hesabın var mı? giriş yap

  • sabah bunu gördüğümde gülmüştüm.
    anlatmak istediği şeyi güzel bi geyikle süslemiş diye düşünmüştüm.
    yaşadığı sosyal çevresine ve kendisine ince bir eleştiri var şen şakrak.

    başlığı görünce bakayım dedim...
    ya bu kadar ciddiye almayın her boku angry birdler sizi...

  • olsun aq biktik bu adamlardan bok var aq kendi devletin olunca zenginleseceksin iyi hayat sureceksin. siz de ıstanbul dan izmirden gidiceksiniz ama tamam mi?

  • bi kere dolmusta onumdeki adam inicem diye seslenicegine
    "bismillahirahmanirrahim" diye baarmisti.

  • kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri şener şen hayranıydık, kardeşimin arkadaşından aldığı vcd player ile bir gün 5 defa şalvar davasını izlediğimizi hatırlarım, çiçek abbas ve davaro, üst üste o vcd playerda izlediğimiz filmlerdendir.

    şener şen'in bizim evimizdeki yeri farklıydı, tam muhabbetin ortasında kardeşim can salonun ortasında şener şen'in davaroda karısının düğününde oynama sahnesini veya kibar feyzo'nun sonundaki takla atarak ölme sahnesini taklit ederdi, hiç olmadı mekan elverişsizse filmlerindeki diyalogları kurup kahkahalar atarak kendimizden geçerdik. evet kendimizden geçerdik, biz bu adamla oturup kalkıyorduk. uzunca bir süre gerçekten böyle geçti.

    bir gün kardeşim çok hastalandı, hastaneye yattı, hastaneden çıktı, sonra yine yatmak zorunda kaldı ki, artık çıkıp çıkamayacağından emin olamıyorduk, doktorlar çıkamayacağını biliyordu da, biz ailesi yakıştıramıyorduk, konduramıyorduk, yaşayanlar bilir.
    kardeşim artık yatağından kalkamıyordu, bu çocuğu var olan durum içinde nasıl mutlu ederiz diye düşünürken 'şener şen sevgisi' bize ışık oldu.

    şener şen'e ulaştık, o'na durumu izah ettik. 21 yaşında bir delikanlının ölümle buluşmasına az kala onu mutlu etmek için ziyaretine gelebilir misiniz? dedik.

    kabul etti. ricası 'basına haber vermeyin.' oldu.

    nedir ne değildir bilmiyorum, bunu anlatacak, tarif edecek bir cümle bulamıyorum, kardeşimin şener şen'in geleceğinden haberi olmamasına karşın (görüşme iptal olur da üzülür diye söylememiştik) o sabah, 'anne bana sakal traşı yap, top sakal istiyorum, üstümü de değiştir' demesi, sanki bu buluşma kalbine doğmuş gibi hazırlık yapması çok enteresan.

    şener şen geldi ve kardeşim mutluluktan ağladı, hemen o an defalarca fotoğraflandı, sohpet ettiler kardeşim en sevdiği filmlerden bahsetti.

    bu buluşmadan 2 yada 3 hafta sonra kardeşim hayatını kaybetti. tarih 15.04.2005 i gösteriyordu,doğum gününü kutladığımız 11 nisandan 4 gün sonra..

    şener şen ölüm döşeğindeki gencecik bir insanı mutluluktan ağlatmış insandir.

  • lazer kelimesini duyduğumuzda en basitinden bir çoğumuzun aklına hemen star wars filmi düşer, çünkü dünyada en beğeni gören en ünlü lazer aleti ışın kılıcıdır diyebiliriz ya da başka bilim kurgu filmlerinde de benzerlerini görmüşsünüzdür.

    peki lazer nedir peki?
    lazer teknik olarak bir ışıktır; fakat oluşan ışık ve yayılması bakımından diğer ışık kaynaklarından farklıdır aslında.kabaca anlatacak olursak çeşitli atomları veya molekülleri yaymak için belli bir enerjiyle uyarılan bir madde çeşitli dalga boylarında ışık vermeye başlar ve elde edilen bu ışığı yükseltirsek tipik olarak çok dar bir radyasyon ışını üretmiş oluruz.

    işte lazer kelimesi de aslında ışığın üretilme prosedüründen dolayı light amplification by the stimulated emission of radiation( uyarılmış radyasyon emisyonu ile ışık amplifikasyonu ) kısaltması olarak ortaya çıkan bir anakronimdir .

    fizikteki bir çok fikir gibi bu fikrin babası da albert einstein'dır. albert einstein 1916 yılında uygun koşullar altında atomların aşırı enerjiyi ışık olarak ya kendiliğinden ya da ışıkla uyarıldığında açığa çıkarabilecekleri yönündeki bir önermede bulundu bu teorinin üzerine yıl 1953'e geldiğinde amerikandan charles h. townes ve rusyadan(sscb) aleksandr mihayloviç prokhorov ve nikolay gennadiyevich basov ayrı ayrı lazer'i keşfettiklerinden dolayı üçü de 1964 nobel fizik ödülü'nü paylaşmış oldu.

    lazerlerin keşfinin ardından bu durum bilim kurgu yazarlarını etkilediği gibi amerikan ordusunu da etkilemişti. düşünce olarak bir çok kişiyi etkilese de pratik uygulamaları biraz hüsrana uğradı diyebilirim ve hayatımıza etkili bir şekilde girmeleri için geliştirilmeleri yıllar aldı.

    1970'lere gelindiğinde ilk lazer tabancası yapılmıştı. eminim ki bu tabancayı hayalinizde canlandırdığınız. fakat hayaliniz suya düşecek diyebilirim, çünkü ilk lazer tabancası barkod tarayıcı olarak piyasaya sürülmesiyle ortaya çıktı.

    bu gelişmeler sonucunda hayatımızda bir çok şey için lazerleri kullanmaya başladık. örnekler verecek olursak; diskman gibi müzik çalarlar da , cdlerde, yazıcılarda, tıp alanında kullanılan cihazlarda(en bilineni göz bozukluklarının giderilmesinde), sunumda kullanılan işaretçiler de, mesafe ölçerler de(mesela bu sayede uydumuz ay'ın bizde her yıl uzaklaştığını bilmekteyiz), spektrometreler de ve günümüzde bir çok askeri silahlar da kullanılmaktadır.

    şu an biz konuşurken bile lazerlerin, fantastik ışığının etkisi büyüyerek birçok uygulama ve endüstri için vazgeçilmez birer gereklik haline gelmeye devam ediyor diyebiliriz. hatta allied market research (amr) tarafından yapılan tahminlere göre lazer pazarının 2026 yılına kadar 550 milyar doları aşabileceğini bile gösteriyor.
    video

    kaynak:12

  • onceleri zor fakat alistikca rahatlikla yapilacak eylem.

    yazarin notu: bunu anlatirken sanki lufer ayikliyormusum gibi anlatacagim. eksiklerim varsa simdiden affola.

    1. baligin kafasini vucudundan ayirin. bunu yemek istemezseniz, kilcik tabagina koyarsiniz. ama bence yiyin. cok lezzetlidir. baligin en sevdigim yerlerinden biri oldugu icin ben genelde en sona sakliyorum kafasini yemeyi. bazen arsizlik edip baskalarinkine de sulanabiliyorum. (birazdan balik kafasi nasil yenir onu da aciklayacagim. okumaya devam edin lutfen.)

    2. baligin govdesinin ust ve alt kisminda minik kilciklar var, govdenin icine dogru saplanan. minik ama yine de temizlenmesi lazim onlarin. bicaginiz yardimiyla o minik kilciklari keser gibi yapip ama kesmeden usttekilerse tabaginizin ustune dogru iterek, alttakilerse alta dogru iterek ayirin govdeden, ve kilcik tabagina atin onlari.

    3. kalan baligi, kilcigin omurgasina parallel sekilde (yani soldan saga olarak) ortadan ikiye kesin.

    4. baligin ust tarafindaki etlerin altina bicaginizi sokun ve hop onu ters yuz edip tabaginizin ust tarafina yerlestirin. aynisi alt tarafi icinde yapin.

    5. o buyuk kilcigi bicaginizla, sol taraftan (yani kafasi olsaydi balikcagizin o tarafindan demeye calisiyorum) altina girerek kolayca kaldirin. kuyrugu da gelecek oyle yapinca. dilerseniz hepsini kilcik tabagina atin. veyahut da sadece kilcigi atin ve kuyrugu (artik burda bicak kullanmaya gerek yok dogal olarak) hatur hutur yiyin. yiyin yani, o da baya guzel oluyor, citir citir.

    6. kilcigin altinda kalanlar zaten filet oldu kendiliginden. (yazarin itirafi: bu altta kalan etlerde bir bolum var, adi nedir bilmiyorum. boyle kalan etin sol alt tarafinda kaliyor. ıste ben onu yemeyi sevmiyorum, baskalarina kakaliyorum hep. o bolumun ayiklanmasini anlatmak isteyen varsa lutfen eklesin sonra bu basliga.)

    balik kafasi nasil yenir eklemesi:

    catali, bicagi bir kenara koyun, direkt parmaklar devrede artik.

    1. once yanaklardan baslayin.

    2. sonra gozleri yiyin. "ay yok ben yiyemem" derseniz, gozleri cikarin, kurutun, oynarsiniz sonra, bilemiyorum. en azindan kucukken oyle yapardim ben.

    3. solungaclar da kuyruk gibi citir citir olacaktir. once emin, sonra citir citir yiyin.

    4. minik dili vardir luferin, hafif kikirdakli, isterseniz onu da yiyin.

    5. sonra alt cenede hafif yaglimsi bir et var onu da emip, siyirabilirsiniz isterseniz. ama baligin minik dislere dikkat, cok keskin degiller fakat yine de caninizi acitabilirler.

    6. gelelim balik kafasinin en en en guzel yerine. beynine!!!! bakin bunu yemeyenin ya akli yoktur, ya da akli yoktur. (annemler boyle diye diye kandirdilar beni kucukken. ama haklilarmis. o yuzden demedi demeyin.) simdi... kafanin yanagini, solungacini, gozunu, cenesini yalayip yuttugunuz icin elinizde kafanin en tepesi kalmis oluyor bir tek. heh iste tam orda, yani elinizde kalan en son parcanin en ustunde, etli bir bolum var, onlari parmaklarinizla ayirip bir guzel yiyin. elinizde artik sadece kemik kaldi saniyorsunuz. ama yaniliyorsunuz. beyin orda. o kemigin en onunde eklenti bir kemik parcasi gibi bir sey var, onu kirin ve buyuk kemikten ayirin, atin. kalan ince uzun kemigin icinde baligin beyni sakli. o kemigin bir ucundan emmeye baslayin ve o yagli top gibi beyni hissedeceksiniz ve bence bayilacaksiniz.

    afiyet olsun!

    buraya kadar okudugunuz icin cok tesekkurler. siz yine de kilciklara dikkat edin. allah korusun kilcik milcik kacarsa bogaziniza ekmek ya da haslanmis patates yiyin. baktiniz hala rahatsizsiniz, bir kulak burun bogazciya gidin. onlar cikartirlar kilcigi.

    pesin edit: balik da catal bicakla mi yenirmis diye soylenen ukala dumbelekleri, size de iki cift lafim var: baligi zipkinla da yakalarim, pullarini ayiklayip, icini de temizlerim. basligi acan efendi gibi bir soru sormus. balik elle de yenir, catal bicakla da. her yerin bir adabi var sonucta. umarim yardimci olabilmisimdir "catal bicakla balik yemek" nasil diye merak eden ve ogrenmek isteyenlere. tekrar afiyet olsun.

  • askere gidenler bilir ölüleri şafak sıkıştırmıştır.

    o savaştan sonra terhisi ertelemek mümkün değildir. geçtim yeni bir cepheye göndermek kışlada bir gün bile daha tutamazsınız. deneyimli bir asker olan aragorn da bu durumu bildiği için toplu terhise izin vermiştir.

    zaten iş de yaptıramazsın mazallah isyana kadar varabilirdi. adamlar direkt krala sözünü tut diye geliyor artık bu adamla ne konuşulabilir dile kolay isildur'un bir saçma laneti yüzünden 3000 yıldır tezkeresi imzalanmamış adamlar bunlar.

    bana şaka yapmışlardı bugün olmadı yarın gel diye gerçekten ölüye döndüm bir anda, sözünü tut diye astsubaya çıkışacaktım. bir günde bu hale geldim, 3000 yılda aragorn falan tanımam.

  • yahu gitsin insanlar istediği yere. ne diye karantinaya alsınlar kendilerini. zaten psikolojiler iyice bozulmaya başladı. yargılamayın artık kimseyi.