hesabın var mı? giriş yap

  • (rum, rhum) şeker kamışı suyu, şırası veya melasının fermantasyonu ve ardından distilasyonu ile üretilen, genellikle %40 alkol derecesi civarında şişelenen distile alkollü içki.

    19. yüzyılın sonunda kozmopolit osmanlı sosyetesinde popüler olan rom, rivayete göre ıı. abdülhamit'inde favori içkisiydi

    ideal içim sıcaklığı 6-8 °c kabul edilir. rom genellikle meşe fıçılarda, bazen de metal kaplarda eskitilerek piyasaya verilir. dünyada ilk rom üretiminin karayiplerde yapıldığı; hemen sonra kuzey amerika'daki kolonilere yayılan rom talebini karşılamak üzere ilk damıtımevinin 1664'de staten ısland'da, ikincisinin de boston, massachusetts'te açıldığı bilinmektedir. 17. ve 18. yüzyılda avrupa'nın şeker talebi ile amerika'nın rom talebi, paralel olarak artış göstermiş; şeker üretiminden yan ürün olarak çıkan melasın rom üretiminde girdi olarak kullanılması ile oluşan denge, şeker kamışı ihtiyacını hızla artırmıştı. karayipler'de şeker kamışı plantasyonunda çalışmak üzere afrika'dan köle getiriliyor; böylece afrika, karayipler ve koloniler arasında yoğun bir ticaret üçgeni oluşuyordu. köle, şeker kamışı melası ve rom değişimi dönemin tarihinde önemli rol oynamış; bu ticaretin neden olduğu 1764 tarihli şeker kanunu, 13 büyük britanya kolonisinden amerika birleşik devletleri'nin oluşmasına giden tarihsel sürecin önemli bir kilometre taşı olmuştu. en son 1789'da george washington'un yemin töreni için, bir fıçı barbados romu istemesi, rom tarihinin bir başka unutulmaz anısıdır. ileriki yıllarda viskinin kaçınılmaz yükselişi, romu tahtından indirmiştir.

    renksiz romların kokteyl yapımında bolca kullanıldığı, buna mukabil açıktan koyu kehribar rengine değişen romların sek olarak veya sadece buz ilavesiyle içildiği bilinmektedir. en ünlü rom kokteyli daiquiri'nin 20. yüzyıl başında iki bakır madeni mühendisi tarafından keşfedildiği söylenir. havana'daki la florida bar, ernest hemingway'in, sonunda barın sahibi olan başbarmen constantino ribalaigua'nın eliyle yaptığı daiquiri frozen'ı içtiği buluşma yeriydi. kübalılar bara sevgi ifadesi olan küçültme takısı ile la floridita derlerdi. bu iki anının belgesi, 1930'lu yılların kokteyl kitaplarında söz konusu kokteylin isminin la floridita daiquiri olarak geçmesidir.

    romun sınıflandırılmasında, girdilerinden olgunlaşma şekline kadar değişik kriterleri esas alan pek çok yaklaşım bulunsa da; genel kabul gören sınıflama aşağıdaki gibidir:

    • guatemala, küba, panama, dominik cumhuriyeti, nikaragua, venezuela gibi ispanyolca konuşulan ülkelerde üretilen light romlar.

    • barbados, belize, trinidad, jamaika gibi ingilizce konuşulan ülkelerde üretilen koyu renkli ve dolgun lezzetli romlar.

    • haiti, guadeloupe, martinik gibi fransızca konuşulan yerlerde direkt şeker kamışı suyundan üretilen ve şeker kamışının özgün aromasının en yoğun hissedildiği daha pahalı romlar.

    romun ayrıca baharatlı, mango, portakal, limon, hindistancevizi aromalı olanları, %75 alkol derecesine kadar alışılmışın dışında yüksek alkol derecesinde şişelenenleri de bulunmaktadır.
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)

  • kendisiyle 3 yıl önce ekşi sözlük'ün doğumgünü etkinliğinde tanışmıştım. yazarların oluşturduğu kalabalığa bakıp "ne kadar güzel insanlar böyle" demişti. benim o dediğinde gördüğüm ise kocaman bir insan sevgisi ve teveccühlü bir tevazu olmuştu. sanat camiası için büyük kayıp.

  • eğer aşıksan, onun yanında iken mutluysan düşünmeden yapılması gerekendir. fakirlik ne ki? sen de çalış, o da çalışsın, 5 değil 1 çocuk yapın olsun bitsin. hayat dediğin şey etiketine bakmadan bir şey alabilmek değildir. mutluluk da bu değildir.

    öyle yıllarım oldu ki hiçbir şeyin etiketine bakmaya gerek duymadım, istediğim her şeyi alabilmemi sağlayacak bir gelirim vardı. ama mutsuzdum. çünkü yapayalnızdım.

    şimdi yaptığım seçimlerden ötürü orta gelirli bir insanım. bir gün evlenecek olursam bu kararımda paranın etkisi olmayacak. asla da pişman olmayacağım.

    edit: buldum kendim gibi birini. fikrim hiç değişmedi. gönüller bir olsun.

  • erkin koray, bir yakınımızın yan komşusudur. annem ile arasında geçen konuşma:

    yakınımız olan abla: geçen sene aşure yapıp tüm apartmana dağıtmıştım. erkin bey'in kapısını da çaldım.. açtı. bir bana, bir de elimdeki tepsiye boş boş bakmaya başladı. sonra da "bu nedir acaba?" diye sordu.
    annem: a-aaa! görgüsüz!
    y: ben de "aşure bu" dedim. "ee napıcam bunu?" diye sordu.
    a: alıp kafana geçireceksin! deseydin?
    y: içimden dedim zaten. ama neyse ki sabır çekip "buyrun, yemeniz için getirdim" diyebildim. sonra "peki tabağı napıcam?" diye sordu. yine sabırla "daha sonra getirebilirsiniz. şu katta, şu numarada oturuyorum" dedim.
    a: ee sonra? getirdi mi tabağı?
    y: evet. kapıcıyla gönderdi ertesi gün.
    a: boş mu geldi tabak? (genelde bizim buralarda dolu gelen bir tabak, boş gönderilmez. gönderen, toplumdan dışlanır filan)
    y: evet!
    a: görgüsüz herif! insan içine bir cd'sini koyar en azından!.

    (bkz: mavi ekran)