hesabın var mı? giriş yap

  • keşke 'en büyük hayalim türk milli kadın basketbol takımımızla dünya şampiyonu olmak' filan deseydi.

    başörtülü, başörtüsüz diye ayırmasa çok güzel olacakmış.

  • hollywood bütçesine sahip değildir gibi entryler gördüm ne yazık ki. lütfen artık çok para veya hiç para harcamadan da çok kaliteli ve akılda kalıcı şeyler çıkabileceğini anlamalısınız.

    sinemanın ve diğer tüm alanların da içinde bulunduğu, insanların sanat ve estetik ihtiyaçlarını karşıladığı, izleyip düşüncelere dalmak istedikleri, zihin akışına girdikleri ürünlerin kalitesini ülkelerin içinde bulunduğu toplumsal kültürel durum ve hükumetler ile toplumun bu tür zevklere karşı olan tutumu belirler. türk sinemasındaki sorunu anlamak için şu anki gündemimizi ve halimizi takip etmeniz yeterlidir.

  • yazılanlara bakılırsa, 'all day' olan adını 'all night' olarak değiştirmesi gereken ürün.

  • chicago'da siradan bir sabah ;
    mary, bank of america'da orta duzey bi yonetici , yurttaslari yaklasik 100 yildir sabah filtre kahve iciyorlar.mary evinin altindaki ismi cok onemli olmayan coffee shop'tan donut ile kahvesini alip ofisine gidiyor.

    ızmir'de siradan bir sabah;
    sevda çorumlu , orta duzey bir isletmede sekreter , instagramda moda paylasimlari yapiyor, erkeklerden sikayetci cunku evlenecek adam yok , yurttaslari 200 yildir lokumla turk kahvesi iciyor fal bakiyor...sevda sabah nescafe yapip starbucks termosuna koyuyor kosedeki firindan simitini alip maasinin yarisi ile aldigi cantasina koyuyor.

    sevda cool... ben sirt cantam ve elde simit posetimle servise binerken tipsize bak der gibi suratima igrenerek bakis atiyor.

    sahi sevda niye boyle yapiyor?

  • güney kore’den çıkıp dünyaya yayılan az malzemeli az eforlu kahve. diğer adıyla dalgona kahvesi. üzerindeki dondurmaya benzer katı kremamsı görüntüsüyle oldukça içilesi. şimdilerde tiktok gibi platformlarda da meşhur olmuş ama çok şükür tiktok indirmediğim içüğn görmedim ,bilmiyorum.

    gelgelelim bu görsel şölenin tarifine ; ( tek kişilik için )
    bir yemek kaşığı kahve ( ben jacops gold kullanıyorum)
    bir yemek kaşığı şeker
    bir yemek kaşığı sıcak/soğuk su
    ve bardağınızın 2/3 ünü dolduracak kadar buzlu/sıcak süt( ben sıcak süt tercih ediyorum)

    peki nasıl yapıyoruz ?
    kahve şeker ve sıcak suyu tel karıştırıcıyla elde ya da mikserle çırpıyoruz . gördüğüm kadarıyla elde çırpanlar sayıca çok fakat elde denerseniz yaklaşık 15 dk nızı alıyor o katı kıvamı elde etmek ve kas ağrısı da cabası.
    mikserle ise sadece 5 dk :) bu arada bu bir mikser virali değildir hahaja

    evet bir yandan da sütümüzü kaynamadan, hafif fokurtuyu görene kadar cezvemizde ısıttık.
    şimdiyse bardağımızın 2/3 üne ısıttığımız sütü döküyoruz (tercihen buzlu soğuk süt de olabilir tabiki ). üzerine de çırptığımız, katılaşan kahve karışımımızı güzelce döküp ,yayıyoruz. süslemek için üzerine bir çimdik kahve de serpiştirebilirsiniz . vee kore kahveniz hazırrr sevgili kahveseverler

    bon appetit :)

  • hoşlanılan kişi illa ki farkındadır bunun. iddia ediyorum öyledir. bunu yapan adamın yaptığı şey şudur: "a noktasına bakıyormuş gibi yaparken b noktasına bakmak". şöyle ki:

    hoşlanan adam hocaya bakıyor gibi görünmeye çalışır. tahtaya bakar... masaya bakar... ama gözünün ucuyla hep "o"na bakmaktadır. gözleri tahtaya bakarken kafası "o"na dönüktür. kafası tahtaya dönükken göz ucuyla "o"nu izler... ikisinden biri yani. (ama illa ki bakar.)

    hoşlanılan kişi eşek değilse bunu görür, anlar, daha da olmadı, hisseder: "yav sanki şu dersi dinleyen çocuk bana mı bakıyor ne? boynu pek bir garip kasılmış..." gibi. ve genellikle -hayatında biri yoksa- merak etmeye başlar: "evet yahu, resmen göz ucuyla beni kesiyor bu. kimmiş ki?". ardından ilgilenmeye başlar: "hmm, gri giymiş bugün, hoş olmuş aslında". sonra takip etmeye başlar: "allah allah, derse gelmedi bugün..."

    sonra karşılıklı çaktırmamaya çalışarak birbirini kesen bir çift olurlar. müstahaktır ikisine de. herkesle can ciğer kuzu sarmasıyken bir sürü ortak arkadaşları varken, boş koridorda birbirleriyle karşılaşınca konuşmaktan öyle korkarlar ki, nefeslerini duyabilirsiniz. milisaniyelik gözgöze gelmeler yaşarlar. herşey o kadar ortadadır ki...

    işin kötü tarafı, bazen hiç açılmazlar birbirlerine: "bunca zaman hoşlanıyor olsa bir selam verirdi, ben yanlış anladım demek ki" derler. ama içinde bir merak kalır hep: "acaba?.."

    of, bu ne böyle ya, konuşun kurtulun, karşılıklı delirtmeyin birbirinizi.