hesabın var mı? giriş yap

  • kablelvuku tarafından (bkz: #53466324) 3 yumurtayı 2 yumurtaya düşürmeden de ticari kazanç (ya da kayıp) sağlayabileceğini öğrenmiş bir patrona sahip firma. patron öğrendiği şey için kablelvuku'ya borçlu iken, sanırım bu entry'i sildirmeye çalışıyormuş. patron'un orada lafı geçiyorsa, kablelvuku'nun da burada lafı geçiyor. orada pozisyonun yüzünden senin nazını çeken kablelvuku iken, burada da pozisyonun itibariyla sen onun nazını çekiyorsun. demek ki neymiş;

    1- insan ilişkilerini -pozisyonun ne olursa olsun- mesafeli, saygılı yürütecekmişsin, paranın ve makamın getirdiği güç ve itibarla başkalarının onuruyla, gururuyla oyun hamuruyla oynar gibi oynamayacakmışsın, zira fernando pessoa ne demiş:

    ''kimseyle alay etme, asla kimseyi gülünç duruma düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu. insan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.''

    2- sana para/itibar kazandıran şey sadece çalışanların değil, bizzat senin tavırların imiş. an gelir, senin tek bir mimiğin, sana çalıştırdığın x işçinden daha fazla kazandırır ya da kaybettirir.

    hayat mücadele. hayat zor.

  • farklı bir yere taşındığım için elimde boşta kalan bir ev vardı , 30 35 yaşında istanbul bağcılarda metroya da yakın konumda , ama eski bina olduğu için kiracıya vermeden evvel badana vs yaptım sonrasında bugün birisi aradı 850 bin tl veririm dedi , şimdi aklımda iki soru ;

    1) bu fiyata satılır mı ?
    2) satarsam parayla ne yapmalıyım ?

    ev bu arada 3+1 5. kat üzerinde çatı var. tecrübeli arkadaşlardan fikir almak isterim açıkcası , 850 bin tl nizi nasıl bi yatırıma döndürürsünüz , istanbulda başka ev alma şansım yok gibi , yeni ev alsam 1 milyon kredi çekmem lazım en az , il dışından belki bakılabilir ama hangi il , hangi bölge vs.

    bana mesajla ulaşırsanız çok sevinirim , tabi burayada yazarsanız başkası da belki yararlanabilir.

  • çanlar kendisi için çalıyor.

    çalıyor çalmasına da bi bok olmuyor.

    şu ana kadar ortaya çıkanları kendisi değil de herhangi bir erkek yapmış olsaydı, dava çoktan erkeğin hayatıyla birlikte kadının lehine sonlanmıştı.

    bu kadar delil ve mevzuya rağmen erkek tarafının hala bir şeyleri ispat etmek için kıvranması çok sakat bir durum.

    amber heard'ün alacağı ya da almayacağı ceza bir noktada dünyadaki tüm erkekleri ilgilendiriyor bu yüzden.

  • masamda gönülsüzce doldurulmuş bir form, üstünkörü yanıtlanmış ya da yanıtsız bırakılmış sorular. "bu görüşmede başlıca ele almak istediğiniz sorunlar" kısmı özellikle boş, anne baba ile ilgili soruların olduğu kısımlar detaysız.

    bir kurum görevlisi giriyor odaya, başka birkaç form bırakıyor öncekinin üzerine. yirmi dakikalık bir görüşmenin ardından tanı ve tedavi bilgileri yazılacak üzerine. tanınacak ve iyi edilecek, iyi oldu mu diye kontrol etmek için yeni bir randevu tarihi belirlenip yazılacak.

    bir oğlan çocuğu giriyor sonra içeri, donuk bakışlarını yerleştiriyor masamın üzerine. gözlerini yakalamaya çalışıyorum, gönülsüzce bakıyor. sorular soruyorum, üstünkörü yanıtlıyor ya da yanıtlamıyor. başlıca ele alınması istenen sorunlara yanıt yok, anne baba kısımları detaysız. formda eksik kalan görüşmede tamamlanmıyor.

    buraya getirildiği için mi tedirgin ve öfkeli yoksa buraya getirilmesini gerektiren şeyler nedeniyle mi, hiçbir fikrim yok. bir sonraki sorulacak soruyu kestiremeden bir şeyler soruyorum, her seferinde birkaç kısa birkaç cümle ile etimi koparıyor.

    on dört yaşında. annesi birkaç yıl önce kansere yakalanmış, birkaç yıldan az yaşayabilmiş. babası uyuşturucu kullanırmış, altı ay önce cezaevine girmiş. belki salınırmış birkaç aya, salınmasa ne iyiymiş. dövermiş, sadece dövse yine iyiymiş.

    altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    bir esnaf lokantasında aşçı yamaklığı karşısında karnını doyurmuş. kış zaten henüz bastırmamış, battaniyeler örtünmesine yeterli olmuş. elektriklerin henüz kesilmediği zamanlarda televizyon izlermiş, ses olsun istermiş evde. ama bir de epilepsi hastasıymış. ışık nöbetlerini tetiklermiş, televizyon ışığı mesela. evin elektriği kesilene kadar zaman zaman nöbet geçirirmiş, sonra devrildiği yerden kalkar ve battaniyenin altına girermiş. allah vere nöbetleri pek sık değilmiş o aralar. zaten allah'ın ona verdiği ancak bu kadarmış.

    söylemiş miydim; altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    sosyal inceleme raporuna göz gezdiriyorum; üç beş akrabası varmış ama ona bakacak durumları yok imiş. hem babası ile de kavgalılarmış, yüzüne bakılacak adam değilmiş. teşekkür edip telefonu kapatmışlar. oğlanın yüzüne kimse bakmamış.

    yirminci dakika olmak üzere, görüşmede başlıca ele alınması istenen sorunlar kısmı hala boş. zihnimde evde bir başına nöbet geçirişinden, düştüğü yerden kalkıp kanepesine geçişinden başka sahne yok. kaç sahne tahayyül edilebilir, kaç sahne bilinebilir ve kaç sahneye katlanılabilir, bilmiyorum.

    bilinç hep sahnede, kapandığı birkaç dakikalık nöbetler dışında. bilinç orada ve odamda. başlıca olarak ele alınması istenen sorunlarda.

    üstelik ortada bir sahne de yok.

  • zamaninda ogretmenler odasinda fethullah'i yeni peygambermis gibi ifade edenler, ogretmenler odasina her gun zaman ve taraf gazetesi getirip koyanlar, ergenekon ve balyoz davalarinda agzini ayira ayira iftira atanlar bugun en cok akp taraftariymis imaji ciziyor.

    4 gundur darbe karsiti facebook durum bildirimleri ve rte fotografi paylasan adamlar bundan 4 sene once 23 nisan'da fethullah gulen siirleri okutuyordu ogrencilerine. bugun tsk'ya en cok giydiren kisiler bundan 4 yil once ogrencilerine fethullah gulen'in kitaplarini zorla okutturan ogretmenlerdi.

    15bin aciga alinan kisi arasinda hic biri yok. aksine son 2 yilda adamlar oyle bir manevra yapti ki cogu mudur veya mudur yardimcisi oldu. hukumet fetoculari tasfiye etmekte gercekten samimi ise oncelikle bu kisilerin tespitini yapsin. yok amac feto tasfiyesi adi altinda kemalist avı ise o zaman diyebilecegim hic bir sey yok.

    edit: imla

    edit2: nasil tespit edelim diye soranlar var. hangi ogretmenlerin 17 aralik oncesi zaman gazetesi aboneligi var ise arastirilip cok kolay bir sekilde tespit edilebilir.

  • simdi en son gittigim metallica konserinden sonra kesinlikle tescilledim ben bunu. yabanci bir grubun elemani ne derse desin bizim seyircimiz hep ayni mecbur cevabi veriyor. bir kac ornek 27 temmuz 2008 metallica istanbul konserinden:

    james hetfield: istanbuuuuulll
    seyirci:yeah

    james hetfield:metallicaaaa
    seyirci:yeah

    james hetfield:istanbuuuuulll
    seyirci:yeah

    james hetfield:metallicaaaa
    seyirci:yeah

    james hetfield:how are you doing tonight?
    seyirci:yeah???

    james hetfield:you guys are incredible
    seyirci:yeah???

    james hetfield:i think that's enough for today.
    seyirci:yeah???

    ilerde cakalin biri cikacak:

    -istanbuuuulll....
    -yeah
    -are you responsible for the armenian genocide?
    -yeah!!!

    o zaman sicicaz iste. serefsizim avrupa gazeteleri baslik atar, elli bin turk kendi agziyla itiraf etti diye.

  • hayatımıza giren her insanın sonsuza dek bizimle olacağı yanılgısı.
    istiyoruz ki bizimle aynı otobüse binen herkes bizimle birlikte son durağa kadar gelsin ama insanların gidecekleri yer başka, bize bir müddet eşlik edecekler ve inmeleri gereken yerde inecekler.
    insan ilişkilerinden öğrendiğim bu oldu; herkes kendi durağına gidiyor ..

  • gerçekten sevdiğiniz biriyle evlenirseniz aklınızdan geçmeyecek olanlardır. tabi ki sıkıntı olur, tartışma olur lakin insan kardeşiyle yeri geliyor tepişiyor sonunda bir gülümseme her şeyi unutturuyor. evlilik mide bulandırıcı detaylar taşımıyor sevgi, saygı ve güven varsa. meraba ben güzin abla lan.