hesabın var mı? giriş yap

  • askerde ege ordu denetlemesinde avluda bekleşen 10.000 askerin içinde beni bulup tekmil soran tuğgenerale avazı çıktığı kadar bağırarak tekmil vermek ve sonrasında bölük komutanı tarafından tebrik edilmek.
    26 yaşında adımı soyadımı söylebildiğim için tebrik alacağım hiç aklıma gelmemişti.

  • türkiye'de türk kahvesinin kayıtsız şartsız ve de hakettiği egemenliği dolayısıyla kendisine pek yer edinememiş, bulunduğu mekanlarda da genellikle uygun standartta olmayan kahve şekli.

    kahveyi pek aramayan bünyemde, yurt dışında içtiğim bir örneği dolayısıyla kendisine taht kurmuştur. sonrasında da artık en iyi espressoyu evinde içebilen bir ev baristası haline geldiğimden, bu birikimlerimi suserlerle paylaşayım istedim.*

    bir shot espresso; 7 gram taze çekilmiş arabica kahve granülünün içinden 88°c derece sıcaklıkta 25 ml suyun 10 bar basınçta 25 saniye süreyle geçmesi sonucu elde edilir ve fincanda iken 70°c sıcaklıkta olması gerekir.

    görüldüğü gibi espressonun standardı son derece nettir. manyak mısın kim uğraşacak o kadar detayla diyenler için piyasada çeşitli tam otomatik kapsüllü espresso makinaları var. ancak bu makinalardaki en önemli dezavantaj kapsüle bağımlı olmaları ve kullanıcıya hiç müdahale şansı tanımamaları. ben işin içine ruhumu katmak istiyorum, farklı kahveler denemek istiyorum diyenler manuel veya yarı otomatik makinalara yönelmeli. çünkü espresso yaparken yukarıda saydığımız standartlar dışında tamper'i filtredeki kahveye bastırmanın bile tekniği var. ben şu makinayı kullanıyorum ve çok memnunum. ama dediğim gibi piyasada bir sürü tam otomatik ve manuel makina var.

    şimdi de iyi espressonun sırlarını veriyorum, yanaşın:
    - kahve mutlaka arabica olmalı, robusta ile espresso olmaz.
    - ideal olan kahvenin espresso yapılmadan hemen önce çekilmesi, yani taze olması. bu nedenle mümkünse kahvenizi çekirdek olarak alın ve espresso yapmadan önce kendiniz öğütün. kahve granüllerinin büyüklüğü de espresso tadını etkileyecektir ve siz kendinize uygun büyüklüğü zaman içinde keşfedebilirsiniz.
    - bir sürü yerde çekirdek kahve bulabilirsiniz. mesela migros'ta satılan illy'nin kırmızı kapaklı espresso çekirdek kahvesi fena değildir. arap taşağı gibi kavrulmuş malum boktan amerikan kahvelerinden uzak durun. onlardan iyi espresso olmaz. amerikalı ne anlar espressodan, onlar instant robusta içsin.*
    - kendinize uyan granül büyüklüğü, kahve miktarı, filtrasyon süresini zaman içinde keşfedebilirsiniz. ama unutmayın espresso fincana geldiğinde üzerinde en az 5-6 mm kalınlığında açık renkli krema tabir edilen köpük olmalı. bu espressonun kalitesini gösteren olmazsa olmazıdır. krema ne kadar kalın olursa o kadar iyidir.
    - espresso yaptıktan sonra makinadan çıkan filtrenin içindeki puck denen kahve kalıntısı kupkuru olmalı ve blok halinde filtreden çıkmalı. öyle değilse bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz.

    unutmayınız, latte, cappuccino, americano, macchiato gibi tüm diğer kahve çeşitleri espressonun süt ve diğer yan ürünlerle karıştırılması ile yapılır. espresso kahvenin özüdür, ruhudur.

    hadi afiyet olsun.

  • maaşlar tüketim falan her şey saçmaladı.
    45 tl'ye tavuk sosisli kumru var 50 tl'ye iskender yiyebiliyorsun.
    sanayide çırak 4.5k başlıyorken mühendis 6 ile başlıyor. yeni avukat asgari ücret bile almıyor. doktorlar zaten herhangi bir meslek erbabının kendilerinden daha fazla kazandığını hala kabul edemez durumda. her duyduğunda sürekli şok olup tivit atıyorlar.
    bir litre su olmuş 5 lira. simit 6 tl. aç bitir salam 6 tl.

    75 liraya geçen gün lokum et yedim. dün kelle eti mi ne eti olduğu belli olmayan kuşbaşılı kaşarlı pideye 50 lira sokmaya çalıştılar.

    tavuk döner 30 lira olmuş. domatesin teki 4-5 tl.

    adam 30 liraya kahve satıyor fıçı bira 30 tl.

    ne nasıl yürüyor kimsenin haberi yok. bişi diyen de yok. kimse itiraz da etmiyor. saçmalık saçmalık üstüne.

    sıkışan zam yapıyor da oğlum öyle bir zam şekli yok. sonumuz hayrolsun.

    edit: bazı arkadaşlar konuyu anlamamış. ne yapsın adam falan diyor. hükümet yeteneksiz bilgisiz olabilir ama serbest piyasaya neredeyse hiç karışmıyor. 100 km yol özel arabayla lpgli 100 tl civarı olabiliyorken nasıl 50 kişiyi taşıyan otobüs kişi başı 100 tl kesebiliyor. minibüs indi bindi nasıl 5 lira yapabiliyor. ben işin burasındayım. yakıt masraflarının ne olduğunu herkes biliyor. dengesizlik değil mi olm bu ?
    mantığı var mı bu işin ? 3 aktarma yapan arkadaş var. geçen gün taksi kullanmış 10 lira fark ediyor toplu taşımayla mantıklı mı bu ? ben mi kafayı yedim ya anlamıyorum. 10 lira iki simit etmiyor ama seni toplu taşımadan kurtarıyor. ee uzaktan bakınca da bir simit 6 tl olmuş oha diyorsun
    ulan ailem yazlıkta kızkardeşim geçen otobüsle gelmeye kalktı 320 lira almış. dedim bu işte yanlışlık var.
    uçak biletine baktık 280 tl dönüşü uçakla yaptı. ulan biri otobüs biri uçak.
    mantıklı mı gerçekten bu iş ?

  • (bkz: faber castell grip)

    amk 18 lira diyorlar kalem için, uçlu kalem hem de, ucu ayrı para.
    sen yorulunca bırakıyorsun, kendi yazıyor herhalde.
    ya da bu kadar para ettiğine göre; yanlışları fark edip yazmıyor da olabilir.
    lan yoksa????

    edit: uyaranlar oldu. bu kalem çeşit çeşitmiş pahalı olana antrasit deniyormuş.
    ben sadece 2 liralık simli çiçekli kalemler aldığım için bilemedim.

  • - fiş almazsak ne olur?
    - maliyeden misiniz?
    - evet.
    - boku yediğimin resmi olur sanırım.
    - evet. başka?
    - ayıp etmiş olurum. devletten vergi kaçırmış olurum.
    - başka?
    - bütün bunlar yol su elektrik olarak bana dönmez. yazık olur.
    - aferin. seneye yine gelicez.

  • sahte yollanan kulaklığı iade talebimi "kutusunun açıldığı" gerekçesiyle reddeden usulsüz firma. elektronik ürünler kutusu açıldığı anda ikinci el statüsüne düşüyormuş, bu sebeple satıcı da artık o ürünü satamıyormuş.

    yani ben 1000 liraya airpods satın aldığımda evime 50 liralık sahte airpods gelirse bunu iade edemiyorum. kutusunu açtım ya bir kere, satıcı onu satamaz artık. yazık satıcıya.

    sizin ben mantığınızı yolunuzu yordamınızı seveyim rezil herifler. aynı şey amazon'da olsa o satıcının ticaret hayatını bitirirler. bizimki hala müşteriyi nasıl silkeleyeceğinin hesabını yapıyor.

    aklınız vicdanınız varsa bu siteden alışveriş yapmayın.

  • lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.

    kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.

    çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).

    özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.

    kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.

  • brezilya'da yaşayan nüfusu 200 civarı olan ilginç bir kabiledir .benim ilgimi çeken yerlerini sizlerle de paylaşayım dedim .

    aralarında akrabalık ilişkilerinin , ya ebeveynim/çocuğum ya da ebeveynim/çocuğum değil, olduğu . amca abla kardeş teyze bla yok.

    7 sessiz 3 sesli harften oluşan dillerini ıslık çalarak da konuşabilmeleri .

    geceleri hiç uyumayarak gün içerisinde 15 dakikadan 2 saate çıkabilecek sürelerde uyumaları . (bkz: polifazik uyku)

    dillerinde hiçbir geçmiş zaman ifadesi bulunmadığından bildikleri tek tarihin yaşlıların sahip oldukları ile sınırlı olması ki yaşlıların bunları anlatması da zor çünkü gittim gelmiştim gibi bir ifade yok .

    geleceğe ait plan yapmanın da zor olduğu kabilede gelecek zaman ifadelerine de yer yok . "canım şimdi kapatıyorum , tuvalete giriyorum , seni tekrar arıyorum " gibi

    kullanabildikleri sayılar sadece 1 ve 2 ki bu sayılar aynı zamanda az ve pek te çok değil manalarına geliyor . adamların aç gözlü olmadıkları nereden de belli aza kanaat etmeyen çoğu bulamazmış .

    --- spoiler ---
    tamamen sayılar ve matematik üzerine kurduğumuz, kişisel/ailevi/milli tarihimizi çılgınca önemsediğimiz, "yarın ne giysem" diye delirdiğimiz hayatlarımızın ortasından bakınca, hayli gerçeküstü görünüyor pirãha'ların yaşam tarzı. zamanı ve sayıları, haklarında kelimeler üretecek kadar dahi önemsemiyor olmak çok farklı bir ruh hali olsa gerek.
    --- spoiler ---

    edit:imla

  • gece nöbetinde acil servise çağırılan ve durumu gerçekten acil bir hastayla ilgilenen doktorun başına, alkollü şekilde araç kullanırken kaza yapıp durumu hiç de acil olmayan bir gencin iyi giyimli babası dikilir:
    iyi giyim: ne hakla bekletirsiniz bizi! hemen oğlumla ilgilenmenizi istiyorum!
    doktor: sıranızı bekleyin beyefendi. hem siz nasıl girdiniz içeri?!!!
    iyi giyim: sen benim kim olduğumu biliyor musun! milletvekiliyim ben.
    doktor: biliyorum beyefendi, sizi biz seçtik!!!

  • -neden sizi işe alalım?
    +bunun cevabını size konuştuklarımızla açık ve net olarak verdiğimi düşünüyorum.
    -"açık ve net" aynı şey değil mi?
    +hayır
    -nasıl yani, açıklar mısınız?
    +televizyon bazen açıktır ama net değildir mesela...