hesabın var mı? giriş yap

  • ilk ifadesinden daha dehşet vericidir.

    ilk ifadesinden anladığımız kadarıyla suphi tecavüz etmek amacıyla kızı kaçırmış, kız biber gazı sıkıp direnince öldürmüş. dna'sının bulunması korkusuyla ellerini kesmiş. ceseti yok etmek için yakınlarına haber vermiş, ortak akıl sonucu yakmaya karar vermişti.

    değişen ifadeye göreyse kaçırıldığı korkusunu yaşayan müşterisini sakinleştirmek yerine ona vurmuş, dakikalarca işkence etmiş, canlı canlı ellerini kesmiş. bir sinir harbiyle kızı darp ettiğini düşünsek bile saatlerce süren eve gidip gelmeler, telefonda görüşmeler, birilerini beklemelerin sonunda dahi içi soğumamış (olay da kaçırıldığını, kötü muameleye maruz kalacağını düşünen bir kızın savunması) cesete kötü muamele ederek onu yakmıştır.

    bu ifade gerçek ifade varsayalım. şayet adalet bu ifadeye daha az ceza verecekse ben artık bu ülkede yaşamak istemiyorum. ya da ben de derhal yola çıkıp işime gelene bu tarz işkenceler yapmayı planlıyorum. işsiz güçsüz adamım. her türlü dexter'lığa gönüllüyüm. amacım tecavüz değil, sadece böyle insanlar beni tahrik ediyor. sinirleniyorum. onları dövüp, hırıltılar çıkarırken ellerini kesip cesetlerini yakmak istiyorum. kötü bir niyetim yok.

  • edit:şekil a

    millet olarak yürümeyi bile beceremiyoruz.avm de çalışıyorsanız haftasonunda sinir krizleri geçirmenize sebep olurlar.

    maddeler halinde sıralarsak

    -yürüyen merdivenlerin giriş çıkışlarında dikilme
    -yürüyen merdivende toplu bir şekilde dikilme ve herkesi mal gibi dikilmeye zorlama
    -4 lü 5 li gruplar halinde yanyana kağnı hızında yürümece
    -mağaza girişlerinde çıkışlarında dikilme ve yanlarından zorla geçilmesine rağmen kılını kıpırdatmama
    -bebek arabasıyla ani duruş ve dönüşler yaparak arkadan gelen ve yandan geçenlere engel olma
    -wc giriş çıkışlarında dikilme insanların bunların etrafından dolanıp wc ye girmesi

    daha çok var ama aklıma şimdilik bunlar geldi

  • 1995 yılında çıkan cartel'in cartel adlı şarkısında geçen 25 yaşında 100 binlik araba sözünde bahsedilen 100 bin'in döviz cinsi marktır.

    euro geçişinden sonra mark bir süre euro ile birlikte kullanılmış sonrasında 2002 yılında 1.95 alman markı=1 euro olarak sabitlenmiştir.

    1 euro = 10.24 tl
    1 mark = 10.24 / 1.95 = 5,25
    100.000 mark = 525.000 tl

    sonuç: 26 senedir konu aynı.

  • güneşte nükleer füzyon reaksiyonu ortaya çıktığında, hidrojen atomlarının elektrostatik enerji duvarını aşıp birbirleriyle birleşmesi ve enerjinin güneş ışığı formunda yayılması için kuantum tünelleme(quantum tunneling) gereklidir.

  • ilk kitabi sag saglim atlatirsaniz gelmis gecmis en iyi serilerden birine tanik olmaya baslarsiniz.

    oncelikle belirtmek gerekir ki gercekten ozgun bir dunyaya sahiptir malazan. irklari, teolojisi ve buyu dinamikleri baska hic bir seriye yakindan uzaktan benzemez.

    ciddi anlamda high fantasy'dir, asiri derecede dogaustuluk icerir, devamli olarak bir dogaustu estantaneden bir baskasina atlarsiniz, ilk baslarda biraz fazla ucuk gelse de dunyaya alistiktan ve dinamikleri kavradiktan sonra hic bir sey asiri gelmemeye baslar. misal, tanrilar genelde yukselmis olumlulerdir (ascended) ve bir kismi halen dunya uzerinde ikamet etmektedir ama david eddingsvari power playler yoktur. vardir da yoktur. hani 3-5 kisilik bir party labada lubada gidip dusuk seviye bir tanri'yi kesebilir ama oyle ehere mehere diye gule oynaya yapamazlar bunu. dusuk seviye tanri ney lan derseniz, malazan dunyasinda bin bir turlu irk, ulke, sehir, kabile ota boka taptigi icin bir dolu tanri ayrica bir cok guclu spirit (dusuk seviye tanri dedigim bunlar) vardir. bir suru yuksek seviye tanri da malazan tarihi boyunca kitir kitir kesilmistir degisik sekillerde, seri boyunca karsilasilir bu tanrilarin artiklariyla. karakterler birden bire baslarina gelen olaylar nedeniyle donusumler gecirebilir (level up), bambaska ozelliklere sahip hale gelebilirler. zaten hic bir karakter seri icin bas karakter sayilamayacagindan bu cok da fark etmez, hic bir karaktere fazlaca baglanmaniza, kendinizi onunla ozedeslestirmenize izin vermez seri. koca hikaye bir cok farkli karakter uzerinden farkli ama iliskili hikayeler uzerinde anlatilir.

    cogu high fantasy yazarinin tarzi gibi pembe degildir malazan serisi. okudugum en somurtkan, en gri, en soguk ve acimasiz seridir. buyunun etkilerini, savasin ve kavgalarin gercek dogasini cekinmeden yuzunuze vurur. buyu yiyen biri yerde kivranirken goz pinarlarindan ve kulaklarindan kanlar bosanir, spazmlar nedeniyle altina sicar, sag kalmayi becerirse bunlari anlatmaktan cekinmez. high mage'ler resmen kitle imha silahidir, 1000lerce askeri tek buyuyle, surundure surundure oldurebilirler. bir sehrin dususu sirasinda diger serilerdeki gibi askerler kahramanca savasip onurluca olmezler. korkudan altlarina iserler, arkadaslarinin olumleri sonucunda dagilirlar. sehir catismalarinda bebekler oldurulur, kucucuk kizlara tecavuz edilir, kadinlar kocalarinin karnindan sokulen barsaklarla bogulduktan sonra cesetleri sikilir. koskoca bir kitayi yoneten bir kral (ki kendisi ascended'tir - yani yari tanri kudretindedir), sadece onu alt etmeye calisan tanrilar basarili olurlarsa yonetecek bir sey bulamasinlar diye koca kitadaki tum yasami (insan, hayvan, bitki) yok eder. bir baska ulkede ise ulkenin butun yiyecek kaynaklari priest king tarafindan yok edilmistir ve asker, sehirli yada koylu tum insanlar ele gecirecekleri sehirlerdeki insanlari yiyebilecekleri vaadiyle acliktan tamamen delirmis bir ordu haline getirilmislerdir. savasta dusenlerin cesetleri yiyecek olarak kamplarda pisirilir. bu ulkenin kadinlari yarali ve olmek uzere olan erkeklere tecavuz eder, erkegi tam bosalma aninda onu oldurerek olu bir adamin dolu ile hamile kalir ve bu delirmis ordunun gelecek kumandanlari olacak secilmis "deadseed" cocuklar dogururlar. anca 5. kitapta yazar kendi kara mizah anlayisini seride yansitmaya baslar ve seri mizahi yonden zaman zaman eglendirici hale gelir.

    ilk kitap gercekten zor. yazar koskoca bir dunyayi (ki bu gercekten epik bir dunyadir, dragonlance yada forgotten realms gibi bir kitanin ufak bir bolumune odaklanip ortacag atmosferine buyu, ejderhalar ve 3-5 tanri eklenmesiyle olusturulmamistir) yaratmis ve ilk kitabi sizin de bu dunyayi onun kadar iyi bildiginizi dusunerek yazmistir. birdenbire bu buyuklukte bir settingde dogasini ve kurallarini bilmediginiz bir hikayenin ortasina dusmek hic bir bok anlamadiginiz icin cok agir ve zor gelebiliyor. ancak zamanla neyin ne oldugunu cozdukten sonra (ilk kitabi atlattiktan sonra) serinin tadi cikmaya basliyor.

    seri ilk kitaplar boyunca malazan impartorlugunun genislemeci askeri politikalarinin sonucunda kitalarda gelisen savaslarin olusturdugu arka plan uzerinde malazan ordusunun elit birligi olan bridgeburners’tan geri kalan az sayida asker merkezli olay akisiyla, ilgili dunyadaki tanrilarin cekismesini isler. tam anlamiyla fillerin tepisirken cimenlerin nasil hunharca ezildiginin hikayesidir konu. her kitap en az iki farkli plot icerir, biri bridgeburners tayfasiyla ilgilidir, digeri daha sonraki kitaplara on hazirlik yapar, seriye yeni karakterler eklenmesinin onunu acar. arada malazan lore'unu anlatan kucuk alt-plotlar vardir. oyku 5. kitaptan itibaren iyice yoluna oturur, hikayenin odagi bridgeburners’i da iceren daha genis bir konsepte oturur ve oyku sonuna dogru ilerlemeye baslar, 6. ve 7. kitaplari okurken onceki kitaplarin sadece girizgah oldugunu fark edersiniz.

    ozellikle ikinci kitap fantastik kurgu aleminin en surukleyici kitaplarindan olmakla birlikte sonu en sinir bozucu / uzucu kitaplarindan biridir.

    yazim dili oldukca agirdir, kitaplar da uzun olunca her kitap arasina birer ikiser daha kolay okunur, cerezlik fantastik kurgu kitaplari serperek, yani mola vererek okumak zorunda kaldim, bu nedenle seriyi bitirmem 2 bucuk sene surdu.

    bir iki elestiride bulunmadan da gecmemek lazim. yazar konu kirilmalarinda hic bir karakter ismi vermeden he / she adillariyla sayfalarca yazi yaziyor. kimin hakkinda okudugumuzu anlamadan etmeden bu sayfalari okumak cok zorlayici. o kadar sayfa okuyoruz, ardindan karakter ismi geliyor ve kimin hikayesini okumakta oldugumuzu anlayabiliyoruz, ancak o sayfalar boyu ne okudugunu bilmeden okuma isi bir iskence oluyor. yazar bunu ciddi sekilde bir tarz olarak belirlemis ve okurken beni bu durum bayagi bir darladi.

    bir baska sorun da uzerine cok fazla plot ilerletilen bazi karakterlerin oykunun sonuna etkisinin cok dusuk olmasi. bu tarzda safyalarca hikayesi yazilmis, ana plot parcasi gibi gorunen bir cok karakter, isin sonunda hikayeyi uzatmak icin eklenmis poziyonuna dusuyorlar. bazi karakterlerin sonu hakkinda bilgi bile alamiyoruz hikayenin bitisinde.

    bazi buyuk plot parcalarinin ana hikayeye baglantisi da sallantida. bu da yukaridaki karakterlerin dustugu durumun, buyuk alt-plot akislarina da karsilasilmasina yol aciyor.

    chapter arasi siirler bence cok gereksiz, duz yaziyi misra seklinde yazarak siirsel metinler olusturulmuyor, fazla zorlanmis bu atraksiyon ve bu da yazarin bir eksisi bence.

    ancak bu eksilere ragmen, ilk cumlemde de belirtigim gibi malazan kesinlikle ve kesinlikle gelmis gecmis en iyi serilerden biridir. simdi spin off serileri de devam ediyor, sira onlari yutmaya geldi benim icin. turkce’ye umarim hakkiyla cevrilir ve son yillarda iyice uzerine olu topragi serpilen turk fantastik kurgu piyasasini tekrardan canlandirabilir bu seri.

  • başlığı altında saçma sapan entry'lerin girildiği takım. adam olsaydık da hatay'a 3-0 değil 1-0 yenilseydik. ya da 90+5'te kendi sahamızda rize'den 4. golü yemeyip 1 puan bari alsaydık. 76. dakikada 3-1 öne geçtiğimiz maçta beşiktaş'a 4. golü atıp şampiyonluğu genel averaja bırakmasaydık. şampiyonluk maçında averaj lazımken emre akbaba ve arda turan gibi el frenlerini ilk 11 başlatmasaydık. bunların hiçbirinin suçlusu hatayspor değil. 30 yıldır ankaragücü maçını konuşan beyinsiz adamlardan bi farkınız olsun.