • ışık hızında zaman akmaz. misal foton için işleyen bir zaman yoktur. sözgelimi andromeda galaksisinde oluşan bir fotonun bizim gözümüze ulaşması ikibuçuk milyon yıl sürerken foton için olan şudur: oradaki bir yıldızda oluşur ve aynı anda bizim gözümüze ulaşır. foton için bu böyledir. bu yüzden zaman sadece gözlemciye bağlıdır demiş anştayn reyiz.