ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
okula halı saha ayakkabısı ile gitmiş nesil
-
vay vay vay...
önce nike tiempo.
sonra modeli hatırlamıyorum ama metalik renk nike.
metalik dediysem, ayakkabı bildiğin ayna.
izliyorduk öyle uzaktan.
içimde kalmasın; bir çocuğun halı saha ayakkabısı ne kadar güzelse, o kadar kötü top oynardı o zamanlar. zengin çocuğu.
15 yaşında aşık olmak
-
ilerde cumhurbaşkanı olunabileceğine işarettir.
edit: 15 yaşında birine aşık olmaktan taşındığı için tüm entryler anlamını yitirmiş olmuş.
sabah kalkar kalkmaz düşünülen ilk şey
-
"akşam gelir gelmez vurucam kafayı yatacam" cümlesidir.
akşama kadar köprünün altından çok sular geçer, uyku açılır.
o tatlı uyku özlemi haftasonuna sarkıtılır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"kızlar aslında sevmek değil; güvenmek istiyor. ama nedense hep yakışıklı birine güvenmek istiyor."
f/p oranı en yüksek erkek parfümü
-
kesinlikle diesel only the brave tattoo. genelde gece dışarı çıkıyorsanız ideal. kokusu 2 gün sonra bile kıyafetinizde durabiliyor.
sabah içinse aynısının tattoosuz hali
rahmetimiz gazabımızı aşacaktır
-
(bkz: oo tanrı)
haber vermeden işten ayrılan eleman
-
kendine acıyanlara, asosyal olduğunu düşünen mallara kapak olmuştur.
para isteyince pantolonumu getir diyen baba
-
benim babamdır. pantolunu giydiği gibi evden kaçardı.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: kenan doğulu karslı mı beyler
1. hani doğulu diyorlar ya.
3. yılmaz güney antalyalı mı piç
4. uzay hepari mars li mi amk bebesi
15. özgür çek praglımı amın oğlu
16. cristian baroni baron mu
19. tarkan altarin oglu mu amina soktugum?
ccc tan ccc
annelerin çıldırtan davranışları
-
sabahları "hadi kalk kalk kalk,giyin" diyerek sanki fuhuş baskını yaparmışcasına odama girerek uyandırma çabası.
milli dayanışma kampanyası
-
biz neden vergi ödüyoruz 1 kişi bana bunu açıklayabilir mi? neden yani neden? her zor zamanda futbol kulübü gibi sms kampanyası başlatılacaksa neden vergi veriyoruz yok mu açıklayacak biri?
ya da fransızlar, amerikalılar niye ihtiyaç duymuyorlar sms'lere?
(bkz: ihtiyat akçesi)
2 ayda öğrenci dövebilen kıvama gelmiş öğretmen
-
benim.
yıllarca kolejde çalıştım.öğrencilerle arkadaş gibi de oldum hep,çoğuyla hala görüşürüm zaten yaşlarımız çok yakın.bir yerlerde buluştuğumuzda öğrenci -öğretmen olduğumuz anlaşılmaz. yani sizin bahsettiğiniz o 'evde bekleyen,dershanede üç kuruş maaşla sürünen, idealist,arkadaş tipte' vs öğretmen de benim aynı zamanda. ayrıca belirtmek isterim ki alan sınavım sayesinde atanabildim. çünkü ben diğer alanlarda pek bir şey bilmiyorum.
şimdi geldiğim okulda ise can güvenliği olmayan bir kadın öğretmenim. gözlerini korkutmak için ufak çapta fiziksel müdahalede bulunuyorum arada ,fazlasını yapmam, yapamam da zaten tehditler havalarda uçuşuyor ,evime tek başıma yürüyemiyorum,kadın olmanın utanılacak bir şey olduğu bir yerdeyim. ki büyük bir şehrin büyük bir ilçesindeyim. ama bu "büyük"lükler insanların kafalarındaki örümcek ağlarının yanında maalesef hiç kalıyor.
korku içindeyim,ayaklarım geri geri gidiyor. sınıfta" bana bugün napıcaklar acaba ?" düşüncesiyle dakikaları saatmiş gibi yaşıyorum.bu sadece bir kısmı tabii.
biliyorum sizin için hayaller "ölü ozanlar derneği, her çocuk özeldir,koro"filmleri tadında.hayatlar için (bkz: ben)
bir yıldan fazla süre sonra edit: bütün yıl boyunca emek verdim o öğrencilerime. dövdüm de sövdüm de ... ama sevgilerini kazanmayı başardım en sonunda. artık beni benimsemişler, sahiplenmişlerdi.sonra koruyup kollamaya başladılar. doğumgünümde 1'er lira toplayıp pasta alıp bana sürpriz yaptılar. hediyeler aldılar,utanıp veremeyip başka arkadaşlarıyla yolladılar. sene sonu geldiğinda artık evladım olmuşlardı çoktan.şimdi başka bir ile ggeldim,çocuklarımı özler oldum. nereden nereye işte. verdiğim tüm emekleri hatta daha fazlasını hak etmişler bilememişim.