hesabın var mı? giriş yap

  • belit: bi dakka anne şu filmlere bi bakıyım...
    anne: korsan diil mi kızım bunlar?
    belit: evet ööle, bi dakka bişeye bakmaya çalışıyorum...
    anne: (satıcıya döner) hmm, demek korsan bööle oluyomuş.
    satıcı: biz diiliz hanımefendi cd'ler korsan...
    anne: haa...

  • müthiş olay. bir yandan sevindim bir yandan da duygulandım.

    buz devri filmlerinin yaratıcısı blue sky studios, şirketin kapanması ardından bir veda videosu yayınladı ve meşhur sincap scrat sonunda palamutu yedi.

    kaynak

  • şu otomobili ya adam akıllı üretin adam gibi herkes baksın incelesin ya da hazır değilse de temcit pilavı gibi ikide bir yarım yamalak göstermeyin şunu. yok bagajı açmak yasak yok zoom yapmayın yok binmeyin bu ne arkadaş böyle tanıtım mı olur? yaptığınız iş kendinize benziyor, tebrikler.

  • sahip olduğum karizma. feysten eklesene dediklerinde "ben fesybuk kullanmıyorum" dedikten sonra karşı tarafta uyanırdılan gizem ve bohem duygusu. bir boş vermişlik bir nihilizm ve vahdeti vücut hali.

  • öncelikle olay anlamamak değil, çare üretememek. türkler steplerinden çıkıp avrupa'ya ilk girdiğinde avrupalılar donakalmıştı. üzengi sayesinde atın üzerinde rahatça durup ok atabiliyorduk, eh atlı okçularımız da attığını vuran çeriler olduğu için onlar daha yaklaşamadan biz yarısını indiriyorduk.

    belli bir tarihe hemen hemen bütün avrupa orduları roma lejyonlarının taktiklerini kullandı. zamana ayak uyduramazsan zamana ayak uyduran birisi gelir senin eline verir. bunun en büyük örneği malazgirt savaşı. tipik roma lejyonu gibi dizilen doğu roma ordusu, az zırhlı ve hemen hemen tamamı süvari olan selçuklu ordusu. resmen içinden geçiyor selçuklular romalıların. adamlar daha ne olduğunu anlayamadan 1 gün gibi kısa sürede doğu roma ordusu yenildi veromen diyojen dahil ele geçirildi. bunun nedeni ordunun hızlı hareket etmesi, hızlı karar vermesiydi.

    bunun bir diğer örneği ise mohaç meydan savaşında yaşandı. ağır zırhlı habsburg-macar ordusuna karşılık süvari ağırlıklı bir ordusu olan osmanlı ,30 000 askerin neredeyse tamamını 2 saat gibi kısa bir sürede yok etmiştir. bunun yine en büyük neden ordu farkı, iletişim olarak sayılabilir. türk ordusu kumandanıyla hemen irtibat kurabiliyor bizzat birinci elden emirleri alıyordu. haliyle verilen emrin uygulanması anında oluyordu.

  • isimleri açıklanmayan golcülerin

    arif erdem
    hakan şükür
    okan buruk
    emre belözoğlu

    olduğu olay. beyler bu bilgi çok gizli deep web'in 11. katmanında buldum. lütfen halk öğrenmesin. kanzuk bu başlığı google'a kapa evladım.

  • güzel başlamış bi günün sabahında, ders arasında, öğrencilerden biri çıldırmış gibi gelir, sınıftakilerden birisinin aniden yere yığılmış olduğunu söyler, yüzündeki ifade zaten çok şey anlatır. koşarak gidildiğinde, daha önceden de kalbinde kasılma problemi olduğu bilinen ama hiç bir hayati riski olmadığı söylenen öğrencinin koridorda, yerde, inanılmayacak kadar gri bir suratla yatıyor olduğu görülür, aynı anda tesadüfen olay yerinde bulunan hem master öğrencisi hem de acil servis hemşiresi olan iki kız öğrenci olaya müdahale eder, hoca deli gibi ambulans arar, kampüs* alanı içinde 200 metre ötedeki üniversite hastanesi "biz ambulans hizmeti vermiyoruz" şeklinde bir cümle sarfeder, bir yandan ambulans için yalvarırken bir yandan da seferber olmuş hocalardan biri kapının önüne arabasını getirir, bilmemkaçıncı aramada hastane sonunda ambulans göndermeyi kabul eder, ama hemen ardından, "şoför yok" gerekçesiyle vazgeçer, hoca, telefonda acil servis sekreterine deli gibi "çocuk ölüyor" diye bağıran sesin kime ait olduğunu bile çok sonra anlar...

    en fazla iki dakika sonra, tekrar olay yerine dönüldüğünde çocuğa kalp masajı ve suni solunum yapıldığı görülür, delirecek gibi olunur. olay yerindeki öğrenciler henüz farkedememiş de olsalar, aslında olan olmuş, ve daha 20 yaşındaki, pırıl pırıl bakışlı, güleryüzlü,doğal neşesi ve hafif utangaçlığıyla dikkat çeken güzelim çocuk buraları terkedip gitmiştir. kalp masajı kısa bir süreliğine geri döndürse de sadece filmlerde göreceğimizi zannettiğimiz o elektroşok aletine ve daha sonra öğrenildiğine göre göğsün o tam ortasına saplanan dehşet görünüşlü iğneye gerek vardır, ah, ambulans gelse, hemen müdahale de mümkün olacaktır. en fazla 3 dakika içinde olup biter her şey. öğrenci kucakta taşınır, arabaya yerleştirilir, hemşire kızlarımız da yanına bindirilir, arabada da ellerinden geleni yapmakta bir yandan da ağlamaktadırlar. bir de bakarız o sırada ambulans, gezintiye çıkmış edalarında, sallana sallana gelmektedir. olsundur, hiç değilse müdahale mümkün olacaktır. ama hayır, kazın ayağı öyle değildir, ambulanstan sadece şoför iner, ne doktor, ne hemşire, ne alet edevat vardır. arabadan indirmenin sadece zaman kaybı olacağı görülür, hastaneye gönderilir. ama çok geçtir. her şey için.

    çevredeki öğrenciler, sınıf arkadaşları, ve en çok da kahkahasının ortasında kucağına yığıldığı o şaşkın çocuk, yüzlerinde ne olduğunu anlamadıklarının göstergesi ifadelerle bir yandan olayı izlerken, bir yandan da hocalarının koluna yapışıp "hocam! bişeyler yapın" diye bağırırlar, zannederler ki herşeyin çaresi var. o yaşta ölümü kondurmazlar arkadaşlarına, akıllarına bile gelmez. hala sara nöbeti, basit bir baygınlık falan sanmaktadırlar. ya da belki daha ötesini düşünmek o anda işlerine gelmez. ama hoca bilir ki yapılacak bir şey yoktur, bunu söylemeye cesareti de yoktur, zaten öğrencilerin sesleri hayal meyal gelir kulağına. tek istediği arabaya bindirirken yüzünü son kez gördüğü öğrencisinin yakasına yapışmak, kuvvetlice sarsmak, "geri dön" diye bağırmaktır, sanki bişeye yarayacakmış gibi gelir o anda. durduran tek şey de zaman kaybetmelerine neden olmak korkusudur.

    dumur böyle bir şeymiş meğer. 20 yaşında bir insan kahkahasının ortasında yere yığılıp 3 dakika içinde çeker gidermiş, sanki hiç var olmamış gibi. burnunun dibinde tam teşekküllü bir hastane varken ambulans bulunmaz, bulunsa da herhangi bir minibüsten hiçbir farkı olmazmış. kimi insan pek umursamıyor gibi görünse de öğrencilerini o kadar severmiş ki aylarca kendisine gelemezmiş onları kaybedince. hissettiğini zannettiği sorumluluktan da fazlasını hissedermiş demek ki ki, günlerce kendini suçlamaktan kurtulamazmış. ve filmlerde biri ölürken ona sarılıp "gitme!" diye bağırmak son derece insani bir tepkiymiş, olurmuş öyle. uykuyu kaybeder, günlerce nereye baksa aynı şeyi görürmüş insan. çaresizlik korkunç bi hismiş ve çaresi de yokmuş.

  • bugun anladim ki berberler bu olaylari ese dosta da anlatiyor. tam koltuga oturmus trasa baslamis bir iki dayamisken dukkanin kapisi acilir ve berberin arkadasi oldugu belli olan biri sorar:

    -metin ne zaman bosaliyorsun?
    -cok surmez birazdan gel.