hesabın var mı? giriş yap

  • her boku bilmediklerini/bilemeyeceklerini ogrenemiyor bizim millet. aklima cok net 2 ornek geliyor bu konuda. birincisi oss zamanlarindan kalma. universiteyi kazandigim 1999 senesinde evimizin karsisindaki surekli alisveris yaptigimiz esnaf amcayla girdigim diyalog. yaklasik olarak su sekilde gerceklesmisti, hala aklimda.

    esnaf: geldi mi tercih sonucu? nereyi kazandin?
    ben: x universitesi y bolumunu kazandim.
    e: x universitesinde y bolumu yok. z bolumudur o.
    b: var yahu, z bolumu de var y bolumu de var. ben z'yi tercih etmedim y'yi tercih ettim.
    e: yok yok yanlisin var senin. z bolumudur o.
    b: neyse hadi hayirli isler.

    adam benle iddia ediyor. 3 yillik lise hayatim boyunca hangi universitede hangi bolum var yalamis yutmusum, hadi onu gectim ustune osym'den sinav sonucu gelmis. adam hala benle iddialasiyor.

    ikinci olay da daha guncel. yukaridaki ornek ulke universitelerini icerek capta bir ornekti. ikincisi dunya capinda bir ornek. bir internet forumunda bilgi universitesindeki son icki yasagini tartisiyorduk. ben kisaca elestirel bir mesaj attim, benim de bulundugum yabanci universitede ogrenci kantininde icki satildigini ve bunun hic sorun olmadigini falan anlattim. adamin verdigi cevap su: "dunya'nin hicbir universitesinde kantinde icki satildigini gormedim, yok oyle sey." sinirden kendimi sikicektim. hadi bana yalanci demesini falan gectim artik, adam dunyadaki butun universiteleri iceren bir iddia ortaya atiyor amina koyim. bu nasi bir cahil cesaretidir yaa.

  • merkez üssü bir üniversite olan dumurluk olaylar kümesidir*. bir elemanı da şöyledir; internette gezinirken denk geldim, gerçek midir nedir bilemiyorum ama bildiğim şudur ki mevzuya uygundur.

    "çapa tıp fakültesinde okuyan arkadaşlarım anatomi öğretmenimiz sami zan'ın ününü bilirler. sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik amfide dışarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok degerli bir hocamızdı... bu yazıyıyı yazarken de kendisini rahmetle anıyorum... anatomi derslerinin birinde erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildiğimiz şekerin düzeyini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayı patlattı. "anladığım kadarıyla, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz..", "evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranların tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi "o zaman tadı neden şekerli değil?.." amfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra tüm amfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını topladı ve sırasından hızla fırladı. o kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle dersini sürdürdü... "şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri duyumsayan tad alma hücreleri insanin dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur... sana neşeli bir gün dilerim kızım..."

  • pandemi nedeniyle uygulanan 10.00-16.00 mesai saatlerinin pandemi sonrasında da devam etmesi durumu.
    neden mi?
    yaklaşık 3 aydır uygulanan bu yöntem sonrası herhangi bir kamu hizmeti aksaklığı yaşanmadı. günlük hayatı etkileyecek ölçüde yani.
    çalışanlar bu saatlerden memnun ve motivasyonları nispeten yüksek.
    insanlar karanlıkta değil güneş doğduktan sonra uyanıyor, kahvaltı yapabiliyor ve kış günlerinde bile akşam olmadan evine gidebiliyor.
    o zaman neden eski düzene dönülsün ki?

  • (bkz: korku)

    evet, tek sebebi korkudur.
    ufak bir kıvılcımla o dergileri basabilecek, fransa'dakinin aynısını, hatta daha fazlasını yapabilecek binler var bu ülkede.
    (bkz: ehlisünnet tv'nin ateistleri korkutan videosu)
    sanmıyorum ki duyarsız ya da duygusuz olsunlar.
    sonuçta ölüp gidenler meslektaşları, beraber zamanında ortak dergi bile çıkardıkları insanlar.
    ama bu ülke öyle bir hal aldı ki artık, yitip gitsen, faili meçhul olsan bile ardından hakkını savunacak yok.
    bu ülkede artık ölüp gidenleri bile ardından yuhlatan insanlar var.
    bu ülke katillerin, hırsızların kollandığı bir yer.
    temkinli davranmakta haklılar.

    ekleme: dakika 1, gol 1. aha buyur.

    (bkz: vahdet yazarının penguen dergisini tehdit etmesi)

  • çoğu gün en az 12 saat şantiyede çalışıp yorgunluktan ölerek otobüse binen bir genç olarak bir parçası olmadığım, olmak zorunda olduğumu düşünmediğim gençliktir. kusura bakmayın ama sevgi saygı iyilik böyle ezberlerle olmaz. ayakta duramayacak yaşlı, hamile, yorgun birini görürsem elbette yer veririm, ama her 40+ kişiye yer verme mecburiyetim olduğuna inanmıyorum. bunun kuralı olmaz. oturmasam da olur diyebildiğim noktada veririm, yoksa otururum, kimseye açıklama ya da özür borcum da olamaz.

    edit: imla

  • at dalışı ya da atlı dalış olarak bilinen bu gösteriyi daha önce hiç duymadıysanız, yalnız değilsiniz diyebilirim. bu tuhaf ve unutulmuş gösteri, 1800'lerin sonlarından ikinci dünya savaşı'nın sonuna kadar, 60 yıl boyunca amerika birleşik devletleri'nde popüler olarak sergilenen bir gösteriydi.

    bu çılgın fikrini teksas'ta vahşi batıyı gezen ve eğitimli hayvanlarla gösteriler ve atış sergileri düzenleyen doktor lakaplıwilliam frank carver tarafından icat edildi. anlatılan hikayeye göre olay şu şekilde gelişmiştir. 1881'de carver yine gösteriden gösteriye koşarken, kervanıyla nebraska'da platte nehri üzerindeki arızalı bir köprüden geçiyordu. bu sırada atı ya da atlarından biri aşağıdaki sulara düşer, ardından girişimci ruhu oğlum bu olay tutar lan der ve sonda atlı dalış gösterisi ortaya çıkar.

    daha sonra hayvanlarını eğitmeye başlayan carver. geziginci olan bu hayvan gösterilerinde en sevdiği gösteri haline gelir. oğlu al, atların eğitimine ve bakımına yardım ederken, kızı lorena'nın ilk binici olduğu söylenir. müstakbel gelini sonora webster 1923'te gösteriye katıldığında, carver artık işi iyice büyütmüştü ve her biri farklı bir şehirde performans gösteren iki dalış ekibi bulunmaktaydı.

    carver'ın ölümünün ardından, dalış atı şovunu oğlu al carver devraldı. yıllar 1928'i gösterdiğinde dalış atı şovu atlantic city'ye gelir ve önümüzdeki birkaç on yıl boyunca bir çok amerikan filminde de gördüğümüz steel pier'de ünlü bir gösteri haline dönüşür. hatta gösterininwild hearts can't be broken adlı bir filmi bile bulunmaktır.

    bu garip şov amerika'daki hayvan hakları gruplarının baskısı üzerine 1978 yılında yasaklandı. son söz olarak söylenen iddialara göre, gösterinin sürdüğü tüm yıllar boyunca, yüksek dalış atlarının hiçbirinde bildirilen bir yaralanma olayı ya da ölüm olmadı. ancak aynı şey biniciler için söylemek mümkün değildi. ortalama olarak yılda iki yaralanma oluyordu, genellikle kırık bir kemik veya bir çürük. hatta carver'in gelini ve al'ın karısı olan sonora webster carver 1931 yılındaki bir dalış sırasında, atının dengesiz bir şekilde tanka dalması sonucu kendi gözlerini yeterince hızlı kapatamadığı için kör olmuştur. sonora kör olmasına rağmen, on bir yıl daha eyleme devam ettir.

    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3
    görsel-4
    video-1
    video-2

    kaynak:123