hesabın var mı? giriş yap

  • 6 sigma prensibi ile gerçekleştirilen mimaridir:

    1 - altı tane kova temin edilir.
    2 - bunlar kırmızıya boyanır.
    3 - her birinin üzerine sırasıyla y,a,n,g,ı,n harfleri yazılır.
    4 - kumla doldurulur.
    5 - simetrik dizilir.
    6 - etrafına bina örülür.

  • yağ hücrelerinin fazla yağı depolaması ve östrojen hormonunun da etkisiyle bu hücreler genişler. kan dolaşımı giderek yetersizleşmeye başlar. yağ hücrelerinin genişlemesi ise yağ dokusunun aşırı yayılması demektir. bu yayılma deri altı bağ dokusunu da etkileyerek vücudun normalden daha fazla su tutmasına ve dolayısıyla da kan dolaşımının zayıflamasına neden olur. vücut kan dolaşımındaki zayıflamayla birlikte, dokulara eskisinden daha az oksijen ulaşmayla başlar. bunun sonucu dokular elastikiyetini kaybeder ve cilt yüzeyi pürüzlü bir görünüm almaya başlar. ve bu lanet olası görünüm de "selülit " adını alır.

    ne yazık ki östrojenden dolayı kadınların en büyük belası olmuştur. ayrıca kilodan bağımsız olmakla birlikte selülitin oluşmaması için tek yol vücutta yağ oranının düşük olmasıdır.

    şimdi gerçek hayattan örneklersem; kilom genelde normalden 5-6 kilo fazla olmasına rağmen hayatım boyunca düzenli spor yaptığımdan hiçbir zaman bu problemle karşılaşmamıştım ta ki geçen sene sakatlanıp sporu tamamen bırakana kadar. dolayısıyla 1 yıl içinde ciddi şekilde selülit oluştu.

    2 aydır düzenli olarak cardio yapmaya çalışıyorum. ve yanında yaptıklarım ile doktorun dediğine göre ciddi şekilde iyileşme var. peki neler mi yapıyoruz bu süreçte;

    - mümkünse her gün, yoksa haftada 3-4 gün spor ,
    - spor sonrasında yapılan banyoda, sorunlu bölgeye aşağıdan yukarıya doğru yapılan kese ,
    - gün içerisinde bolca sıvı tüketmek özellikle bitki çayları yağ takımı ve toksin atımı için de çok faydalı,
    - yağlı yiyecekler, özellikle fast food tüketmemek,

    ve sonuç olarak günden güne pürüzsüz, sağlıklı bir vücut. sadece biraz sabır ve azim ile yapamayacak şey yok, selülit halt etmiş.

  • sırf dinlediği müzik türünden farklı diye dünya çapında başarısını fersah fersah kanıtlamış grupları yazan yazarları seri eksilediğim başlık. sen dinlemeyince abartılmış mı oldu anlamadım ki. yazılan gruplara bakınca köşeye çekilip ağlamak istedim bunlar yazılır mı vicdansızlar.

    (bkz: queen)
    (bkz: radiohead)
    (bkz: muse)
    (bkz: the beatles)
    (bkz: coldplay)
    (bkz: nirvana)
    (bkz: pink floyd)

  • ofsayttan gelen antalyalı futbolcu galatasaraylı futbolcunun 1’e 1 markaj yaptığı takım arkadaşına perdeleme yaparak avantaj sağlıyor. (aktiflik) takım arkadaşının markajsız rahat bir kafa vuruşu yapmasına sebep oluyor.

    çok açık ofsayt.

    edit: bunu gol verirseniz oyun değişir. herkes 3 tane futbolcusunu pasif alana gönderir. atış kullanılırken rakip savunmaya hepsi gelip perdeleme yapar, aradan bir futbolcunuz çıkar golü yapar. bunun tartışılacak bir yanı yok. açık ofsayt.

  • kendisini savunan kişi an itibariyle chainard.

    haliyle, kenarda bu başlık için birkaç yıldır bekleyen entrylerimi sildim. düştüğü nokta bu. chainard savunuyor adamı, ahah.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • biner binmez "teknolojide son nokta budur" deyip dumura kapıldığım araba. lakin yanılmışım. böyle düşünmemin sebebine gelince; patronumla yapacağımız iş seyahati nedeniyle sabahın köründe evine gidip yeni edindiği bir adet bmw 5 20d'sine binme şerefine nail oldum. araca binip kemerimi takdığım an da ise aracın ortasındaki monitorde koca harflerle ismimin yazdığını görünce içimden "ulan bu beni nasıl tanıdı" diye geçirdim. sonra düşünmeye başladım, acaba patron buluşacağız diye hatırlatma notu falan mı girdi diye. ekrana bakıyorum hala benim ismim yazıyor. dedim sorayım bunu. sonra bir kez daha bakınca "ferhat" yazısından sonra "göçer"in geldiğini ve radyonun açık, sesinin ise kısık olduğunu anlamam bir oldu.