• eski türkçe'de mavi gök

    kök: mavi; sonradan göğe mavi rengi sebebiyle kök/gök denmiş.

    tengri: gökyüzü; türkler, uçsuz bucaksız bozkırlarda at koşturduğu zamanlarda, her şeyin üstünde, uçsuz bucaksız ve asla erişilemez olduğu için, gökyüzünü tanrılaştırmışlardır. tanrı sözü de bu tengriden türemiş olsa gerek.
  • (bkz: köktengri)
  • kök sözcüğü eski türkçede birkaç anlama geliyor. bunlar: gök, mavi ve kutsal.

    tengri sözcüğünün iki anlamı var: gök ve tanrı.

    tengri sözcüğü uygurlarda biraz değişime uğrayarak "tänri" biçimini alıyor ve saygı gösterilen kişiler için de kullanılıyor. "hazret" gibi...

    buna göre kök tengri, "mavi gök", "kutsal gök", "kutsal tanrı" ve "gök tanrı" anlamlarına gelebilir. esasen, tamamı aynı anlamdadır bunların. mavi renk ile kutsallık, kutsallık ile göksellik, göksellik ile tanrılık türklere göre birbirinden bağımsız değildir.
  • (bkz: #6680410)
  • elimizdeki yazılı belgelerde geçen kök tengri, tengri vb. sözcüklerin hangi durumlarda fiziki mânâda gökyüzünü, hangi durumlarda gök tanrı'yı işaret ettiği karmaşaya neden oluyorsa, bu durum eski türklerdeki gök tanrı algısının yanlış değerlendirilmesinden doğmaktadır.

    kök tengri'nin göksel (bu sözcüğü sevmiyorum, ancak "semavi" deyince de "ibrahimi" anlaşılıyor.) bir tanrı olduğu, bu özelliği itibariyle bay ülgen ile benzeştiği kesindir. ancak ülgen'in kök tengri'ye eşitlenmesi, onun farklı bir adı olarak ele alınması zorlamadır.

    mesele şu: orkun yazıtlarında umay'ın adı geçmese, yir-sub'a* da bir güç ve irade izafe edilmese, bazıları eski türk dininin klasik anlamda bir tek tanrılı din olduğunu iddia edebilirlerdi. bu örnekler onları tek tanrılılık iddiasından vazgeçirmiyor olsa da bu tezi farklı yollarla savunmaya itiyor.

    oysa orkun yazıtları bir metinler topluluğudur ve (olması gerekene göre) çok az bilgi vermektedir. elimizdeki en kapsamlı metin topluluğu olmasına rağmen...

    şu hâlde, ülgen'in türkler tarafından 8. yy'da tanınıyor olması pekâlâ mümkündür. bıraktığı yazılı belgeler son derece kısıtlı olan eski türk medeniyeti için, "olsa yazardı." gibi bir fikirle hareket etmek ciddi bir hatadır.

    ülgen, evet, daha sonraki yüzyıllarda doğmuş da olabilir. ancak bu hâlde de o gök tanrı (kök tengri) değil, gök tanrı'dan doğma bir tanrı olacaktır.

    burada ülgen üzerinde daha fazla durmaya gerek görmüyorum. ancak şunu tekrar hatırlatmak isterim ki fiziki anlamda gökyüzü olmayan, gökyüzünde yaşamakta olan ülgen'in varlığı, kök tengri'nin de gökyüzü olmadığını, gökyüzünde yaşadığını göstermez. zira, bahsettiğimiz üzere, kök tengri ile ülgen arasında bir ilişki olsa da bunlar aynı tanrı'yı işaret etmezler.

    konuyu fazla dağıttım sanırım, derhal toparlayıp esas meseleye döneyim.

    profesyonel değilim, fazla iddialı ve küstah gözükmek de istemem. ancak kök tengri'nin gökyüzünde yaşayan bir tanrı değil, gökyüzünün bizatihi kendisi olması çok ciddi bir ihtimaldir.

    işte bu durumda, kök tengri yahut tengri ifadesinin nerede gökyüzü anlamına, nerede tanrı anlamına geldiğini incelemek de yersiz bir uğraş olmaktadır. zira türklerce gök tanrı olmayan bir gökyüzü, gökyüzü olmayan bir gök tanrı zaten yoktur.
  • pagan grubunun 2.albumu olan oz in transcendencein 2.sarkısı.tamamen turkce kelimeler kullanılarak yazılmaya calısılmıs olup, turklerın orta asya destanlarının saf norveç black metali alt yapısı ile muhtesem harmanlanması sonucu ortaya cıkmıs musiki eseri.sozleri asagıdaki gibidir.

    "dipsiz, geniş, sonsuzdur, kara yelin en altı,
    devinimsizce duran, kapkara bir karaltı..."

    kök-tengri--koruyacaktır seni!
    oğuz-han--tanrı dağı'ndan sana bakan.
    gök-tanrı--gören gözüyle ışır;
    amaç,
    gök-böri'nin gösterdiği yoldadır.

    "...dokuz felek çığrısı, göklerin üst katıdır,
    göklerin en üstünde, dönüp duran çatıdır.
    gök katları dizilir, göklerin altında,
    pek çok acunlar vardır, göğün yedi katında..."

    su,
    od,
    demir,
    gökten indirilmiş,
    kök-tengri kişioğluna şöyle seslenmiş:
    "yerini, yurdunu koru, kısa zamanda kur ordunu.
    güneş doğudan doğar, sakın unutma bunu."

    "...bir göbek yeri vardır, göklerin ortasında,
    kök-tengri uçmak kurmuştur, katların arasında."

    kök-tengri--koruyacaktır seni!
    oğuz-han--tanrı dağı'ndan sana bakan.
    gök-tanrı--gören gözüyle ışır;
    amaç,
    gök-böri'nin gösterdiği yoldadır.

    yeryüzü, göklerin altında,
    orta-acun da derler buraya.
    er-sogotoh'un çocukları yaşar,
    gök-tanrı'nın verdiği kutla.
  • ''köktengri'' şeklinde birleşik yazılması gerekendir.

    (bkz: tengricilik)
  • kazak dedesi bekin nur muhammed'in "karlı dağlardaki sır" ve "altın elbiseli adam" belsellerinde yer alan türk milletine okuduğu duadan bir alıntı.

    "gök tanrım kollasın, yer anamı korusun, yer yarılıp ot olsun, yeli yarılıp süt olsun, koruyucum (tanrı) yar-yardımcım olsun, tövbesi ar olsun.amin!"

    http://www.dailymotion.com/…s#.uhimtww_0qa.facebook
  • asıl biçimi uzun ö sesi ile 'köök tengri' olan söz.

    köök (mavi, yeşil, turkuaz) sözcüğü için:
    - divanü lugati't-türk'te 'köök' diye geçer (iki tane vav harfi kullanılmıştır).
    - türkmencede üzün ö ile okunur: 'göök'.
    - türkiye ve azerbaycan türkçelerinde uzun ö kısalırken sonundaki k ünsüzünü yumuşatmıştır: az. 'göy', tr. 'göğ-'***.
    - halaççada vurgulu uzun ünlüler korunurken ö sesi daralmıştır: 'kiiek'.

    tengri (gökyüzü, sema) sözcüğü için:
    - divanü lugati't-türk'te 'tengri' (gökyüzü, ulu olan) diye geçer.
    - eski uygur türkçesinde 'tengri' (gökyüzü, tanrı) diye geçer*.
    - orkun yazıtlarında 'tengri' (gökyüzü, tanrı) diye geçer.
    - karahanlıca türkçe ilk kur'an çevirilerinde 'allah' karşılığı olarak 'tengri' veya 'tangrı' olarak geçer.
    - moğolcada 'tengere' diye geçer.
    - sibirya türkçelerinde genellikle 'tenger/tengir' diye geçer.
    - oğuz türkçelerinde**** 'tangrı/tanrı' olarak geçer.

    'tengri' sözcüğünün kökeni için:
    - divanü lugati't-türk'te 'tengür-' (göğe yükseltmek) ve 'teng-' (göğe yükselmek) sözcükleri geçer:
    - 'ol okı tengürdi' (o kişi, oku göğe fırlattı)
    - 'kuş tengdi' (kuş göğe yükseldi)

    orkun yazıtlarınadn örnek tümce:
    'tengriteg tengride bolmiş türk bilge kagan bu ödke olurtı.' (kültigin yazıtı, doğu yüzü 1. dize)
    yani 'gök gibi tanrıdan* olmuş türk bilge kağan bu çağa (tahta) oturdu.'
    bu örnekte nerede 'tanrı' nerede 'gökyüzü' anlamının geçtiği açıktır. ercilasun'un, thomsen'in ve tekin'in çevirileri sorunludur.
  • kendi belgelerinden edinilen bilgilere göre, köktürklerin dört tanrısından biri.

    kök tengri, yağız yir, iduk yir sub ve umay.

    adını 'mavi gök'ten alan kök tengri'nin ilahi bağışları, kağana kutsallık kazandıran kut, savaşçılık yeteneği veren küç (güç) ve iktisadi üretkenliğin, doğurganlığın kaynağı olan ülüg'dür (kısmet). ayrıca köktürk budununa il, tonyukuk'a bilgelik veren de kök tengri'dir.

    yağız yir 'kara toprak' yazıtlarında daima kök tengri ile birlikte anılmıştır. orhon uygurlarında yağız yir'in işlevi düpedüz 'beslemek' olduğuna göre, köktürklerde de yağız yir'in bir bereket tanrıçası olduğu söylenebilir.

    sekizinci yüzyıl'ın ilk yarısında bu tanrıçanın yerini, bereketle ilgili olan kutsal yerlere, sulara, ormanlara hatta atlara bırakmış olduğu anlaşılıyor. bundan böyle göçebe-çoban ve avcı köktürk toplumunun üretkenliğinden sorumlu olan bereket tanrıçası yağız yir değil, onun yerine konulan iduk'lar, yani kök tengri'ye adanmış bereketli topraklar, otlaklar, adak hayvanlarıdır. bu bakımdan iduk yir sub'lar kök tengri'nin bağışladığı üretkenliğe katkıda bulunan yardımcı ruhlar olarak kabul edilebilir.

    yazıtlarda adı bir kez geçen ve bilge kağan'ın anasına benzediği söylenen umay ise doğumlarla ve doğan bebeklerin sağlığıyla ilgili bir tanrıça veya ruh olsa gerek. ülüg, tengri'ye özgü olduğuna göre umay'ın görevi bereket kapsamında olan doğurganlığı sağlamaktır.

    öyle gözüküyor ki köktürk toplumunda kutsallık, savaşçılık ve üretkenliğin kargaşasız sürdürülmesinin arkasında yatan kut, küç ve ülüg tözlerinin gerçek sahibi tengri'dir. adı hala tanrılar arasında anılan yağız yir, bereket bağışlama görevini çoktan iduklara bırakmıştır. bu bakımdan özellikle üretkenlik alanında iduk yir sub ile umay'ın tengri'nin ülügüne destek vererek köktürk budununa yardımcı oldukları söylenebilir. kut, küç ve ülüg tözlerini kendinde toplayan tengri'nin tek ve egemen tanrı olması gerekir. ama bu saptamadan yola çıkarak, köktürk dinini tek tanrılı dinlerle karşılaştırmanın anlamı yoktur. köktürkler bir tanrıya değil, iduklarla çevrilmiş tek egemen tanrıya inanıyorlardı.

    tengri'den aldıkları kutla hükümdar olan köktürk kağanları, kutsallık tözüne girmiş oluyorlardı. onlar 'tengri gibi, tengri'den olmuş' hükümdarlardı. tengri'nin yeryüzündeki resulleriydiler. tengri gibi güçlü, tengri gibi uğurlu ve kutsal kabul edilmişlerdi. temel görevleri, tengri'den aldıkları sab (mesaj) aracılığıyla köktürk ilinde üçlü işlevi yüklenip, budunu kargaşaya sokmadan yürütmekti.

    kaynak: thema larousse

    (bkz: çocukken ansiklopedi okumak) (bkz: çocukluğa inmek)
hesabın var mı? giriş yap