hesabın var mı? giriş yap

  • gerald edelman tarafından yazılmış bir kitap olup onun aynı isimdeki bir teorisini ele alır. bu teori yalnızca beyin fonksiyonlarını değil aynı zamanda beynin bilinci ortaya çıkarma prensiplerini de açıklamaya çalışır.

    edelman'a göre neural darwinism 3 ana ilkede temellenir:

    1) epigenetik gelişim süreci ilk ilkedir. edelman buna gelişimsel seçilim der. gelişim sürecinde farklı sinir devrelerinin oluşumunu dna değişimlerine değil selektif mekanokimyasal süreçlere bağlayarak açıklar. bu birincil repertuardır.

    2) doğum sonrasında dış dünyaya adaptasyon, sinaptik bağlantılardaki epigenetik modifikasyonlar için önem arz eder. artık dış dünyadan gelen stimuluslara göre bazı bağlantı kombinasyonlarının seçilimleri gerçekleşir. bu ikincil repertuardır.

    3) kategorizasyonun ortaya çıkışını sağlayan haritalanma başlar. haritaların oluşumları ikincil repertuarla bağlantılıdır.

    haritalanma dinamik bir süreçtir ve teker teker nöron etkileşimi olarak düşünülmekten ziyade, nöron grubu etkileşimi olarak düşünülmelidir.

    bu konu ile ilgili olabileceğini düşündüğüm, gödel escher bach'tan yapılabilecek bir alıntı var:

    " "ben"in ve bilincin ne olduğuna ilişkin bu büyüsel görüşün üstesinden gelmenin tek yolu, ne kadar sevimsiz görünürse görünsün, insanın kendisine, sürekli olarak kafatasının içine güvenle yerleşmiş olan "endişe ve düşün iki yana sallanan yumrusu"nun bütün hepsinin metin parçaları ya da cd rom'lar ya da bilgisayarlar gibi evrenin tüm geri kalanını yöneten tamamıyla aynı yasalara uyduğu bütünüyle steril ve cansız bileşenlerden meydana gelmiş bütünüyle fiziksel bir nesne olduğunu hatırlatmaktır. insan ancak bu rahatsız edici olguya şiddetle çarptığında bilincin gizeminden çıkış yolu bulma yönünde bir anlayış geliştirmeye başlar: anahtarın beyinlerin yapıldığı madde değil, ama bir beynin maddesi içinde varlığa gelebilen örüntüler olduğu hissine kapılır."

    "bunun konuyla ilgisi nedir?" derseniz, şudur:

    mesele, henüz keşfedilmemiş olan bir maddesel mucizeden ziyade haritalanmış, büyük nöral grupların birbiri ile örüntüler hâlinde etkileşimidir ve burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı mevcuttur:

    farklı yapılardaki nöral gruplar, aynı işlevleri farklı zaman dilimlerinde yerine getirebilmektedir. brodmann alanlarına bakan birisi de bunun yanlış olmadığını anlayabilir. pek çok bilişsel fonksiyon, tek bir bölgede farklılaşmış nöronlarla açıklanmaktan ziyade daha bütüncül bir aktivitenin outputudur.

    bunun ifade ettiği bir anlam daha vardır:

    x bir stimulus diyelim. x stimulusu t zamanında y nöronunu aktive ederken, aynı x stimulusu t+1 zamanında y nöronunu aktive etmeyebilir. bu da insan beyninin günümüzdeki klasik bir bilgisayar gibi çalışmadığı anlamına gelir.

    eğer devasa data yüklemeleri üzerinden istatistiksel yorumlar yapmanın ötesine geçip "fenomen üretebilecek" bir yapay zekâ geliştirilmek isteniyorsa bu belki de birim odaklı değil, ince işlenmiş bir senkron ile çalışan örüntü odaklı bir prensip izlendiği takdirde yapılabilecektir. zaten bu prensip sindirilse, etrafta insan beyninin 2.5 milyon gb hafızasının olması gibi absürd, reel bir karşılığı olmayan söylemlerden de vazgeçilir.

  • bir tek benim dikkatimi çekmemiş bu detay..

    bu ne bereket? bu ne bolluk? yediniz, bitirdiniz, sömürdünüz lan ülkeyi!

    not: şu hareketi savunan da kusura bakmasın ama ağır eziktir.

  • içinde yaşadığımız dünyanın dertlerinden kederlerinden endişelerinden uzak diyalog türleri.

    *

    - çay içer misiniz?

    - tazeyse alayım.

    - değil. 4 saat 27 dakika oldu yapılalı, bokum gibi.

    - ouuvv anlıyorum, almayayım o zaman tişkürler.

    *

    - seni başka kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyorum ve bir ilişkiye başlamamız için bu yeterli sanıyorum.

    - madem seviyorsun çıkalım o zaman, tamam.

    *

    - pike vereyim mi oğlum üşüme öyle.

    - yok anne iyi böyle istemem pike.

    - tamam.

    *

    - pike vereyim mi oğlum üşüme öyle.

    - yok anne, puyol ver.

    - puyol gerçekten bir efsane ya, puyol bir giggs iki. bu ikisini çok seviyorum. atalım mı bir pes?

    *

    - bence beni işe almalısınız, işsizlik çok canımı sıkıyor, üzülüyorum. para da lazım.

    - haklısın valla, tamam işe alındın, hayırlı olsun.

    *

    - alo show tv mi? sizin doktorlar diye bir dizi vardı ya eskiden, onu artık her gün yayınlar mısınız? günde 10 saat doktorlar verin, bol bol kutsi verin, dayayın kutsi'yi olur mu?

    - olur.

    *

    sonuncusu araya karışmış olabilir ama yine de can sıkan her diyalogun bizim için ideal olan bir başka dünyada karşılığı olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor, mutlu oluyorum. leibniz, haksızdın dostum diyorum, seviniyorum.

  • aslında "askerde yaşanan yaran diyaloglar" başlığına yazılabilirdi aşağıdaki olay, ama yeni başlık açıp kirliliğe katkıda bulunmak istemedim.

    askerde kısa dönemlere türlü türlü iş verilmekteydi. hatta bazı arkadaşların yaşadığı rotasyon baş döndürmekteydi. takip edemiyorduk; bu kadar kısa dönem askeri ne yapacaklarına karar veremeyen komutanlar, bizimle adeta oyun oynamaktaydı. aramızda en talihsiz hukuk mezunu arkadaşı, adaletli davranır diye önce yemekhaneye yemek dağıtmaya, sonra nöbet yazmak için görevlendirdiler.

    hergün 70 kişinin nöbetini yazan arkadaş günlerini baskı altında geçirmekteydi; devamlı şunu bu saate yazma, bunu şunla yazma gibi türlü sorunla karşılaşıyordu. herkes şikayet ediyor; kimseye yaranamıyordu.

    artık kafası iyice karışan avukat, bir kişiyi aynı saatte iki nöbet yerine yazmıştır. bunu gören eleman hemen başçavuşa koşar.
    eleman: komutanım erdem hoca bana 2-4te iki yere nöbet yazmış.
    komutan: başlarım lan nöbetinize! bıktım nöbetizden de sizden de. o erdeme söyle seni sikip çoğaltsın her iki yere de git.

    eleman gelir erdem hocaya.. hepimiz oradayken şöyle bağırır:
    erdem hocaaa! erdem hocaaa! ahmet başçavuş dedi ki; beni sikip çoğaltacakmışsın.
    erdem hoca: ????
    bizler: ??? puhahahaha

  • hagi'nin marshall'lı mavili, bank ekspress parçalı, yine marshall beyaz çizgili ve telsim'li 4 adet forması mevcut bende.

    sneijder'e bakıyoruz, henüz sıfır(0).

    bu da neyi gösteriyor?

    öğrenci olup baba parası yemek gibisi yok amk :/

    ________________________________________________________________________________

    debe hagit: hagi için ibrahim erkal'dan gelsin madem sabah sabah.

    https://www.youtube.com/watch?v=c1mjpm-n2wc

    sneijder'e yazık sen koşacaklar
    sneijder'e yazık sen vuracaklar
    tüm 10'lara yazık
    senin gibi olmayacaklar...

    _________________________________________________________________________________

    dayanamadım lan bu da volkan ayısı için gelsin, klipteki vücutçu oğlana(evet oğlan) dikkat ajhsdkhgashdagksaj;

    https://www.youtube.com/watch?v=ojgbndatxvw

  • büyük ev ablukada, son feci bisiklet, yüzyüzeyken konuşuruz ve benzeri gruplardan sonra enteresan isim sıkıntısı çeken yeni indie gruplarımız için açılmasını elzem bulduğum başlık. maksat vatana millete hizmet olsun, gençlerin önü açılsın.

    günün isim önerileri:

    olmadı onu öyle yapalım
    tavuk ye
    biberona oturak
    acayip sevimli yorgan mafyası
    kerbela disko
    g.ö.t.
    bükük tasolarını
    tam orası
    mervelerdeyiz
    son peygamber sosis köpek

    muhtelif günlerde güncellenecektir.

  • amaçlarının ne olduğunu anlamadığım ruh hastası topluluğu.

    kardeşim istemiyorum senin boktan yazılarını görmek? manyak mısın amk, yazılarını görmek istemiyorum ve kişiselleştirilebilir bir özellikle senin yazılarını görmüyorum. şimdi buradaki sıkıntı tam olarak nerede?

    yani seni kimse sevmiyor, hoşlanmıyor, varlığın rahatsız ediyor ve sen diyorsun ki yok illa beni oku. ne amaçlıyorsunuz tam olarak cinnet getirip kendimizi mi keselim nedir yani?

    seni seven senin yazılarını takip eder, sevmeyen etmez sen nasıl bir zorbasın ki bana zorla yazılarını okutuyorsun?

    14 sene aynı şeyi bana yap, bir gün sözlük sana onbinde birini yaşatsın hemen bildiri yayınla. sizin amacınız kötülük içeriyor olum, sizde bir pislik var da dur bakalım.