• bunu bir kez ve biraz da uzun yaşayan insan, artık hep temkinli olur.

    her an işsiz kalabilirim, fazla borçlanmayayım.
    her an işsiz kalabilirim, kredi çekmeyeyim.
    her an işsiz kalabilirim, kenarda para tutayım.

    yani hayatın tadını bir nebze kaçırmaya sebep olan bir durumdur.
  • çıkış yolu bulamadığınız dipsiz bir çaresizlik kuyusu.
    biraz önce mülakattan çıktım. aştide otobüs beklerken yazıyorum bunları.
    daha önce de aynı kurumda mülakata girmişliğim var.
    başka başka kurumlarda da sınavlara, mülakatlara girdim.
    hiçbirine öyle büyük umutlarla gitmiyorum zaten.
    hemen hemen hepsinde ortada bir tiyatro var ve biz bunu oynamakla mükellefiz havası var zaten.
    kimi iyi oynuyor kimi kötü. en azından şimdiye kadar yalandan da olsa biraz saygı gösteriyorlardı.
    bilmeyenler için mülakat şöyle bir şey.
    toplantı odasında birkaç kelli felli abi oturuyor bir de sekreter var.
    içeri giriyorsunuz. klasik kendini tanıt muhabbetleri. sonra fanustan kağıt çekiyorsunuz. bazen tek fanus bazen birden fazla. genel kültür için ayrı alan için ayrı kurum için ayrı gibi. kağıtta soru numaları ve/veya sorular yazıyor.
    okuyup cevaplıyorsunuz. genelde de kendileri birkaç soru soruyor mezun olduğunuz alanla ya da başvurduğunuz kadro ile ilgili.
    az önce çıktığım mülakattan daha ciddi backroom casting couch videoları izlemişliğim var.
    selam veriyorsun almıyorlar. soruyu okuyorsun dinlemiyorlar. cevap veriyorsun soru neydi diyorlar.
    soruyu tekrar okuyorsun gene dinlemiyorlar.
    kurul başkanı zaten tiktok batağına mı düşmüş keşfette mi geziyor napıyorsa kafası sürekli telefonda o malum tek parmak kaydırma hareketini yapıyor.
    lan zaten mülakat dediğinin en uzunu 5 dk sürüyor.
    5 dk insanlık gösteremiyor musunuz.
    zaten üç aydır az bir umutla hayattayım böyle şeyler yaşayınca niye hayattayım diyorum artık.
    benim iddiam en iyi aday benim o kadrolara en çok ben layığım değil.
    elbette benden iyileri var daha çok hak edenler var.
    asil listesine giren herkesin dayısı var da diyemem.
    illaki vardır kimsesi olmadan giren o kadrolara haklarını yemek istemem.
    ama birader insan bir yüzüne bakar karşısındaki kişinin.
    lan yapacağınız şey 5 dk insan taklidi yapmak.
    çok zor olduğunu düşünmüyorum bunun.
    yüzünüzde güller açsın gibi bir beklentim de yok.
    tavuğunuza kışt mı dedim.
    naptım olm ananıza bacınıza ölmüşlerinize mi sövdüm.
    gerçi sövsem en azından bir kafanızı kaldırıp bakardınız da sövmeye bile gücüm yok.
    ----
    aklıma geldikçe yazacağım daha buraya
    lan bak hadi ben ankara'ya yakın sayılan bir yerden geliyorum aynı gün git gel yapabiliyorum zor da olsa.
    sadece bu gel git işi 500-600 lira.
    bak hiçbir şey yapmadım ne ankarada kaldım ne yedim içtim.
    sadece ankaraya geldim gittim, bu.
    bu mülakatlar için insanlar nerelerden geliyor hiç mi düşünmüyorsunuz.
    gelenlerin çoğu yirmilerinin ortalarında otuzlarının başında insanlar.
    çoğu zaten işsiz.
    çalışanlar da asgari ücret ya da ona yakın kazanan insanlar.
    çalışıyorsa zaten izin almak için eğilip bükülüyor patronun karşısında.
    patron bir izin verir iki izin verir sonra koyar kapının önüne her istediğinde izin mi verecek.
    işsiz adam zaten beş liranın hesabını yapıyor.
    ---
    bu saçmalığın bir üst versiyonu da zaten kpss puanı olan insanlara mini kpss yapıp bir de onun için para almak.
    insanlar kpss denen şeyden iyi bir puan almış gelmiş.
    en kötü alan 85+ almış.
    maliyesini yapmış iktisadını yapmış tarihini yapmış almış işte sen bunların kpss de ölçülmeyen neyini ölçeceksin ki.
    zaten şimdiye kadar kpss ile bu kurum sınav puanları paralel gitmeyen kimse görmedim.
    illaki istisnası vardır ama kpssde 90 alan gelip kurum sınavında da en kötü 85 alıyor
    oynasa oynasa 5-10 puan oynuyor.
    neyi ölçtün şimdi yani hiç.
    bir de sınav ücretleri var zaten.
    kafasına göre 100 liradan 350 liralara ulaşan bir aralık .
    hangi kurum ne koparırsa artık.
    --------
    en can sıkan senaryo ise şu.
    pazar sınav oluyor.
    çarşamba ya da ne bileyim o haftaiçinde de başka mülakat oluyor.
    evine gitsen gidemiyorsun, kalsan kalamıyorsun.
    en kötü pansiyon, konukevi falan olmuş 300 lira o da yer bulabilirsen.
    hadi diyelim kalacak arkadaşın akraban var.
    kaç kere kalabileceksin ki.
    bir kaldın iki kaldın üçüncüde onlar rahatsız olmasa bile sen rahatsız oluyorsun verdiğin rahatsızlıktan dolayı.
  • insanı içten çürüyen ağaca çeviren durum. artık pek bir umudum kalmadı sevdiğim işi yapmakla alakalı, derken, sevmediğim işleri yapmakla ilgili de umudum kalmıyor gibi.
  • görünen o ki seçimden sonra hayli artacak olan durum. alışveriş duracak ve birçok işletme benden pas diyecek. zaten olması gereken de bu endlasyonu indirebilmek için. bu politika için ikinci turu bile bekleyemediler. o kadar zor durumda ülke. yabancı firmalar türkiye default olur mu olmaz mı onu tartışıyor. ülkeden çıkan firmalar da göreceğiz.
  • "hayat mücadelesi" dedikleri kaypak şeye onda mâni olan bir şey var. kime sorsa, yapamazsın bu işi, edemezsin bu haltı, diyorlar. neden, diye sorduğu zaman alışmamışsın... der demez, kendilerinin nasıl alıştığını soracağını hemen kavrayarak, bu yaştan sonra da alışamazsın, diye ilave ediyorlar.

    atlar doğuyor, sütçü beygiri oluyor. eşek, adam taşıyor, kum, harç, küfe taşıyor da sahibini adam ediyor. sinek doğuyor, bakkala yanaşıyor. hamamböcekleri hamamları, arılar şehir bahçelerini, serçeler at pisliklerini, kumrular merhametli evleri, merhametli insanları buluyor. ama o insanoğlu, ona ne iş var, ne güç. onun böcek bile olamayışına keyifle bakıyorlar."

    — ip meselesi, sait faik abasıyanık
  • insanı konuşturmaz. bir fikir beyan edersin bel altı yüzüne vururlar sonrasında da bir şey derler mi diye konuşamazsın. bir ailen varsa eşinden ya da evdeki ebeveyninden laf duymayım diye gözden uzak durursun, oda oda kaçarsın yanlarına oturup fikir beyan edemezsin çünkü geçmişinin hiçbir anlamı yoktur bir şey dediklerinde haklılardır lafın altında kalırsın. yani kısaca berbattır arkadaşlar.
  • bir uğraşı olmalı insanın çabalamalı.
    bir şeyler elde etmeli.
    yorgunluğuna değmeli.
    ardından mutlu olmalı bir işe yaradığını düşünerek.
    sadece para kazanmak değildir çalışmak : çalışarak kendini de bulursun.
    tecrübe eder ve hayata karşı farklı bakış açılarına sahip olursun.

    işsizlik, insanı yoran, yıpratan ve tüketen bir süreç bu yüzden.
  • türkiye'de işsiz olmak işsiz kalmak yüz kızartıcı suçtur, annen baban bile bir pislikmişsiniz gibi size bakmaya başlarlar.
  • yaşamaktan en çok korktuğum, yaşamamak için direndiğim ama bir şekilde beni bulacağını düşündüğüm hazin son.

    (bkz: #153073215) debe'deki arkadaşın dediklerine tamamen katılmakla birlikte eksik bir yön de eklemek istiyorum.

    bizler kendi hakkımızla bir yerlere gelmek için uğraşırken aslında hiç hak etmeyen kişilerin en güzel yerlerde olduğunu görüyoruz. torpilsiz işe girmiş olsak bile sözünü geçiren, yeri sağlam insanlar tarafından yaptığımız işte de sürekli mobbing görüyoruz.

    bir büyükşehir belediyesinde kadrolu personelim. 13 kişilik tesisin içerisinde torpili olmadan işe alınan tek kişi benim. benim hikayem ise biraz şansla oldu. yeni açacakları aktif bir sosyal tesis için kaya tırmanışçılığım ve dağcılık bilgilerimle iş buldum.

    yaptığım iş fazlaca dikkat, biraz da teknik malzeme bilgisi gerektiriyordu. benim dışımda ekip arkadaşı olarak alınan üç kişinin bilgisini sıralıyorum; sanat tarihçisi, müzeci, tekstil işçisi.

    haftanın altı günü sekiz saat, bayramlarda sadece tek gün izin, özel günlerde de izinsiz çalışıyorum. açık hava şartlarında günde uğraştığım çocuk sayısı 150'yi buluyor. çalıştığın günlerde fazla para alabiliyorsun ama insan o yorgunluktan ve sevdiklerine vakit ayıramadıktan sonra parayı görmek istemiyor.

    sağlık sorunları sebebiyle açık havada çalışmamam gerekiyor. ama başka bir yere gidebilmem için de araya birilerinin girip beni kurtarması gerekiyor. ne yazık ki tanıdığım biri yok ve her geçen gün burada çalıştıkça sağlığımdan tüketiyorum.

    o torpille giren ekip arkadaşlarımdan birisi zamanında iş yapmamak için her şeyi yaparken, şimdi tesis sorumlusu olarak görev yapıyor. torpil size tek bir kapı açmıyor, sürekli ilerlemenizi de sağlıyor.

    işinizi ne şekilde yaptığınızın bir önemi yok, yeter ki istedikleri şekilde sizi kullanabilecek hakları olsun. zaten öyle de yapıyorlar.

    türkiye'de insanların içine işlemiş bir ahlaki yozlaşma var. bu sorunun da düzgün eğitim bilinci aşılanmadıktan sonra düzeleceğine dair ümidim yok.
  • seneler boyu emek verip bir şeyler olmak için okuyoruz. okuyup bizi işsizliğe sürükleyen sistemin içerisinde debeleniyoruz. oku, büyük adam ol, çalış, evlen bataklığında boğuluyoruz.

    istihdam sağlamayan bir devlet, işsizler ordusu içerisinden hangisini daha ucuza kapıp daha çok iş yaptırırım diyen patronlar, binbir zorlukla okuttukları çocuklarının iyi bir geleceği olmasını isteyen ebeveynler. hepsinin içerisinden sıyrılmaya çalışan gençler.
hesabın var mı? giriş yap