hesabın var mı? giriş yap

  • 4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.

    aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.

    hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.

  • her şeyden geçtim hastanede silah ateşlenmesi gibi bir vaka sebebiyle olması gerekendir. neymiş şikayetçi olmamışlar. ben şikayetçiyim, şimdi çocuğumla her doktora gidişimde gerizekalı bir futbolcu gelip silah ateşler mi diye endişe edeceğim. orada şansa kimse yaralanmamış ama adam belli ki hastaneye silahla girecek kadar dengesiz, ölüme de sebep olabilirdi. kamu güvenliğini tehdit eden bir durum var ortada.

    edit: silah da ruhsatsızmış. lan belimde ruhsatsız silahla hastane bassam şu an karakolda bir tarafımdan kan alıyor olurlardı. muz cumhuriyeti...

  • eskiler hakkinda ne dusunuyordur bilemem ama sirada bekleyen caylaklarin neler dediklerini, neler dusunduklerini az cok tahmin edebiliyorum.

    onay bekleyen caylak 35060...

    simdi usendim aramaya, zamaninda bir moderator su minvalde bir sey demisti; "sozluge pozitif etkisi olacagina inandigimiz, tanidigimiz ve guvendigimiz kisilere taniyabiliyoruz bu onceligi". entryler uzerinden gitmeyeyim ama boyle pozitif katkinin mina koyim. caylaklik entrylerini bile siliyorsa bu torpilli... boyle mi oluyor ulan pozitif katki? bahanelerinize selam olsun sizin.
    ha derseniz ki "can ciger kuzu sarmasiyiz, verdik. sanane ulan?", "caniniz sagolsun"'dan baska ekleyecegim bir sey olmaz. ben ne dersem ayni halti yapmaya devam edeceksiniz cunku.

    karti kim verdi bilmiyorum ama eksi sozlugun en cok da bu kart dagitma hakki olanlarina kilim bu sebepten dolayi (muhtemelen sadece moderatorler ve hatta sadece bazi moderatorler).
    torpil mina koyim bu? sen burada yapiyorsun, sonra baska yerde karsina cikti mi avazin ciktigi kadar bagiriyorsun; "hakkimi yiyorlar", "x partisi tum kadrolari tutuyor", "bu ne bicim devlet" diye. bu ne perhiz be oglum? sayet torpili isteyen yazarsa, onun icinde gecerli soylediklerim.

    ne diyim abicim ben size. illa bir kose tutacagiz! illa bir deligimiz olacak! illa bir babamiz/dayimiz/amcamiz olacak! eeehh eytere be mina koyim.

    dilimin kemigini de kirdiniz, sagolun varolun.

  • anayasa cumhurbaşkanlığını bütün siyasi ideolojilerin dışında, üzerinde tarafsız bir statü olarak tanımlıyor.bunun için de ‘seçildikten sonra, eğer varsa partisiyle bağı kesilir’ diyor.

    tayyip erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sırasında yaptığı tüm açıklamalar, mitingler anayasaya aykırıdır.akp'ye oy isteyerek anayasaya göre tarafsızlığını yitirmiş olup bulunduğu makamdan ihraç edilmesi yasal olarak gerekmektedir.

  • ismini zühtü koyup, sırt üstü yatmayı ögrettim diye bissürü eleştiriye maruz kaldıgım kus modeli. millet konusmayi ogretiyo, naapcak kardesim kus konusupta bakkala gidip ekmek mi alcak? hayvancagız sırt ustu yatmayı ogrendide en azından hayatını ayakta gecirmicek artık.

  • bu döneme metaforik olarak bir isim verilseydi cetvel dönemi denirdi. o amk cetveli bir ölçme aleti olmaktan çıkıp dayak aracına dönüşmüştü. şiddet okullarda günlük hayatın bir parçasıydı ve herkes tarafından normelleştirilmişti. bazı öğretmen denilen insan bozuntuları okullarda koğuş amiri muamelesi görürdü. saçından tutulup tokatlananı, tokat yerken kafası duvardan sekeni, yakasından tutulup kaldırılan kızları gördüm. şu an nasıldır bilemiyorum fakat bir azalma söz konusuysa eminim bunun nedeni kameralar ve cep telefonlarıdır.

  • öncelikle parfümün tipine göre ne kadar sıkacağınız değişir. bir tane sivri zekalı arkadaş iki çeşit parfüm vardır demiş. benim bildiğim 5 çeşit var.

    parfum (perfume, parfüm) 20-30%
    eau de parfum (edp) 15-20%
    eau de toilette (edt) 5-15%
    eau de cologne (edc) 2-4%
    eau fraiche 1-3%

    bunların arasındaki fark içeriklerindeki kokuyu oluşturan yağlar veya parfüm konsantresi. bunu alkolle seyreltiyorlar ve koku elde ediyorlar. dolayısıyla kalıcı olup olmamaları buna bağlı. parfüm 8 saat kalıcı olurken eau fraiche en fazla 1-2 saat kalır.

    (bkz: kafama sıkar giderim)

    nereye sıkılır ve nasıl sıkılır. belli bir mesafeden sıkılır. nereye sıkılır? bazıları nabzın attığı yerler diye anlatır durumu. bunda gerçeklik payı var. bundan yola çıkarak el bileklerine, kolun içine, boyuna (şah damarına ) sıkmak mı lazım?

    değil. iki defa kulak arkasına sıkılır. (bkz: sıkılmadık bir kulak arkamız kalmıştı)

    iki defa yakanın iki tarafına sıkılır. boyuna sıkmaktan daha kalıcıdır. kıyafetlere sıkılan parfüm tene sıkılan parfümden daha kalıcıdır. zira vücut ısısıyla temas etmediği için buharlaşmaz.

    bir tane de enseye sıkılır.

    havaya sıkıp altından geçmenin nasıl bir mantığı var anlamadım. israftan başka.

    kıyafetlerin bazılarında leke yaptığı için o konuya dikkat etmek lazım. leke yapıyorsa sıkmazsın, biraz uzaktan sıkarsın vs.

    bileklerin, dirseklerin ve dizlerin iç kısmına da sıkılabilir. gerek var mı dersen ben ne bileyim. boşa gidecekse gerek yok. yazın dirsek içine sık mesela.

    sıkmadan önce sıkacağın yeri nemlendirirsen parfüm daha kalıcı olur. bilimsel konuşuyoruz burada. kuru derine sıkarsan derin parfümün yağlarını emer. nemlendirilmiş cilt zaten nemli o yüzden işte.

    bazıları bileklerinin içine sıkıp bileklerini birbirine sürter. bu hareket yağ moleküllerini parçalar, parfümün anasını beller, kalıcı da olmaz. bir yere sıktıktan sonra sığır gibi parfüm ovalanmaz. kurumaya bırakılır.

    saça parfüm sıkılmaz. sıkılır da saça zarar verir. istiyorsan sık keriz gibi. istiyorsan göz bebeğinin içine sık bana ne? arap yağı bol bulmuş kıçına odötuvalet yapmış hesabı.

    dirseklerin arkası, dizin arkasına sıkılan parfüm iyidir hoştur ama uçar gider. paranız bolsa oraya buraya havaya sıkın. sahte parfüm kullanıyorsunuz herhalde boşa sıkma lüksü yaşadığınıza göre. oldu olacak oda spreyinin içine katın düzenli aralıklarla havaya sıksın parfümünüzü.

    çok baharatlı, soğan-sarımsaklı gıdalar yerseniz bunlar derinizin gözeneklerinden çıkıyor. 48 saat hatta daha fazla leş gibi kokuyorsunuz zaten. gelip burada elbiseye sıkılmaz deriye sıkılır geyiği yapmayın. önce diyetimize dikkat edelim ananas, mango gibi gıdalarla beslenelim, ikincisi düzenli yıkanalım, üçüncüsü kıyafetlerimiz de temiz olsun. sonra gelin parfümün sıkılacağı yeri, eau de toilette’in işlevini tartışalım.

    bir gerizekalı da demiş ki eau de parfum vücuda sıkılır, eau de toilette adı üstünde kıyafete sıkılır. alakası yok. eau de toilette ifadesi fransızca “faire sa toilette” ifadesinden gelir. mot-à-mot çevirisi tuvaletini yapmak demek yani sıçmak demek. yok lan şaka. faire sa toilette (fer sa tualet diye okuyun) hazır olmak demek. yani eau de toilette tuvalet suyu demek değildir. hazır olma suyu desek de saçma olurdu. bu bir teori.

    ikinci teori. eskiden banyo yapmak, musluklardan sıcak suyun akması filan bunlar lüks şeylerdi. dolayısıyla insanlar (fransızlar) yıkanmak yerine eau de toilette emdirilmiş kokulu bezlerle vücutlarındaki kiri, yağı, pası siliyorlardı. iğrenç herifler. böylece vücutlarının pis kokusunu maskeliyorlardı. 18. yüzyıla kadar sabun yerine parfümü tercih eden böylesi manyak bir kitle var. böyle böyle bugün fransızlar milyar dolarlık bir fragrance endüstrisinin tepesine çöktüler. chanel, guerlain, dior , yves saint laurent, chloé, lancôme hepsi fransız markası bunların. eskiden grasse denilen bölge tabakhanelerin bulunduğu bir yerdi. dolayısıyla en iğrenç kokan yerlerden biriydi daha sonra bu endüstrinin yarattığı pis kokuyla mücadele bu bölgeyi parfüm endüstrisinin bir kalesi haline getirdi. fransızlar dışında bu işe el atan bir de köln vardı. işte eau de cologne lafı da bununla ilgili. eau de cologne köln suyu demek.

    bugün 100 dolarlık bir parfüm şişesini içindeki kokuyu oluşturan yağların maliyeti aşağı yukarı 2 dolar. alkol, cam şişe, karton ambalajı, reklamı, marka giderleri boku püsürü de 10 dolar olsun. herifler 12 dolara mal ettikleri şişeyi 100 dolara bize iteliyorlar. biz de havaya sıkıyoruz. 2024 yılında parfüm ve deodorant piyasasının toplam büyüklüğünün 92 milyar dolar olması bekleniyor.

    biz hala parfümün sıkılacağı yeri tartışalım. neyse ne diyordum iki kulak arkasına, yakaya iki fısfıs, enseyi de karartmayalım aman unutmayalım.