• amaç sadece kilo vermekse kendisinden korkulmaması gerekendir. korkulması gereken günlük harcanan kalori miktarından fazla kalori almaktır. eğer yaktığınızdan az kalori alırsanız ve bu kalorilerin tamamı karbonhidrattan gelse, hatta daha da ileri gidelim bu karbonhidratlar da yüksek glisemik endeksli basit karbonhidratlar olsa yine de kilo verirsiniz. ha kısa bir süre sonra sağlık sorunları baş göstermeye başlar o ayrı.

    el özet: karbonhidrattan korkmayın, fazla kaloriden korkun.
  • bodybuilder değilseniz en ufak bir ihtiyacınız yok karbonhidrata, o noktayı geçiyorum.

    sağlığına kilosuna dikkat eden standart insanlar hakkında konuşuyorum: karbonhidrata ihtiyacınız yok. yani bildiğiniz anlamda ihtiyacınız yok karbonhidrata. evet, bugüne kadar "karbonhidrat en önemli enerji kaynağıdır" diye çok affedersiniz siktiler sizi fakat gerçek esasında hiç de öyle değil. hatta "bono korbonhodrot lozom" deyip makarnaya pilava gömülüp beyni hamurlaşan tosbalara dönüşmeseydiniz size "biraz mantıklı olun; tarım şunun şurasında 10 bin yıldır var, onun öncesindeki 7 milyon yılda insanlar ne yiyordu?" diye sorardım ama öyle olmadığınız için ben söyleyeyim. hayvan yiyordu. ama bugün sizin yaptığınız gibi gidip 2 kilo tavuk kanadı gömmüyordu; hayvanın taşakları dahil tüm organlarını yiyordu. yani hayvansal yağlara vitaminlere minerallere ihtiyacı kalmıyordu. onun dışında buldukları yeşil kök bitkileri ve meyveleri de yediklerinde bugün sizin vitamin var diye yediğiniz tüm tahıl ürünlerindeki vitamini bu şekilde kullanabiliyorlardı ve başka hiçbir şeye ihtiyaçları kalmıyordu. yani sizin gibi günlük 800/900 gram karbonhidrat alıp obez olmuyordu şeker hastası olmuyordu kalp hastası olmuyordu kötü kolesterolü yükselmiyordu. o dönemin şartlarına göre iyi ve sağlıklı bir hayat yaşıyorlardı. ki bunu günlük 50/60 gram karbonhidratla yapıyordu ve bu karbonhidratı enerji için kullanmıyorlardı; sadece vücutta biriken toksini atmak için kullanıyorlardı. bu kadar.

    peki enerji nereden geliyordu? şuradan geliyordu: yedikleri hayvanın yağından geliyordu, belli bir oranda da proteinden geliyordu. şimdi aranızdan birkaç at kafalı "ama kaslar enerjiye çevrilirse kas kaybı yaşanır ölürsün" diye atlayacak biliyorum, fakat o öyle olmuyor. zira bu beslenmede asıl enerji kaynağı yağlardır. evet evet, hayvandan gelen yağlar ve sizin gibi şişkoların götünde göbeğinde bulunan yağlardır enerji kaynağı. siz bilmiyorsunuz fakat yağlar kanda/suda çözülebilen maddelerdir. peki yağlar kanda çözülünce ne oluyor? şu oluyor: ketonlar açığa çıkıyor. peki ketonler açığa çıkınca ne oluyor? ketonlar glukoza dönüşüyor. glukoz nedir? beynin ve tüm vücudun ihtiyacı olan enerji maddesi. e hani karbonhidratlar en önemli enerji kaynağımızdı, çok ihtiyacımız vardı? bakın işte, yağlar da dönüşüyor glukoza. üstelik sizde bol miktarda bulunan yağlar dönüşüyor enerjiye. zira ketonlar glukozu taklit edebilen cisimlerdir, bu da beynin ve vücudun ihtiyacı olan glukozun yağlardan karşılanabildiği anlamına gelmektedir. ki bu toplam 120/130 gram civarı bir miktardır. bu ne anlama geliyor peki? şu anlama geliyor: glukoz için karbonhidrat şart değil. zaten 120/130 gram glukoz için ayı gibi karbonhidrat tüketmenin ne gereği var anlamıyorum ben. biz pisboğazız ondan yiyoruz demiyorsunuz da... neyse.

    peki, şimdi bana "ya o dönemde yaşayan insanlar koca günü hayvan yiyerek geçiriyorlardı, karbonhidrat almıyorlardı. haliyle yağlanmıyorlardı da. peki bizim böyle bir durumumuz yok. biz ne yapacağız?" diyeceksiniz. çünkü siz sığırsınız, laf anlamıyorsunuz. ben daha az önce ne dedim size? dedim ki; o adamlar hayvandan gelen yağı keton cisimciklerine dönüştürüyor, onu da enerji olarak kullanıyordu. fakat sizin sınırsız yağ kaynağınız var. nedir bunlar? o koca göbeğinizdeki yağlar. evet evet, o yağlar. vücut aynı şekilde o yağları da ketonlara dönüştürüp ketonları da glukoza çevirebiliyor. çok şaşırdınız değil mi? halbuki 2 saattir bunu anlatıyorum size niye şaşırıyorsunuz anlamak mümkün değil. vücudunuz bu sistemde vücut yağlarınızı ketonlar vasıtasıyla enerjiye çevirip sürekli yağ yakmaya yönlendiriyor sizi. zaten bu yolla protein/kas kaybetmeden yağ yakıyorsunuz. beyin zaman zaman karbonhidrat yokluğunda proteini enerjiye çevirmeye çalışsa da, protein ve yağ ağırlıklı beslendiğiniz için bu da probleme neden olmuyor.

    gördüğünüz gibi; her şekilde kardasınız. hem karbonhidrat tüketmiyorsunuz hem şişmanlamıyorsunuz hem de var olan yağlarınızı enerji olarak kullanmak için yakıp kilo veriyorsunuz. sizin yapacağınız tek şey bol miktarda (günlük 100/120 gram civarı) protein tüketmek, bir o kadar sağlıklı yağ tüketmek ve vücutta oluşacak toksinlerin temizlenmesi için yeşil sebze tüketmek. bu kadar basit. ileri düzeyde mal değilseniz sizi anlamış kabul ediyorum.

    hülasa; öyle düşündüğünüz gibi "karbonhidrat olmazsa ölürüz olm biz" gibi bir durum yok. koca insanlık tarihi son 10 bin yılın dışında hiç tahıl kaynaklı karbonhidrat tüketmedi. tüketip de sizin gibi şişko olmadı şeker hastası olmadı kanserden ölmedi. onlar karbonhidratsız yaşadıysa siz de yaşarsınız herhalde, iki üç tane homo erectus kadar olamıyorsanız zaten boşuna yaşıyorsunuz demektir amk. neyse. tabii bu konunun bir yüzü. bir de "ya bunlar sağlıklı karbonhidratlar ama, bunları yememiz lazım" dediğiniz tahılların metabolizmanızı nasıl siktiği konusu var ki o bu konuya dahil değil. ona sonra gelmeyi düşünüyorum fakat önce bunu bi hazmedin. geçmiş olsun.
  • yukardaki entrylerde yazıldığı kadar korkunç olmayan bir maddedir kendisi. adam kalkmış diyor ki "yapmanız gereken 120 gr yağ 120 gr protein yemek böylelikle kilo verirsin." kime göre neye göre? ben kilo verme döneminde 3000 kalori alıyorum. sen oraya 1080 kalori yağdan 480 kaloride proteinden toplam 1560 kalori yazmışsın. sanki mucize gibi anlatmışsın birde ketojenezisi. zaten bu kadar az kalori alırsan her türlü kilo verirsin. ben nasıl doldurucam geri kalan 1500 kalorilik açığı. tabiki de sağlıklı karbonhidratlardan doldurcam. siz siz olun ketojenik falan kasmayın. o diyetlerin alayının dönüşü daha fazla kilo neden çünkü sürdülebilir değil. bir diyetin en önemli unsuru sürdürülebilir olması. ama şu bir gerçek protein alımınızı arttırın her öğünde mutlaka proteininiz olsun. kalan kalorinizide sağlıklı karbonhidratlarla doldurun.
  • insanlığın pek konuşulmayan, gündeme getirilmeyen düşmanlarından biri.

    dünyada, özellikle türkiye'de olması gerekenden kat kat fazla tüketildiği için her tarafta aşırı kilolarından dolayı psikolojisi bozuk, karşı cinsten yana tatminsiz insanlar geziyor. bir ton sağlık sorunu da cabası.

    en ufak şişko olduğunuzu düşünüyorsanız hayatınızdaki tüm karbonhidratları etle değiştirin. bir tabak etle ekmek yerine ekmeksiz iki tabak et yemeye çalışın. patates yerine az yağda kızarmış et ve bol marul salata yiyin. haftalar içinde kaybettğiniz kilo miktarına inanamayacaksınız.

    kulağa abartı gelebilir ama devletlerin aynı sigara tüketiminde olduğu gibi karbonhidrat tüketimide de caydırıcı politikalar uygulaması gerekiyor. küçük yaşta zararlarının anlatılması gerekiyor. abd zaten mecburen yapmaya başladı halkı iyice şişkolaştığı için.

    kaldırın o ekmeği sofradan. inananın hiç gereği yok.
  • ateşin bulunmasıyla hayatımıza giren şişmanlatıcı.
  • ekmekte çok bulunan madde.

    yalnız ekmeğin yapıldığı tahıl ürünleri 100 yıl önceki tahıl ürünleri değildir.
    iklim şartları ve haşerelere daha dayanıklı olsun, daha fazla ürün alınsın diye genetiği değiştirilmiş tahıllardan karbonhidrat ediniyor insan. sonrası belki komplo teorisi, belki gerçek.

    bu arada, "yüzyıllarca 100 üne kadar yaşamış büyükler"olayı tamamen efsanedir.
    daha 19. yüzyılda bile, 50 yaşına kadar gelebilen insanlar yaşlı sayılmaktaydı. tabii kısa ömrün ne karbonhidratlarla, ne de beslenme alışkanlıklarıyla ilgisi yoktu. antibiyotiklere ve onları bulan bilim insanlarına teşekkürler.
  • modern zamanlarin dusmani. bir zamanlar insanlarin masasindan tereyagi ve zeytinyagini alip onlerine margarin ve misir ozu yagini koymuslardi. insanlarin sagligini riske attiktan sonra "ay pardon yamulmusuz" demislerdi. bakalim bu karbosh dusmanligi ne zaman sona erecek. ancak insan dogasi. bir akimin pesinden gitmeye bayilir insan.
  • karbonları ve hidrojenlerin farklı şekillerde birbirine bağlanmasıyla oluşan kimyasalların genel adı.

    (bkz: hidrokarbonat)

    bi de bu şekilde olanı vardır.
  • kendisinin ciddiyetine dün akşam varabildim, örümcek ağı gibi bütün hayatımı sarmış haberim yokmuş. 8 kilo vermek istiyorum bunun içinde dün yengemle yazışırken bu manyağın ne olduğunu öğrendim, yazışma şu şekilde;

    -yenge acil 8 kilo vermem lazım bana hemen bir diet yazıyorsun 8 kilo verdiriyorsun.

    -ne oldu oğlum hayırdır ?

    -he hiç ne olacak ki 70 kiloya düşmek istiyorum.

    -sen karbonhidrat'ı kes zaten direk gider.

    -o ne ki ?

    -ekmek, pilav, makarna, patates hiç birisini yemeyeceksin.

    -ee ne yiyeceğim o zaman ben patates yemezsem ? ( her gün bıkmadan patates tüketen birisiyim)

    sonra olaylar olaylar aradım taradım karbonhidrat denen canavarı çok pislik bir arkadaşmış bu hemen bağlarımı koparıyorum yani en azından 8 kilo verene kadar sonra ilişkilerimi gözden geçiririm. şimdilik kendisiyle ilişkim türkiye, rum kesimi düzeyinde.
  • yapılarında karbon hidrojen ve oksijen elementlerini bulunduran organik bileşiklerdir.

    karbonhidratlar bütün canlı hücrelerde bulunur.

    karbonhidratlar 3'e ayrılır :

    1-monosakkaritler

    monosakkaritler karbonhidratların en küçük molekülleridir. bu yüzden basit şeker olarak da adlandırılır. en yaygın olarak bilinenleri glikoz,fruktoz ve galaktoz dur.

    2-disakkaritler

    iki monosakkaritin birleşip oluşturduğu yapılarıdır.

    glikoz + glikoz = maltoz
    glikoz + fruktoz = sakkaroz
    glikoz + galaktoz = laktoz

    3-polisakkaritler

    çok sayıda monosakkaritlerin birleşerek oluşturduğu kompkleks yapılardır. en önemli olanları nişasta, selüloz ve glikojendir.
hesabın var mı? giriş yap