hesabın var mı? giriş yap

  • biz anadolu'ya göç ederken; çinliler falan bizim arkamızdan, "gerçekten gittiler mi lan" diye baktıkları için gözleri kısılmış.

  • öncelikle başlıktaki anlam düşüklüğü için özür dilerim. malum karakter kısıtlaması.

    haftada 6 günden fazla çalışılmasını yasaklayan kanun kaldırıldı. artık işveren 7/24 ecdat bızıklayabilir

    aslında etrafında dolaşmaktansa direkt olarak toplama kampına geçiş yapsak, kimse üzülmese

    haberin link

    edit: bir kaç yazardan gelen düzeltme itirazı üzerine;

    hafta sonu tatilinin hem iş hukukunda hem de anayasada güvence altına alınmış olduğu, değiştirilen kanunun farklı bir yapı ihtiva ettiği söylenmiştir.

    iş kanunu madde 46/1: bu kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce 63 üncü maddeye göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.

    anayasa madde 50/4: ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.

    diğer yandan farklı bir amaç uğruna yapıldığını düşünenlerden gelsin;

    özet: bu yapılan hafta sonu tatil gününü pazar gününden çıkartıp, işverenin inisiyatifine bırakmaktır. uzun zamandır cuma namazı kılmayı teşvik için çoğu işveren cuma saatini tatil gibi benimsemektedir. yeni durumla birlikte, işveren işçisi ile anlaşmaya vardığını ve hafta tatilini cumaya aldığını belirtebilir.

  • 39 derece ateşle yatan 6 yaşındaki yeğenim dedesiyle konuşmaktadır:

    dede:
    -gel kızım sana bir okuyayım da, allah şifa versin benim güzel kızımaa.

    dede içinden duasını okur bitirir. torun sorar:
    -okudun mu dede?
    -okudum kızım.
    -ne yazıyormuş?

  • jack: i love you rose.
    rose: ...
    jack: rose.. please talk to me..
    rose: suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var, ama bir lafa bakarım laf mı diye
    bir de söyleyene bakarim adam mi diye!!!

    ve akabinde jack donakalır.

  • doksanlı yılların sonu olsa gerek, ayakkabı satan küçük bir dükkanda çalışıyordum yazın. malum zor durumdaydık, yoksa neden çalışsın bir çocuk bütün gün, dört gözle beklediği yaz tatilinde...

    dükkanın sahibi haftalık verirdi bana. yemek paramı da yine haftalık olarak verirdi. yemek parası dediysem öyle matah bir şey değil. bir ihtimal esnaf lokantasında kuru-pilav yersin. velhasıl o paradan da ne kadar arttırırsam kardır diye, caminin önünde duran tostçuya gidip,

    "abi boş tostu ne kadara yaparsın" diye sormuştum.

    "boş tost"

    öyle ekmeğin üzerine biraz sulu salça sürüp ısıtıp verecek. verdi de. 3 ay o boş tostla doyurdum karnımı. çeşmeden su bir de. anneme de haftalığıma zam yaptılar dedim. karnımı lokantada doyurduğumu, köfte pilav falan yediğimi söyledim hep. hala bilmez canım benim. bilmesin de.

    kimse bilmesin boş tostun yavan tadını. hele çocuklar hiç bilmesin. onlar köfte yesin hep. çok mu zor?

  • ilk olarak 1967 yılında jocelyn bell tarafından radyo teleskop da farklı bişiler bulmasıyla ortaya çıkmıştır. diğer yıldızlara göre daha hızlı döndükleri için ilk başlarda tedirginlik yaratıp uzayda farklı bir ırk mı bulduk gibisinden soru işaretleri yaratmıştır. buluşu takip eden haftalarda daha fazla pulsarın vardığına rastlanması durumu yavas yavas açıklığa kavuşturmuştur.

  • bugun kilo verme ile alakali inanilmaz bir deneyim yasadim. sirtimda 2 adet canta, 2 notebook, external diskler, elimde iki adet kitap dolu torba ile evden iceri girdim ve girerken acaba su an kac kilo cekiyorum diye sacma ama sonucunun boyle olacagini tahmin etmedigim bir soru isareti belirdi.

    ciktim tartinin ustune, tam 105 kilo cekiyordum. eski kilomdu, vermeye basladigimda uzun suredir 105'tim ve 2013'un mayis ayinda kendi capimda kilo verme denemelerine baslamistim. esimle gulduk ettik, eglendik ancak tartidan inip, elim ve sirtimdakileri bir kenara biraktigimda kafamda simsekler cakti. bi dk lan dedim, su an tam 15 kilo daha azdim 105'ten. elim ve sirtimdakiler 15 kilo, ben 90 kiloydum ve ciddi agirlardi. 15 kilo vermeden evvel ayaklarima ne tasittigimi ve kilo verme ile alakali inanilmaz bir terapi ile karsi karsiya oldugumu farkettim. evet bu resmen bir terapiydi.

    halen bir 10 kilo daha fazlam var, vermem lazim. ıdeal kilom 80 civari ve ben su andan itibaren cok daha motive bir sekilde vermek icin elimden geleni yapmaya hazir hissediyorum kendimi!

    tanim: enfes birsey, siz de fazlaliklarinizi verin, kurtulun!

  • akp milletvekili aydın ünal'ın beyanı.

    "diğer partilerde göremeyeceğiniz bir değişim sürecini yaşıyoruz. biz 21 ay boyunca hiçbir şeyi konuşmadık. sayın cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki meseleler konuşulmaz. aile içindeki mahrem konular ama çok kolay geçmiş bir süre değildi. bu sorunlar ortalığa dökülmeden çözüme kavuşuyor. sütliman bir süreç yaşamadık. sayın başbakanımız da ifade etti,

    sayın cumhurbaşkanımız "güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan" demişti. ama böyle olduğu zaman türkiye'nin iyi idare edilmediğini gördük. güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü başbakanın iyi sonuçlar doğurmadığını gördük. ikisini itham etmek mümkün değil.

    cumhurbaşkanı ve başbakan ilişkileri hep sorunluydu. birbirlerini çok iyi tanıyan iki isim buna rağmen görüş ayrılıkları ortaya koydu. çok yumuşak bir geçiş gerçekleşti. bu süreç cumhurbaşkanımız tarafından yönetilmiş bir süreç değildir.

    bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak.

    fiili olarak oluşan durum bundan sonra da devam edecek. türkiye açısından daha sağlıklı olacak."

    "aramızdan tam biatçı, kişiliksiz ve karaktersiz bir arkadaşı başbakan olarak göreve getireceğiz" demiş kısaca.

    (bkz: yakışır)

  • sene 1994, ilkokul üçüncü sınıftayım, ikinci sınıfı okumadan atlatmışlardı.

    fevzi hocam vardı, ölene kadar unutmayacağım kendisini. çok fakirdik. polatlı'nın kırsalından göçmüş, tek geliri asgari ücretli işçi maaşı olan bir aileydik. hatta iyi hatırlıyorum, babamın aldığı maaş 800 bin lira ise bunun 600 bin lirası kiraya gidiyordu. bugüne kıyasla ayda 200 liraya geçinmeye çalışan bir aileydik. kardeşim 1 yaşında, onun masrafı vardı. benim çok az da olsa okul masrafım ve akşam doyması gereken 4 kişi vardı. cornetto'nun altın değerinde olduğu yıllardı. babam baktı olmuyor, köye geri göçmeyi düşünüyordu ciddi ciddi. öğretmenim beni çok sevdiği için konuşmaya gitti, yanında ben vardım.

    babam: hocam, durumumuz çok zor, kızım yeni doğdu, onun masrafı derken yetiştiremiyorum ay sonunu. benim için köye geri dönmekten başka bir çare kalmadı.

    fevzi hocam, bunu duyduğu anda ceketini çıkarttı. işaret parmağına asıp babama gösterdi, ve dedi ki:

    "bak kardeşim, ben gerekirse bu ceketi satar, bu çocuğu okuturum. hiçbir yere gitmiyorsunuz, sadece emeğine emek katıp oğlunu okut!"

    babam, fevzi hocamın bu sözünden öyle utandı ki, beyaz yüzü kıpkırmızı oldu. hocaya teşekkür edip elini sıktı, yolda hiç konuşmadık, ama ben öyle sevinmiştim ki. geri dönmeyecektik ve ben okumaya devam edecektim bir şekilde.

    benim kaderimi bir öğretmen değiştirdi. fevzi hocam olmasaydı bugün köyde koyun güden, tarla ekip biçen bir çoban olacaktım. kız kardeşim muhtemelen evlendirilmişti bile.

    kaderimizi çizen, bize yön veren bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. bilin ki, sizi benliğimizde taşıyoruz bir ömür boyu.

  • yola cikmadan 3-4 saat once alinan kolayi termosa doldurup buzdolabina koymak, yola cikma vakti geldiginde kolanin neden sogumamis olduguna hayret etmek.