• bilmediği yerden sorarsın,
    bildiği yerden cevaplar.
  • bu aptal ordusuyla tartışmaya girmek çok tehlikelidir. çünkü bir şekilde sizi kendi düzeylerine çekerler ve onlarla aynı düzeyde kalabilmek için onların mantığını kullanmaya başladığınızı fark edersiniz. özellikle halka açık tartışmalarda, ahlaki değerlere dokunan konular tartışılırken yaşanır bu.

    örneğin kürtaj, evlilik dışı ilişki, ötanazi, eşcinsellik gibi konular konuşulsun. muhafazakar denyoların yapacağı ilk şey, sizin üzerinizden örnek vermektir. "her gün kürtaj mı yaptırıyorsun," "kızın ya da bacın biriyle sevişse hoşuna gider mi," "demek ki annen hasta olsa öldürmek isteyeceksin" ya da "sen de eşcinselsin herhalde" gibi laflar ederler.

    burdaki sıkıntı şu: bu hakları savunan insanlar, bunu yapanları ahlaksız olarak görmezler. ama bunlar size karşı itibarsızlaştırma aracı olarak kullanıldığında geri adım atmak zorunda hissedersiniz. tüm canlıların ortak atadan gelmesine dayanan evrim teorisini savunanlara "atan maymun muydu" demek de böyle bir şeydir. evet insan maymundan gelmemiştir ama maymundan da ilkel bir canlıdan gelmiştir. hatta biraz daha geriye dönersek tek hücreliden gelmiştir. ama "atan maymun muydu" lafına evrimciler "hayır evrim teorisinde öyle bir şey yok" savunması yapma zorunluluğunu hissediyor.

    tabii ki ilkel muhafazakar beyin bu durumu kavrayacak, bunu strateji olarak kullanacak kadar komplike değil. onların bu yaklaşımı tamamen "başkasının özgürlüğünü savunabilme" mefhumunu anlayamamaktan ileri geliyor. eşcinsel olmayan birinin eşcinsel haklarını savunabileceğini düşünemiyorlar. çünkü yapısı gereği muhafazakarlar sadece kendi dar kafalarının alabileceği şeylere izin verilmesini isterler. hatta tam da bu yüzden muhafazakarların görüşlerine saygı duymamak gerekir. çünkü muhafazakar biriyle özgürlükçü birinin düşüncesi eşit değildir. nasıl tecavüzü savunan biriyle tecavüz yanlıştır diyen birinin görüşleri aynı kefeye konamıyorsa, muhafazakarların fikirleri de insancıl düşüncelerle aynı kefeye konamaz.

    bu insanlarla en fazla kendi seviyelerinde konuşabilirsiniz, bunun sonucunda da yine kendiniz rahatsız olursunuz. örneğin kürtaj hakkını savunanlara "sen her gün kürtaj mı yaptırıyorsun" diye soran, diğer yandan da "tecavüze uğrayan kadın doğursun" diyen birine içinde bulunduğu düşünce bozukluğunu göstermenin en iyi yolu "sen tecavüz çocuğusun herhalde ki bunu savunuyorsun" demektir. fakat bunu dediğiniz anda da tecavüze uğrayan kadını ve hatta çocuğu damgalayan yine muhafazakar mantığı kullanmış olursunuz. yani bu andavallıların anlayabileceği dilde konuşmak için kendinizden ödün vermeniz gerekir. yoksa havaya konuşursunuz. ne kadar mantıklı, bilimsel ya da nesnel gerçeklere dayalı konuşursanız konuşun, dönerler 2 yaşındaki bebeğin fotoşopla kesilip biçilmiş resminin altına "doğmamış bebeyin annesine mektubu" yazıp ona ağlarlar.
  • muhafazakar insanlar kendi içlerinde öyle bir çelişki barındırıyorlar ki; bu halleriyle en korktukları şeyin paralel evrendeki yansıması olduklarını görmeleri asla mümkün değil. muhafazakar kelimesinin anlamını hepimiz biliyoruz. ancak bu anlam, kendi içinde ironi barındırır. çünkü sahip oldukları ''değer''leri muhafaza eden bu kişilerin, aslında hiçbir şeye sahip olmamalarından ileri gelen bir bakış açısıdır muhafazakarlık. bu kişiler, daha iyi daha doğru daha faydalı bir fikir, bir yenilik, bir icat üretemedikleri için, hali hazırda varolan düzenin korunması için çaba gösterirler. muhafazakar, bilinmeyenden korkan insandır. hiçbir şeyi bilmediği için de her şeyden korkar.

    türk halkının neredeyse tamamının muhafazakar ve müslüman olduğunu biliyoruz. ben diyorum ki; eğer ki biz es kaza müslüman değil de satanist olsaydık, muhafazakarlığımızdan dolayı satanizmden kat'i suretle şaşmayacaktık. milletçe kurban bayramında koyun yerine kedi kesecek, allah yerine şeytan'a tapacaktık. ama eşekliğimiz yine baki kalacaktı.

    yani kısaca, genel kanının aksine muhafazakarlık dindarlığın değil, dindarlık muhafazakarlığın bir sonucudur. muhafazakarlığa sebebiyet veren şey ise cehalet ve aptallıktır.
  • kelime anlami "sahip oldugu degerleri muhafaza eden kisiler" olsa da kavramsal acidan sag görüs sahibi, politik görüsü üzerinde dini motiflerin etkisinin hissedildigi, liberalizmle asiri dindarlik arasinda yer alan kisiler icin yapilan tanimlamadir.
  • turkiye de tersi yasanmaktadir. haydarpasasina sahip cikamayan, ataturk orman ciftligini harap eden, kucuk esnaflari bertaraf edip yerine avmler dikip mahalle kültürünü yok eden tarihini ve kulturunu kendi çıkarlarına gore şekillendiren ve muhafaza etmesi gerekenleri rant ugruna peşkeş ceken bir sistem ne kadar muhafazalar olarak adlandirilabilir dusunmek lazim.
  • kendini muhafazakarlıkla özdeşleştiren insanların bazılarındaki ortak özellikler yüzünden bu kadar laf yiyorlar. yoksa her yenilik iyidir, her eski şey/değer kötüdür kadar salak bir iddia olamaz. fakat büyük bir siyasi bloğun ismi, bir sürü şarlatanın bahanesi olunca ve sözlük anlamı tutucuya da tekabül edince herkes biraz muhafazakardır eki eki olmuyor.

    öncelikli özdeşimin muhafazakarlık ise, halimizin gayet iyi olması gerekirdi ki dünyanın %99u için bu durum hiç öyle değil. bu yüzden de muhafazakarım diyen neyi muhafaza etmeye çalıştığına göre çok kolay dangalak olarak görülebilir. siyasi olarak da bu ismi tercih edenler sıkça korkunç sonuçlara varan hatalar yapar. (gençlere cinsellik eğitimini kaldırıp istenmeyen teenage hamileliklerinin artmasına yol açmak gibi.)

    ve muhafazakar dindar demek değildir, atıyorum kanada'da ateist muhafazakarlar da vardır, hani siyasi olarak baskın güçlerden biri olacak kadar çok vardır. türkiye'de de biraz var.

    kişisel antipatim karşılaştığım muhafazakarım diyen yobaz ve uyanıklardaki abukluklar yüzündendir.
    kimi zamansa saf gelenekçilerin sanrıları yüzünden ve başka zamanlardaysa varolan duruma duyulan öfke yüzünden. ama en çok saflarındaki şarlatanlar yüzünden.

    - dindar olmayanı, sırf dindar değil diye yobaz olamayacağını zanneder. en süper modeli bu. sen yüzyıllardır gelen sahiplik, cinsiyet, şiddet, homofobi kültürünü devam ettir. kadınlara baskı uygula, azınlıklara eziyeti destekle, sonra da muhafazakar yobaz olma sırf pek dindar değilsin diye. hadi len.

    - dincisi de dindarlığı yüzünden nefret ediliyor ayağı çeker mesela.
    sorun dindar olması değil kendi dininden olmayan, hatta kendi dinden olup da mezhebinden olmayan herkesi taciz etmesidir. herkesin inandığı kendine dersin yok illa benim inandığıma inanacaksın der. bi de öyle demediğini iddia eder. dinine uymuyor diye yasaklar, zorlamalar getirir. ama senin iyiliğin için der. düşünme lan sen benim iyiliğimi.

    - kendi din yorumu ile minicik yaştaki her çocuğun beynini yıkamaya çalışır. ama din dersi kültürü der. mezhep bazlı dogma deposu içeriği görmezden gelmemizi bekler. herkesin parasıyla tek mezhebi finanse eder, ama kültürümüz değerlerimiz der, geri kalan insanların kültürü değerlerini düşman beller.

    - ya da mesela bilimsel olmayan teorilerin anlatıldığı okulunu devlet finanse etsin der. devleti dine alet etmeye çalışır.

    - gösteriş düşkünü olmayan papa geldi, şaşkınlıklar sevinmeler. fakire aça yardım ediyor diye alkışlanıyor. yahu senin kurum olarak iddian oydu zaten. görece mütevazi ve toleranslı papa gelince şaşırıyorsak ne kadar büyük bir sorun olduğunu anlayamıyor musunuz? bu vakte kadar napıyordunuz?

    - maneviyat için buradayız diyip kural dayatmak, elalemin kondomuna, bedenine karışıp durmak nasıl bir ikiyüzlülüktür?

    - bilimi, sorgulayıcı düşünceyi, sevmez. ama meyvesini yemeye de bayılır. mesela evrim yoktur ama her yıl grip aşısı olmak süperdir. kafirler kötüdür ama buldukları teknolojileri almazlarsa bi yerleri şişer. bilimin sadece onun önyargılarına uyan kısmını gerçek kabul eder, gerisi düşman komplosu, lobi işi falandır.

    - kendine faydası dokunmayan hiçbir farkı kabullenemez. alkol içen kötüdür ama ödediği astronomik vergi baldan tatlıdır. kafirler ölünce sorun yok ama turist olarak gelip para bırakması makbüldür, aman turizme zarar gelmesin.

    - kayda değer bilim projelerine destek vermez. zaten çoğu da oturduğu koltuğa sunulan projeyi anlamayacak kadar cahildir. her kararı keyfi ve/veya ideolojiktir. kendi ülkesini zorla ara eleman ülkesi yapar. ara elemanlığa şükredecek hale gelen koyunlar işine gelir.

    - bilimi önemsemediği için ekosistemmiş, uzun vade sağlık, ekonomi, sosyal sonuçlarmış kesinlikle anlamaz. ama inatla sonuçlarını anlamadığı şeyleri savunur.

    - dini imanı paradır. altında oturacak ağaç bırakmaz. son tepeyi de kendi ibadethanesi** yapmak için ısrar eder. toprağa oturayım, gökyüzüne bakıp sahip olduklarımıza şükredeyim demez, sonra da başkasını nankörlükle suçlar.

    - başkalarının ona katılmamasını, inandıklarına inanmamasını hakaret kabul eder. ("odin'e inanmıyorum dedi, dinime hakaret etti" mesela. asdsf.)

    - özgür iradesiyle kendi bedenini istediği gibi kullananlar tecavüzden, tacizden daha çok ilgisini çeker. masumları nasıl korurum diye düşünmez, başkasının yaşam stilini nasıl engellerim diye düşünür.

    - kurban suçlamaya bayılır. o da şöyle giyinmeseymiş, bilmem nerede olmasaymış favori kalıplarıdır. kapanmanın, cinsiyetleri ayırmanın sonuçlarını, bir noktada karşı cinsle muhatap olmamaktan insanların el bileği görünce, göz görünce bile tahrik olduğunu anlatmaya çalışırsın. reddeder. insanlar kendi cinsiyetinden birine tecavüz edince de sadece küfreder, ilerde böyle şeylerin nasıl engellenebileceğine dair gerçekçi tek bir vizyonu yoktur.

    - tahrik olmanın tecavüz taciz anlamına gelmeyebileceğini, tecavüzün beğenme değil şiddet bazlı olduğunu göstermeye çalışırsın isveç'te daha çok tecavüz oluyor der. lan sen tecavüzcülerin sırtını sıvazla, tecavüze uğradığını söyleyeni marjinalleştir sonra da başını kuma göm lalalala diye. sonra gencecik güzelim eğitimli kızlar öldürülüp yakılmadıkça ülkede öyle bir şey yokmuş gibi davranalım. ayıp lan ayıp. istatistik ile nasıl yalan söylenir biliyoruz şükür. bu arada konya'daki kadın mı daha güvende stockholm'deki mi?

    - tarihte bile hoşuna giden, onurunu okşayan olmuştur. geri kalan her şey ya yalandır ya düşman komplosudur. asla hareketlerin sonuçlarını algılamaya çalışmaz. önemli olan hoşuna giden fikirlerdir, gerçekler değil.

    - dindarların en mutlu olduğu ülkelere bakmaz. niye iran'da suudi arabistan'da değil de kanada'da, almanya'da daha özgür yaşadıklarını anlamak istemez. ha bi de gittiği yeri de inatla geldiği yere benzetmeye çalışır. ulan ben buraya niye geldim ki demez.

    - sesini yükseltmeyi, sayıca üstün olmayı, karizmayı; hak, hukuk, insan hakları, dürüstlükten değerli bulur. azınlık kaldığı noktada direkt mağdur edebiyatına sarar, çoğunluk olduğu arabistan'da da o mağdurdur, azınlık olduğu ingiltere'de de o mağdurdur. bazen sahiden mağdurdur. ama ulan acaba bilime, akla değer vermiyorum diye mi mağdur oluyorum da demez. zaten gerçekten mağdur değilse de mağdur olduğu için... of yani of.

    - inancının her türlü şerefsizliğinin bağışlanmasını sağlayacağına inanır.

    - sinsiliğini, kıt beynini, yalancılığını beğenmeyenler olunca onu eleştirenler kimseye karışmayan kendi işine, inancına bakan insanlara saldırıyorlarmış ayağı çeker, halkı galeyana getirmeye çalışır. hemen galeyana gelecek, otelde aydın yakacak kitlelere bayılır.
  • tolstoy da konu hakkında şöyle buyurmuştur:
    "insan sadece yaşlıların muhafazakar, gençlerin ise yenilikçi olduklarını sanır. pek doğru değildir bu. genelde asıl gençler muhafazakardır; yaşamak isteyen ama bu konuda kafa yormayan, zaten nasıl yaşanması gerektiği konusunda kafa yoracak zamanları da bulunmayan ve bu nedenle o zamana kadar süregelmiş hayatı kendilerine örnek alan genç insanlar." *
  • oturup düşünen; ama daha çok oturan* inandıkları kavramları sorgulamaktan, değiştirmekten veya yenilemekten çekinen, 'en iyi yol bildiğim yoldur' diyen insanların hepsi ve herbiri.
  • degerlerimizi geleneklerimizi bizi biz yapan seyleri muhafaza ederek ancak saglikli bir sekilde gelisebiliriz diyen insanlar.
    yalan tabi.
  • ölümcül bir hastalık gibi kadim bir havası vardır, bir kişide bünyeleşmez, ötekilerden de beslenir.
    zihniyettir. ama özünde niyeti bozuktur; loop'tan konuşur sürekli. tarzı malumdur.
    katı meyve sıkacağı gibidir yani. formatı bellidir. onun için içine girebilecek her şey meyve sebzedir.
    başka da hiçbir işe yaramaz. sürekli kendini tekrarlar, kendi mutluluğunu, kendi öfkesini, kendi hayretini, kendi empatisini...
    çeperi içe doğru öyle kalınlaşmıştır ki, boş yeri kalmamıştır.
    anlamaz, anlatılmasını bile istemez...
    kalem kırar, ahkam keser, gazel okur.

    hafazanallah...
hesabın var mı? giriş yap