hesabın var mı? giriş yap

  • gerçek hayattaki mealine örnek olarak şöyle bir olay geçmişti başımdan:
    3,5 yılı (acı-tatlı fakat kesinlikle fırtına gibi) birlikte geçirdiğim sevgilimden ayrılmıştım.
    sadece bir, iki ay sonra bir arkadaşla karşılaştım, şöyle bir diyalog geçti aramızda:
    ben: ee, napıyorsun, nasılsın?
    densiz: napalım ya, takılıyoruz. dün gece arkadaşlarla takıldık kordonda, selin* diye bir kız vardı. aa hatta seni de tanıyorumuş galiba, bir ara takılmışsınız....

    işte o noktada bende kayış koptu, görüntü gitti...."tanıyormuş galiba"... "bir ara takılmışsınız"..."bir ara takılmışsınız".
    ulan hayatımın fırtınasından bahsediyorsun. bu kadar mı çabuk eskiyor? daha iki ay oldu bu hale mi geldi bu konu? ulan 3,5 yıl ne zaman bir ara oldu? az daha evleniyordum ben onunla, adı nasıl takılmak oldu?

    işte onun gibi bir cümle bu: "poeple you may know" may!?

  • 50'lik fıçı biranın maliyeti 12,85 liradır. tuborg efes bomonti gibi baz biralarda. carlsberg becks bud gibi bi tık üstünde 13,30 civarıdır. daha firmalarla yaptıkları özel iskontolar, önden cash almalar, promosyon fıçılar hariç.
    bu biraları 25 e satan yerler de var, 45 e satan yerler de var. 19 20 ye satanları hiç söylemiyorum. hepsi elektriği aynı tarifeden kullanır, en kralı garsona diğerinden günlük 20 lira daha fazla verir.
    maliyet, kira vs demeyin kalbinizi kırarım.
    80 liraya ortalama satılan kokteylin en nezih yerde hakkıyla yapılış maliyeti 16-17 lira ki bu maliyete gelecek alkol hacimli kokteyli orduevinde bile içemezsiniz. belki shangri-la falan.

    yeni rakı 35likle, beylerbeyi göbek 35lik rakının toptancıdaki fiyat farkı 9 lira, meyhaneler size bu farkı 50 lirayla 150 lira arasında değişen ölçülerde saplayabilir.

    gıdaya girmiyorum çünkü size ne yedirdiklerini işletmedeki aşçı dışında kimse bilmiyor. ama maliyetleri 4-11 lira arasında değişen mezeleri meyhaneler 20-90 arasında size yapıştırıyor.

    gelip de işletme sahipleri de pandemi cart curt demeyin, işletme sahibi dediğin adamlar garsonun baktığı masalardan gelen bahşişlere bile aylık 1-2 bin ipotek koyan adamlar.

    bu yediğiniz kazık değil, roma mızrağı.

    debe editi: bardaki zille oynamayın, sineklik yapmayın servis elemanlarına bahşiş verin, çalışanlarla polemiğe girmeyin, barmene alkolü fazla olsun demeyin, kaybeden siz olursunuz.

  • karsindakini bulunmaz hint kumasi sanmanla, hiyarin teki oldugunu anlaman arasinda gecen zamandir.

  • üniversite sonrası yaşanan iş hayatı depresyonu neticesinde kimi bünyelerde görülebilen durum.

    zaten süperior bir sistem olan eğitim sistemimizin tornalarından çıkmış, daha mf'yi mi seçmeliydim, tm'yi mi derdinden kurtulamamışken, önüne zibilyon tane lisans programı sunulan, bunlardan en aklına yatanı seçmeye çalışmış olan bireydir bu depresif birey.

    gider daha aklı bir karış havadayken, michael j fox titrekliğinde ve ürkekliğinde adım atar üniversiteye.

    güç bela burayı da bitirir.

    sonra alır yürür bir hengâme.

    haslbelkader bir iş bulabildiyse ne âlâ.

    sabah akşam aşındırır yolları, bir şeyler umar, bir şeyler değişsin de ne değişirse değişsin diye bekler haftalar, aylar boyu.

    işte bu kaotik yaşam mücadelesinde inanır mısın, aklına bile düşmez bir sevdicek edinmek.

    filmlerdeki aşk filmlerde kalır. ki zaten o filmleri bile izleyemez olmuştur artık.

    eve gelip yemek yemektir tek derdi. televizyon karşısında bayılmamak için kendini zor tutarken elinden kayıp gidiverirmiştir hayatının kumandası.

    söyle bana ey asî rüzgar, ey umarsız nehir, ey pervâsız tosbağa! bu sersefil hayatta yalnız kalmasın da ne yapsın bu adam?

    kendini gerçekleştirmenin peşine düşmüşken, tilt oyununda, aşağı doğru serbest düşüşler ile salınmamak için, kendine uygun bir kovuk bulmaya çalışırken, söyle bana kime anlatsın derdini?

    kim dinler onun çırpınışlarını, kim anlayış gösterir bu "skora yansımayan güzel futbol"'a?

  • ekran başında duvarları dövüyoruz hala gol bulamadık. yazıklar olsun bu camia bunu hak ediyor mu?
    ümraniye bitmiş.

  • "insan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç; açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. ama istenen bir kere ele geçti mi verdiği haz sönüp gidiyor. yani geçici şekilde tatmin olmak mümkün ama mutlu bir halde sürekli kalmak imkansız. mutlu olmak insan tabiatına aykırı mı yoksa?"

    "mutluluk dediğimiz şey, yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir."

  • kara delikler için baraj puanı mahiyetindedir. bu puanı geçemeyen yıldızlar kara delik olmaya hak kazanamaz. pek tabi yıldızlar ölmeden önce bu sabitin bir hayli üstünde bir kütleye sahip olmalılar ki, kütlelerini kaybede kaybede öldüklerinde yine bu limitin üstünde olabilsinler. yoksa şuan için kütlesi bu limitten birazcık yüksek olan sağlıgı yerinde normal bir yıldız dahi kara delik olamaz, çünkü daha kaybedecegi çok şey**i vardır.

    fakat şöyle de bir extreme durum olabilir; yaşamakta olan yıldızımızın yakıtı yani hidrojeni kültesine oranla şaşılacak derecede küçüktür. hatta bir sonraki petrol ofisine kadar yetmeyecek kadar az ise ve kütlesi chandrasekhar limitine çok yakın ama yinede birazcık fazla ise yakıtı hemen bitip tükenecegi için kütle-enerji dönüşümü çok fazla olmayacak demektir. bu da yıldızımız için kara delik olma şansını arttıracaktır. tabi bir de hidrojeni bittikten sonra yakmaya başladıgı helyumun oranı da önemli. parametreler bitmiyor açıkcası.