ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilk kez otomatik vites araç süreceklere tavsiyeler
-
sol ayak yok, sol ayak yok, sol ayak yok..
28 aralık 2014 thy istanbul los angeles uçuşu
-
aynı dakikalarda kadıköy pendik minibüsünde seyahat ettiğim uçuş. şoför asabi, trafik akıcı, 5 dk yol verme kavgası yüzünden rotarlı kalkış yapıldı ama şuan sakin devam ediyoruz. koltukların % 100 ü dolu. ayakta gidiyorum.
kedilerin gariplikleri
-
ezan okunduğunda annemi bularak miyavlamaya ve koşturmaya başlayıp, annem namaz kılarken yanında kıbleye dönük bir biçimde kıpırdamadan oturması vardı mesela. mekanı cennet olsun.
iphone 6s plus'ın 4 bin 299 tl olması
-
bir telefonun "neredeyse" i7 6700k işlemcili, asus z170 pro gaming ddr4 anakartli, 16 gb ddr4 ramli, gtx 970 ekran kartlı bilgisayarla aynı fiyatta olması durumudur. candy crush oynamak için o kadar para mı verilir amk.
en delikanlı gezegen
-
şüphesiz ki pluton'dur. gezegenlikten çıkartmaya çalıştılar ama o çizgisini hiç bozmadı: mesafeli ve istikrarlı. yürü be pluton!
ana sınıfı yemek duası
-
anneannemin ben o yaşlardayken öğrettiği bir dua vardı:
artsın eksilmesin
taşsın dökülmesin
hepimize yarasın
afiyet olsun
bakın bu dua (ya da ne derseniz deyin) dinden bağımsız, son derece insancıl, tasarruf bilinçli ve iyi niyetli bir dilek manzumesidir. ve okullarda böyle şeyler öğretilmelidir, tek bir dinin bir mezhebinin ritüelleri değil.
not: anneannem beş vakit namazında inançlı bir müslümandı. huzurla yatsın.
e: yazım
merkantilizm
-
dünyanın en büyük ekonomisindeki değişim, yani donald trump'ın abd başkanı olması ile birlikte, conservative zihniyetteki hükümetlerin artık bir 21.yüzyıl gerçeği olduğunu kabul etmiş oluyoruz sanırım.
muhtemelen sırada fransa, yani le pen var. ingilizler zaten... brexit. güzide ülkemiz türkiye'yi de söylemeye gerek yok. *
olaya uzun uzun yazacak bir enerjim yok şu an, daha sonra istatistik ve tarih ile ayrıntılı girmeyi düşünüyorum ancak şimdilik özet geçersek:
merkantilizm zaman içinde terk edilmişti. çünkü adam smith'in dediği gibi sadece kaynakları elinde tutup dışarıya satıp birikim yapmak yetmiyor, tüketim de gerekiyordu. ekonomi tarih boyunca her zaman değişecek, hiçbir zaman tek ve sonsuza kadar geçerli bir kural olmayacak, bulunamayacak. oyunun da güzelliği bu, hep bir değişime ayak uydurmak, o değişimi keşfetmek olayın keyifli yanı aslında.
peki şu an ne oluyor?
tüm ülkeler içe kapanmaya başlıyor. zaten endüstri içinde olan biri olarak gümrük tarifeleri&çin vs. derken son yıllarda her ülke küreselleşmeden yavaş yavaş kopup kendi ekonomisini korumaya almaya başlamıştı. şimdi popülist, sol kokulu ama sağ şovenistliğiyle bezenmiş ekonomik politikalar sağ görüşlerin kozu olmaya başladı.
yani ülkeler ellerinde kaynakları dışarıya vermeden, kendi içlerinde kullanmak, hayrını ülke dışına çıkarmadan kullanmak isteyecekler. merkantilizmin yaşandığı dönemlerde bu kaynaklar altın gibi madenlerdi daha çok.
şimdi ise, insan (beyin, fikir), teknoloji, arge, eğitim, yazılım...
bunları dışarıya kaptırmanın bedelini en çok gelişmekte olan ülkeler görüyor. gelişmiş ülkelerdeki bilim adına iyi buluşları yapan birçok göçmen var. gelişmiş ekonomiler de beyinlerin terk ettiği ülkelerde ucuz üretim yapmak adına know-how'larını kaptırıyorlar. direkt olmasa da herkes kendi kaynaklarını (bkz: asset) içeriye çekip öyle savaşmak istiyor.
bu sebeple neo-merkantilizm dönemi de geçti, ne diye isimlendirirler bilemiyorum; belki merkantilizm 2.0 gibi saçma bir ismi olabilir (endüstri 4.0 gibi). ama yaşamaya başladığımız, şu an ufukta gözüken şey merkantilizm'den uzak bir şey değil. tarih enteresan, tarih tekerrürden ibarettir lafı pek de yanlış değil. insanlık dönüp dolaşıp benzer senaryoları farklı tatlar ile yaşıyor. sanki eski filmlerin yeniden çevrilmesi gibi.
19 ağustos 2014 lice olayları
-
panzerler ağır silahlarla taraya taraya ilerliyormuş, vay amk. en az 50-60 kişi ölmüştür bu senaryoya göre.
bebeklerin melekleri görmesi
-
sürekli altlarına sıçmalarını açıklayan hadise.
ben ikna oldum.
ofiste klima savaşları
-
yaz-kış üşüyenlerin her daim çoğunlukta olduğunu görüyoruz. dışarısı 40 derece, klimayı 18 dereceye aldığımız anda yaygara kopmaya başlıyor. bu savaşların galibi her zaman "üşüyen" tayfadır malesef
bim'de 19.99 tl'ye satılan 2015 le yılbaşı paketi
-
bim'in şanına yakışan yılbaşı paketidir.
içeriği:
le cola
dağhan sucuk
teatone ica tea
3 kg'lık dost yoğurt
peripella çıkolata
12'lik bili bili yumurta
tsk'daki cemaatçi yapılanmanın darbe yapması
-
o yeni düşman çabası.
edit: yaptılar ya la...
almanların markette fiyatları görünce ağlaması
-
yüzde sekiz ne la ben kulağıma damlatıyorum onu.