ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ebru polat'ın cam silmesi
-
full makyaj, fönlü saçlar ve bol dekolte içeren eylemdir.
bir bıkmadınız amk şu milleti salak yerine koymaktan.
dolmuş diyalogları
-
orta okul yıllarımdan kalma bir anımdır. zoraki minibüse binilmiştir. şoföre yakın ayakta gitmekteyim. para uzattım, olaylar gelişti.
şoför- tamam kalsın, sen verme.
pomolilik- niye abi?
ş- karıştırma işte sen verme tamam.
p- iyi öyle olsun.
ş- sen ahmet'in yeğeni değil misin?
p- hayır.
bütün minibüs bize gülüyor.
p- ee, para veriyim mi şimdi?
ş- yok, hadi sen de verme.
p- sağ ol abi.
avrupa yakası'ndaki selin'in kültleri
-
(bkz: dermi$im ortami gerermi$im)
1 milyon liranın 33 bin lira faiz getirmesi
-
çok tuhaf lan. ülkenin % 80'i reel faiz - nominal faiz falan bilmiyor.
bu ülkede bu insanlar varken burası fırsatlar ülkesi aslında
mortifera sözlükten gitsin kampanyası
-
selam, bence çok yanlış bir şey bu yapılan kendinize yapılsada hoş olmazki bence insan biraz objektif olmalı böyle hsuuslarda tabi bu sadece benim fikrim saygılar
insana kendini güvende hissettiren şeyler
-
minibüste en ön sağdaki tekli koltukta oturmak.
o anda ne bozuk para uzatma ritüeli,
ne ineceğin yeri kaçırma korkusu.
o anda ne düşmek dalgalara ne de hürriyet,
şoför, yol ve ben...
bahtiyarım.
5. fatih terim dönemi
-
bunlar vallahi eğitilmezdir.
insanın zoruna giden şeyler
-
yaşlı bir insanın bana hizmet etmesi kadar zoruma giden bir şey yok.
10 eylül 2022 ahmet hakan'ın tarkan yazısı
-
lan insan şu yazıyı yazarken utanır. siz senelerdir türlü türlü kepaze sanatçıları safınıza alın ama asıl sanatçı safınızda olmayınca kudurun… (bkz: siyasal islamcı riyakarlığı)
emlak balonu
-
emlak balonu nedir biliyor musunuz?
geçen gün bir tane ilan gördüm, yerini de söyleyeyim hatta istanbul şirinevlerde metroya yürüyerek yirmi dakika mesafede. kötü bir semt yani bilen bilir. ev de çok yeni durmuyor. piyasa araştırması yapıyorum sadece nerede ne görürsem bakıyorum bilgi ediniyorum.
neyse aradım adamın eşi oradaymış gel eve bakalım dedi. girdim eve, banyoda duşakabin yok, mutfakta mutfak dolabı yok. yerler zaten fayans parke değil. bir de kat kaloriferi. salonda soba duruyor. ev en az yirmi yıllık. 2+1 leş bir ev. gözünüzde canlandırın yani. kadına dedim ki ablacım bu evin bayağı bakıma ihtiyacı var, dolap yok bilmem ne yok. tabi dedi, herkes kendi zevkine göre yaptırır evi dedi. işte tabi herkes kendi zevkine göre yaptırır evi cümlesini söylerkenki özgüven var ya hani, ben ev sahibiyim özgüveni, ev bu kardeşim işine gelirse özgüveni, ben aslında şark kurnazının cahilin önde gideniyim ama benim evim var özgüveni, işte o özgüvenin sebebi bu emlak balonu. ve o özgüven emlak balonu.
kiralık veya satılık ne kadar ev sahibi gördüysem istisnasız hiç biri mi adam çıkmaz. hep bana mı denk geliyor arkadaş hepsi mi eşşek olur. bıktım yeminle, bu insanlarla anlaşmaya çalışmaktan aynı dili konuşmak zorunda olmaktan bıktım.
şuan oturduğum evin sahibi beyfendi de iki yıldır evi yaptırcam diye oyalıyor bakalım. çıkamıyorum da evler ebesininki kadar pahalı. nolacak böyle bilmiyorum. köyde kentte üç beş tarlası olan sattı istanbulda müteahhit oldu, kendi işinin terimlerini öğrenemeyip iki kira debosot dedi ama biz yıllarımızı eğitime verdik istediğimiz semti bırak istemediğimiz semtlerde bile istediğimiz evlerde oturamadık. ev ulan ev. içimize sinen eve bile oturamıyoruz. ben böyle ülkenin de emlağının da balonunun da amasını avradını.
düzenleme: bir takım imla hataları.
yıllar sonra gelen edit: sırf istanbuldan kaçmak için doğuya yerleştim. hatta bayağı doğu. ilk defa geldiğim yerler, ilk defa gördüğüm kültürler.
size şöyle kısa ve öz cevap vereyim; bir yıl oldu, terörden dolayı ölümle burun buruna da geldim, yanıbaşımda bombalar da patladı, çatışmalar yaşanırken teröristlerin sesini duyacak kadar yakında da bulundum ama yine bir kere bile pişman olmadım. istanbul öyle bir yer.
kızgın yağa su dökmek
-
15-16 yaşlarındayken nicolas cage abimiz sayesinde yapmaktan kurtulduğum hata.
patates kızartmak için ateşe koyduğum yağ bir türlü fokurdamadı. oysa annem kızartırken cozur cozur kaynıyordu bu yağ. meğer içine patates atınca kaynıyormuş. ne bileyim. neyse bekle bekle mutfak kapkara duman altında kalmış farketmedim. bir süre sonra dumanı farkedip bir terslik olduğunu anladım ama iş işten geçti. tencere baarrr diye alev aldı. buzdolabından bir şişe su alıp üzerine boca edecekken, önceki hafta büyük zevkle izlediğim gone in 60 seconds filmi aklıma geldi. orada da nicolas cage abimizin mal kardeşinin başına aynı şey geliyordu ve nicolas abi tüm soğukkanlılığıyla yağın üzerine bir paket tuz boca edip söndürüyordu. allahtan aklıma geldi ve aynı soğukkanlılıkla bir paket billur tuzu tencereye döktüm. ocağı kapadım.
bu da nicolas cage‘le olan böyle bir anımdır. büyüksün abi. sayende hayattayım denilebilir.