hesabın var mı? giriş yap

  • odadan iceri girerken ayagin kapi esigine takilmasi ve sendelemem sonucu hr ablanin espiri yaparcasina,

    - bu sizin dikkatsiz oldugunuzu gösterir

    demesi

    ve benim de: sizin de önyargili oldugunuzu.

    demem.

    (bkz: dakka bir gol bir)

  • 1970'te marvel'den dc comics'e geçtiğinde, tamam yeni yaratacağın karakteri de yayınlayalım ama ayrıca gel istediğin serinin başına geç derler. kirby dc karakterlerinden hoşlanmadığı ve mevcut sanatçıları işinden etmek istemediği için bana en az satan en ilgilenilmeyen seriyi verin farketmez der ve superman’s pal jimmy olsen in başına geçer. bir insan bu kadar rahat kompleksiz ve egosuz olabilir.

  • bir önceki entry'de çok güzel şekilde özetlenen, yeni çağın dinamiklerinin beraberinde getirdiği, ileride yaşadığımız döneme dair hatırlanacak / öne çıkanlar listesinde kendine yer bulacak olan taze kavram.

    aşağı yukarı iki yıllık bir geçmişe sahip olsa da, şimdiden `hipsturbia` (kendisinin bir bakıma tam zıttı olan bu kavrama da, ayrı başlık açmak gerek) ile 2020'lere damgasını vuracağı öngörülen yaşam tarzı.

    evet, hedef kitlesi y kuşağı namı değer millenials mensubu, young urbaners da denen expatler. kısaca, mümkünse farklı ekollerde lisans+ eğitime sahip, dünya ve farklı kültürlere karşı fazlasıyla açık ve meraklı, genel şartlara göre iyi para kazanıp, american dream'i en büyük kabusu olarak gören, parasını ev, araba vs. yerine gezip görmeye, deneyim yaşamaya harcayan/ harcamak isteyen duracell tavşanı enerjisine sahip insanlar.

    co-living'ler bu insanlara ev ve otel konforunun iyi dengelenmiş bir karışımını sunar. şehir merkezinde,özellikle -paradan bağımsız- ev bulmanın çok sıkıntılı olduğu popüler metropollerde- gösterişli, görece lüks ve bavulunu al gel ve hiçbir şeyin derdine düşme konseptli, ama hala -hedef kitlesi bazında- uygun fiyatlı evler.

    "e bu zaten yok muydu?uygun fiyatlı rezidans?" dediğinizi duyar gibiyim, işte tam bu noktada co-living'lerin alametifarikası ortaya çıkıyor.

    co- living'ler üyelerine, ilk dakikadan itibaren kapsamlı ve tatmin olma vaadli bir network ve event ağı sunuyor. böylece, yepisyeni ve az biraz paralı sudan çıkmış balığa eşit konumda olduğunuz, şehir/ ülkenizde anında sizi destekleyen ve kendinizi yalnız hissetmemenizi sağlayan kafa dengi bir sosyal çevreye girmiş oluyorsunuz.

  • sönük geçmesinin sebebi fiba olan turnuva.

    1- fiba öyle iğrenç bir takvim ayarladı ki tüm turnuvayı mahvetti. sırf futboldaki dünya kupası'nın gölgesinden kurtulmak için olimpiyat oyunlarının 1 yıl öncesine aldılar turnuvayı. ama bu sivri zekalılığı yaparken bu sporun gündemi olan abd'nin esas hedefinin olimpiyat altını olduğunu unuttular ve bu yüzden abd son 20 senenin en zayıf kadrosuyla geldi. böyle olunca da popülerlik konusunda sınıfta kaldılar. buna ek olarak ayarladıkları eleme takvimi ile son 4 senedir sağlam işler yapan avrupa şampiyonu slovenya, hırvatistan, letonya, finlandiya gibi ülkeleri saf dışı bırakıp oyuncu havuzu daha geniş olan/takımlarının oyuncularına izin verdiği ülkeler olan türkiye, karadağ gibi son dönemlerin düşüşte olan ülkeleri katıldı, bu da turnuvadaki kaliteyi etkiledi. daha fildişi sahilleri, venezuela gibi abuk ülkelerin dahil olmasını sağlayarak rezillik katsayısını artırmalarını saymıyorum.

    2- bunun üzerine koydukları format da rezalet ötesi. ikinci turda dörtlü grup neyin nesi, 1998 şampiyonlar ligi mi bu? formatın dandikliği sayesinde pek çok takım hak etmediği sıraları elde etti, her ne kadar bütün turnuva boyunca tomas satoransky ve arkadaşlarının hayranı olsam da çekya en kötü ihtimalde dünya 6.sı olmayı başardı, bu durumun en önemli örneği bu bence. sırf maç sayısını artırmak için yapılan ucuzca bir hareket, ötesi değil. ilk turda elenen takımların kendi aralarında oynadığı klasman maçları da ayrı saçmalıktı, kim ne etsin 17-32 klasman maçlarını? 5-8 klasman maçlarına bile oyuncular önem vermiyorken böyle bir saçmalık getirmek tam fiba'lık bir olay.

    3- turnuvanın tanıtımı son derece yetersizdi. google'a dünya kupası yazınca sadece başlangıç ve bitiş tarihleri çıkıyor. spor toto süper lig yazdığında bile o sırada oynan maçların skorlarını, kadrolarını görebiliyorsun ama dünya basketbol şampiyonası'na dair bilgi edinemiyorsun. bunun üzerine ek olarak adamakıllı hashtag yaratamamaları, turnuva için youtube tv gibi popüler bir yayıncı bulamamaları gibi saçmalıklarla tuz biber ektiler. zaten ana kitlesi abd olan bir turnuvayı abd'den 12 saat önde olan bir ülkede düzenliyorsun, bir de bunu beceremeyince iyice rezil oluyor turnuva.

    4- klişe olacak ama hakemler. fiba hiçbir şeyi doğru yapmamaya yemin etmiş adeta. seçtikleri hakemler o kadar yetersizler ve beceriksizler ki hem turnuvanın kaderine etki ediyorlar hem seyir zevkini mahvediyorlar. en kolayından hakemler sayesinde litvanya 2.turda elendi. gobert'in kural dışı ribaundunu geçerli saydılar ve litvanya elendi, peki muhteşem fiba buna karşılık ne yaptı? maçı tescil edip hakemleri kızağa çektiler. evet, maçın bitimine 36 saniye kala bu kadar ölümcül bir hataya imza atan hakemleri cezalandırdılar ama o hakemlerin doğrudan etkilediği sonucu da geçerli saydılar. ve bu en kör gözün parmağına diyebileceğim örnek. her maç asyalı hakemlerle avrupalı hakemler masa başında en az 3-4 defa tartışıyorlar sportmenlik dışı faul konusunda. sen daha kuralları oturtamamış durumdayken ne diye alengirli dünya kupası işlerine giriyorsun ki?

    her şeyiyle korkunç bir turnuva oldu bu. tomas satoransky, luis scola, patty mills gibi adamların liderliğini izlemek çok zevkli olsa da bütün bu eksik yanları göz ardı edemeyiz. her ne kadar olmayacağı kesin gibi bir şey olsa da umarım bir dahaki turnuvaya diğer ülkeler de abd gibi c takımlarıyla gelirler de fiba iyice boyunun ölçüsünü alır. basketbol gibi dünyanın istisnasız her yerinden kitlesi olan bir sporun uluslararası turnuvasının bu kadar kalitesiz olması yenilir yutulur gibi değil, başta basketbolseverler olmak üzere turnuvayı düzenleyenlerden yayıncısına kadar herkese hakaret. umuyorum ki fiba yanlışından dönüp bu takvim olaylarını vesaire düzenler de eski sisteme dönülür yoksa uzun vadede daha çok darbe yer basketbol.

  • bildiğim kadarıyla 2 insan tartışırken , düzgün konuş , saygılı ol v.s ifadelerini kullanır.

    az önce oradaki bir barzonun tartışma esnasında karşısındakine kibar olma dediğini duydum. hayatı boyunca seviyeli bir tartışma yapamamış herhalde. bunun gibi başka bir tür de rakibine karşı yerde tepinme , toz fırlatma gibi davranışlar sergiliyor. insan değil de pokemon sanki amk.

  • bence şekerli kireç taşına benzeyen mevlana şekeridir. amaçsız gereksiz tatsız. çocukken konya'dan gelenler illa getirirdi bundan yarım kilo kadar falan. kaya tuzu sanıyordum ben onu.