hesabın var mı? giriş yap

  • 2022 yılında "kameralar çalışmıyordu" diyen mekanın saklayacak bir yalanı vardır.

    mahkeme demek "nasılsa birkaç yıllık mevzu, unutulur gider" demektir.

    inandırıcı olmayan açıklama.

  • biz ise ingiltere vizesi için 7 sülalemizin hüviyetini paylaşmak, bordro ve mali bilgilerimizi göstermek, yüzlerce soruya cevap vermek, üstüne yalnızca 6 aylık vize için bile 100 sterlin ödemek zorundayız.

    işte dünya lideri böyle olunur arkadaşlar. kimsenin de buna bir itirazı olduğunu sanmıyorum artık.

  • ilk olarak 1958 yılında kullanılmaya başlanılan bluescreen tekniğinin gelişmiş halidir.günümüzdeki hali yeşil perde veya yeşil ekrandır.yeşil olmasının nedeni insan tenine en uzak renk olmasıdır.çünkü yeşil perde denilen olayda yeşil perde önüne konulan kişi veya nesne çekimden sonra yeşil perdeden ayrıştırılarak arka fona istediğimiz her arka fonu yerleştirebiliriz.film,fotoğraf,reklam çekimlerinde çok sık görülür.yesil en çok tercih edilendir. bunun nedeni ise ilk ve eski digital formatlarin sıkıştırma oranından dolayı yeşilin en cok korunduğu kanal olmasidir.
    tabi en çok kullanıldığı alanlardan birisi hava durumu programlarıdır.ekonomik ve güvenlidir.bu digital çözümün yanı sıra bir de bluebox vardır.bu da arka fona konulan mavi perde ile yapılır.ancak dış çekimlerde kullanılmaz,çünkü dış çekimlerde gökyüzünden gelen ışığın renkleri mavidir ve net sonuç alınamaz.yani daha sınırlıdır bluebox.greenbox ilk olarak larry butler tarafından 1940 yılında çekilmiş bağdat hırsızı filminde kullanılmış ve daha sonra bu teknikle petro vlahos'a oscar ödülü kazandırmıştır.
    kesinlikle kullanılması anlatıldığı gibi kolay değildir.ışık çok önemlidir.kesinlikle yeşil perdede gölgelendirme olmamalıdır.veya yeşil perde katlanmamalıdır.yoksa çekim sonrasında yeşil perdeyi ayrıştırıken(keylemek) sonuç hüsran olur.veya en basit hatalardan birisi yeşil perde kullanılırken,perde dışında herhangi bir yerde yeşil kullanılmamalıdır.mesela hava durumu sunan bir sunucunun üzerinde yeşil kravat vardır ve hava durumu sunarken aynı anda yeşil perde yerinde şehirlerin hava durumları gösterilir.sunucunun da kravatı yeşil olduğu için o da ayrıştırılır ve kravatı üstünde ekran görülür.kravat görünmez olur.yapmak kolay gibi görünür ancak çok iyi yapılmalıdır.yoksa bu tür hatalar çekiminizi çöp yapar.

    bu da greenbox için tam değeridir;
    r:0
    g:255
    b:0

    çesitleri;

    1-greenbox: yeşil renkte bir perde önüne konan oyuncu veya objenin kamera tarafından kaydı alındıktan sonra bilgisayar ortamında perdedeki rengin videodan ayıklanıp arka plana istenen sabit veya hareketli görüntünün aktarılmasıdır.

    2-motion control : özel bir kamera kullanılarak uygulanan bu teknikte mantık olarak bir arada olması imkansız olan iki görüntünün mesela ateşte yürüyen bir insan sahnesinde önce oyuncu greenbox ortamında yürürken kamera hareketleri dijital olarak kayıt altına alınır daha sonra kor halinde yanan bir ateş yine aynı kamerayla fakat bu sefer bir önceki kayıtta kayda alınan kamera hareletlerini tekrarlayarak çekim yapılır. böylece teknik büyük ölçüde tamamlanmış olur. geriye sadece ayrıştırma işlemini yapmak kalır.

    3-camera matching : bu teknikte perde üzerine işaretler konularak kamera hareketleri bu işaretlerin konumlarının değişmesiyle dijital olarak kayıt altına alınır. daha sonra perdedeki renk ayıklanarak ortama 3d bir görüntü aktarılır. fakat 2d çekim ile 3d ortamın kamera hareketlerinin birbirleriyle uyum içinde olması gerekir. işte bu noktada devreye perdedeki işaretlerin konumlarının değişmesi sonucu kayda alınan kamera hareketleri giriyor ve bu hareketler 3d ortamdaki kamera hareketinin nasıl olacağını gösteriyor. böylece 2d görüntü ile 3d görüntü arasında bir kopukluk yaşanmamış olur.

  • özellikle film izlerken biz farkına varmasak da çok işimize yarayan bir kavramdır. belli bir noktada inançsızlığımızı askıya almaya razı olmazsak, yani hikayenin dayandığı bazı gerçek dışı / fantastik önermeleri doğru kabul etme konusunda hikayecinin bize sunduğu kontrata imzayı basmazsak, tüm film bize deli saçması, abuk sabuk gelecektir. o zaman film boyunca iki dakkada bir 'ama zaman yolculuğu diye bişey yoktur ki', 'ama adam ordan düşse ölürdü', vs diye soylenip dururuz, filmi senaristin/yonetmenin arzu ettigi niyetlerle degil, komedi niyetine izleriz*. seyredenleri inancsizliklarini askiya almaya bir filmin ilk dakikalari icinde ikna etmek zorundadir filmciler. bu yuzden film jenerikleri onemlidir, sizi hemen bir havaya sokarlar. filme gec girdiginizde o havaya girememeniz ve filmi cok begenenlere karsilik sizin 'ne lavuk filmdi be, oyle sey mi olur bidi bidi' diye konusmaniz cok muhtemeldir. profesyonel seyirci*** inancsizligi askiya alma konusunda cok antrenmanlidir, zaman zaman kahvaltıdan once bes adet inanilmaz seye birden inandıkları görülür (bkz: lewis carroll). prodüksiyon/hikaye cok basarili olmasa bile inancsizligi askiya almakta tereddüt etmeyiz. cocukken oyle miydi ya? henuz film izlemede profesyonellesmemisken, izledigimiz filmlere seyirci kalmayi beceremezken annemize sordugumuz 'niye su oldu, karakter niye gitti' sorularina annemizin verdigi film olmazdi yanıtı bunun göstergesidir.

  • son durak derken mecidiyeköy-bakırköy hattındaki son duraklardan bahsetmiyorum şüphesiz. misal taksim-hürriyet mahallesi hattı olabilir, yani bu hattaki merkezi değil de çevredeki durak (merkez-çevre ilişkisine de bir atıf yapmış olum gördüğünüz üzre, ne çakalım) ne diyorduk, eğer o mahalleden değilseniz enterasan bir deneyimdir. durakta üç kişi filan beklersiniz misal, otobüs gelsin diye. ya da gittiğinizde otobüs vardır ama öyle kendi halinde parketmiş duruyordur. anlarsınız, o otobüse bineceksiniz. duraktaki küçük kulübede şoför otururur tek başına. ya da bir iett görevlisi daha olur en fazla. neyse şoför bakar ki durak ufaktan kalabalıklaştı, kalkar kapıyı açar, millet üşümesin otursun diye sonra yine kulübeye döner hat saatini bekler. sonra kulübede sıkılır mı artık ne olursa, yine kalkar, şoför koltuğuna oturur, orada bekler kalkış saatini. o ara şoförle önlerde oturan mahalleli iki üç kişi arasında küçük bir sohbet döner, bu ne soğuk gibilerinden. şoför baya dost canlısıdır bu aşamada. durup durup ara gaz verir, otobüsün kapısına gelip "ne zaman kalkacak, bilet alıp geleyim" diyenlerle söyleşir. bu arada kapısı açık bekleyen otobüste oturan üç beş kişi bu sefer kendi aralarında bir sohbete başlar, küçük bir kasaba garı havası oluşur. neyse efenim sonra kalkar otobüs, durklardan yolcu ala ala. osmanbey'e geldiğimizde otobüs tıklım tıklım olmuştur. yolcular artık birbirini tanımamaktadır, şoför asabileşmiştir, sanki kasabadan büyük şehre gelinmiştir on dakikada. "aynı otobüs mü lan bu?" diye düşünmeden edemez insan arkalarda bir yerde otururken.

  • sorun hitler'in görüşlerinin karşılık bulabildiği bir toplumun olmasıydı, hitler değil. zira her toplumun içinde radikal gruplar vardır. sadece yeterli zemin bulamazlar.