hesabın var mı? giriş yap

  • indirim falan istemiyoruz 3 ay öncenin fiyatlarına dönülsün yeter.

    her ürüne yüzde 50 zam yapılmış sonra " mutabakata vardık da yüzde on indirim de bıkbık"" kıçıma anlat.

    yapısal reformlar işte al amk.

  • işte komşu ne bilsin, karşıdaki kişiyi insan sanıp veriyorlar.

    bizim ülkede iyilik yaparsın arkandan enayi derler, salak derler, gelip burada veya çeşitli yerlerde dalga geçer laf söylerler.

    yakında iyilik içeren bir tane bile geleneğimiz kalmaz. gelenek dışı da iyilik kalmaz. siz iyi niyetli insanları salak yerine koyarsanız günün sonunda kimseden destek bulamayınca kimin salak olduğunu anlarsınız.

  • baba : oğlum kuşun (muhabbet kuşu) suyu bitmiş niye bakmıyorsunuz bağırıp duruyor hayvan ?
    anne : "beşiktaş" "beşiktaş" demeyi öğreteceğine "su" "su" demeyi öğretseydin sen de.

  • bir pazar sabahı biraderimin baldızı beni aradı.
    abi evi tadilat yaptırıcam bana 100 bin borç verirmisin dedi.

    ben de dedim ki 100 bin çok değil mi tadilat için evi baştan mı yaptırıyorsun dedim.

    işte mutfak banyo falan yenilenecek dedi.kredi çeksek bir sürü faiz binecek dedi.( çünkü banka parayla vericek ben bedavaya vericem krediyi)

    dedim ki veriyim ama dövizim var o şekilde veriyim istersen dedim.
    döviz çok dengesiz gidiyor türk lirası veremez misin dedi.
    türk lirası yok dedim.döviz şeklinde veriyim.zaten hiper enflasyon var sen ödeyene kadar para kuş olur dedim haklı olarak.
    bu benimle küsmüş tl olarak vermedim diye.
    bir kaç gün sonra biraderimi gördüm adam yüzüme bakmıyor.
    anneme demiş ki biraderim,kız 40 yılın başında bir şey istedi yok döviz veriyim falan diyormuş diye sitem etmiş arkamdan.

    o zamandan beri biraderimle konuşmuyoruz merhaba merhaba.

    para alamadığı için babanız bile sizinle kötü oluyorsa varsın olsun.demek ki hak etmeyen kişiye hak etmediği parayı vermemişsinizdir.

    edit: borç isteyip durmayın zengin değilim.ben de maaşlı çalışan bir adamım.100 k benim için de çok güzel para.ben elon musk değilim.hem olsam bile sizi tanımıyorum niye para veriyim oğlum biraderimin baldızına vermemişim daha.

  • linkin park'ın faint şarkısı ile gaza geldiğimiz liseli ergen yıllardı. bu adamları en son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama isimlerini görünce bi gülümsetti, iyi kötü dinlemişiz işte anı olarak kalmış bize.

  • akşam yemeği için marketten 250 gram kıyma almıştım. eve gelirken kapının önünde duran sevimli yavru kediye birazını vereyim dedim, baktım annesi de geldi ve her ikisi de verdiğim kıymayı iştahla yediler, kedileri o halde görünce dayanamadım ve kıymanın hepsini onlara yedirdim. çok sevindiler, benim de içimi huzur kapladı. akşam da makarna yedim.

  • bim'in internet sitesinde yazana göre ibrahim halit çizmeci adlı vatandaş. bir yerden de giriş yapmak lazım tabii yatırımcı olarak ama ileride bir toplantı oldu mu adamı yerin dibine sokuverirler valla.

    - bence şirketin politikasında değişmesi gereken şeyler var.
    + ibrahimcim şimdi boş ver politikayı da çayları tazelesen diyorum.
    - ayıp oluyor ama mustafa bey yine konuyu 10 tl. ye getireceksiniz değil mi?
    + abi valla o kadar sempatiksin ki, payını verip yollamıyorum hususi, toplantılara neşe getiriyorsun allahıma.

    http://www.bim.com.tr/…skileri/ortaklik-yapisi.html

  • 1791’de başlayıp, 1804’de sona eren bir siyah devrim.

    başarıya ulaşan ilk ve tek köle isyanı.

    haiti o dönem, saint domingue olarak anılıyor . o zamanda dünyanın en kazançlı kolonisi, şeker kamışı ve kahve üretimi yapılıyor.

    fransız ihtilali sonrası özgürlük düşüncesi adaya bu kez daha sert uğruyor ve isyan hareketleri başlıyor. o dönemde 40.000 kolonist, 500.000 köle ve 28.000 melez var. ( melezler efendi beyazların köle kadınlarla ilişkisi neticesi oluşan grup) 1791’de isyan başlıyor, kölelerin lideri konumuna ise toussaint l’ouverture geliyor. gelişen olaylar sonucunda, köleler zorla çalıştırdıkları çiftlikleri yakıyor ve yaklaşık 2000 beyazı öldürüyor. 1792’de derinleşen çatışmalar akabinde, fransa kolonilerde yaşayan tüm insanların da renk ve ırk ayrımı yapılmadan eşit ve özgür olduğunu deklare etmek zorunda kalıyor ancak köleliği kaldırmıyor. fransa, iç sorunlarının yanı sıra ingiltere ve ispanya ile savaş halindedir. ingiltere haiti’yi işgal etmesi üzerine devrimciler fransa’nin ile kölelerin özgürleşmesini kabul etmesi halinde fransa ile birlikte savaşacaklarını teklif ederler, teklif kabul edilir ve 1794’teki savaşta, ingiltere ve ispanya yenilgiye uğrar. ingilizler 1798’de adaya bir daha çıkartma yaparlar ancak tekrar yenilgiye uğrarlar. hatta toussant l’ouverture ingiltere kolonisi olan komşu adayı da ele geçirip oradaki köleleri de özgürleştirir.

    1801 yılına geldiğinde louverture, haiti için anayasa yazar, özerklik ilan eder, kendisini de yönetici olarak atar. bunun üzerine napolyon bonapart adada tekrar egemenliği sağlamak ve köleliği geri getirmek amacıyla büyük bir ordu gönderir, adanın gelirlerinden mahrum kalmak istemez . toussaint l’ouverture ‘nin sağ kolu olan jean jacques dessalines anılana ihanet eder ve fransızların yanına geçer. toussaint l’ouverture’ye de özerlikten vazgeçip birlikleri ile fransız ordusuna katılması teklif edilir. o da teklifi kabul eder ancak kandırılır, fransa’ya gönderilip, hapsedilir ve orada ölür.

    bir yıl geçtikten sonra fransa’nın niyetinin sadece özerklik olmadığı, köleliği geri getirme amacıyla adaya geldiği anlaşılır. bunun üzerine jean-jacques dessalines tekrar saf değiştirip, isyancılar yanına geçer ve 1803 yılında onun önderliğinde köleler fransızları yenilgiye uğratıp, 1 ocak 1804’te bağımsızlığını ilan eder ve adanın adını haiti olarak değiştirir. abd ardından bağımsız olma ikinci amerika kıtası ülkesidir.

    haiti bağımsızlığın faturasını ise acı ödemiştir, 1825 yılında fransız köle sahiplerine 150 milyon frank ödemeyi kabul etmişler ve faiziyle birlikte 1947 yılına kadar bu borcu ödemeye çalışmıştır. haiti hep fakir kalmıştır.

    hatırlarsanız adada melezler vardı. bu melezler ile hayatta kalan beyazlar kaçarak abd’de new orleans’a yerleşirler ve new orleans’ta fransızca konuşan ve haiti kültürünü devam ettiren bir topluluk oluştururlar.

  • deniz seki'nin şarkısı olmasına rağmen deniz seki'nin klibinde yer al(a)madığı şarkıdır...

    klibin linki, izlemek isteyenler için -----> [https://www.youtube.com/watch?v=xuphmyvgnhw https://www.youtube.com/watch?v=xuphmyvgnhw]

    neden ayrı başlık açmak gerektiğine gelirsek eğer şöyle ki; klipte armağan çağlayan, berkay, demet akalın, deniz akkaya, emel müftüoğlu, gülben ergen, hakan altun, ışın karaca, iskender paydaş, linet, nihat odabaşı, nilgün belgün, oktay kaynarca, onur baştürk, ömür gedik, pınar altuğ, reyhan karaca, saba tümer, serdar seki, yonca evcimik rol alıyor... hepsi siyahlar giymiş şekilde ayrı ayrı görüntülerde şarkıyı söylüyorlar ve bunlardan bir kolaj yapılmış görünüyor...

    deniz seki'ye destek vermek amacıyla böyle bir çalışma yapıldığı söyleniyor... fakat neye destek veriliyor bilemedim... uyuşturucu ticareti yaptığı tescil edilmiş, kendisi tarafından itiraf edilmiş ve şu anda uyuşturucu temin etmek ve kullanımına yer sağlamak suçlarından cezasını çekmekte olan bir kişiye nasıl bir destektir anlayamadım... bu destek meşru mudur? eğer meşru ise uyuşturucu kullanımı veya satışı nedeniyle cezaevinde olan diğer suçluların durumu nedir? onlara kim destek verecektir? tam karşıt noktaya denk gelirsek bayhan için kim, ne destek vermiştir???

    suç sabit, ceza sabit...
    tck 188/3 “uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri satan, satışa arz eden, başkalarına verenler 5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” aynı maddenin 4. fıkrasındaysa söz konusu uyuşturucu madde eroin, kokain veya morfinse cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir...

    ama klibin sonunda yazanlar dehşete düşürücü...
    "şarkılarını özgürce söyleyebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle... "

    sanırsınız ki deniz seki cezaevine şarkı söylediği için girdi... kitap yazdığı için girdi... şiir okuduğu için girdi...
    hayır tam tersine uyuşturucu denen bela nedeniyle girdi ve bu günümüz yasalarına göre suç...

    o zaman ben de rahmetli özgecan aslan'ın katilleri için de klip çekeyim.... sonuna da yazayım...
    "minibüsünü özgürce sürebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle..." olabilir mi sizce??? yok böyle birşey...

    umarım klibe destekte bulunan ünlüler(!) neye destek olduklarının farkında değillerdir... en azından bir ajans veya müzik yapım şirketi tarafından bu klipte yer almaları için zorlanmışlardır... yoksa hiçbirinin bu noktadan sonra benim gözümde beş kuruş değeri yoktur... ha önceden var mıydı orası da ayrı konu...

    p.s... iskender paydaş var lan... yapma be iskender abi...

    edit: klibin operasyon açısından destek olmak için çekildiği söylenmiş, lakin klipte bu konuya hiçbir gönderme yapılmaması ile beraber üstelik de klibin sonunda "şarkılarını özgürce söyleyebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle... " yazması ile neye destek verdiği açıkça görülmektedir...

    edit2: özgecan aslan örneği günümüze oldukça yakın, herkes tarafından bilinen ve tüm toplumun duyarlı olduğu bir konu olması nedeniyle verilmiştir... kıyaslanması için değil, ikisinin de "suç" olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir... suç kavramının hiçbir zaman destek ile beraber aynı paydada bulunmaması gerektiğine dikkat çekilmek istenmektedir...

    edit3: uyuşturucu ile cinayeti kıyaslayan ve uyuşturucunun legalitesini savunan yazarlar olduğunu da göstermiştir... kendileri bir kere bile uyuşturucu krizine giren ve bu nedenle ölen hastalar görmemiş demek ki... uyuşturucuyu da köşedeki bakkalda satılan ciklet zannediyorlar herhalde... yazık...

  • video

    'türkiye'nin maldivleri' salda gölü, millet bahçesi inşaatı sürerken renk değiştirmiş..

    siyasal islam kanserdir, salda gölü'nün şu hali de bunun ispatıdır. ülkeyi mahvettiniz allahın yobazları.

    edit: inanmayanlar olmuş. kaynak

  • süper mario kardeşler, japon oyun firması nintendo tarafından, ilk olarak 1985 yılında piyasaya sürülmüştü. oyun o kadar popüler olmuştu ki, birden çok nesle ait çocuklar, bu oyunla büyüdü. mario ve luigi'nin heyecan dolu platformlardaki mücadelesi, tüm dünyayı sarmış ve adeta bir salgın misali hane halkının çocuğuna almaya mecbur kaldığı bir oyun fenomenine dönüşmüştü.

    bunun gibi motivasyonlarla 1993 yılında, gerçek oyuncularla çekilen mario kardeşler filmi, gişede fena çuvallamış, hem eleştirmenler hem de seyirciler filmi berbat bulmuştu. oyunun sinemaya uyarlanışı son derece kötü sonuç vermişti ve beklenen ilgi sağlanamamıştı.

    günümüze gelene kadar mario kardeşler, ikinci kez daha büyük bir prodüksiyona malzeme olamadı. olaya bu açıdan bakıldığında, aslında bu oyunun yüksek bütçeli filmini çekmenin, oldukça büyük bir risk almak anlamına geldiği görülebilir. dolayısı ile ülkemizde de bugünden itibaren vizyona giren film, aslında uzun zamandır seyirci tarafından hakkının verilerek yapılması istenen bir projeydi. bu projeyi gerçekleştirmek, abd'li şirket illumination'a nasip oldu. son yılların gözde animasyon yapımcılarından olan şirket, mario kardeşler projesini, nintendo şirketi ile beraber üretti. filmin başarılı olabilmesi için, japon yapımcıların da işin içinde olması istendi.

    the super mario bros. movie için genel anlamda beklentileri karşıladığını söylemek mümkün. ancak oyunu geçmişte çok oynayan ve şimdinin yetişkini olan izleyiciler, filmde aradıklarını tam olarak bulamayabilirler. çünkü geçmişte yıllarca video oyununu oynadığınız karakterleri, beyaz perdede bir sinema figürü olarak (animasyon dahi olsa) görmek, ister istemez filmin sizi çok etkilemesi gerektiğini ve çocuk gözlerle oynadığınız, hayatınızın bir dönemine damga vuran oyunun filmini de bayılarak izlemenizin yüksek olasılık olduğunu düşünmenizi sağlayacaktır. işte bu yüksek beklentili, geçmişine mario kardeşlerin damga vurduğu seyirci için film, çok da başarılı olarak değerlendirilemeyecek bir yapım. (yazıda spoiler bulunmamaktadır.)

    günümüzde özellikle alfa kuşağı ve z kuşağının en genç üyeleri, youtube'da saatlerce oyun videosu izliyor. izledikleri bu videolarda, usta bir oyuncu, saatlerce platformlardaki görevleri tamamlıyor ve bıkıp, usanmadan oynamaya devam ediyor. dolayısı ile amaçlanan hem oyunu öğrenmek, hem de oyunun işi bilen biri tarafından oynandığında açılan yeni grafiklerinin ve görevlerinin keyfini çıkarmak oluyor. bu nedenden dolayı, mario kardeşler filmi de, tamamen bir görev gerçekleştirme üzerine kodlanmış bir film. oyun çılgını çocuk ve genç seyircileri de, işte bu özelliği ile yakalayacaktır. 30+ yetişkin seyirci için aynı şeyleri söylemek zor. youtube'da minecraft oynayan bir çocuğun videosunu, sıkılmadan 4 saat boyunca izleyin bakalım. ne demek istediğimi, ancak o şekilde daha iyi anlarsınız.

    filmin özellikle ilk yarısı, maalesef iyi kotarılamamış ve seyirci ilgisini dağıtıyor. kardeşlerin yaşadıkları brooklyn ve orada üstlendikleri görevlerle ilgili sahneler, daha düzgün bir anlatıya sahip olabilirmiş. mario ve luigi'nin fantastik yolculuğunun epey sonrasında gerçekleşen ve filmin kanımca en iyi sahnesi olan "çok boyutlu gökkuşağı otoyolu" sahnesine kadar, film bariz olarak aksıyor. burada tek istisna, d.k. adlı (donkey kong) karakter. seth rogen tarafından seslendirilen karakter, harika çizilmiş ve seslendirilmiş. filmdeki açık ara en sevdiğim karakter donkey kong oldu.

    filmin ikinci yarısı, şükür ki ilk yarıdaki ataleti ortadan kaldırıyor ve rengarenk, neşe içinde görseller eşliğinde, izleyicisine mario'nun renkli dünyasını sunmayı başarıyor. az önce bahsettiğim gökkuşağı sahnesinden itibaren filmin, olması gerektiği gibi heyecan verici olduğunu belirtmem gerek.

    filmde yer alan ve beni mutlu eden bazı konular ise; öncelikle prenses peach'in, filmde oldukça aktif bir kimlikle yer alması. oyundan farklı bir biçimde prenses, halkı için savaşan ve son derece cesur olan genç bir kadın. mario'dan bir çok yerde rol çalıyor ve izleyicinin kalbini fazlasıyla kazanıyor. ayrıca filmde yer alan gladiator, the matrix, kill bill göndermeleri, bu filmleri izlemiş seyircileri mutlu edecek. bunlara ilave olarak, 80'ler ve 90'ların bir çok popüler şarkısının, sahnelere uyumlu bir biçimde yedirilmesi de hoşuma gitti.

    tüm bunlara rağmen, az önce bahsettiğim, filmin ilk yarısının iyi kotarılamamış olması ve karakterlerin ruhunun seyirciye kuvvetli yansıyacak kadar başarılı yazılamamasından ötürü film, gişe hasılatı dışında, çok da başarılı sayamayacağım bir film. ben filmin, sonraki yılın oscar ödül töreninde, sadece adaylıkla yetineceğini düşünüyorum. mario kardeşler'den daha kaliteli animasyonları, bu sene mutlak surette izleyeceğiz.

    son olarak filmin puanlamasını yapayım. bu film, alfa kuşağı çocuklar ve z kuşağının en genç üyeleri için 7.5/10 değerinde bir filmdir. 30+ yetişkinler söz konusu olduğunda ise, filme torpil geçerek 5.5/10 verebilirim. filmin benim için olması gereken adil puanı ortalama 6.5/10'dur. tüm bunları bilerek, bu filme gidip gitmemeniz konusunda, yazının sizin için aydınlatıcı olmasını umarım. herkese iyi seyirler. (filmi 3 boyutlu ve türkçe dublajlı izlemenizi öneririm.)

    önemli uyarı : filmde yer alan bir çok sahnede, aşırı yoğun miktarda patlayan parlak ışık ve yoğun kontrastlı renk kullanımı var. geçmişinde ışığa duyarlı sara nöbeti (photosensitive epilepsy) bulunan izleyicinin, bu filmde rahatsızlığı tetiklenebilir. aynı şekilde eğer kronik migreniniz varsa, filmi izlerken sıkıntı yaşayabilirsiniz. lütfen filme gitmeden önce, tüm bunları göz önünde bulundurun.

  • çok mantıklı harekettir.burada türk turizmcisi tarafından dolandırılacağına parasının karşılığını alarak tatil yapmış kişilerdir.f/p olarak baktığınızda aynı paraya (euro kuruna rağmen) çok daha fazla hizmet almışlardır.