• öpüşme sahnesinde bile kanal çevirilir bizim evde normalde. öyle alışmışız nabalım..
    gel gör ki, adamlar kerhane filmi çevirmişler ama yıllardır oturup ailece izliyoruz çoluk çocuk. sanki hababam sınıfı izliyoruz. böyle bir konuyu bu kadar başarılı şekilde işleyebilme başlı başına incelenmesi gereken bir konu bence.
  • tarih tekerrürden ibarettir. özellikle bazı olayların başlangıcı ve bitişi dünyanın bir çok yerinde ve farklı dönemlerde aynı şekilde yaşanmıştır. örneğin pek çok imparatorluğun kuruluşu, yükselişi ve çöküşü birbirine benzer. bu ister roma imparatorluğu olsun ister büyük hun devleti hepsinin çöküş nedenleri aşağı yukarı hep aynıdır.

    türk sineması'nda da sadık şendil ve yavuz turgul'un kaleminden çıkma hem komedi üzerinden geniş kitlelere ulaşan hem de tarih bilgisini ortaya koyan güzel filmler yapılmıştır. şimdi konuşacağımız şekerpare de bu filmlerden biridir.

    şekerpare, şener şen ve ilyas salman'ın karşılıklı oyunculuklarıyla tekrar tekrar izlenen başarılı bir komedi filmi olmasının yanında aynı zamanda derin gözlemleri de olan bir filmdir. çünkü bu film "koskoca imparatorluklar nasıl yıkılır?" sorusunun da cevabını verir.

    öncelikle aklımızda tutmamız gereken şey imparatorlukların genelde kendi kendilerini bitirmesidir. çünkü imparatorluklar zamanla çok geniş topraklara ve insan gücüne ulaştıkları için bir iki savaş kaybetmekle ortadan kalkmazlar. çoğu zaman yıkılmaları onlarca yıl sürer ve gerileme dönemleri büyük güce kavuşmalarını sağlayan sistemlerin (osmanlı için (bkz: tımar sistemi) bozulmasıyla başlar. dönemin yapısı ve coğrafi koşullar her imparatorluk için özel durumlar yaratsa da yozlaşma aşağı yukarı benzer şekilde işler. şimdi biz de filmden örneklerle bir imparatorluk kendi kendini nasıl bitirir bir bakalım.

    --- spoiler ---

    1) rüşvet ve haraç: düzgün işleyen bir ekonomik sistem paranın uygun şekilde el değiştirmesi üzerine kuruludur. paranın ne çok hızlı şekilde harcanması (bu günlük kullanımdaki eşyaların fiyatlarının hızlı bir şekilde arttığına işaret eder) ne de yıllarca yastık altında kalması (bu da paranın gelir ve istihdam yaratacak yatırımlardan uzak tutulduğunu gösterir) gerekir. insanların üretmesi, karşılığında geçinebilecek kadar para kazanması ayrıca yatırım yapabilmek için kenara para atabilmesi ekonominin en küçük birimi için çok önemlidir.

    ziver ise hurşit ile birlikte her perşembe galata'yı dolaşarak üreten esnaftan haraç toplar. bu toplanan haraç da üreten adamın tekrar üretmesi için değil ziver'in keyfi için harcanır. örnek vermek gerekirse toplanan haracı 300 lira olarak düşünelim. (muhtemelen daha az ama karşılaştırma yapabilmek adına şimdilik bu şekilde bakalım.) her perşembe haraç almaya çıkıldığında bir esnaftan aylık 1200 lira gibi bir para toplanmış oluyor. bu para da bir asgari ücretin yarısından fazla şuan. bu durumda ziver'in her iki esnaftan topladığı haraç işsiz kalan bir kişi demek.

    bu durum iş kurmak isteyenler için de geçerli. diyelim ki küçükken bir kasabın yanına çırak verildiniz. ustanız geçen zaman içinde yaşlandı ve dükkanı size devretmeye karar verdi. siz de birikiminize baktınız, başlarda paranız çok az ama en azından dükkanı çevirebilecek kadar kazanacaksınız. fakat ziver kafasına göre haracı arttırdığı için dükkanı işletemiyorsunuz. bu da ekonomi için bir kayba dönüşüyor zamanla.

    ölçek burada biraz küçük görünebilir. tek başına ziver koskoca imparatorluğun ekonomisini haraçla mı batıracak diye düşünebilirsiniz ancak dikkat ederseniz zam yapılana kadar esnaf bu durumdan çok da şikayetçi değildi. demek ki haraç kanıksanan bir durum. bunu da herhangi bir imparatorluğun bütün vilayetlerine yayarsanız bu kaçakların ekonomiye gerçek bir darbe vurduğunu görebiliriz..

    2) mevkisini kötüye kullanan insanlar: insanlık tarihine bakarsak eşitlik kavramının henüz çok yeni olduğunu söyleyebiliriz. şu dönemde bile uygulamasında problemler olan bu durum bir imparatorluk gerilemeye başladığında ayağa batmış olan bir dikene dönüşüyor birdenbire.

    örneğin ziver'e bir bakalım. kendisi bir semtin asayişinin emanet edileceği en son insan aslında. moiz kılığındayken söylediği gibi "alçak, namussuz, düzenbaz, rüşvetçinin teki"dir. ancak konumu nedeniyle kimse kendisine karışmaz. o da bütün galata eşrafını soyup soğana çevirir.

    ayrıca beyzadeler yani dönemin zenginleri her şeyi kendilerine hak görerek halkı ezer. bu da sosyal ayrışmaya sebep olur. örneğin galatalının meyhanesinden çıkan iki beyzade önce galatalıyı küçümser. daha sonra da cumali'nin söylediği gibi "devletin nizamına uymayarak" nara atmaya başlar. cumali, beyzadeleri susturmaya çalıştığında da içlerinden biri "biz kimiz biliyor musun?" diyerek mevkisini ve ekonomik gücünü kullanmaya çalışır.

    bu tip durumlar da bir kere başladığında çorap söküğü gibi gelir. toplum bir kere ayrışmaya başladığında beyzadeler düzeni istedikleri gibi yontar. bu da halkın daha da huzursuz olmasına yol açar.

    3) arada kalan sade vatandaş: bu filmde ziver, toplumun yozlaşan kısmını temsil eder. cumali de halkın genel durumunu bize anlatmak için yazılmıştır. cumali; çalışkan, adalete inanan, görevine bağlı bir insandır. ne olursa olsun astına saygıda kusur etmez ve toplumsal huzuru korumak için elinden gelen her şeyi yapar.

    ancak cumali bu konuda filmde gösterilebilecek tek örnektir. diğer herkes az buçuk yozlaşmıştır. bu nedenle filmde yaşanan bütün kötü şeyler cumali'nin başına gelir. öncesinde rüşvete karşı çıktığı için sürülmüştür. burada da bir düzeni yoktur. karakolda yatıp kalkar. ziver, peyker için dalavere çevirmeye karar verdiğinde de kullandığı kişi yine cumali'dir.

    imparatorluklardaki tebaanın durumu da üç aşağı beş yukarı böyledir genelde. insanların büyük çoğunluğu napolyan'a imrenir ancak kimse ne napolyon olmak ister, ne de marcus antonius. halk kışı geçirecek kadar hasadı yapabildiyse eğer bu onlara yeter. ancak bir yerde bir komutan bir şeylere karar verir ve kabak cumali gibi hiçbir şeyden haberi olmayan insanların başına patlar çoğunlukla.

    4) denetimsizlik ve keyfi uygulamalar: yazı ve yazı sayesinde ortaya çıkan evraklar bir imparatorluğun güvencesidir. çünkü "söz uçar, yazı kalır." demişler. bu nedenle kurallar ne kadar yazılı olursa onları yıkmak da o kadar zorlaşır.

    ancak ikinci maddede bahsettiğimiz insan profili genel kuralları pek sallamaz ve ortaya tamamen keyfi uygulamalar çıkar. ziver, cumali'ye kızdı mı? ver oradan 10 sene hapis cezası, 5 yılı katıksız olsun. beybabayı tutuklayan hiçbir şeyden habersiz bir hurşit mi var? 50, 100 sopa. sinirin geçmedi mi 50 sopa daha ekle 150 sopa falakaya yatır istersen.

    bu da küçük bir şey gibi görünüyor ancak böyle bir durumda insanların imparatorluğa katkı yapacak durumu kalmaz. mesela bir yerde bir meyve bahçeniz var. çok iyi mahsul verdi, onu satacaksınız bir yerde. ancak bölgedeki hatırlı biri de aynı meyveden üretti ve sizle rekabet edemiyor. sizi içeri tıktırıp üzerine malınıza el koymayacağının garantisi yok böyle bir ortamda. tam olarak bir güvence olmadığı için de ne insanlar doğru düzgün yatırım yapar ne bir şeyleri geliştirmek ister. bu da orta ve uzun vadede hem sosyal yapının hem de ekonominin bozulmasına neden olur.

    5) ahlakın ve kavramların içinin boşaltılması: bir imparatorluğun var olabilmesi için toplumun huzurlu olması gerekir. ancak ekonominin kötüye gittiği, insanların umutsuzluğa kapıldığı ve mevcut sosyal yapı tarafından ezildiği bir toplumda önce genel ahlak çöker. çünkü her şey her an elinizden gidebilir ve bu durumda kimse (cumali hariç) erdemli olmaya çalışmaz. çünkü erdemli olmanın artık toplumda bir geçerliliği yoktur artık. (filmde cumali'nin pür adalet anlayışıyla kaç defa dalga geçildiğine bakabilirsiniz burada)

    bu çöküşü de yine ziver üzerinden örneklendirebiliriz. kendisi, evinde bulunan, ekonomik olarak özgür olmayan bir kadınla türlü yalan dolan ile birlikte oluyor ve peyker hamile kalıyor. hikayenin çıkış noktası da bu aslında. ki rusya'sından, fransa'sına sosyal yapının çökmeye başladığı her yerde bu tür çarpık ilişkilerin ortaya çıktığını görebiliriz tarih boyunca.

    ayrıca ziver tam bir demagog. filmin hemen başında esnaf, alınan haraç için itiraz etmeye geldiğinde hemen aralarına girip onları ikna ediyor. ikna edemediği yerde hurşit'i suçluyor. tam durumları kontrol altına aldığında bu sefer esnaf çalınan paraları geri istiyor. onları ikna edemediğini görünce de hemen "padişahım çok yaşa." diye bağırarak eşrafın duygularıyla oynuyor. ki imparatorlukların gerileme dönemlerinde bazı insanların ağzı iyi laf yaptığı için önemli mevkilere geldiğini görürüz. bu da önemli noktaların yetersiz insanlar ile dolmasına, nihayetinde de yapıların işlevsiz hale gelmesine neden olur.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak bu bir komedi filmi ancak unutulmaması gereken şey senaryonun yavuz turgul elinden çıkmış olması (söylenen şarkıları da sadık şendil yazmış zaten) bu nedenle "abi fes giysinler tamam mı. sonra galatalı diye bir külhanbeyi koyalım (ali taygun da bu rolde çok başarılıdır.) işte osmanlı dönemi şarkıları falan, şener şen zaten doğal komik. buradan alır yürürüz." dememişler. filmde müthiş bir dönem çalışması var. üzerine genel geçer bir tarih algısı da eklenmiş filme. o yüzden sıradan bir komedi filmiyle tekrar tekrar izlenen bir klasik arasında ne fark var diyecek olursanız. aradaki fark tam olarak eklenen bu katmandır diyebiliriz.
  • filmde geçen maniler şarkılar aşağıdaki gibi.. deşifresini yaparken anlaşılmayan yerler de olmuştur. muhtemelen uydurduğum yerler de olmuştur. örneğin hamam sahnesindeki şarkıdan zerre bişe anlamamışımdır. gelecek eleştiri ve eklentilerle zamanla tamamlanacağını ümit ediyorum.

    i.

    istanbul'un günah yeri galata
    milletin işi gücü avanta
    galata'nın dört bir yanı kerhane
    kerhanede kadın satan salhane

    galata’nın kırkbir yanı kerhane
    kerhanedir ana kerhane
    kerhanede kadın satan(r) salhane
    salhane ana salhna

    ../..
    bu bekçi çok dangalak
    hem de sırsıklam salak
    40 yıllık galatayı
    aklınca yola koyacak

    tencere dibin kara
    seninki de benden kara
    cumali bu işten vazgeç
    olursun aleme maskara

    ../..

    devlet kuşu kondu bekçi başına
    kıskananlar kına yaksın kıçına
    damat olacakmış koca konağa
    ama cumali'nin derdi bambaşka
    düşmüş yüreciği bir gizli aşka
    cumali'nin sevdiği kimdir nerdedir
    adı şekerpare'dir bizim evdedir.

    ii.

    işte böyle asil beyler hanımlar
    bir komiser ki sahtekar
    biz galata'yı beceriyor derken
    neler becermiş şu komser

    iii.

    darıldın mı gülüm bana
    hiç bakmıyorsun bu yana
    darıldıysan barışalım kumru gibi koklaşalım
    esmerim, güzelim, tuti dillim ben yanıyorum
    aman allah çok seviyorum.

    ../..

    cumali buldu havayı
    kıza da yaktı abayı
    sırsıklam aşık oldu
    ah acemim ah ah budalam ah enayi
    şekerparem aman şekerparem
    sensin derdime çarem

    kız da ondan hoşlandı
    saflığına aldandı
    biri ona ilk defa hanım dedi
    insan gibi davrandı

    iv.

    analığa razı oldu bizim letafet
    aman aman inşallah da çıkmaz rezalet
    analığa razı oldu bizim letafet
    aman aman inşallah da çımaz rezalet.

    v.

    iki ahbap mahpuslarda çekerken çile
    bizimkiler kız istemeye gittiler bile
    yüreğini kaptırmışken bekçibaşına
    sevdiğine kız istemek geldi başına

    vi.

    şekerpare ne etsin
    kime şifaya gitsin
    cumali onsuz olmaz
    sözünden hiç cayamaz
    iki cami arasında beynamaz

    şekerpare:
    aşkım beni sever mi
    ben pek sevdim cumali’yi
    bu sevdadan ölürüm de uslanmam.
    boş yere sözlere de hiç kanmam

    vii. (hamam sahnesi)

    bir gelin var evimizde
    keramet kerhanemizde
    dualar edin bu kıza
    darısı hep başınıza

    hem aklandık hem paklandık
    bizler de temiziz artık
    aman damat birazcık gayret
    bu sefer o işi hallet

    viii.

    komser ziver çok kurnaz
    kafanı işlet biraz
    oğlan uyur kız uyanık.
    o biçim gerdek olmaz.
    ah cumalı nasıl yuttun bu oyunu
    gelin kızlar anlayalım doğrusunu.

    ix.

    düşünme kara kara bulduk derdine çare
    testiyi sen kırmadın korkma artık aklandın
    tuzak kurduk o yalancı peykere
    her bir şeyi anlatacak bizlere

    kızlar tutun oyna (o yalancı) peyker’e
    her bir şeyi anlatacak bizlere..

    x.

    galatalı gel bize
    ziveri getir bize
    hınzır burnu yere gelsin
    inim inim inim inlesin

    oooof oooof şu ziverden şu ziverden kurtulalım

    düğün günü geldi çattı
    ziver'in gönlü pek rahattı
    nerden bilsin olacakları
    neler oldu gör neler bitti
    aaaaaah aaaaaaah
    bir görelim neler oldu neler bitti.

    xi.

    boşayarak karısını diğver aldı gebe kızı
    komiserlikten de kovuldu
    mahalleye bekçi oldu
    al takke ver külah her zaman sökmez
    bu tatlı masal da burada bitmez.

    xii.

    biz erdik biz erdik muradımıza
    dileriz bu devran değişe

    şekerpare:

    aaah ahh...

    teşekkür: manilerin düzeltilmesindeki olağanüstü çabalarından dolayı nimberjack'e teşşekkür ederim.. divxden dinleyip yazamadıklarımı/uydurduklarımı kendisi tv den seyrederek düzeltmiştir. geri kalanları da sonra zorunsuz düzeltti, tam oldu.

    extra teşekkür: hayvan gibi bir çabayla manileri son haline getiren shot bardagi'na ayrıca teşekkürler.
  • şu en yaran, yarmaca diyalogu herkesler atlamış; aktarıyorum:
    şener şen içirip içirip baskın niyetine ilyas salmanı kendi evine getirir, kapıyı çalar, karısı açar. sonra şener şenin evde kalmış azgın kardeşi kapı sesiyle ortama dalar, geleni sormaktadır kendince:
    -erkek mi erkek mi?
    şş-irkek irkek. ucundan tut hadi.. merak etme yarın sanada buluruz bi tane, nasıl olsa alıştık pezevenkliğe....
    diye gider..
  • serra yılmaz'ın ikinci sinema filmidir. 12536 kez izlemişimdir bir o kadar daha kendini izletdirir.

    hurşit; komserim letafet para vermiyor...
    ziver; kapattım evi, erzurum'a sürdüm oruspuları şark hizmeti yapsınlar....
  • annem ve babam çalışan insanlar olduğu için küçükken bazen dedemlerde kalırdım. rahmetli misafir odasını kendine televizyon odası yapmış, sallanan sandalyesine oturup çıtır çubuklarıyla keyif çatardı kendince. filmin detaylarını hatırlayamayacak kadar küçüktüm. ama ne zaman televizyona şekerpare çıksa dedem bana “şekerpare güzel mi?” diye sorardı. ben de “evet güzel.” derdim televizyona bakarak. sonra “alayım mı şekerpareyi kendime?” derdi gülerek. ben de “anneannem nolcak dede?” derdim. sonra da onu atarız vs. tarzı şeyler derdi gülerek. ben de olmaz dede diye çıkışırdım. sonra anneannemin yanına giderdim korkarak. üzülecek diye bi şey de diyemezdim. içimde “ya dedem şekerpareyi alırsa!” diye bi tedirginlikle öyle sessizce otururdum. şimdiki aklımla komik geliyor yaptığı, adam iyi eğlenmiş benle diyorum ama yine de şakasıyla beni güvensiz duygulara soktuğu da su götürmez bi gerçek.
  • türk sinemasında komedi şaheseri film.en güzel repliklerinden bazıları :
    -serkomiserim bunlar cemiyet-i inkilabiyenin adamları olmasın
    -yok bence orospu bunlar.

    -komiserim komutan olarak sizin önden girmeniz uygun olmaz mı?
    -burası harp meydanı mı hayvanoğluhayvan!
  • sener sen'in ruhunu,bedenini herseyi sonuna kadar zorlayarak oynadıgı film.sener sen ilyas salman'ı sarhos edip evine goturur.aysen gruda'nın yatagına yatırır,aysen gruda'yı da yanına yollar.baskın yapıp ikisini evlendirecektir.tum ahaliyi toplar kapının onune,zevkten kudurmus bi halde baskın vaaaar diye bagırır ve tek eliyle silahını, tek eliyle de kafasındaki takkeyi tuttugu halde iki ayagıyla aynı anda zıplar ve kapıya aynı anda iki ayagıyla vurur,iceriye girinceyse ilyas salman'a biz sana guvendik evimize aldık ama sen(burda kaşlarıyla aysen gruda'yı gosterir ve elindeki silahla ve sadece kaşlarını kullanarak kızımızı duzdun der ama hic konusmaz).ilyas salman yine safı,sener sen kurnaz cıkarcıyı,aysen gruda evde kalmıs azgın kızı,neriman koksal mamayı oynar.
  • filmden beş küçük detay.

    1. cumali (ilyas salman), karakoldaki koğuşa yatacağı yeri görmesi için getirilir. ranzada, serkomiser ziver'in (şener şen) esnaftan haraç ve rüşvet topladığı için az önce fizan'a sürdüğü hurşit'i (şevket altuğ) görür. öfkelenir ve onu nezarethaneye atar. bunu haber vermek üzere hemen serkomiserin makamına gider. bu sırada serkomiser evraka bir şeyler yazmaktadır.

    "ziver, nasıl oluyor da resmi bir iş yapıyor?" diye hep düşünmüşümdür. yazdığı daha doğrusu karaladığı kağıda dikkatle bakıldığında ziver'in yazı yazmadığı; kağıda fesli, osmanlı dönemi gelin süsünü andıran bir kız kafası çizdiği görülmektedir.

    film sahnesi: https://youtu.be/…3fdqvjy?si=ol0qv6ip9a_ib2ve&t=607

    görsel 1: https://eksiup.com/p/gj6567637wmi
    görsel 2: https://eksiup.com/p/fk656764z8of

    2. cumali, ilk gece nöbetinde galata'da asayişi bozan herkesi nezarete tıkmıştır. serkomiser ziver sabah karakola gelir. kapıda elinde bir sopayla nöbet tutan bekçiye bir tokat atar, bekçi şener şen'in hareketlerine dayanamaz ve güler.

    o sırada nezarete atılan kişilerin kadın akrabaları karakolun önünde serkomiseri beklemektedir. ziver'i görür görmez "komiser geliyor!" diye ona saldırırlar. ziver, kalabalıktan kaçamaz ve kadınların arasında tartaklanır. bu sırada şu sözleri söyler: "ümüğümü sıkıyorsunuz, yapmayın rice edeceğim" "ah! oramı kim tuttu yav!" allaaah!

    sahne: https://youtu.be/…fdqvjy?si=a0xhvqp2dz06qolh&t=1024

    3. ziver, peyker'i yalandan döverken (aslında kendisini dövmektedir) masadaki vazoyu parçaladığı anda alakasız bir şekilde "bu kadar gaz olur mu?" der. (dikkat çektiği için @bisey demiyorum pes diyorum'a teşekkürler.)

    edit: peyker'in karnındaki şişliğin hamilelikten değil gazdan kaynaklı olma ihtimali veya öyle olmasını umması da olabilir. (katkısı için @hjkkkkkkl adlı yazara teşekkürler.)

    sahne: https://youtu.be/…3fdqvjy?si=9knzthe05niv4s4l&t=799

    4. ziver'in, yahudi bezirgan kılığında letafet'in evine geldiği sahneye dikkat ediniz. herkes moris (morris) diye kendisini tanıttığını yazmış ama bence orada "moiz" diyor. bir de şevket altuğ, "sevdim seni moiz!" diye sırtına vurduktan sonra moiz, "hayda bre" diye kısık sesle bir şeyler söylüyor. (bu cümleyi tam anlayamadım.)

    sahne: https://youtu.be/…fdqvjy?si=udofc_vbhlbl9rdv&t=2468

    5. daha önce yazılmıştır. filmin en komik sahnelerinden birinde ziver'in ablası [ayten erman (hayalet karı)] zivere, "iyice göremedim, çıplak mıydı ikisi de?" diye sorar. ziver de, "ikisi de fıskısısı" der.

    sahne: https://youtu.be/…fdqvjy?si=wejf4zah7cijmudc&t=4740

    görüldüğü gibi filmin yönetmeni atıf yılmaz filmin her bir saniyesine bir detay yerleştirmiş.

    bonus:
    - puih! rüşvetçi namıssız!
    - tuh sana!
    - terbiyesiz! komiserime neler yapıyorlar?

    sahne: https://youtu.be/…3fdqvjy?si=lqp7ktxnwrbhcii1&t=407
  • kikirik bir ifadeyle söylenen "ay nomohrem var" repliğiyle akıllara kazınmış filmdir..
hesabın var mı? giriş yap