hesabın var mı? giriş yap

  • amerika'da hollywood ve broadway 'de 1970'lere kadar kullanılan medya / film / tiyatro ingilizcesi.

    biz de ki zeki müren türkçesi'nin karşılığıdır. günlük hayatta kullananı bulunmaz , çünkü konuşmak için özel bir eğitim gerektirir.

    hollywood'da sessiz sinemadan sesli sinemaya geçilmesi ile her aktörün ve figuranın , özellikle göçmen olanlarının aksanının anlaşılması zor olduğu için , film çeken stüdyoların toplanarak üzerinde anlaşmaya vardığı ortak aksan olmuştur.

    filmler bu aksan ile dublajlanmış veya aktörlere bu aksan öğretilmiştir.

    ayrıca amerika birleşik devletlerinde uzun bir süre entel kesim ile taşra / işçi sınıfını ayıran aksan olmuştur. 1950'li yıllar itibarı ile sinemanın daha da yaygınlaşması , seyircinin çoğalması ve yerel aksanların filmleri daha inandırıcı kılması neticesinde yavaş yavaş sinema ve sanatta ki yerini kaybetmeye başlamıştır.

    zira amerikan iç savaşı'nda geçen bir filmde texas'lı çiftlik sahibinin bu aksan ile konuşması ne kadar komik duruyorsa yeşilçam'da her 3 filmden birinde köyden istanbula göçen gurbetçilerin harika türkçe konuşması o kadar saçmadır.

  • ahaha tespit gibi tespit.

    anilar gozumde canlandi. o fezaya dikilen topa kafayla cikan stoper ve forvet mucadelesi de inanilmazdi.

    babam alpay ozalan icin bu herif o toplara kafa vura vura gerizekali olacak derdi ki hakliymis. su an goruyoruz kendisini. *

    simdi kaleci de ortasaha gibi defans gibi ayakla oyun kuruyor. futbolun harala gurele oynandigi, bol dikilmis formalarin ruzgarda salindigi zamanlar artik geride kaldi.

  • ölüm cezasını gerektiren bir davada suçsuzluğunu bildiğiniz bir sanık hakkında hiç bir şey yapamamaktır.

    hâkkâride işlenen bir cinayette ,baba-oğul sanıkların karşı aşiretten iki kişiyi öldürdükleri iddiası ile dava açılır.dava ,kamu güvenliği nedeniyle iç anadoluda bir ağır ceza mahkemesine nakledilir.
    duruşma boyunca sanık baba suçsuzluğunu savunur. sanık oğul suçun tamamını üstlenir.suç,pusu kurularak işlendiğinden cezası (şimdi kaldırılmış bulunan) idamdır.toplanan delillere göre sanık oğulun yarı otomatik tüfekle iki kişiyi ölürmesi mümkündür.mermiler vücudu delip geçtiği için balistik inceleme yapma olanağı kalmamıştır.ancak görgü tanıkları baba-oğulun birlikte ateş ettiğini söylemişlerdir.sanık müdafii,ifadeleri türkçeye çeviren tercümanın karşı aşirete mensup olup tanık anlatımlarını kasıtlı olarak yanlış ve suçlayıcı şekilde çevirdiğini iddia etmiştir.tanıklar hâkkâridedir.iç anadoluya gelme olanakları yoktur.yeniden istinabe yazısı gönderilir ve "her iki aşirete de mensup olmayan bir tercüman bulunarak,tanık ifadelerinin yeniden alınması"istenir.bir süre sonra tanık ifadeleri gelir.tercüman tarafsız biri diye bildirilmiştir.ancak tanıklardan ,sanık babanın karısı dahi eski ifadesini tekrar ile her iki sanığın da ateş ettiğini bildirmiştir.ifadeler yasa gereği okunur.baba duruşma salonunda -ifadeyi duyunca-bayılır...
    bu delillere göre baba-oğul sanığa idam cezası vermek gerekir.mahkeme kurulundaki yargıçlar,(hiç olmazsa birisi)
    sanık babanın suçsuz olduğuna inanmaktadır.karar hazırlanır.tck.59 .maddesi uyarınca ceza müebbet ağır hapis cezasına çevrilir.karar açıklanırken önce temel ceza idam,sonra indirim sebebi söylenerek ömür boyu hapis denecektir.fakat sanık baba "idam" sözünü işitince tekrar bayılır.
    15 yıldan yukarı hapis cezaları kendiliğinden yargıtay'a gideceğinden ve sanık avukatı da esasen kararı temyiz edeceğinden , umutlar yargıtaya bağlanır. yargıç bile kararın bozulmasını istemektedir.çünkü o babanın suçsuzluğuna inanmıştır.
    sonuçta dosya yargıtaydan döner.karar tasdik edilmiştir.bu çaresizliği anlatmak imkânsızdır.bir insan ömür boyu hapis yatacaktır.yargıcın saçları o gece bembeyaz olur.yargıç o tarihte 39 yaşındadır...

  • 80'li yıllarda doğan nesil için space jam'in anlamı büyüktür. bu jenerasyonun belki de en akılda kalıcı çocukluk anılarından birini space jam'i o dönem sinemada izlemek oluşturur. bu açıdan özel ve güzel bir hatırası vardır.

    bizde gösterime girdiği 1997 senesinden bu yana defalarca izlediğim space jam'in bu yeni nesil devam filmi bende çok karışık duygular oluşturdu. açıkçası bildiğimiz space jam filminden oldukça farklı şeyler görmeyi bekliyordum ama bu denli 180 derece farklı mantıkta bir film beklemiyordum.

    öncelikle filmin odak noktası çok karışık. genel bakıldığında yeni kuşağa hitap eden bir film ama araya çokça eski jenerasyona hitap edecek referanslar ve karakterler yerleştirilmeye çalışılmış. bu durum filmin tam bir çorba olmasına sebep olmuş. film adeta tüm misafirlerini memnun etmeye çalışan telaşlı bir ev sahibi gibi davranıyor. arada gerçekten güzel anlar ve fikirler mevcut ama bunların anlatım şeklinin baya sorunlu ve eldeki malzemeyi heba eden cinsten olduğunu söyleyebiliriz.

    filmin esasında en büyük problemini ise lebron james gibi bir spor yıldızının filmde nerdeyse sadece bir reklam figürü gibi kullanılması oluşturuyor. james bu filmde bir nevi dev bir warner bros ve hbo max reklamının bir parçası olmuş. hatta birçok kişi eminim ki wb’nin bu filmi kendi tanıtımı için çektiğini düşünmüştür. sanırım daha önce hiçbir stüdyo bir filminde kendine bu kadar fazla refere etmemiştir.

    oyunculuklara da kısaca değinirsek, lebron james’in razzie ödülünü garanti görüyorum. ilginç şekilde bazı insanlar michael jordan’dan daha çok beğenmiş ama ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. james gerçekten çok kabız bir performans sergilemiş. don cheadle’ı ise oldukça beğendim. zaten bana göre hollywood’da underrated bir isim ve daha fazla ana rollerde olmayı hak ediyor.

    looney tunes karakterlerinin olduğu her film insana keyif verir. sonuç olarak bunlar çocukluk efsanelerimiz ve benim de filmde en çok hoşlandığım kısımları bu karakterlerin olduğu anlar oluşturuyor. ancak ilk filme kıyasla tunes karakterinin burada fazlasıyla yardımcı figürler gibi kullanıldığını söyleyebiliriz. gerçi lebron james’in bile tam olarak ana bir figür olmadığı filmde tunes karakterlerinin bu durumları çok şaşırtıcı gelmiyor. zaten filmin de en büyük problemini her şeyden azar azar koyup hiçbir şeyi tam olarak iyi yapamaması oluşturuyor.

    sonuç olarak space jam a new legacy’i pek beğendiğimi söyleyemem ama kesinlikle her türlü izlenen ve yer yer keyifli anlar yaşatmayı başaran bir film. şahsen en çok 2d kısımlardan keyif aldım. lebron'un 2d görüntüsü bana nedense sempatik geldi. sakin kafayla ikinci bir izleyişte belki genel olarak daha çok sevebilirim, bilemiyorum.

  • "merhaba"nın bir soru olmadığını bilmeyen kimselerin aradığı cevaplar. "neden cevap vermedi ki yeaa" diye üzülür sonra bi de bunlar, kıyamam :(