ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kod yazmayı bilmeyen yazılım mühendisi
-
önce web tasarım şirketi kurup, sonra tasarım kursunda öğrenmeye gelen adam gördüm ben.
soruyordum; ''abi iş geliyor mu?'' diye, ''arada geliyor'' diyordu. ''e nasıl yapıyorsun?'' diyordum, ''kurs bitince yapacağız inşallah'' diyordu. sonra battı o abi...
pazar fiyatlarının da çıldırmış olması
-
lokasyon: antalya
bugün pazara gittim arkadaşlar.
ıspanak: 20
havuç: 7
domates: 8
salatalik: 15
yeşil sogan: 20
karnıbahar: 7
çilek: 35
patlican: 20
yesil sivri biber: 25-30
roka, maydanoz: 3(bağ)
6lı yufka: 18
peynir: 70-80
bakla: 30
totalde 400 tl gitti. ben boyle tarım memleketinin de, fiyatların da, pazarin da, ekonominin de amina koyarim sevgili romalılar. saygılar.
sıfır arabayı çizip kaçan şeref yoksunu insan
-
yavaş ol şampiyon onu yapan kendi çocuğun bile olabilir. bu kadar değer vermeyin eşyaya.
şimdi şöyle bir anımı anlatayım.
üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun deyip x markanın en janjanlı paketini aldım.
araba kırmızı ışıl mı ışıl yanıyor. ilk arabam olması nedeni ile ayrı bir sevgi besliyorum ona.
park ettiğimde mahallenin çocukları etrafına toplanır arabayı incelerdi. hatta tanımadığım
insanların gelip satıyor musun fiyatı nedir? gibi sorularıyla karşılaştım. hafiften gururum okşanmadı değil.
hayır bana ne oluyosa beğenilen araba ama g.tü kalkan ben. gerçi arabam hatchback di haliyle oda g.tü kalkık sayılır.
neyse konuya gelelim. günlerden bir gün çok sevgili arabamın yanına doğru yaklaşınca arabada bir gariplik olduğunu fark ettim. iyice yaklaştım. arabanın sol tarafı boydan boya tabloya dönüştürülmüş.
evet bildiğiniz tablo. bildiğiniz ev resmedilmiş, el ele iki çocuk, dereye benzer bir kazıntı, sonra bob abinin dediği gibi şurada bir ağaç olsun diye düşünülüp derenin kenarına ağaç yerleştirilmiş.
derenin evin kapısıyla birleşmesi bir sürrealist çalışma gibi geldi bana.
kan beynime sıçradı resmen. nasıl ya kim neden yapmış derken. komşunun 4 yaşındaki oğlu mehdi'yi elinde demir çubukla arabanın bir kaç metre ilerisinde gördüm. her şey anlaşılmıştı. bizim komşu ressamlığa heves etmiş bunu da benim arabam üzerinde denemiş.
itiraf etmeliyim ki o yaşa ve ilk denemeye göre oldukça başarılır bir eser çıkarmıştı ortaya. çocuğa baktım dövsen dövülmez, sövsen sövülmez.
sen mi yaptın sorusuna hayır cevabı aldım. ama elindeki suç aleti onu yalanlıyordu.
neyse boynumu büküp arabaya bindim.
sonra o çok sevdiğim arabanın komşu çocuğunun sanat sevgisinden daha önemli olmadığına kanaat getirdim. ertesi gün bizim ufaklığı yakaladım. bir daha yapacak mısın dedim, hayır abi söz yapmıycam dedi.
ve bir daha da yapmadı gerçekten.
bende bizim minik mehdi'nin hatırına onun eserini boyatmadım.
araba perte çıkana kadar 4 yaşındaki sürrealist ressamın tablosuyla dolaştım.
kim bilir belki de o kazadan sağ çıkmam kırmadığım o küçük kalbin duası sayesinde oldu.
şimdi bir araba için sövüp sayan bu zat-ı muhtereme söyleyeceğim şey; eşyaya bu kadar değer verme.
bir kaza geçirirsin gelen keşke mala gelseydi dersin.
ve ayrıca kim bilir belki de bizim küçük mehdi ile komşu olmuşsundur ve o çizikler asıl tablonun sadece başlangıcıdır.
edit:imla
tanım: mahallenin dahi çocuğu
david rockefeller'in açıklaması
-
"malı arap faikten alıyorduk, karabük'te ikinci yükleme yapılıyordu"
patronun iş görüşmesinde mezhebin ne demesi
-
- mezhebin ne?
* cv'me yazmıştım aslında ama...
- hmm... bakayım hemen... yazmıyor birşey.
* hayret. o kadar mesleki önem taşıyan, kritik bir bilgiyi nasıl olmuş da yazmamışım...
- ?!'"
bilimi sorgulanamaz otorite kabul etmek
-
bilim, zaten fiiliyatta kendini sürekli sorguladığı için pratikte olmayacak durum.
köpeğin değdi abdestimi bozdu cinayeti
-
nasil bir mantiksa golden dokununca abdesti bozuyor ama sen silahi cekip dan dan vurunca biseyin bozulmuyo mu bre orco. golden da en fazla "bi kafami sevsene la" diye gelmistir.
insan da sevmiyoruz, dogal olarak hayvan da sevmiyoruz
türkiye'de savaş çıksa avrupa bizi alır mı
-
bize bir ülke saldırsa, saldıran ülke yerine bize yaptırım uygularlar. daha fazla bir şey yazmaya gerek yok sanırım.
oktar babuna
-
"biz adnan beyle 1987 yılında akıl hastanesinde tanıştık" dedi ve bence son noktayı koydu.