hesabın var mı? giriş yap

  • herhangi bir ortamda mabel matiz'in şarkılarından birine rast geldiğimde yapmayı şiddetle arzuladığım eylemdir.

    zaten alerjik rinit ve kronik sinüzit hastasıyım, bu adamın sesini duyunca gözlerim kızarıyor, burnum tıkanıyor, huylanıyorum bildiğin.

    belli ki bu arkadaş da aynı dertten muzdarip ama otrivine denen sihirli formülden haberi yok, yazık kimse söylememiş çocuğa... gel kardeşim şöyle uzat burnunu, pısst. bi de öbür deliğe, pısst. çek içine çek çek çek! hah şöyle adam gibi bir nefes al yahu, oksijen gitsin beynine.

    oh be dünya varmış, o da rahatladı ben de...

    edit: viral reklam falan diye yazanlar olmuş. dinlemem, sevmem, kendisiyle herhangi bir ilgi ve alakam da yoktur.

    edit2: otrivine virali diye yazan da var. onunla da bir ilgim alakam yok sıradan vatandaşım yahu ben. hay viral kadar taş düşsün kafanıza :)

  • en pahalı fiyattan bilet alacağım ve uçağın kalkması için ucuz bilet alan fakirleri bekleyeceğim öyle mi? ben bindikten sonra uçak harekete geçsin, ucuz bilet alanlar uçağın peşinden koşsun kardeşim.

  • - daha yüksek ses kalitesi
    - çevrimdışı dinleme
    - istediğin şarkıyı çalma
    - istediğin kadar şarkı atlama
    - reklam duymama

    gibi özellikleri olan premium için "beleşle arasındaki farklar çok az ve umursanmayacak derecede" diyen de çıktı ya. sözün bittiği yerdeyiz.

    daha nasıl bir fark olmalı? oturup tavla mı atsın? çay mı demlesin? kuzeniyle mi tanıştırsın? insanda biraz insaf olur.

  • eminim kız çocuk sahibi herkes kızı için bir şeyler yapmıştır ; ama herkesten farklı olarak dünyada belkide en orjinal bir biçimde kızı için bir şey yapan bir isim var ; "eugene cernan"..

    ---1934 doğumlu cernan, nasa'nın apollo 17 misyonu kapsamında, 12 aralık 1972'de ay'a ayak basan on ikinci ve son astronot oldu.bu yüzden kendisi "ay'a ayak basan son insan" olarak ünlüdür,hatta yine aynı betimlemede ünlü bir belgeseli vardır---

    işte cernan ay yüzeyinden ayrılmadan önce ay modülünün yaklaşık bir mil uzaklığında bir dizinin üstüne eğilerek dokunduğu bir yere görev yaptığı sırada 9 yaşında olan tracy isimli kızının baş harfleri olan "-t d c -" harflerini toz haline getirerek işaretlemişti..yani cernan'ın kızının baş harfleri 46 yıldır orada ve ay'da atmosfer olmaması, rüzgar, yağmur gibi yüzeydeki izleri silecek etkenlerin bulunmaması nedeniyle de tahmini on binlerce yıl daha orada kalacak..

    bir kız babası olarak , kızı tracy için böyle orjinal bir şey yapan cernan'ın ; eşinden boşanıp(işkolikliği nedeniyle) , kızından ayrı yaşamasına rağmen kızı tracy'e jestleri yıllar geçse de bitmeyecekti...

    kendisinin dostu ve eski meslektaşı olan alan bean "ay resimciliği" altında sanatçılığa başlamıştı... cernan bir gün alan bean'i ziyaret ettiğinde gördüğü resimdeki bir kayayı hatırlamış ve ona kızının baş harflerini buraya bir yere işaretlediğinden çok duygusal bir şekilde bahsetmişti..aradan günler geçtikten sonra alan bean, cernan'ı çağırıp resimlerinden birinde değişiklik yaptığını söylemiş ve şu resmi göstermişti..

    resimde gözüktüğü üzere kayanın sol alt kısmında cernan'ın kızı olan tracy ismi yazıyordu ve bir süre sonra astronot dünyasında station 6 boulder olarak bilinen bu kayanın ismi "tracy's rock" olarak sembolleşmişti..yani cernan kızının ismini aya kazıdığı yetmediği gibi yıllar geçtikten sonra bile kızının isminin ay üzerinde ünlü bir kayanın ismi haline gelmesine vesile olmuştu..

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • eskiden bilerek sacmaladigini düşünüyordum bu konusmadan sonra anladim ki bu cocukta ciddi psikolojik sıkıntılar var. cok talihsiz bir konusma

  • bugün annem " barışma ihtimaliniz yok mu? ben size vereceğim evi hazırlamış, işsiz kalırsanız sermaye veririm iş kurarsınız diye para ayırmıştım." dedi.

    hani donup kalınır ya bazen. kaldım öyle bi an, kafamdan binlerce şey geçti. " aldatıldım, başkasına gitti anne" dedim en sonunda. sonra ağladı annem. bana kıyamazmış öyle dedi. teselli etti beni ağlarken.

    annemi ağlattığın için ilk defa nefret ettim senden. o da bi anlık, "mutlu olmaz umarım" dedim. sonra kıyamayıp "yok yok olsun tabi lan." dedim.

    beni ne hallere düşürdüğünü bilmiyorsun bile belki. onunla mutlusunuz. vicdanınız bile sızlamıyor, biliyorum.

    insan insana bunu yapar mı?