• dayanamayıp belirtmeliyim, albümü bitiren şarkı diye bir kavram var bende. ne kadar kendime engel olmaya çalışsam da bir kere dinleyip diğer şarkıya geçmeye imkan bırakmayan şarkı bu, hep "bir daha" dedirten şarkı.

    just like honey sanırım benim için london calling'le birlikte hayatımda en çok albüm bitiren şarkı oldu. "bir kez daha, bir kez daha" derken bütün geceyi tek şarkıyla geçirmişliğim hiç de az olmadı. ve ne yazık ki her iki başyapıta** alışma süremi geciktirdi kendileri. zira, psychocandy örneğinden gidersek, her şarkının bu kadar güzel, bu kadar acıtıcı, bu kadar dünyanın en güzel şarkısı olmasını beklediğim için beklentilerime takıldı, onu olduğu gibi sevmeyi öğrenene kadar hep bu şarkının gazabına uğradım.

    kesinlikle dinlemeye doyulmayan bir şarkı bu. sofia coppola'ya tüm zamanların en güzel ve en yerinde şarkı seçimlerinden birini yaptığı için ne kadar teşekkür etsem, ne kadar aşık olsam az.
  • lost in translation'in sonunda, ekranda isimler kayarken duyulan tekinsiz sarkidir..
  • lost in translation filmini neredeyse özetleyen jesus and the mary chain şarkısı. filmin bittiğini işaret eder, yalnızlık hissini sevemenizi sağlar, içine alır.
  • ı ll be your plastictoy , daha ne denilebilir ki harika şarkı .durup dururken gülümsetiyor.
  • çok sevdiğim bir şarkıdır. kendi şehrinizde, kalabalıklar içersinde lost in translation yaşarken dinlenebilecek yegane şarkıdır.
  • kimsenin hayal dunyasini yikmak istemem ama apacik bir sekilde oral seksten, ve dahasi bunu yapmanin yarattigi hosnutsuzluktan bahseder.

    just like honey dinleyip uzak diyarlara ucarken bunu da bir dusunun derim.
  • "i'll be your plastic toy" kısmını hep "i'll be your plastic toilet" şekline sokmuşumdur kafamda bu leziz jesus and mary chain şarkısının. sonradan çıkan "eating up the scum" kısmının bilinçaltına oynadığı bir meddah oyunu olabilir bu. bu sözler sanırım aşkla ilgili en komplekssiz, en doğal, en kral sözlerdir. jesus and mary chainin 1992 albümü 'honey's dead' albüm adı olarak bu şarkıya gönderme midir? insan her şeyi bilebilmek istiyor tabii ama olmuyor. teenage lust dinlemeye geçiyoruz hemen çünkü yapacak daha iyi bir şey aklıma gelmiyor.
  • seksenlerde yapılan en güzel şarkılardandır. kayıp gençliğin yaralarını sarmasının imkansızlığını ve çaresizliğini anlatır.
    yıllar sonra radioheadfake plastic trees ile aynısını yapmıştır.
  • nedense içimde bir makas alıp saç kesme isteği uyandıran bir klibe sahip olan şarkı.
  • shoegaze takıntım olduğu esnalarda çok dinlediğim parçalardandı, efsanelerdendir. 80lerin gitar müziği bir başka, her şey gated reverblü kicklerden ibaret değilmiş o yıllarda, onu gösterir.
hesabın var mı? giriş yap