• daha önce beraber çalıştığım, yakinen olmasa da tanıdığım bir parlak zeka.

    olayın tek nedeni mobbing olamaz. efe, kendi de belirttiği gibi gayet hali vakti yerinde, üst tabaka bir aileden geliyor. aldığı eğitim zaten ortada. dünyayı algılayış biçimi dışardan anlayamayacağımız kadar naif büyük ihtimalle.

    olaylar üst üste gelerek efe'yi bu bunalıma sürüklemiş gözüküyor. mobbing tuzu biberi oldu tabi. bazısı intihara meyilli oluyor. yoksa 30u devirmiş ve bir miktar farkındalığı olan herkesin aklından intihar geçmiştir çok bunalımlı zamanlarda.

    banka ıtsine yıllarını veren biri olarak, özellikle krediler bölümlerinde stresli çalışmanın rutin ve normal olarak görüldüğünü söyleyebilirim. ık mülakatında bahsi geçen bölümlere eleman alınırken söylenen ve kimsenin de yadırgamadığı söz: "yalnız bu ekip çok yoğun ve stresli çalışıyor. mesailere, özel hayatına ayırdığın sürenin azalmasına hazır olman gerekir". aynen bunları söylüyorlar. 2 büyük banka ıtsinde yıllarca çalışmış biri olarak sayfalar dolusu mobbing, baskı ve entrika olayı anlatabilirim.
  • adam mailinde ekonomik durumum siz yöneticilerimden bile iyi demiş.

    kurumsal köleliğe hep beraber karşı çıkalım. bu yazdıklarım kesinlikle bu mücadeleyi sekteye uğratmak için değildir. fakat merak ediyorum, bu kişi gerçekten mobbing yüzünden mi intihar etti ?

    ya benim aile durumum çok çok iyi olmamasına rağmen yeri gelince herkese postayı koyuyorum, ben de iyi bir yerden mezunum falan da arkadas hem sabanci bilgisayar mezunu hem ailesi dediğine göre zengin. neyin mobbingi allaşkına bu ? kimse bana bile mobbing yapamazken ki benim bu kadar güvencem yok, sen nasıl mobbingden intihar ettin be hocam bu kadar güvencen varken ? verseydin alayına ayarı, işten atsalar ne olacaktı ya ? 1 haftada yeni ise girerdin, en kotu dolar ustunden freelance calisirdin. cidden benim aklım almıyor bu seviyede birinin iş sebebiyle hayatına kıyması.

    yani bu kadar alternatifi olan, hic calismasa bile rahat yasayabilecek biri is yerindeki sorun yuzunden neden intihar eder abi ?

    bence arkadaş farklı bir sebepten intiharı kafasına koymuş, intihar etmeden de duyarlı biri olduğundan işte gördüğü olumsuzlukları belirtmiş. başka bir açıklama bulamıyorum şaskın ve üzgünüm.
  • merak ediyorum ne yapabilirim?

    ilk stajımda kafatasçı bir yöneticim oldu. 4 kişilik ekipte herkesin ırkına, geçmişine takan bir kadın. azarlıyor, mesaiye bırakıyor.

    sabah 8, akşam 6. artı mesai.

    anlaştık 4 kişi. ben çıktım patrona anlattım. diğer 3ünü çağırdı. sessizlik.

    sonra başka bir işe girdim. daha kurumsal, global.
    çalışma saati olmayan bir iş. 18/24 gibi bir mesai desem abartmam.
    kariyer için.
    daha iyi maaş için.
    tecrübe için.
    imkanlar için.

    başka başka şirketlerde tanık olduğum ve yaşadığım şeyler hep benzer oldu.

    fazla mesai.
    7/24 ulaşılabilirlik.
    hakaret.
    yöneticiyi mazur görüp saygı duyma.
    dokunulmaz yöneticiler.
    dertli ama ketum iş arkadaşları.
    insanlık ya da herhangi bir insan adına iyi bir iş yapmıyor olmanın getirdiği amaçsızlık.
    liyakatsizlik.

    çok gariptir ki, çalıştığım saygın bir amerikan şirketinde bile partner’ın bir arkadaşının oğlu işe alındı.
    öyle bir likayatsizlik.

    yani şimdi..

    müdürü biter, direktörü başlar, o biter, başkanı başlar, yönetim kurulu..

    o plazada bulunduğunuz sürece içinize sinmeyen her şey en tepeye çıksanız da devam edecek.

    e mecbur?

    ben hadi çektim kendimi.
    sikerim dedim.
    bu manyaklarla uğraşabilmek için anksiyeteyle uğraşmak istemiyorum dedim.
    imkanım da vardı, çektim gittim.

    bir derde çare oldum mu?
    en son çalıştığım kurumda üst yönetime iç denetim soruşturma açmış. yıllar sonra.
    direktörle konuşunca içimin yağları eridi ama olan oldu, nafile..

    hayatınızda hiç iftiraya uğradınız mı bilmiyorum, allah uğratmasın.
    gecemi gündüzüme katıp, değer üreterek yönettiğim işimde sikko bir iftiraya uğradım.
    insanoğlunun alçalabileceği son yer. dibin dibi. allah affetsin, ben affetmedim.

    e diyorum işte. ben ayrıldım. bir süre çalışmadım bile.
    şu an kendi işimde kavruluyorum binbir türlü belirsizlikle.

    peki milyonlarca insan ne yapacak?

    nasıl bir ağ gerekiyor şeffaf yönetim için?
    şeffaf iş ahlakı için?
    nasıl bir geribildirim mekanizması olacak yöneticilerden bağımsız?

    çalışanlar ağzını açsa; şikayet oluyor, üstü çiziliyor, piyasada duyulur diye tehdit ediliyor.
    çalışana gelince verilen feedback, şirkete ya da yöneticiye olunca tövbe haşa oluyor.

    dokunulmazlık var memlekette, bilmem anlatabiliyor muyum?
    plazada dokunulmazlık.
    patrona dokunulmazlık.
    yönetene dokunulmazlık.

    bu kültür bize dayatıldı ya da biz kabul ettik. bilmiyorum.
    konuşmamak,
    susmak,
    tehdit.

    bu kültürden kaçamıyoruz.

    hep içimizde kalıyor söyleyemediklerimiz.
    maalesef en kötüsü, o kadar sindirildik ki, duyarsızız artık.

    ben ne yapabilirim?
    herhangi bir çalışan ne yapabilir?

    bir girdap bu. bir açmaz.

    kahroluyorum çünkü bu çaresizlikle bu eşiğin etrafında dolanan binlerce insan var.
    ve kahroluyorum çünkü biri karşımda parmağını ağzına tutmuş şşşşşşşşşşş diyor.

    mekanın cennet olsun.
  • çok üzüldüm, keşke başka ülkeye göç etseydi .
  • maddi durumu gayet iyi , iyi eğitimli , yakışıklı , dünyayı gezen , her türlü imkanı olan biri efe demir gördüğüm kadarıyla . çok tatlı bir kız arkadaşı , bağlı oldukları belli olan kendi gibi insanlardan oluşan bir arkadaş grubu var . gitmediği görmediği yer kalmamış neredeyse . bu imkanlara sahip birinin böyle bir intiharı ve hatta böyle bir sebepten bana çok garip geldi ben garibanın tekiydim bu çocuğa göre, tırmalaya tırmalaya buralara geldim . geldiğim yer hala efe’nin düzeyi değil ama bir kez bile intiharı düşünmedim. herşeyi paraya bağlamayın diyecek olanlar çıkacak ama istifa edip imkanlarını üzüldüğü neyse onun için kullanabilirdi, hatta hukuk savaşına girebilirdi . neyse başka nedenleri var sanki bu da tuzu biberi olmuş .
  • gencecik yaşinda vefat etmesine çok üzüldüm, umarim suçlu olanlar hak ettiği cezayi alirlar.
  • başlığı altında yazan çoğu kişinin onu anlamadığını ve yazdığı maili iyi okumadığını düşünüyorum. bu planlı bir intihar gibi değil, aklından daha önce özellikle geç saatlere kadar çalışırken ve işyerindeki çalışma arkadaşlarına, eşine yapılan haksızlıkları ve işin içeriğindeki acımasızlıkları düşündükçe geçmiş, öfke dolmuş ara ara ve cama bakıp düşünmüş muhtemelen şurdan atsam kendimi diye. ama bu intihar fikrine işyeri dışında veya görece rahat çalıştığı, mobbinge uğramadığı, etrafında haksızlıkların olmadığı dönemlerde kapıldığını hiç sanmıyorum.

    son bir aydır, deprem sonrası yani, çoğumuzda öfke, umutsuzluk, isyan ve düzeni değiştirme isteği arttı ve düşüncelerimiz keskinleşti. işinde, gündelik hayatında buna kafa yorup eyleme geçebilenler, meslekleri işleri daha kamu yararına açık olanlar çalıştıkça rahatlayabilirken, bu isteklerle mesleği ve işi arasında bir çelişki bulunanların üzerindeki basınç arttı. banka hayır kurumu değil, bu işleri bilmiyorsunuz diye karşı çıkanlar olmuş efe demir'in itirazlarına ama bunlar sizin ideolojinize göre yorumlar. şu an baskın ideoloji sizinki olduğu için kendi duruşunuzun da politik olduğunun farkında değilsiniz. efe demir bir şeyler yapılabileceğinin farkına varmış ama eşzamanlı olarak yapılmadığının da farkına varmış. bunu değiştirmenin kolay olduğunu ama bu yerleşik inançlar ve yapı kredide pek sağlıklı olmadığını gördüğümüz toksik kurum kültürü ile bir o kadar da imkansız olduğunu görmüş. bu kaldıramadan kucakladığı bir taş haline gelmiş.

    her gün bizim gibi twitterdan depremde enkaz altında kalan yardım bekleyenleri, çıkabilen insanların çadırsız susuz kalışını, o coğrafyayı, çadır alanlarını su basışını, sele kapılan konteynırı ve tamamen çamurlu su altında kalan urfa'yı görmüş iki gram boş vaktinde. işe gitmiş sonra uzun saatler çalışmış ama o sırada yaptığı işler hiç içine sinmemiş çünkü bulunduğu yerde evsiz kalan depremzedelerin, olmayan yıkılan evlerin kredi borcu için tepelerine binildiğini, yıllardır ödedikleri dask'ın çok yetersiz bir karşılığı olduğunu, buna da bankanın, depremzedelerin mortgage ya da kredi borçları karşılığı el konulduğunu görmüş. buna mantıklı, bu düzen böyle diyecek kişi kendi durduğu yerin yağmacılığının farkına varmalı.

    işte efe demir bu büyüyen çelişki ile işyerine ve özellikle maili attığı kişilere, (ki onların finans kısmında olan asıl yağmacı ruhlular olduğunu tahmin ediyorum, mobbingin yanı sıra insani olmayan yorumlar yapıp öyle yaklaşımlar geliştirmişler belli ki) bu uzun maili atmış. mail öfkeden çok, bir şeyi değiştiremeyeceğini düşünen bir insanın umutsuzluğu ve tükenmişliği ile atılmış. bu mail kişisel bir mail değil sadece, toplumsal konularda duruşunu da yazmış, demek ki attıklarının bu konularda duruşundan da haklı olarak ve insani olarak rahatsız.

    birisi bir yerlerde yazmış bir zaman, intihar eden kişi kendini öldürmez, çevresindeki değiştiremediği insanları kendini öldürerek öldürür ve toptan kurtulur onlardan diye. değiştiremediği durumdan hızlı bir çıkış bulamayan, muhtemelen çalışmaktan ve işyerindeki toksik ortamdan o an ışığı ve umudu göremeyen birinin, ara ara sadece böyle anlarda aklına gelmiş bir şeyi, üstüne serinkanlı düşünme halini kendinde bulamadan, belki onbeş dakika içinde maili atıp, camı açıp kendini bıraktığını düşünüyorum. belki işten bir saat erken çıksaydı bugün bu okuduğumuz mail istifa mektubu olacaktı. deprem öncesi istifayı düşünüyormuş, deprem sonrası istifa etmemiş olması çalıştığı konumla bir şeyleri iyileştirebileceğini düşünmesi ile ilgili muhtemel, bunu da yapar giderim diye düşündü belki. olmamış, yapı kredi bütün kapitalizmin çakalı bankalar gibi kendi doğasına uygun yöne bükülmüş. efe demir de buna tahammül edememiş.

    birisi başlıkta yazmış bu bana onur yaser can'ı düşündürdü diye. bana da onu hatırlattı fakülteden onu tanıyan biri olarak. yaser de polis işkencesine tahammül edemediğinden kendini anlık bir umutsuzlukla aşağı atmıştı, aşağıda yanlış bilmiyorsam kız kardeşine ne yaptım ben diye pişmanlığını dile getirecek vakti olmuştu. yıllardır çıkmaz aklımızdan yaser. tanıyanlar bilir, mülayim, sakin mizaçlı, neşeli denebilecek gerçekten iyi bir insandı. efe demir'in de fotoğraflarına bakıyorum, güleç bir insan, yazdıklarından anladığım iyi biri de. koşullar ve en çok da işi kaynaklı tükenmişlik onu buraya getirmiş. gerçekten üzüldüm çok, eşine ailesine de bol sabır bol sevgi, onlara da üzüldüm çok. elimizden bir şey gelmiyor ama böyle kimseyi kaybetmeyiz başka umarım. bu bir mobbing intiharının ötesinde ülkenin çaldığı umut, depremzedeleri yağmalayan bankacılık sistemi ve yıldırmacı çalışma ortamı ile işlenmiş bir cinayet gibi. bütün ailesi ve sevenlerinin başı sağ olsun.
  • yetenekli, iyi eğitimli, duyarlı, eski bir çalışma arkadaşının tabiriyle “çiçek gibi” bir insanı böylesine korkunç bir şekilde yok edenler, bu yağmacı, iki yüzlü düzen yerin dibine girsin.
  • başıma bir iş gelmeyecekse olayın hiç tutarlı olmadığını düşünüyorum. mobbing yüzünden birinin intihar etmesi yaşanması muhtemel bir olay ama bu mektupta anlatılanlar ve anlatılış tarzı bana garip geldi açıkçası. sevenlerinin başı sağolsun.

    ps. birkaç kez daha okudum. yemin ediyorum içimden bir ses foul play var diyor. elbette dayandıracağım somut bir şey yok ama ne bileyim. şunu yazıyı yazıp gönderecek kadar bile olsa planlamaya istinaden (bu yazıyı yazıp send'e basmak kolay bir iş değil) seçilen intihar yöntemi, olayı duyurmak için twitter hesabı açılması falan garip geliyor. bu psikolojiye sahşen hiç girmediğimi düşünüyorum o yüzden olayı çok çok yanlış değerlendiriyor olma ihtimalim yüksek. bu ülke beni manyak etmiş de olabilir.
  • bu ülkenin %90'ı ahlaksız kalbi katranla dolu tiplerden oluşuyor. %90'ın icindekiler onlardan biri olmanı midesizlik yapmanı beklerler, elinden geldiğince temiz kalmak için, %10 olan kesimde kalmak için direnirsen de seni psikolojik baskıyla delirtmek sindirmek için ellerinden geleni yaparlar ki ahlaksizliklarinin yoluna taş koyma ihtimalin ortadan kalksın.

    o temiz kalmaya çalışan %10'un neredeyse hepsi kafayı yemiş durumda zaten.

    umarım artık daha iyi bir yerdesindir dostum.
hesabın var mı? giriş yap