ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
öğrenciyi döven öğretmenin hastanelik olması
-
ahmakların güzel haber diye servis ettiği de öğretmenin hastanelik olması.
olur, herkes kendi adaletini sağlasın, güzel haberler çıkar.
edit : altlardaki kendini thor sanan embesilleri de sanırsın kendi adaletlerini kendileri sağlıyor. en ufak bir şey olsa karakola gelip zırlayan tipler bunlar. bakın oğlanlar, öğrenci dövmek yanlış, öğretmen dövmek yanlış, sabah sabah buna sevinecek kadar gerizekalı olmak yanlış, gelip burada bunu övecek kadar ibrikçilik yapmak yanlış. şimdi kendi adaletimi sağlayıp alayınıza gireyim mi.
decimation
-
vahşi ve eski bir cezalandırma yöntemidir. muharebeden kaçan ve lejyonları rezil edenlere uygulanırdı. her bir kaçak, diğer dokuz kaçak silah arkadaşı tarafından sopalarla dövülerek öldürülürdü. silah arkadaşları da kendilerinin yerinde olabilirdi çünkü kurbanlar kurayla seçiliyordu. her on kişiden bir kişi seçilir ve idam edilirdi. bu uygulamaya bu yüzden decimatio denir (decimal, yani ondalık, onda bir terimi buradan gelir).
(bkz: barry strauss)
(bkz: spartaküs)
ankaragücü'ne itibar suikasti yapılması
-
hakem dayak yedikten sonra sahadan ayrılmaya çalışırken , sevinç içinde hakem aleyhinde bağırmaya devam eden, yabancı madde atan, başkanın hastane çıkışında büyük başkan llölololo diye tezahürat yapan insanlara serseri demeleri gerçekten üzücü olmuş.
halil umut meler, tff ve mhk hep birlikte çıkıp a.gücü camiasından özür dilemeli bence.
pokemon go
-
babamı da kaybettiğimiz oyun. koskoca beyin cerrahı adam. arabaya biniyoruz "pokestop varsa söyle sağa çekicem" diyo. geçen gün yazlığa gittiler, gece on bir gibi "napıyosunuz?" diye aradım "iyi altı kişi çıktık sahilde pokemon topluyoruz" diyo. bak altı kişi. yaş ortalaması 50 falan bu arada. sözde biz oynuyoruz diye ne olduğunu anlamak için indirdi benim levelı falan geçmiş şu an. dışarı bi çıkıyo bi daha görebilene aşkolsun. akşam yiyecek bi şeyler almaya diye çıktı bir saatten fazla bekledik. pokemon iyi pokemon güzel de evde çocuklar aç.
regl oldum diyemeyenler için alternatifler
-
(bkz: piston aşağı indi)
ateistlerin kolay kötülük yapmasının nedeni
-
din yasaklamasa hemen adam öldürecek, anasına bacısına hallenecek yazar tespiti. çok şükür din var.
şer güçler dolar üzerinden darbe planlıyor
-
bir profesörün iddiası.
bu gibilere edirne'den ötede yağmurlu havada su vermezler, bizde prof olurlar.
survivor all-star
-
anıl; 1,5 ay yatıp totoyu büyütürken, sadece tipinle kazandığın sms'ler, yaptığın dedikodular... meğer ne çirkin bi adammışsın, 110 tane balık tutmuş bir de sanki tek başına tuttun, adam saatlerce denize dalıp 15 tane balık tuttuğunda balıkların boyunu konuştun yattığın yerden, ya valla erkeklik sizin sandığınız gibi bişey değil oğlum.. hiçbirşey yapmadan şampiyon olursan survivorım diye dolaşacak mısın ortalarda, hiç utanacak mısın acaba? müsvette...
horizontal ile vertical'ı karıştırmak
-
(bkz: vertical limit)
hbb'den akılda kalanlar
-
in living color jim carrey i ilk kez gördüğüm canlı komedi show.
moai
-
moai’ler, büyük okyanus'ta, şili'nin 3600 km batısındaki paskalya adası'nda yapılan, boyları 8 ila 12 metre civarında olan yekpare taş figürlerdir. paskalya adası herhangi bir kıta, ya da uygarlıktan çok uzaktadır. ancak adalılar güneş ve yıldızlarla, başka ülkelerde olduğundan daha ilgilidir. yine de heykellerin dinsel anlamı tam olarak bilinmemekte, iskelet biçiminde yaşadığına inanılan ataları temsil ettikleri sanılmaktadır.
gelgelelim moai denen bu heykelleri kimin, ne zaman ve neden yaptığı gizemi halen çözülebilmiş değil. bilim adamlarının varsayımlarına göre paskalya adası yüzyıllar öncesinden beri insanların yaşadığı bir yer ve moai’ler de yüzlerce yıllık yapıtlar.
bu heykeller, düzgün bir şekilde, hepsi aynı yöne bakar biçimde, yerli dilinde "ahu" denen platformlar üzerine yerleştirilmiş. 'ahu'lar o kadar güzel işlenmişler ki, taştan yapılan bu platformların arasına bıçak bile girmiyor. ayrıca heykeller çok sert kayalardan yapılmış. öyle ki, etnolog thor heyerdahl, bir deneme olarak, yarım kalan heykellerden birine, topladığı gönüllülerle birlikte, taş baltalarla girişmiş ancak uzun çabaların sonunda bir adım bile ilerleme kaydedememiş. oysa bölgede çok sayıda eski taş aletler, baltalar bulunmuştur. bu konudaki teori şudur: heykellerin asıl yapıcıları, bir nedenle işlerini yarım bırakıp adadan ayrıldıklarında, yerliler yarım kalan heykelleri tamamlamak sevdasıyla ellerindeki taş baltalarla işe giriştiler. ancak, bugün bile tembel olan yerliler, taş baltalarla sonuç alamadıklarını görünce aletlerini öylece bırakıp çekildiler.
ayrıca paskalya adası volkanik bir ada olduğu için adada zengin bir ağaç kaynağı yoktur. bu anlamda volkanik taştan yapılma bu dev heykellerin kütükler üzerinde taşındığını öne süren alışılmış açıklama yolu, hepten geçersiz kalmaktadır. adanın izole konumu da göz önüne alındığında deniz ulaşımıyla da taş işçilerine bırakın başka adalardan kütük taşımayı yiyecek ve giyecek eşyası getirilmesinin bile çok zor olduğu düşünülmektedir. öyleyse taşları dağlardan söken, heykelleri yapan ve bugün durdukları yere taşıyan gerçekte kimlerdi? heykeller nasıl işlenmiş, cilalanmış ve dikilmişlerdi? ayrıca heykellerin başında kırmızı renkte büyük şapkalar yerleştirilmiştir. bu taşlar yekpare değil, heykellerden ayrı bir parça olduğu için heykeller kaidelerine yerleştirildikten sonra başlarına yerleştirilmiş olmaları gerekmektedir. bu yüzden ağırlıkları 10 tonu bulan bu şapkaların heykellerin tepesine nasıl koyulduğu ayrı bir gizemden ibarettir.
son olarak yerliler bulundukları topraklara "kuş adamların ülkesi" diyorlar. ve adada pek çok yerde kayalara işlenmiş çeşitli kuş adam figürleri ve moai heykellerinin birçoğunda asılı, bilinmeyen bir yazı diline ait tabletler bulunmuştur. ve bu yazı bugüne kadar çözülememiştir. yerliler dahil bu yazıyı kimse okuyamıyor ve bu yüzden de belki de bir yazı dili olmadığını öne sürenler var. sonuç olarak bilimin yüzde yüz oturmayan teoriler ürettiği ve daha sonra da her yönüyle 'sustuğu' konulardan biridir paskalya adası’daki bu gizemler. moai heykellerini kim yaptı, nasıl yaptı ve ne oldu da heykel yapımı sürerken birdenbire her şeyi yarım bırakıp gittiler? her şeyden önemlisi ise kimdi ya da neydi yerlilerin adanın her yerine izlerini bıraktığı bu kuş adamlar?
yunanistan pahalılığı
-
sakız adasında 1.5 litre suyu 0,37 euro'dan aldığım için biraz abartılmış gibi gözüken durum.
edam peynirin kilosu 7,40 euro - türkiye'de 90 tl
gouda peynirin kilosu 5,50 euro - türkiye'de 63 tl
danish blue cheese peynirin kilosu 8,55 euro - türkiye'de 90 tl
corona bira 1,67 euro - türkiye'de 8,65 tl
1 litre black label 20 euro - türkiye'de 180 tl
1 tam tabak kalamar 7 euro - türkiye'de aynı miktarda doluluk 60 tl
butik cheeseburger menu 4 euro - türkiye'de 25 tl
türkiye'de asgari ücret : 385 euro
yunanistan'da asgari ücret : 684 euro
bu veriler yeterlidir sanırım.
debe editi: öncelikle (bkz: öğretmen kumru konak'a yardım kampanyası)
bu kadar tutacağını bilmiyordum. faydalı olması açısından bir kaç fiyat bilgisi daha vereyim.
1 litre smirnoff : 20 euro
büyük bardak lavazza frappe : 1,10 euro
admiral erkek spor ayakkabı : 55 euro
playstation 4 : 399 euro
kinder joy: 1,07 euro
smirnoff ice : 2 euro
amstel beer : 1,67 euro
chios beer: 1,65 euro
0,5 lt su : 0,17 euro
1 litre riviera(sanırım) zeytinyağı : 2,70 euro
1.5 litre rose şarap (sakız adası üzümlerinden üretilmiş) : 5,50 euro
ceviz reçeli ve antep fıstığı reçeli (950 gr) : 4,50 €
damla sakızı reçeli 600 gr : 1,65 €
0,70 lt uzo : 7,70 €
jagermeister 0,70 lt : 17 €
1 kilo dana sucuk : 7,50 €
1 porsiyon ahtapot: 8 €
edit 2 : kafalardaki bazı soru işaretlerini kaldırmak için fiş eklenmiştir. http://i.hizliresim.com/ejgzyz.jpg
gökhan semiz
-
zamanında çarkıfelek'te m. ali erbil'le arasında şöyle bir diyalog geçen müzisyen, güzel insan...
gökhan semiz: patlıcanın s'si...
m. ali erbil: patlıcanın neresinde s?
gökhan semiz: sapında abi...
mekanı cennet olsun.
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
- nerede bu kadın ya bir dakika durmuyor evde.
+ baba komşuya gitti ne yapsın akşama kadar evde mi oturacak?
on dakika sonra;
- bak hâlâ gelmedi! çayı bile kendimiz demliyoruz!
+ tamam baba tamam!
tam çayı içecekken kapı anahtarla açılır ve anne içeri girer ve babam bombayı patlatır:
- hanım ben de tam diyordum ki anneniz olmayınca çay bile içilmiyor bu evde nerede kaldın yahu?