• öyle elimizi kolumuzu sallaya sallaya yaşarken, müdahale etmemizin pek kolay olmadığı türden bir bok. gördüğün hangi şeyin, bilincinin neresine nasıl saklandığını asla kestiremiyorsun ve aynı şey senden görülenler için de geçerli. 30 sene önce salıncakta sallanırken çocuk kafanla ettiğin bir lafın diğer çocukta neye karşılık geldiğini tahmin etmen mümkün değil. delilik lan bu. kafayı buna taksan delirirsin yani çok da haklı olursun.

    fakat diyorum ki, yani tamam delirmeyelim hiçbirimiz lakin, bu "etkinin öngörülemezliği" olayını biraz daha dikkate almasak mı?

    zamanında kendi aklınızca verdiğiniz kararları yalnızca "bildirip" üstlerden konuşurken iyi de, seneler sonra bu artisliğin muhatabının rüyasına ne şekilde gireceğinizi ve hala nasıl küfürler yiyor olabileceğinizi kestirebiliyor musunuz?

    sanmıyorum.

    o yüzden, tamam dünyanın en düşünceli insanı da olsak başka bilinçlerde neye karşılık geleceğimizin garantisi elbette olamaz ama, bile bile de yani, insan gerçekten hayret ediyor, neyse anladınız siz.

    (insert küfür here.)
  • kendisiyle konusulabilir, gorevler verilebilir boylece bilinciniz rahatlastirilabilir.

    bunu ilk duydugumda sacma gelmisti. hipnotist bir tanidigim vardi ve kisiyi hipnoza sokmadan once soyledikleri cok ilgimi cekmisti.
    ve biliyordum hipnotist hipnoz esnasinda sizin bilincaltinizla konusur ve cevaplari direkt ondan alir.
    bilincaltiniz aslinda bilincinizden cok daha zekidir, hafizasi cok daha iyidir.
    ancak iletisim zekasi bir bebeginkinden farksizdir.
    birisi bir sekilde onunla iletisime gecmeyi basarirsa sorulara tum dogruluguyla cevap verir
    eger kisi daha once bilincaltini egitmemisse...

    bu da hipnoz icin onemli konulardan birisidir.
    derler, her insan hipnoza giremez diye.
    iste bunun en buyuk sebeplerinden birisi bazi insanlarin bilincaltlarinin disaridan gelen iletisim isteklerine karsi bir nebze de olsun egitilmis olmasidir.
    ve elde edilen bulgulara gore de bu insanlar genellikle kontrol hastasi, hayatindaki her seyi kontrol altinda tutmaya calisan insanlardir.
    kontrol hastasi insanlarinin bilincaltlarinin bu yonde egitilmis olmasinin sebebiyse o insanlarin kontrol gudulerini takinti haline getirmis olmalaridir.
    takintilariniz iceride aksi durumda yasanacak olaylar icin korkular olusturur.
    korkulariniz bilincaltinizla iletisime gectiginiz kapilardan bir tanesidir.
    bu yuzden bu alandaki korkunuz bilincaltinizin o yonde egitilmesine sebep olur.
    birisi onunla iletisime gecmek istediginde bilincalti otomatik olarak bunu reddeder.

    neyse, benim asil ilgilendigim, hipnoza giremeyen insanlarin neden giremediginden cok, girenlerin nasil girdigi.
    hipnotist oncelikle sizin kendinizin bilincaltinizla konusmanizi ister.
    dedigim gibi bilincaltiniz bebek gibidir, siz de onun annesi gibisinizdir.
    siz ne derseniz o inanir, siz ne isterseniz o onu yapar.
    mesela hipnotist der ki, "icindeki arkadasina soyle, ben birazdan sana sorular soracagim, sen de o sorulara aynen cevap ver".
    bunu hipnotist direkt olarak size soylemez, sizin kendinize soylemenizi soyler.
    sonra guvenlik olarak bilincaltiniza cikis komutlarini ogretir.
    hangi hareketi yaptiginda artik onun komutlarini dinlememesi gerektigini soyler.
    bu da bizim alisik oldugumuz parmak siklatma, alkis tutma hareketlerinin sebebini gosterir.
    bu hareketlerin sebebi aslinda kisiyi irkitmesi degil, akla ilk anda gelen basit kas hareketlerinden birisi oldugundan dolayidir.
    bazilari "ben hipnozdan cikmani istedigimde artik beni dinlemeyebilirsin" gibi der.
    ama bu tarz seyler bilincaltinin ogrenebilmesi icin kimi zaman daha zor seylerdir. o yuzden parmak siklatma vs. cok daha tercih edilir.

    hipnotist kisacasi sizin vucudunuzdan bilincaltiniza bir kanal acar ve o kanali kullanarak istedigi bilgilere ulasir.
    ama referans noktasi sizsinizdir.
    bu demek oluyor ki, kanalin kendisi siz oldugunuza gore siz de bir sekilde bilincaltinizla konusabilirsiniz.
    ancak bu o kadar kolay degildir.
    bilincalti hayatin hemen her evresinde bilgi toplar ama genellikle bilincin uyudugu zamanlarda aktiflesir.
    genellikle diyorum cunku bazi insanlarda her daim aktiftir.
    biz genellikle bu insanlari 6. hissi kuvvetli insanlar olarak anariz ki aslinda bu o insanlarin bilincaltiyla daha iyi iletisim kurmasindan kaynaklanir.
    bu aslinda gelistirilebilecek bir yontemdir.
    bilincalti duygularinizla beslenir.
    duygularinizda bir nevi bilincinize cok ait olmayan bir olgu oldugundan bu ikisi arasinda ortak bir nokta olarak kabul edilebilir.
    mesela bazi insanlar kaza olmadan bir sure once hissederler.
    bu hissedis bilincaltinin asiri tepki vermesinden dolayi sizin kotu hissetmeye baslamanizdir.
    bilinciniz de asiri tepki verdiginde vucutta bazi degisimler olur, bununla aynidir.
    kisacasi duygulariniz bu bilincaltinizla aranizda olan iletisim araclarindan birisidir.

    bilincalti sizinle daha cok siz ona guven duydugunuzda iletisim halinde olur.
    onun sizinle iletisim halinde olmasi tabiki konusmak seklinde olmaz, farkli bir iletisim tarzi vardir ve siz onun demek istedigini hissedersiniz.
    hissedersiniz diyorum ama iletisiminiz ilerledikce her hissedisin farkli oldugunu anlarsiniz.
    bu hissedisleri takip etmelisiniz ve kendi degerlendirme olcutleriniz disinda objektif bir degerlendirme olcutuyle degerlendirmelisiniz.
    tutarliligi gordugunuzde o hissedisi anlamaya calismalisiniz.

    bilincaltiniz, vucudunuzu yonetmede bilincinizden daha ustundur aslinda.
    ama yine ona bu konuda izin vermelisiniz.
    ona izin verdiginiz olcude o da sizin gibi vucudunuzu yonetecektir.

    --------------------

    bu kadar soyut konustuktan sonra, biraz somut orneklerle aciklamaya baslayim.
    ilk basta ona karsi duydugunuz guveni gostermelisiniz demistim.
    soyle baslayabilirsiniz.
    kendi kendinize "yarin 8'de kalkmam gerekiyor" diyin, alarm falan kurmayin ve yatin.
    bir sekilde kendinize guveninizi gosterip, icinizden gelen bir uyariyla 8'de kalkacaginizi dusunun.
    merak etmeyin bilincaltinizin zaman algisi bilincinizden kat be kat ustundur.
    ve yatin.
    ertesi sabah vaktinde kalkamazsaniz kendinize kizin ama pes etmeyin, ertesi aksam bilincaltiniza yine bu sorumlulugu verin.
    siz farkinda olmayacaksiniz ama bilincaltiniz her defasinda bu sorumlulugu alacak ve sizi uyandirmaya calisacaktir.
    ancak vucudunuzu etkilemesi icin ona karsi duydugunuz guveni hissettirmeli, ve ona sonuna kadar izin vermelisiniz.
    tipki baska bir insana bu duygulari hissettirmeye calisiyormus gibi.
    bir sure sonra goreceksiniz ki alarm kurmaya ihtiyaciniz kalmamis.
    ben bunu ilk 8 sene evvel kesfetmistim ve 8 senedir alarm olmadan hangi saatte uyanmak istersem o saatte kendi kendime uyaniyorum.
    saka gibi gelebilir, bir sekilde ispatlamayi cok isterdim ama bunu simdilik sadece yakinlarim biliyor.

    bilincaltinizin aldigi gorevleri basariyla yerine getirdigini gordukten sonra, ona baska gorevler verebilirsiniz.
    mesela isinize yarayacak detaylari gorup size gostermesini isteyebilirsiniz.
    bir ortamdaki bir detayi kacirdiginizda yine kendinize kizarak ondan beklentinizi ona gosterirsiniz.
    bir sure boyle devam eder ve daha sonra siz bir ortama girdiginizde cok kucuk ama yararli detaylari bir anda farkedebilirsiniz.
    bundan 6 sene once.
    ankaraya geleli 1 hafta olmustu.
    sihhiye'de otobus duraginda bekliyorum, ve bir kadin gelip bir yer ismi soyleyip o otobuslerin nereden kalktigini sordu.
    ve benim hicbir bilgim yok.
    ama kafamda bir goruntu hatirladim ve kadina hatirladigim goruntudeki otobus hangi duraktaysa o duragi gosterdim.
    kadin o duraga gitti ve 10-15 dk sonra bekledigi otobus o duraga geldi.

    kendi adima her gun ona verdigim gorevleri artiriyorum ve onun nasil isledigini daha cok anlamaya calisiyorum.
    aslinda her yeni gorevde baya zor ve zahmetli bir is. ama calistigini gordukce daha hevesli hale geliyorsunuz.
    yakinda kucuk capli bir sov tarzi bir sey duzenlemeyi dusunuyorum.
    uzerinde calistigim ve her gecen gun isabetimi artirdigim bir sey uzerine.
    bir bardagin icine bir zar koyuyorum.
    bardagi salliyorum, ve icini goremeyecegim bir sekilde durduruyorum.
    ve tahmin edeceginiz uzere, zarin kac geldigini bilmeye calisiyorum.
    bakin tahmin etmeye calismiyorum, bilmeye calisiyorum.
    tahmin duygusundan farkli bir duygu hissetmeye calisiyorum ve onu anlamaya calisiyorum.
    aslinda ilk zamanlar bilincaltimin parmagimi oynatmasini isterdim boyle seylerde.
    mesela kotu seyler farkettiginde sol serce parmagimi, iyi seyler hissettiginde sol isaret parmagimi istemsiz oynatmasini isterdim.
    bu ilk baslarda uygulanabilecek cok basit bir yontem.
    ama sonra sonra onla direkt iletisim kurabiliyorsunuz.
    eger istedigim basariyi elde edersem bunun videosunu buraya post edecegim.

    bilincaltinizla konusun! basariya ulastiginiz her gecen gun bilincinize duydugunuz sayginin azaldigini hissedeceksiniz.
  • aslinda sizin icin onemli olan, fakat o an icin sizin bastirdiginiz duyumlarin saklandigi ve zayif durumdayken ortaya cikan bilgilerin saklandigi kayit ortami. mesela hayatinizda hic gormediginizi sandiginiz bir kizi ruyanizda goruorsunuz, aslinda onu gordunuz ve sizi ilgilendiren bir gorunu$u vardi. ancak beyin o sirada multitasking'le kasamayip me$gul oldugu icin onu ignore etti. nooldu kaldi bilinc altinda. sonra da cikio gece falan. hangi mantikla konulmu$tur insanin bellek sistemine acaba merak etmi$imdir hep.
  • hayatımızın her anını barındıran, kontrolümüzün onun çevresinde geliştiğini, bir nevi esir konumda olduğumuz gerçeğini zorla benimsetmiş şey. özetle bugüne kadar güzel, kaliteli ve acılardan uzak bir hayat sürdüysek, bundan sonra yaşayacağımız hayat da psikolojik tepkiler açısından öyle olacak. aksi içinse doktor yardımı almak gerekli. önemseyin.

    bilinçaltımızın özellikleri hakkında bilgilendirici bir yazı buldum.

    --- spoiler ---

    bilinçaltimizin 11 özelliği

    1- bütün anıları depolar. hiçbir şeyi silmez. ana rahminden ölene kadar… geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.

    2- ilişkilendirmeler, genellemeler yapar. benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.

    3- tüm anıları organize eder. bunun için de zaman çizgisini kullanır. bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar. örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. gelecek ise önünde uzanmış olabilir. özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder.

    4- çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. amacı kişiyi korumaktır. yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.

    5- bastırılmış anıları çözüm için sunar. bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu yapar. ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için “sahibine” hak vermeniz yeterlidir.

    6- bedeni işletir. bunun için detaylı bir planı vardır: vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir. bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. bazen bunu kendisi de yapar. örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. aynı zamanda yüksek benliğin işleyişini kontrol eder.

    7- bedeni korur. bedenin bütünlüğünü korur. hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz.

    8- duyguların hâkimidir. bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. insan duygudan bir an bile çıkamaz. bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. bilinçaltı olaylar ve duygular arasında bağlantılar kurar. kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz kalmaktır. örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez. bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir.

    9- son derece ahlaklıdır. size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir mahrumiyet yaratabilir.

    10- hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar. bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu verir. yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere ulaşmamızı çabuklaştırır. bundan dolayı hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir.

    11- istenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. isteme noktasında dikkatli olmak gerekir. sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık yaratmaya itebilir.

    --- spoiler ---
  • "yaşadığınız her an bilinçaltında kayıt altındadır. sınırsız bir depodur. acı tatlı her olay orada yaşamaya devam eder. her mutluluk karşısında, acı olayları hatırlatarak endişe ve kaygı durumunu ortaya çıkartır ve mutlu olamazsınız. acı olaylardan arının. bunun tek yolu onları affetmektir."(alıntı)

    her şey kayıt altında= kiramen katibin melekleri bütün amelleri yazıyorlar, log dosyaları tutuyorlar.

    acı/menfi olaylar= soldaki meleğin kayıtları

    olumlu/müspet olaylar= sağdaki meleğin kayıtları

    acı olaylardan arının= tevbe edin...tevbe etmek kendi olumsuz ve çelişik bilinçaltını karmaşadan kurtarmak ve durultmak demektir.
  • hiç de delikanlı bir tavrı olmayan olgu. sürekli bir metaforlar, bir göndermeler. adam gibi söylesene ne diyeceksen..
  • dean koontz un night chills adlı romanından derledim:

    "insan beyninin bilgiyi algılayan iki monitörü vardır: bilinç ve bilinçaltı...bilinç sadece gözle görülebilen olayların farkındayken bilinçaltı çevresel görüntüleri de algılar. beynin bu iki bölümü birbirinden bağımsız işlevini sürdürür.

    bilinçaltı, beyni yöneten bölümdür. bilinç uyur ama bilinçaltı asla uyumaz. bilinç, bilinçaltındaki bilgilere asla ulaşamaz. bilinçaltı ise bilinci etkileyen her olayın farkındadır. bilinç bir bilgisayar monitörüdür buna karşın bilinçaltı ise bilgisayar programıdır.

    beynin değişik bölümlerinden depo edilmiş bilgiler beş duyu aracılığı ile toplanıp biraraya getirilir. bilinç, duyularımıza belli hız ve yoğunlukta gelen bilgilerden haberdar olur ancak bilinçaltı çok daha hızlı bir şekilde görür, duyumsar.bilincin haberdar olmadığı-algılayamadığı her olayı anında algılar. bilinçaltı algılaması budur. beş duyumuz aracılığıyla bizleri harekete geçiren olayların yüzde 90 ından fazlası bilinçaltıyla algılanır.

    insan gözü günde en az yüz bin nesne görmektedir. bu nesnelerin listesini çıkarmaya çalışsak bir kaç yüzden fazlasını hatırlayamayız. bilinçaltı bu nesnelerin geri kalanını gözlemleyip depo etmektedir.

    1957 yılında sıradan bir filmin gösterimi sırasında perdede şöyle bir yazı belirdi:"çok susadınız" bu yazı perdede çok hızlı bir şekilde görünüp kaybolduğundan insan ne olduğunu hatta görüp görmediğini bile anlayamıyordu. ama bu yazı perdede göründükten sonra insanlar çıkıp soğuk içecekler aldı.

    bilinçaltı söylenen her şeye inanır ve aldığı bilgilere dayanarak bir davranış oluşturur ve bilinci yönlendirir"
  • benimki dün saçmaladı.

    şöyle:

    önce yaklaşık iki hafta kadar işte sabahladım. sonra yazın verdiği alkol potansiyelini sonuna kadar kullandım, nerde hangi arkadaşım içiyosa gittim içtim ve arka arkaya 6 gün akşamdan kaldım. ya da 6 gün önceki akşamdan kaldım. sonra, dün akşam saat sekizde, sekiz şeklinde yatağıma uzandım. ve tam 13 saat uyudum. bu 13 saat bilinçaltıma fazla geldi. 5-6 senedir bu kadar uyumadığımdan saçmalamaya başladı ve bana rüya yetiştiremeyerek şu büyük prodüksiyonu görmemi sağladı.

    zaman: 8 olup yattığım gece.
    saat: 04:30 civarı.
    olay: kapımın çötök çöttörönk diye çalınması.

    kalkıp açtım haliyle. karşımda dayım. hatta her yıl bir kere görüştüğüm dayım. yanında yengem de var. saçlarını dün boyatmış, fena halde sarışın duruyor. ama öyle rüyalarda olan hani "dayım dayım ama aslında sean connery" durumu yok. dayım dayım, yengem yengem, yüzlerindeki panik gerçekten panik.

    aramızda şöyle bir konuşma geçiyor:

    "dayı manyak mısınız?"
    "oğlum siktirtme manyağını çok acil çıkmamız lazım"
    "altınoluk'taki yazlığa falan mı gidiyoruz? yoksa yine mafyadan mı kaçıyosun?"
    "ya tamam ne bok yersen ye, gittik biz"

    kapıyı kapatıyorum. dayıma laf sokucam diye öleceğimden haberim yok.

    yatıyorum. kapı tekrar çalıyor. sikerler diyerek açıyorum. iş arkadaşlarım eksiksiz karşımda. ofis boy bülent abi bile gelmiş.

    "gitmemiz lazım" diyorlar.
    "lan yine mi askere gidiyorum yoksa?" diyorum. en son rüyamda bu ekip beni ağlayarak kuzey ırak'a uğurladı, bu sefer yemem.
    "hayır israil'e savaş açtık."
    "ohassiktir" diyorum. sonra ne boktan ülkeyiz diye düşünüyorum, bari git mısır'a ne bileyim, cezayir'e bulaş. piskopat yahudileri neden başımıza sarıyosun.
    ayrıca adamların atom bombası var. farkında olmadan bu son kısmı yüksek sesle de söylüyorum.

    art direktörüm kaan bana bok gibi bakıyor.

    "abi istanbul'a atom bombası saldırısı bekleniyor" diyor.

    bi kere daha hasiktir diyorum. yatak odasına dönüp nedense boxerları toplamaya başlıyorum.

    iş arkadaşlarım boxer toplamama çok alınıp gidiyorlar. ben boxerları bitirip çoraplara başlıyorum.

    yaz yaz uzun çorap almiyim, kısa daha vardır buralarda bir yerde derken camdan bakma ihtiyacı hissediyorum.

    bizim orası yine bizim orası ama (tek rüyaya benzeyen yeri bu) boğaza kadar müthiş bir netlikle görüyorum istanbul'u.

    o sırada marmara'ya doğru gümüş bir obje düşüyor. hiroshima meselesini bildiğimden uçak olmamasını normal karşılıyorum.

    bomba denize düştükten sonra müthiş bir sessizlik oluyor. bir de böyle industrial light and magic yapmış gibi bir efektler bütünü başlıyor. boğazdan süper sarı/turuncu bir ışık, her yeri birbirine katarak geliyooor, conrad havaya yükselip atomlarına ayrılıyor, ben de daha küfür bile edemeden aynı kaderi paylaşıp, hızlı tarafından ölüyorum.

    hemen ardından uyandım. alnımdaki teri sildim. böyle bilinçaltının tam .mına diyerek dışarı çıktım. bi daha da uyumam 13 saat.
  • 1) bilinçaltı zihniniz her şeyi kaydeden, sınırsız kapasitede bir hafıza kartı gibidir.

    2) yirmi bir yaşınıza geldiğinizde dünyanın en büyük ansiklopedisi olan brittanica ansiklopedisinin yüz katından daha fazla bilgiyi bilinçaltı zihniniz kaydetmiş olur.

    3) bilinçaltı hafızanızdan hiçbir şey silinmez sadece kullanılmayan dosyalar arasına konurlar (unutmak dediğiniz budur) ve belli tekniklerle her tür bilgiyi yeniden ortaya çıkarmak mümkündür. belli teknikler sayesinde çok yaşlı ve hafıza kaybı yaşadıkları söylenen insanlar bile elli sene önce yaşadıkları olayları sanki on dakika önce olmuş gibi hatırlayabilmektedirler. bilgisayarınıza seneler önce yüklediğiniz bir video dosyasını oynattığınız zaman eski görüntüleri ekranınıza getirmesi gibi yıllar önce yaşadığınız tüm olaylarda tüm netlikleriyle bilinçaltı hafızanızda kayıtlıdır.

    4) bilgisayar veya telefona yüklenmiş işletim sistemi, o cihazla neleri yapabilip neleri yapamayacağınızı belirler. örneğin android sistemli bir telefonun yapabilecekleriyle ıos sistemli bir telefonun yapabilecekleri farklıdır. bilinçaltı “karakterinizi” oluşturan ana bir işletim sistemidir. yıllar içinde ona yüklediğiniz her bilgi “karakterinizi” oluşturur ve neyi yapıp neyi yapamayacağınızı, nelerden korkup neleri seveceğinizi belirler.

    5) bilinçaltı zihninizin iradesi yoktur aynen bilgisayarınıza klavye üzerinden komutlar vermeniz gibi verdiğiniz komutları yerine getirir. bilinçaltı zihniniz dev bir bahçedir ve ona hangi tohumu ekerseniz o ürünü verir. bilinçaltınıza siz veya başkaları tarafından “pis kokulu diken” tohumları ekilmişse hayatınıza “güzel kokulu güller” vermesini bekleyemezsiniz. hayatınızda bugün yaşadığınız olumsuzluklar ve mutsuzluklar bundan önce bilinçaltınıza ektiğiniz veya başkalarının ektiği tohumların sonucudur. bu “pis kokulu dikenlerin” bilinçaltınızdan ayıklanıp yerine hayatınıza “güzel kokulu gül” tohumlarının atılması mümkündür.

    6) bedeninizin ısısı ve kan dolaşımınız otomatik sistemlerce dengelenir. mesela kan dolaşımınız için özellikle çaba harcamazsınız ve bilinçaltınız bunların hepsini düzenler. buna “homeostatik denge” denir. aynı şekilde bugün ve geçmişte yaptığınız her tür davranışta buna benzer şekilde bilinçaltınız tarafından düzenlenir. eğer bilinçaltınıza olumlu ve faydalı davranışlar yüklemişseniz bunları yapmaya devam edersiniz ve aldığınız sonuç mutlu ve başarılı bir hayat olur. eğer bilinçaltınıza zamanında zararlı davranışlar yüklemişseniz bunları yapmaya devam edersiniz ve sonuç mutsuz bir hayat olur. bilinçaltınız irade gücünüzden güçlüdür ve otomatik denge sistemi doğru ayarlanmazsa bir takım eylemleri hayatınıza geçirmeniz çok zordur. bir türlü spora başlayamayan veya kendini geliştirecek eylemleri yerine getiremeyen insanların sorunu irade eksiklikleri değil bilinçaltı mekanizmalarının yapmak istedikleri her değişimi otomatik olarak sıfırlamasıdır. çözüm bilinçaltındaki kötü etkileri analiz etmek ve homeostatik dengeyi yararlı bir şekle dönüştürmektir.

    7) başarılı olmak için hareketsizlik alanından çıkarak kafanızdaki planları eyleme dönüştürmeniz gerekir. bazı insanlar sürekli kendi hayatlarıyla alakalı planlar kurmalarına rağmen bunları bir türlü eyleme dökemezler. bunun sebebi bilinçaltı işletim sistemlerinin onları sürekli başladıkları yere geri döndürmesi ve harekete geçmelerini engellemesidir. bilinçaltınız bilgisayar gibidir sizin için neyin yararlı ve neyin zararlı olduğunu bilemez sadece ona programladığınız şeyleri yerine getirir. çözümünüz ana programın değiştirilmesidir.

    8) çok başarılı ve güçlü insanlara baktığınız zaman sürekli doğru kararlar alıp eyleme geçtiklerini görürüz. normal insanlardan çok daha fazla çalışabilirler ve çok daha başarılı olurlar. bunun sebebi bilinçaltı zihinlerinin doğru programlanmış olmasıdır. bazı insanlarda ne yaparlarsa yapsınlar, hangi kişisel gelişim kitabını okuyup hangi eğitimleri alırlarsa alsınlar bir türlü kendilerini başarıya ve mutluluğa götüremezler. bunun sebebi de gene yanlış bilinçaltı zihin programıdır. tuş kilidi kapalı olan bir telefonu ne yaparsanız yapın kullanamazsınız. önce doğru şifrenin girilip tuş kilidinin açılması gereklidir. işte bilinçaltı işletim sisteminiz aynen böyledir.

    kısacası bugünkü hayatınızda aldığınız kararların ne oldukları, mutluluk ve başarınız zihninizin içindeki ana işletim sistemine bağlıdır ve bu ana işletim sistemi olan bilinçaltı zihninizin doğru çalışıyor olması hayatınızdaki en önemli konulardan bir tanesidir.
  • bir makale okudum ve öğrendiklerimi aktarmayı görev biliyorum:

    bilinçaltı doktor freud'ta erişilmez yasak bir bölge olarak tanımlanır. bilinçaltınızla ancak bir psikanalistin yatağına uzandığınız yahut hipnoz altına girdiğinizde yüzleşebilirsiniz. ulaşan kim, psikanalist; analist rastgele çağrışımlarla itiraf ettiklerinizi ancak yorumlar, sonra tahmin edileceği gibi yorumları size aktararak tedaviyi yapar.

    teoriye göre bilinçaltı bir bilgisayar gibi tüm yaşadıklarımızı kaydeder; buraya kadar anlaşılır, belki doğrudur, fakat freudçulukta lamarksizmin getirdiği abukluklar vardır..
    lamark'a göre kazanılan karakterler oğul döllere aktarılır. lamarksizm 20. yy'ın başlarında henüz yıkılmamıştı ve freud birçok tezini lamarksizme dayandırarak inşa etmişti. buna göre bilinçaltı yaşadıklarımızı kaydetmesinden öte bir de insanlığın ortak mazisinden izler de taşır ! yani geldiği nokta şudur; odipus kompleksi, elektra kompleksi, çocukta cinsellik (oral, sadik anal, fallik safhalar), kastrasyon korkusu vb hep bu teze dayanır. freud'un bu konudaki klişe tanımlası şu: 'kazanılan psişik karakterler dölden döle aktarılır!'; 'insanın bilinçaltında herzaman ilkel bir babaya sahip olduğu düşüncesi yatar'. kazanılan karakterlerin nesilden nesile aktarılmadığı, 1930'lardan sonra darwinizm'in kabul edilmesiyle kanıtlandı, fakat acaba psişik karakterler aktarılamaz mı ? psikanalistlere göre (freud ve öğrencilerini (adler, jung gibi) kastediyorum) rüyaların yorumu ve seanslar sırasında yaptıkları gözlemler bu durumu kanıtlıyor. hadi bakalım aksini ispatlayabilen varsa beri gelsin..

    siz psikanalizmi bilimsel olmamakla suçlarsanız, sizin de tedaviye ihtiyacınız olduğunu ve bilinçaltınızdaki korkulardan tabana kuvvet kaçtığınızı duyarsınız. çünkü 'erişilmez ve deney yapılamaz yasak bölge' bilinçaltı söz konusudur. çok bilimsel değil mi ?

    aslında bu entry ile kendimi yalanlamış oluyorum; (bkz: escinsellik toplumsal bir dayatmadır)'daki bana ait birçok düşünce böylelikle geçersizmiş gibi oldu şimdi. olabilir.
    fakat bence daha önemlisi bilimsel bir önermenin niteliğiyle ilgili sonuçtur: freudçuluğun büyük bir bölümünde yanlışlığı ispatlanamayan önermelerin doğru kabul edilmesi durumu vardır.
    'bütün kargalar siyahtır' önermesi bilimsel bir önermedir; günün birinde yeşil bir karga da bulunabilir. fakat 'uzayda hayat vardır' önermesi bilimsel değildir; bunun aksi kanıtlanamaz ve fakat doğruluğu hakkındaki kanıtlar önermeyi bilimsel kılacaktır.
    bir önermenin bilimsel olabilmesi için 'onun yanlışlığını kanıtlayacak metodların var olması gereklidir'. yani bilimsel tezimiz yahut teorimizin, çürütülebilir fakat çürütülememiş olması gereklidir. bunun dışındaki her tez bir olasılık olmaktan öteye geçemez. bu konu epistemolojinin bir sorunu.

    sanırım bir de çok ses getiren mühendis'in garajımdaki ejderha entrysi de bu açıdan incelenmesi gerekiyor.
hesabın var mı? giriş yap