ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çocuğunun elini yüzünü hayvanlar gibi silen anne
-
aynı annenin, çocuğuna külotlu çorap giydirirken külotlu çorapla birlikte çocuğu havaya kaldırdığı da görülmüştür.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"mahallede uyuşturucuya hayır yürüyüşü yapıyorlar, en önde yürüyen torbacı amk."
şizoid kişilik bozukluğu
-
çocukluğuma dair fazla şey hatırlamıyorum. bunun birincil sebebinin yaşadığım mutsuzlukları yok saymak çabamın sonucu olduğunu düşündüm yıllarca. sonra farkettim ki yaşadıklarımı önemseyip de hafızama kaydetmemişim. aklımda kalan şeyler de var.
şimdi bir an geliyor gözümün önüne. her çocuk grubunda olan lider tiple fiziksel bir kavga içindeyiz. üzerimde beyaz bir elbise var. karşımdaki benden fiziksel olarak güçsüz olduğu halde kavgayı kaybetmeme çok az kalmış. etraftaki diğer çocukların onun adına tezahürat ettiklerini duyuyorum. kimse beni desteklemediği için kaybettiğimi sanıyorum bir süre. sonra anlıyorum ki, kazanmak umurumda değil. sadece karşımdaki aptalın kazanmaya ihtiyacı var ve bunu ona vermek ya da vermemek umurumda değil. kazanıyor. elbisem tekmelerinden çamur olmuş. eve gittiğimde annem ne dedi hatırlamıyorum. aradan bir kaç yıl geçiyor. liderin en yakın arkadaşıyım. bana verdiği emirlerin işe yaramadığını görünce, duygusal bir bağ kurmuş gibi yapıp rica ve ortak karar adı altında o'na boyun eğmemi sağladığını sanıyor. ama söylediği şeyleri yapıp yapmamak umurumda değil. bazen bir fikrim olursa ve canım isterse söylüyorum. devamını takip etmiyorum. o yaşta bile ona önem vermediğimi görüp incinen gururunu, diğer çocukların benimle konuşmamasını sağlayarak okşuyor. eve kapanıyorum. tüm gün kitap okuyup tv seyrediyorum. annem dışarı çıkmam için baskı yapıyor. asosyal olmamdan korktuğunu yıllar sonra anlayacağım. onun zorlamasıyla yanlarına gidiyorum. beni umursamadan çekip gidiyorlar. eve dönüyorum. anneme hiçbir şey anlatmıyorum; ısrarlarını ise duymazdan geliyorum.
yıllar geçiyor. liseye başlıyorum. neden olduğunu bilmediğim ve bilemeyeceğim bir şekilde daima prenses sendromlu kızlar en yakın arkadaşım statüsünü alıyor. onlardan hoşlanmasam da, etrafımda olmalarına ve bitmek tükenmek bilmeyen ego krizlerine ses çıkarmıyorum. daima kitaplarıma kaçıyorum. bir sevgilim olmamasını benden çok dert eden bu kızlar yüzünden birilerine aşık numarası yapıp bazen kendimi dahi buna inandırarak acı çekiyor gibi davranıyorum. her bir kaç yılda bir etrafımdaki en yakın arkadaş değişiyor. önemsemiyorum. yenisi daima kendine yer bulup geliyor. önemsemiyorum. yıllar geçmeye devam ediyor. önemsemiyorum.
üniversiteye başlıyorum. hayatıma öyle olması gerektiği için arkadaşlarımın çabalarıyla bir kaç adam giriyor. sonra çıkıp gidiyor. acıdan ağladığım zamanlar olmuyor değil. çünkü hissetmek zorunda olduğuma inanmaya başlıyorum ve buna göre hareket ediyorum. sonra o da geçiyor. bir süre neden acı çekmediğime şaşıyorum. sonra hiç çekmediğimi anlıyorum. insanlara cehennem azabı yaşatan dertleri, bana önemsiz geliyor. hiç susmadan "en yakın arkadaş dertleşmesi" adı altında saatlerce canımı sıkmalarına, karşımda ağlamalarına ses çıkarmıyorum. onlara iyi davranıyorum. ters davrandığımda daha çok ağlayıp, konuşup beni rahatsız edecekleri için yapıyorum bunu. gereksiz ve anlamsız dertleri umrumda olduğu için değil. hayat akmaya devam ediyor. beni bazen bazı insanlar çok seviyor ve ben onları sevmediğim için beni suçluyorlar. daima yakınıma, mahremime girmek için uzattıkları burunlarını koparıp ellerine vermiyorum. çünkü insanlar canları yanınca sinir bozucu susmayan yaratıklara dönüp can sıkıyorlar. onları etrafımda istemediğimi anlatmanın bir yolunu bulamadığım için, etrafımda geziniyorlar. benden fazlasını istemedikleri sürece sorun çıkarmıyorum. ama hep istiyorlar. aramadıkça vefasız, sevmedikçe vicdansız oluyorum. etiketlerini, suçlamalarını, acılarını umursamadığımı gördükçe daha çok etiketleyip, suçlayıp, acı çekiyorlar. sonra yavaşça yorulup gidiyorlar ve ben kitaplarıma dönüyorum...
en son alınan iltifat
-
"yakışıklı abim, 1 kilo yapiyim mi?"
yarım kilo salatalık istediğimde pazarcı dayıdan gelmişti.
eski sevgiliye geri dönme nedenleri
-
- neden döndün ha, neden?
- juventus küme düşürülünce herkes bir yerlere gitti. cannavaro real'e, zambrotta barca'ya. ben de sana döneyim dedim.
gelin arabasının önünü kesen çocukları dövmek
-
yine gerçek hayattan kopuk şekilde yazıyorsunuz.
gelin arabasının önünü kesen çocuk mu kaldı. bizdik onlar, büyüdük ve o devir kapandı.
kaç yaşında dümbükler gelini kaçırma teşebbüsünde bulunur gibi kesiyorlar arabanın önünü. siz de gelmişsiniz yine çok gerçekçi tespitlerde bulunuyorsunuz.
edit: gelen haberler;
damadı öldürmüşler
bıçaklamışlar
show haberin deneyi.
yolun açık olsun paşam
-
eş durumundan dolayı sourlines iyi uçuşlar diler tanımının yerini alabilecek yeni söz.
(bkz: aşkom benimle dalga geçiyorlar ama)
abdullah öcalan avukatı ile görüşmeli
-
soran olursa, hdp ile ortaklık yapan parti, iyi parti ile chp dersiniz kim bilecek.
iş aramayın kendi işinizi kurun
-
http://www.nafigural.com.tr/biyografi/
--- spoiler ---
nafi güral; 1945 yılında kütahya'da doğdu. erkek sanat enstitüsü makine bölümü'nden mezun olduktan sonra, aile şirketlerinde iş hayatına atıldı.
fazlasını okumaya gerek yok.
--- spoiler ---
van'da sığınmacıları taşıyan minübüsün taranması
-
jandarma tarafından gerçekleştirilmiştir ve jandarma %100 haklıdır. jandarma kontrol yapıyor, bu araç geliyor ve bir anda kaçmaya başlıyor. jandarma da haliyle terörist vs. sanacak ve aracı durdurmak adına ateş açacak. yapılacak en doğal şeyi yapmış. keşke kimse ölmese, hele ki çocuklar hiç ölmese ama burada da maalesef bu istenmeyen olay yaşanmış. mermi sekmiş.
edit: jandarma lastiklere ateş etmiş. eğer aracı tarasaydı şoför ve yanındaki insan kaçakçısı da ölürdü. hatta 16-17 kişiden sadece bir kişi ölmezdi. çocuğun ölmesine çok üzüldüm. jandarmanın kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. başka bir ülkeye kaçak yollardan giren insanların da birçok riski göze almış olması gerekir zira işlenen çok büyük bir suç.
şehit cenazesinde chp'li vekile yumruklu saldırı
-
benim artık ne söyleyecek sözüm, ne yapılacak yorumum var. bundan sonra siyasi konulara kesinlikle bulaşmama kararı aldım kendi adıma.
millet haburdan bayraklarla girerken, istanbulun göbeğinde pkk bayrakları asarken "çözüm süreci" diyen hükümet, "kandırıldık" diyen şehir yapılanmasına ve binbir tür bomba imalatı, istihbarata izin veren "valilere dokunmayın dedik" diyen hükümet, terör örgütüyle kol kola olan hdp ama suçlu gene chp.
"bakara makara"yı chp li bir vekil yapsaydı, milyarlarca doların ses kayıtları chp li vekilin azından kayda alınmış olsaydı, "biz izin verdik çözüm olsun diye, kandırıldık" cümlesini chp kursaydı ne olurdu?
arkadaş bu ülkenin insanı aklını kaçırmış. bu kadar basit ve net. yağmur yağsa, eşşek ossursa chp den biliniyor. chp çok mu ak pak, ot bok beni ilgilendirmiyor ayrıca, konu da bu değil zaten.
benim derdim gözüyle gördüğünü, kulağıyla duyduğunu inkar edecek kadar "garip"leşmiş (sanırım en basit en saygılı tanım bu olur) bu toplumda benim söyleyecek bir sözümün kalmadığı.
ben artık bu olan biteni anlayamıyorum. ben artık insanların bu geldikleri "bizim adamlar ne yapsa doğrudur"culuğu kaldıramıyorum. ben artık bu nefretle baş edemiyorum.
son olarak üzülerek söylüyorum, çocukken istanbula taşındığımızda malatyadan bizi ziyarete gelecek dedem "ne getireyim sana" diye sorduğunda, toprağını kavonoza koy getir diyecek kadar, her milli bayramda ofisin önüne 5 e 8 bayrak asacak kadar zamanında milliyetçi olan ben, artık kendi insanımı sevmiyorum.
--- spoiler ---
chp milletvekili mehmet tüm, nusaybin’de şehit olan uzman çavuş aycan özdilli için dün düzenlenen cenaze töreninde, yanına gelen bir vatandaşın saldırısına uğradı. tüm’ün yanına yaklayan vatandaş, “teröre destek veriyorsunuz, senin bu törende ne işin var” diyerek tüm’e yumruk attı.
--- spoiler ---
kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/…mruklu-saldiri-40081122