ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
2023 türk halkının paralize olması
-
çünkü herşey bitti artık. bizim stresimiz bunlar yaşanmasın diyeydi. beklenti anksiyetesi, beklenti gerçekleştigi an biter.
bkz: iskilmiş mabadın davasının olmaması.
bkz: şemsiyenin bazı durumlarda açılamaması.
10 mayıs 2021 bbc'nin istanbul'da çektiği fotoğraf
-
yılın fotoğrafı,
tek karede durumu özetlemiş.
bizden istenen bu,
turistler tatil yapıp rahatlarken.
biz ortada gözükmeyerek,hizmet ederek haddimizi bilmemiz lazım.
annen yok kimsen yok
-
babam annesiz büyümüş. henüz 2 yasindayken anne-baba ayrılınca, kadın dönmüş köyüne, 5 aya kalmadan yeniden evlendirmisler, 1 yıla kalmadan da başka çocukları olmuş.
babamın babası evlenmiş tabii boş durmamış. evlenip ayrılmış,bir de babamla yaşıt bir çocuğu olan öğretmen bir hanımla. sonra da ortak bir çocuk daha yapmışlar, evin altın çocuğu olan amcamı.
böylelikle anneli kardeslerinin içinde annesiz kalmış babam. dedem çok dövermiş babamı kimse de önünde siper olmamış.
56 yaşına geldi babam, annemle ayrilar, hali vakti oldukça yerinde, bolca okur, küçük güzel zevkleri vardır. geçenlerde amcasi yüklü bir miktar borç istemiş babamdan,
"tabii benden isterler.."diye anlatıyor babam,
"kardeşimden isteyemezler..bizden isterler.. biz sahipsiziz ya.."
56 yıl geçer, mesleğini eline alırsın, çocuğun olur, onu buyutur meslek sahibi yaparsin, evlenirsin, boşanırsın, emekli olursun, ama hala sahibini ararsın.
edit: hiç görmeden babama sevgilerini ileten pek çok güzel yazar oldu,çok teşekkür ederim. uzulduklerini söyleyenler de oldu. babam muhteşem bir insandır. bazen zordur ama muhteşemdir. rüyamda babama yılın babası ödülü bile vermişlerdi hatta:)) bugün konuştuğumuzda bundan bahsetmek istedim, bahsedemedim nedense kaldı öyle içimde, üzülsün de istemedim. selamlariniz sevgileriniz hep bende kaldı ama ben onları elbet ileteceğim.
yüz binlerce oyun içeren eski atari kasetleri
-
super mario bros, tetris, arkanoid, street fighter, popeye, soccer, mortal combat, road, pacman, tilt, king kong, tennis, duck hunt, flintstones gibi pek çok oyun.
19 litrelik damacanayı sebile yerleştiren kız
-
abartılan kızdır. hayır 19 litrelik damacanayı sonuçta 1 saat kucağımızda taşımıyoruz. önce yuvarlaya yuvarlaya sebilin yanına kadar getirip sonra hadi bakalım deyip yerleştiriyoruz. yok kıllıdır yok süleyman abidir yok ayı gibidir. hiçbiri değilim ama yapıyorum.
sokak köpeği
-
az önce bunlardan tamamen zararsız bir tanesine durduk yere amelenin birinin (mesleği amele) taş attığını ve taşın hayvanın sırtına isabet ettiğini gördüm. hep böyle internette falan bu hayvanlara işkence edenleri görüp iç geçirirdim, "şunlardan biri bir gün elime düşecek" diye, o gün bu günmüş. kendisini nazikçe (!) uyardım, bir daha yapmayacağına dair söz verdi yalvarırcasına (?). kıyamam (!).
çıkma teklifi etmeden önce save almak
-
muhakkak icad edilmesi gereken şey. sonra elde keman mal gibi kiza bakinca olmuyor sayin isvicreliler. sizden bi aciklama bekliyoruz.
acil serviste eski sevgiliyle karşılaşmak
-
daha vahimi yaşanmıştır.
geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..
bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"
"tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"
karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..
yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?
elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...
zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...
yaran diyaloglar
-
floryada bir kafeye gitmiştik..
ne yesek ne yesek diye düşünürken, garson bize pizzalarının çok iyi olduğunu ustalarının italya'dan geldiğini söyledi..
bu da bizim hoşumuza gitti, vayyy oovvvvv sesleri çıkardık doğal olarak..bu sesler adamı biraz gaza getirdi ki içeri gidip pizza ustasını bizim masaya gönderdi tanışmamız için..uzaktan tıknaz kafasında bandana olan şimanca bi adam geldi masamıza ve yaran diyalog yaşandı...
biz: vay abi italyadan gelmişsin
aşçı: evet
biz:ne kadar kaldın abi italyada?
aşçı: 3 ay
biz: 3 ay mı çalıştın abi?
aşçı: yok çalışmadım
biz: 3 ay aşçılık kursuna mı gittin?
aşçı: hayır 3 ay gezmeye gittim
biz: heee iyiymiş abi...garson bey biz bi pazı bazlama alabilirmiyiz :)