hesabın var mı? giriş yap

  • gördüğüm en huzurlu şehirdi. 80 ildeki insanın dilinde olan diğer insanlara gösterilmesi gereken "saygı" kavramı hala yaşıyordu bu memlekette. biz turist rehberleri bir şehri beğendirmek için şöyle anlatırız; "buranın esnafı siftah yaptıktan sonra komşusu siftah yapmadıysa ikinci müşterisini komşusuna gönderir." 81 ili defalarca kez gezdim ben. hiç unutmam komşusu siftah yapsın diye beni dükkanından çıkaran hataylı amcayı. diğer şehirler için bu anlatı sadece hikayedir.

    kutlarım seni insanoğlu; huzurun son kalesini de ele geçirdin. kanlı ölümü hatay'a da getirdin! umarım kendini çabuk toplarsın güzel şehir... acını yüreğimde hissediyorum.

    10 yıl sonra bugünlerde yine ve hala acını yüreğimde hissediyorum.

  • baba olacak pezevenk daha elektiğini ödeyemediği evde neden çocuk yapma bokunu yemiştir.
    versinler çocuğu ben bakarım bunların yetiştireceği çocuktan bir hayır gelmez

  • bu dizi her ne kadar bir kadın dizisi gibi görünse de bence kesinlikle erkeklerin izlemesi gereken bir dizi. sadece baş kahramanı kadın olduğu için değil bizzat o baş kahramanı oynayan kadın tarafından kaleme alınıp feminist damarını kesinlikle çatlatmadan ama aynı zamanda erkek egemen alana yaranmaya çalışmadan ve en önemlisi kadınlara dair oldukça önemli, değerli küçük saptamaları erkeklerin gözüne sokmadan, olup bitenle inceden inceye dalga geçme becerisini bir an için bile yitirmeyen enerjisi yüzünden. üstelik bunu feminazi bir damarla dilediğince sömürebilecek bir sürü imkana sahipken. kahramanımızın dördüncü duvarı yıkıp izleyicisiyle temas kurduğu her sahnede kadın/erkek ve genel olarak insan ilişkilerine dair bastırılmış, ehlileştirilmiş, hizaya sokulmuş tavır ve davranışların sağlaması yapılıyor harika bir şekilde. ama kesinlikle erkeklere ya da bir kesime yönelik eleştiri, mızmızlanma, hayfılanma vs olmadan.

    neşeli, enerjik, mutlu, esprili görüntülerin ardına gizlenmiş o küçük, sevimli, duyarlı ama yine de mutsuz kadınların (ya da genel olarak insanların) iç sesi yükseliyor sürekli phoebe waller-bridge'ın canlandırdığı karakterden. harika bir dengesi var dizinin. ülkemizde neredeyse herkesin sosyal medyadan kendine dönük yarattığı karakterli, iyi, naif, zeki, esprili, vicdanlı, ahlaklı bıla bıla'' ama yine de hor görülen, dışlanan, haksızlığa uğrayan, iyiliği, güzelliği görmezden gelinen bıla bıla..'' insan modelinin karşılığı adeta (sosyal medyada öyle dersin kim bilecek) fleabag . ama bunda herhangi bir yerinme, övünme ve istismar yok. ben en çok bu normalliğini sevdim karakterin.

    hafif komedisine iliştirdiği hafif, insani trajedisiyle ''o olmak' düşüncesini izleyicisine bu denli gösterişsiz ve incelikli şekilde geçirebilmesi takdire şayan. kendi adıma bayıldım. phoebe waller-bridge'in oyunculuğundan bir an bile aksamayan tanıdık ama ayrıntılarda öldürücü yazarlığına kadar her şeyine bayıldım. umarım ikinci sezonu bir an önce gelir.

  • karıyla-kocanın, kadınla-sevgilisinin, dişiyle-erkeğin arasına girmeyeceksin arkadaş. onlar barışır boku sana bulaşır (tabi bu hikayede barışma gibi bir durum söz konusu değil ama ana fikri anladınız işte...)

  • bence en iğrençleri salçalı (''salça kaynatıyorum, salçalandım, taze salça aldık'' vb) ve kan ağlamalı (''anavatan kan ağlıyor, kıbrıs kan ağlıyor, her yer kan ağlıyor'' vb) olanlardır.
    kusucam bi gün birisinin suratına. böyle iğrenç tabirler olur mu allah aşkına...

    vampirli bir fıkra vardı, biz lisedeyken çok anlatılırdı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    vampirlerin takıldığı bir bar var. her giren vampir, barmene diyor ''barmen bana koca bir bardak kan'' barmen veriyor. herkesin keyfi yerinde.
    sonra vampirin birisi, ''barmen bana bir bardak sıcak su'' diyor. herkes şaşırıyor. vampir dediğin kan içer sonuçta. ''hayırdır?'' diyorlar. bizim vampir cebinden kullanılmış bir ped çıkarıyor ve ''ben sallama içeceğim'' diyor.
    böyle tabirleri ne zaman duysam, aklıma bu iğrenç ötesi fıkra gelir.

    ya bence insanlar regl olduklarını söylemek zorunda değiller. gerçekten yani. kimse bilmek zorunda değil. saklanması gerekiyor demiyorum. ama bilinmesi de gerekmiyor. mutlaka söyleyeceksen ve regl oldum diyemiyorsan, ''hasta oldum'' falan de bari en azından. insanı vatandan, salçadan soğutmayın gözünüzü seveyim ya. içim kalktı yine.

  • çok imrendiğim insan.

    yaşım inşallah doğacak çocuklarımın büyüdüklerini görmeye yeterse mutlu bir şekilde, huzurlu yuvamda yapmayı o kadar çok istiyorum ki anlatamam.

    düşünsenize... bodrum'da sıcak bir yaz akşamı, denizden gelinmiş hafif yorgunluk var hanımla bahçede koltukta keyifli keyifli oturuyoruz. çocuklardan oğlan olan mangalı almış eline yakmış ızgarayı, kız olan sofranın son rötuşlarını yapıyor. sonrasında oğlanla kız ''yemekler hazır hadi gelin'' demişler. şahane bir deniz manzarası var, rakılar konulmuş, sohbet gani. yaşlılığın da vermiş olduğu ağırlıkla 2. dubleden sonra hafiften kafalar güzelleşmiş bizim çocuklarla hayatı konuşuyoruz. bir insan başka ne ister ki?

    tek sıkıntılı tarafı, çocuklar yemeğin sonlarına doğru kalkacaklarını hissettirecekler o çok can sıkacak. malum bodrum gecelerine akacaklar. inşallah öyle güzel anlaşırım ki onlarla, bu tarz muhabbetlerde hep evde kalmayı yeğlerler.

    yaşlandık ulan, daha çocuklar doğmadan yaşlandık!