hesabın var mı? giriş yap

  • dar gelirle denilen kesim aylık 27 bin ödemeyi nasıl yapabilecek?

    2 milyona ev var mı?

    *çok basit iki soruyu aklıma getiren finansal hazırlık.

  • (intro : $imdi aktaracağım diyalog yüzde bin gerçektir.)

    - iyi günler,esentepeye rica edicektim.
    - tabi.
    ...
    - bilader hayrola ayağını nasıl kırdın ?
    - ya sorma usta talihsizlik diyeyim,antrenmanda oldu.
    - ne antremanı koç ? topçu musun ?
    - yok abi kung-fu antrenmanında oldu.
    - sende tam thai-boxçu tipi var,böyle uzun ince olurlar hep.
    - ya ?
    - bak ben de yıllar önce thai-boxçuydum,tayvana gittim ben kaçak i$çi olarak. orda sen türksün dediler,üzerime geldiler.aynı anda yirmi tane adamı dövdüm.ingiliz dövdüm orda.sonra patron i$ten çıkardı yurda döndüm.
    - diyosun ?

  • 1989'da utah üniversitesi'nde çalışan stanley pons adlı profesör ve yardımcısı martin fleischmann soğuk füzyon diye bir şey gerçekleştirdiklerini açıklarlar. ciddi bir nötron ışınımı olmuş ve kimyasal tepkimelerle açıklanamayan bir ısı açığa çıkmıştır. fizik dünyası son derece heyecanlanır; ama hevesler kursaklarda kalacaktır, çünkü son derece tuhaf şekilde deneyle ilgili hiçbir ayrıntı açıklanmaz. yarım yamalak, diğer bilim adamlarının veya akademik bir komitenin elinden geçmemiş bir rapor sunulur, deneyin tekrarlanmasına hiçbir şekilde olanak vermeyen, uyduruk bir şeydir. teori de oldukça şüpheli gözükmektedir. diğer fizikçiler eldeki az bilgiye dayanarak tekrar deneyleri yürütür. hiçbir deneyde en ufak bir nötron ışınımına rastlanmaz. pons ve fleischmann'ın bilgi vermeyişi olsa olsa işin degman olmasıyla yorumlanabilecek bir hal almaya başlamıştır, ama deneyle ilgili doğru düzgün bilgi olmayınca kesin olarak soğuk füzyonun gerçekleşmediği söylenememektedir. birkaç gün sürdüğünü söyledikleri işlemin sonunda birşey görülmeyince bir hafta, o da olmayınca haftalarca sürer diye kıvırmaya başlarlar. bu arada deneysel hatadan bile gelebilecek ufacık belirtiler az da olsa birşeylerin olduğu yolunda yorumlanır.

    bu sırada abd hükümeti, başarı olasılığı az bile olsa başarının getirisi inanılmaz olacağından diğer enerji araştırmalarından 5 milyon doları (1989'un parasıyla) soğuk füzyon araştırmalarına aktarır. dünyadaki tüm büyük üniversitelerde fizikçiler harıl harıl bu konuyu incelemektedir; soğuk füzyonla ilgili süreli yayınlar çıkar, konferanslar, sempozyumlar gırla gider. ancak soğuk füzyon hala olanaksız görünmektedir.

    bir toplantıda pons ve fleischmann naylon bir kaptan oluşan bir su banyosunun içinde yer alan basit, ufacık bir düzeneği "u-1 utah tokamak'ı" diye tanıtınca salon gülmekten yerlere yatar. dünyanın en ileri tokamak'ına sahip olan princeton plazma fiziği laboratuarı'ndan harold furth adında bir bilim adamı ağır su yerine normal su kullanınca ne olduğunu sorar ve öyle bir deneme yapılmadığı cevabını alır. (bu kontrol deneyidir. iki deney arasında fark yoksa olay ağır suyla ve dolayısıyla nükleer tepkimelerle alakalı değildir)

    bu komedi bir süre devam eder. bu arada fizikçiler olayın fiziksel olarak mümkün olmadığını gösterir, kimyagerler çıkan ısıyı tamamen kimyasal tepkimelerle açıklar. ikili kontrol deneyleri yapmamak için bahane üstüne bahane bulur. sonunda "füzyon olduysa kullandığınız katotta döteryum bulunması lazım, onu da tespit etmesi iş değil" denilir. haftalarca bu da katotları ancak imalatçı firmanın test edebileceği gibi bahanelerle geçiştirilir. sonunda test yapılır. 6 haziran 1989'da test sonuçları gelecek ve utah üniversitesi'nde basın toplantısıyla açıklanacaktır. oysa basın toplantısı iptal edilir, pons ve fleischmann sonucu açıklamayacaktır. gerekçeleri de (bkz: bahane) sonuçların başka bilim adamlarınca veya akademik bir komite tarafından kontrol edilmemiş olmasıdır!

    utah üniversitesi hemen soğuk füzyon çalışmalarını durdurur. pons ve fleischmann toyota'da bu fiyaskoyu bir süre daha devam ettirip sonra da tam film gibi ayrı ayrı ve sefil birer hayata adım atar.

    işin en ilginç yanı, halen soğuk füzyon ile ilgili olarak infinite energy adlı bir süreli yayın çıkması, soğuk füzyon hakkında yıllık konferanslar düzenlenmesidir. yani fizikçiler arasında ufo kültü kılıklı bir soğuk füzyoncular kitlesi oluşmuştur, her yıl aha bir şey buluyoruz galiba diyip aslında bir yere gitmiyorlardır ve fizik dünyasının geri kalanından izoledirler.*

    kaynak kitap: voodoo science
    alt başlığı: the road from foolishness to fraud
    yazari: robert park

  • "açıklamaya göre, türkiye'nin alacağı kredi 5 yılı geri ödemesiz dönem olmak üzere 10.5 yıllık vadeye sahip."

    detayına hayran kaldım. şimdi tam bir "vatan haini" olsam düşünürdüm ki "nasılsa 5 yıl sonra biz iktidarda olmayız. bu parayı neden ye..."

    öhöhöm. neyse, selam ve dua ile.

  • 9gag yorumlarından birini taşıyorum: "on the one hand i feel bad that jeniffer lawarnce privacy was invaded, but on the other hand...well that hand is busy"

  • çok sağlam hikayesi olan bir film.
    birbirinden mesafe olarak , insanlarının ten rengi olarak, medeniyet olarak fersah fersah uzakta olan, afrika ve danimarka'da geçiyor öykü. bu iki farklı mekanda geçen olaylar yumuşak geçişlerle bize aktarılırken; barındırdıkları şiddet olgusuyla bu iki farklı mekan gitgide birbirine yaklaşıyor.

  • avengers söz konusu olduğunda hawkeye tartışmalı bir üne sahiptir. ne de olsa ekipte bir iskandinav tanrısı (thor), yeşil bir dev (hulk), bir büyücü (doctor strange), bir rakun (rocket raccoon), bileklerinden ağ fırlatabilen bir adam (örümcek adam), bir cadı (scarlet witch), bir süper asker (kaptan amerika) ve… oku ve yayı olan bir adam vardır...

    dc kahramanı green arrow'un oynadığı dizi arrow'da danışmanlık yapan usta okçu patricia gonsalves öyle düşünmüyor.

    "bunu çok duyuyorum. arrow üzerinde çalıştığımda birçok insan 'bir silah edinmesi yeterli' diyordu. ancak insanlar okçu karakterlerin özünü kaçırıyor. içgüdü onların süper gücüdür. görmelerine gerek yoktur, ortalama bir insanın duyamayacağı şeyleri duyabilirler. herkes silah ateşleyebilir. içgüdü, gizlilik ve incelik; işte süper güç." diyor.

    okçuluk marvel evrenine göre sıradan bile kabul edilecek olsa hawkeye sıradan bir okçu değildir. yeni disney+ dizisi hawkeye'nin yayınlanması öncesi gonsalves, süper kahramanın neden ok ve yayı olan bir adamdan çok daha fazlası olduğunu anlatıyor…

    1) güç

    yayı çekmek için gereken kuvvet miktarı atışın ne kadar güçlü olacağını belirler. bir okçunun ne kadar yay çekme kuvvetine ihtiyaç duyduğu, ne yapmak için atış yaptığına bağlıdır.

    gonsalves, "60 pound (27 kilogram) kevları delebilir. avlanırken hiçbir zaman 70 pounddan (32 kilogram) fazlasına ihtiyacım olmadı. bir hayvanı avlamaya çalışıyorum, vücudunda delik açmaya değil. olimpik okçuluk yapıyorsanız 40, 45 pounddan (18-20 kilogram) bahsediyorsunuz demektir. ingiltere'nin mary rose'dan (ingiliz savaş gemisi) gelen savaş yaylarının tahmini 180 pound (82 kilogram) çekme ağırlığı vardır. mark stretton'ın sahibi olduğu dünya rekoru ise 200 pounddur. (90 kilogram)

    çizgi romanlara göre hawkeye'ın sahip olduğu yay çekme ağırlığı 250 pounddur. (113 kilogram) bu, gonsalves'i güldürüyor: “bunun aşırı olduğunu söylemek yetersiz kalır. bu tür bir çekme ağırlığına sahip olmak için kesinlikle hiçbir sebep yok. 250 kiloluk bir yay çekme gücüne ihtiyaç duyabileceğim herhangi bir durum düşünemiyorum. tabii bir tankı devirmeye çalışmıyorsam..."

    2) hız

    hawkeye'ın bir dakikada kaç ok atabileceğine dair ayrıntılar kabataslak ancak dc'deki benzer özelliklere sahip olan green arrow için bu sayı 29'dur.

    gonsalves, "bir dakikada ortalama 12 ideal sayı olur. kendi rekorum dakikada 21. danimarkalı okçu lars andersen [4.9 saniyede 10 ok atabileceğini iddia ediyor] oldukça hızlı atış yapıyor ve harika görünüyor ama gerçekten hafif bir çekme yayı kullanıyor. 10 kiloluk bir yay ile muhtemelen ben de 30 atış yapabilirim çünkü çok az direnç uyguluyor.

    hızlı atış yapmak söz konusu olduğunda önemli olan oku ne kadar hızlı bırakabileceğiniz değil, ipe ne kadar hızlı girebileceğinizdir. dakikada 29 ok atmak gerçeklikten uzak bir şey değil ancak bunu 250 poundluk bir yay ile yapmak süper kahraman değilseniz tabii ki mümkün değil." diyor.

    3) isabetlilik

    jeremy renner'ın canlandırdığı marvel sinematik evreni versiyonunda hareketli hedefleri saçma mesafelerden ve bakmadan vurabilmesi ile hawkeye'ın yay ile isabetliliği efsanevidir.

    gerçekte, okçular "okçu paradoksu" denen durumla mücadele etmek zorundadır. bir okçu bir oku attığında ok aynı anda üç farklı yönde hareket etmektedir. ok dönüyor, ilerliyor ve havada süzülürken kıvrılıyor.

    bu hareketi ehlileştirmek için okçular, bir okun yönünü etkileyebilecek çeşitli faktörleri göz önünde bulundurmalıdır; mesafe, rüzgar, hangi elleri ile atış yaptıkları. gonsalves, en çok da içgüdülerine karşı gelmeleri gerektiğini söylüyor.

    “olimpiyat hedefini vururken, oku içgüdüsel olarak hedefin ortasına doğrultmak istiyorsunuz. ancak ok, ne kadar yakın veya ne kadar uzakta olduğunuza bağlı olarak yukarı veya aşağı gidecektir.

    bir hedefi düşünün. bu hedeften 6 metre uzaktaysam, sarıya nişan almak yerine 5 alanını (hedefin en dış halkası) hedefleyeceğim çünkü ortayı hedeflersem 10 alanını vurabileceğim. çok yakın olduğum için ok yukarı yönlü hareket edecektir. daha uzaktaysam, biraz daha yükseğe nişan almalıyım."

    4) gerçek dışı atışlar

    hawkaye'ın aynı anda üç ok atıp her biri ile hedefi hasar verecek şekilde vurması gonsalves'i duraksatıyor. bu süper güçleriniz olmadan mümkün değildir.

    gonsalves, "yay, bir nesnenin etrafında kıvrılıp hedefini vuracak şekilde bir ok atabilir ancak hawkeye'ın aynı anda üç ok atması ve her birinin hedefine ulaşmasını sağlamasına fizik hayır diyor. yay üzerinde dizi halinde üç okunuz olduğunda üstteki ve alttaki oklar ortadakinin daha önündedir. yani atış yaptığınızda, ip üsttekini aşağı ve alttakini yukarı itecektir. ayrıca bu okların üçünden de momentum kaybediyorsunuz çünkü yay çekme ağırlığınız bu 3 ok arasında paylaşılıyor" diyor.
    _
    kapanış: gonzalves son olarak jeremy renner'ın "berbat" olarak tanımladığı genel formunu yorumluyor:

    gonslaves'e göre bunun sebebi renner'ın yapımlar için olimpik okçuluk tarzında eğitim almış olmasıdır. 40 - 45 kiloluk yaylar ile 60 metre uzaktaki hedefleri vurarak çalışmış. (bunun kolay olduğunu söylemiyor tabii ki)

    bir süper kahramanın olimpiyat sporcusu gibi atış yapmasını tamamen saçma buluyor. "olimpiyat okçuları süper kahramanın sahip olabileceği hız ve dinamik hareketler konusunda bilgi sahibi değiller. bunun yerine daha içgüdüsel olarak hareket eden avcılar tarafından eğitilmesi gerekirdi" diyor.

    "sinemada okçuluk söz konusu olduğunda onu daha fazla dinamik ve heyecan verici hale getirmemiz gerekiyor. bu içgüdüsel avlanma ile ilişkilidir. dinamik hareketler beraberlik demektir. yayı bir olimpiyat sporcusu gibi yaya yaya çıkaracaksın, daha sonra yavaşça çekeceksin ve atış yapacaksın... karşınızdaki bir geyik olsaydı çoktan çekip gitmişti" diye ekliyor.

    kaynak: bbc science focus