• şöyle bir objektif olarak albüme bakmayı deneyeyim bakalım, zor olacak ama du bakalım:

    ecnebiler ne düşünüyor bilmiyorum, ama standart türk dinleyicisine "metallica soundunu tanımla" dersen sana ortalama olarak black album civarı bir şey çıkaracaktır. her ne kadar genel istek sanki "master of puppets 2 isterük!" gibi dursa da asıl olarak metallica'nın dönmesi istenen dönem black album dönemidir, sertlik/dinlenebilirlik dozajı en iyi ayarlanmış hali yani. çünkü bugün bir death magnetic'i sadece thrashci, detçi, bilekçi arkadaş beklemiyor, eminemcisi madonnacısı da bekliyor, çünkü o da metallica dinledi zamanında, kendini ait hissediyor. az biraz sanırım anlamaya başladınız genel beklentideki imkansızlığı. ama bu kadar da değil bu iş. çok pis metalci kitleye bakalım, onlar genelde ...and justice for all'da birleşiyorlar, metallica tarihinin en kendine özgü albümlerinden birinde. produksiyonuyla, bas gitarsızlığıyla, şarkı yapılarıyla, zaman zaman verilen progressive metal'in çıkışında parmağı olduğu referanslarıyla*, lars'ın hayatının performansıyla, "cliffsizliğiyle" tam anlamıyla "tek" bir albüm. yeterince fantastik bir istek gibi gelmedi mi? bir de daha mainstream dinleyicilerin talebine bakalım, black album. son 20 küsür senenin bütün türlerde en çok satan albümlerinden biri `: kendime referans, 91'den beri amerikanın en çok satan ikinci albümü`, hala daha müzik satış listelerine giren, satışı olan bir albüm. "metal" denen müziği en alakasız insanlarla bile tanıştırmış bir albüm. işte bu albümün inanılmaz ulaşılabilirliği isteniyor bir yandan da. sonunda da bütün bu fantastik istekler şuraya bağlanıyor: e onlar da metallica be abi. nedir yani, kendimize fantastik bir evren yaratıp baş köşesine de metallicayı oturtuyoruz, bu gerçekliğe göre davranmasını(!) bekliyoruz gruptan. ama işler öyle değil tabi.

    bir kere elimizdeki gerçeklere bakalım;
    -yapımcı durumu: death magnetic black album tipi "bob rock bizi popüler yap, mtv'ye çıkar" tipi bir albüm değil. evet bu bir rick rubin albümü, evet varlığı fazlasıyla hissediliyor ama garip bir biçimde şu gözden kaçıyor, metallica tamamen bilinçli olarak bu yüzden gidip rick rubin'le anlaştı, tabiki adam damgasını vuracak albüme. bazı slayervari yerler benim hoşuma bile gidiyor, mis gibi.

    -köklere dönüş: death magnetic bir köklere dönüş albümü değil, bu gözle death magnetic'e bakılıp bir and justice for all görülmeye çalışılırsa çok feci gümlenir, iki gün sonra "ne sıkıcı albüm yeaaa" diye gelirsiniz geri. bu albüm tam tersine, ileriye bir adım. '80'lere dönüş değil 2000'leri kucaklama albümü. artık '80'ler thrashi nostaljik bir tür oldu, ölmedi ama retrolaştı, artık neo-thrash var. mesela machine head - the blackening, mesela kısmen (aslında kısmenliği bile tartışılır) slayer - christ illusion.death magnetic de ileriye dönük bir albüm. albümün "sert" olması illaki '80'ler thrashine döndüklerini göstermiyor.

    -albüm tutarsız: işte ben bunu anlamıyorum, çünkü bunu diyebilmek için albümdeki şarkılardan sadece cyanide'i ve the day that never comes'ı birer kere dinlemiş geri kalanlarını duymamış olmak lazım, ki onlar bile daha sonra anlaşılıyor. şunu anlarım, albüme girmek zor. çünkü çok uzun şarkılarla dolu çok uzun bir albüm. 1 saat 15 dakika, ayrıca öyle kolay dinlenen bir albüm de değil, standart dinleyici için kafa şişirecek bir albüm. ama eğer böyle dertleriniz yoksa, albümü mesela en az 5 kere dinlediyseniz "şarkılardaki riffler kopuk, geçişler dandik, albüm geneli bi dengesiz" demek imkansıza yakın, çünkü ortada albüm genelinde süren bariz bir yapı ve motif var. cyanide ve the day that never comes çıktığında çok eleştirdiğim kompozisyon eksikliği neyseki albüm genelinde mevcut değil.

    benim death magneticle ilgili özellikle sevdiğim şey albüme gösterilen özen. anlaşılır biçimde tarzı yüzünden çoğu kişiye sallamasyon ve dandik gelecektir tabi ama tarz sorunu olmayanlar albüme harcanan emeği fark edeceklerdir. hakikaten de hetfield ve hammett gitar kullanımı açısından kasmışlar baya, kullanmadıkları riff yapılarını kullanmışlar. ecnebilerin dedikleri gibi, albümün guitar work'une hayran olmamak elde değil. ha tabi lars onlara hiç ayak uyduramamış o ayrı. lombardo'da falan değilim, bir joey jordison yeterli şu albüm için. parası neyse aramızda toplayalım, verelim yeniden kaydetsin biz de daha bir kuduralım dinlerken.

    son olarak da şöyle bir hizmet vereyim metalikacılara, ahanda death magnetic dinleyeyim mi rehberi:

    *"benim olayım load/reload hacı, yaşasın hard rock tadına metallica"cılar: 27 temmuz 2008 metallica istanbul konserinde down sahnedeyken "ıyyy bu ne, bitse de gitsek" diyenlerdenseniz hiç bekleme yapmayın kulaklarınızı yormayın. yok iron maiden'dan daha sert gruplara aşinalığınız varsa buyrun arkadaş yardımcı olacak size.

    *"abi en güzeli black album beaa, gece yatarken devamlı enter sandman dinlerim ben"ciler: en az 10 defa dinlemeden albümü bırakma, sende potansiyel var, ışık var, evet.

    *"abi nedir o blackened'daki davullar, shortest straw'daki riffler dibim düştü yaa, tek gerçek castıs"cılar: senin işin biraz zor, davul diye bir müzik aletinin var olduğunu unutursan oluru var ama gene de beklenti eşiğin coşmuş gitmiş anam. bi' 5 defa dinle albümü, sevmezsen git ...and justice for all cd'sini tekrar tak, anca o keser seni artık.

    *"cliff öldü metalika bitti bee, mastırdaki, laytningdeki ruh nerdeee.."ciler: öncelikle sizi allah ıslah etsin, ama illa albümle şansımı denemek istiyorum diyorsanz my apocalypse'i dinleyip kapatın albümü.

    *"dave mustaine bıraktı metallica'nın sonu geldi arkadaş, kill'em all'dan sonra dağılacaklardı": sana hiçbir şey demiyorum
  • metallica'nın en iyi albümleri ebedi olarak 1) master of puppets 2) ...and justice for all 3) ride the lightning 4) kill'em all -bu dörtlü kişiye göre kendi içinde değişir, benim sıralama böyle- olarak sıralandığı ve diğer albümlerin iyiliğinin beşincilik derecesinden başladığını varsayarsak, en iyi metallica albümü değildir ama load'dan beri çıkmış en iyi metallica albümü olduğu kesindir. reload gibi vasat şarkılara boğulmamıştır, st. anger gibi metallica'nın özünü kaybetmediği bir işte değildir.

    death magnetic çıkalı dört sene olacak neredeyse, albüm; artık zamana karşı da az çok testini vermeye başladı diyebiliriz. çıktığında albüme 10/9 diyordum, şu an 8.5 olduğunu düşünüyorum, benim göynümde load'dan sonra, black album ile aynı derecede şukelalığı olan bir albümdür. bu albüm, gerekli bir hamleydi, hem and justice for all-black album arasındaki sivri dönüşümü, yirmi sene gecikmeyle de olsa tamamlamış oldu, hem de grup, yükselen thrash metal akımını tekrardan kucaklayarak bir nevi eski hayranlarıyla aşk tazeledi. tabii, albümde metallica'nın tüm dönemlerinden tatlar var, black album'deki heavy metal çizgisi, load'daki southern rock/hard rock kırması sound ya da st. anger'daki groovy melodiler bu albümde ara ara kendilerini gösteriyorlar ama müziğin tabanı, thrash metal tarzına çok daha yakın bir noktada kurulmuş. albüm çıktığında, yıllardır bu tarz bir geri dönüş bekleyen kitleden yine kırık sesler çıkmış, "eski albümleri tekrar etmişler." denmişti, ki alakası yok. death magnetic, metallica'nın çok iyi becerdiği armonik minör melodilerin belki de en az bel bağlandığı albüm, grup burada net şekilde yeni melodik açılımlar denemiş. şarkıların yine bütünlüğü olmadığı, jam session havasında olduğu söylendi ki ben suicide&redemption dışında böyle bir sıkıntı hala duymuyorum. hepsini boşverdim, grubun, kendisini farklı bir tarza sürüklediği, sonra üstüne buhran dönemi geçirip, niteliksiz bir eser çıkardığı zor dönemlerden sonra, death magnetic gayet iyi bir toparlanmadır. the judas kiss ve suicide&redemption dışında kalan tüm şarkılar güçlü, saydığım iki şarkı kötü olmasa da diğerlerinden biraz daha aşağıda kalıyorlar, hepsi bu. the end of the line, st. anger'ın aslında olması gerektiği halini gösteren bir günah çıkarma seansından farksız. that was just your life, blackened ayarında gaz bir açılış şarkısı. broken, beat&scarred, konser hiti olabilecek nakaratı ve sürükleyici melodileriyle albümün en iyilerinden birisi. the day that never comes, ikibinler modeli bir one, welcome home ve ya fade to black, ne derseniz diyin, ha, abileri kadar iyi olmayabilir ama yine de güzel bir dinlence. all nightmare long, albümdeki zirve noktası, elemanların hala ölmediğinin cümle aleme haykırılması. cyanide deseniz, groove metal etkisiyle insanın bedenine gaz pompalayan türden bir eser. the unforgiven iii'yi hiçbir zaman hor görmedim, görmeyeceğim de, bu şarkılar james hetfield'ın günah çıkartmasıdır ve kişiselliğiyle değerlidir. grup, şarkıda klavye ve çeşitli üflemeli çalgıyı tadımlık kullanarak yine bir yenilik deniyor. my apocalypse ise, oldschool thrash metal hissiyatını birebir yaşatan tam bir eski kafa amelemsi parça olarak albümü gayet güzel şekilde kapatıyor. sadece the judas kiss, nakaratı dışında pek beni yakalayamadı, suicide&redemption ise, lars ulrich'in tadımlık bateri solosu ve 7:11'de başlayan dream theater-vari güzel hareketler dışında; to live is to die, the call of ktulu ve orion gibi büyük abilerinin yanında zayıf kalıyor bence...

    albümün prodüksiyonu sıkıntılı, evet. kirk hammett'te fazla wah kullanılmış ve bazı soloları biraz rastgele tınlıyor. ama bunları saymazsak, gayet sıkı bir geri dönüş albümüdür death magnetic. insanlara dibi gösterdikleri için, bu albümün vaha gibi karşılandığı görüşüne katılmıyorum. müzisyenlerden kritiklere kadar albüm olumlu tepkiler aldı. metallica, bu albüm sonrası daha da göz önüne çıktı. zaten canlı performansları da, 2003-2004 zamanlarına göre epey toparladılar ve bu durum, death magnetic için yaptıkları çalışmaların eseridir. eh, sonuçta testament, megadeth, slayer, exodus, overkill güzel albümler patlatarak, tekrar yükselen thrash metal'e destek olurlarken, en büyük grubun da eli armut toplamayacağıdı, he mi?
  • şu ana kadar sadece iki şarkısını** dinleyebildiğimiz albümün playlisti

    the new song
    the other new song
    another new song
    the newest song
    an earlier song
    what the hell's with this song
    yeah... song
    death song
    magnetic song
    metallica song
    song song song

    (bkz: mudur mudur mudur)
  • ah be metallicam ne bitmez çilen varmış. her biri diğerinden güzel şarkılarla dolu taş gibi, bomba gibi, zımba gibi, tokat gibi, hayvan gibi... albüm yapmışsın ama o müthiş türk dinleyicisine yaranamamışsın.

    (yanlış hatırlamıyorsam bu albümle ilgili ilk olarak) the new song olarak internete konser kaydıyla düşen o zaman pek sevemediğim, albümdeki haline bayıldığım the end of the line ne müthişmiş
    all nightmare long gibi bir şey gerçek olabilir miymiş
    peki broken, beat & scarred yıllar geçse de unutulabilir miymiş
    suicide & redemptionnasıl bir enstrümantal şiirmiş
    the day that never comes ilerde klasikleşir miymiş
    ismi the unforgiven iii diye şimdiden yerden yere vurulan o güzellik nasıl kalbi titretirmiş

    basit bir dinleyici olarak ben de bunların derdindeyim işte.
    death magnetic, uzun bir aradan sonra rüya gibi, hayal gibi, metallica gibi.
  • konu metallica olunca insanların kafası bu kadar bulanıyor ben anlamıyorum arkadaş.
    bu bir thrash metal albümü değildir, olmayacağı da belliydi single'lardan. hala daha "e thrash değil bu? iğrenç" diye bir albüm eleştirilir mi, hey allahım.
    load/reload ile karşılaştırılması abes kaçacak kadar hard rock ile alakası olmayan bir albümdür. load/reload ile karşılaştırılacak hiç bir müzikal benzerliği olmayan bir albüm bu. hatta metallica tarihinde "aha şunun gibi" denecek bir albüm de değil. babalar oturmuşlar rick rubin'le yeniden tanımlamışlar güncel metallica soundunu. şarkı içlerindeki değişken riff yapılarını falan filan hesaba katmazsak bilinçli olarak tek boyutlu düşünülmüş, buldozer tipi dinleyiciyi ezen bir albüm yapmaya çalışmışlar, bunu da becermişler. adamlar albüm çıkmadan önce "size and justice for all teknikliğinde ama aynı zamanda black album gibi çok boyutlu, load/reload fanlarının da zevkle dinleyeceği bir albüm sunacağız, o kadar ki master of puppets gibi efsane olacak bu kill'em all çiğliğindeki albüm!" diye söz verdiler de benim mi haberim yok acaba.
    vallahi aklım almıyor benim bazı şeyleri.
  • eğer genç, kariyerinin başlarındaki bir grubun, ikinci veya üçüncü albümü ''death magnetic'' olsaydı büyük ihtimalle efsane olurlardı. ''metallica'nın varisi'' filan denirdi, ''metalin özlenen yeni soluğu'' filan gibi nitelemeler yapılırdı, ''beckham aslan gibi'' diye fotomaç manşetleri filan atılırdı eheh.

    gerçi sonra da bir takım dallamalar bu gruba da sürekli ''abi 'leş kargaları' grubu death magnetic albümünden sonra bozdu yaeee, piyasa oldu, davayı sattı yöööeee'' derler yine sinir bozarlardı.

    neyse ki metallica'nın albümü de kıyasıya ağzına sıçabiliyoruz.

    ancak oldukça güzel bir albümdür. böyle bir yeniden diriliş zor görülür bu metal piyasasında.
  • -kendimle ilgili fazla bir$eye temas etmeme dilegiyle-

    eger ki ben "azicik" muzikten anliyorsam, "olmu$" bir album olarak nitelemekte sakinca gorulmeyecek bir kayit. bu tanim olsun.

    metallica toplulugunu black album'un cikmasini dort gozle bekledigim zamanlarda tanidim. adolesan donemin co$kusuyla rock-metal kulvarinin en hizli yerlerinde surterken, bu siyah ba$yapittan onceki 4 album zaten kutsal kitap kategorisinde yer aliyordu kaset dolabimda. $imdiki muzikal algim ile o donemki arasindaki fark, iki kanyon arasi mesafeye falan tekabul eder diye du$unmekteyim. zira artik "sert" muzikten, hatta "rock" janrindan bir hayli uzak sularda kulac atiyorum. amma ve lakin koklerin o nefis tadini arasira duyumsamak gibisi de yok. velhasil metallica, her albumuyle bamba$ka bir "i$" yapabilmi$ ender "rock" gruplarindan birisi. metale kendi ismiyle referans vermi$, en mukemmel metal performanslarina imza atmi$ olsa da grup gozumde en nihayetinde bir rock ekibidir. ve kanimca rock muzigin en sert ve en has yonlerinden birini ortaya koymaktadir. bunlar hep bilinen $eyler... tekrarlamadan öze gecelim...

    bu album grubun yaptigi her i$ten cok farkli. bu bir metallica uslubu, tavri. bunu 15 sene once dinlesem de farkederdim, $imdi de farkedebiliyorum. cunku bu ki$isel bir durum degil. grubun bir karakteristigi. metallica ilk 4 albumuyle ayni "tarz"in icinde kalarak bamba$ka albumler uretti. bob rock katalizasyonuyla girdigi kulvarda ise ilk olarak black gibi muhte$em bir album yapti. sonra "load" geldi. $unu cok acikca ifade edeyim: kanimca load, metallica'nin en deneysel, en ozgun ve (kime gore neye gore mi?... bunca yillik metallica dinleyiciligimin verdigi kalkik götüme göre) en "klas" albumudur. tek ta$tir. ha, en "metal" hangisi dersen, "and justice for all" derim. en serseri dersen, "kill'em all" derim. ama metallica bu, "en"leri cok... load'un samimi havasini takip eden reload tamamen kasinti ve zorlama bir albumdur. tiksinirim. st anger rezaletine girmiyorum bile. grubun kariyerindeki en kotu -cliff'in kaybindan sonraki diyelim- donemin urunudur. grup ici problemlerin tavana vurdugu, ekibin neredeyse dagilma noktasina geldigi, en de beteri "3" ki$i kaldigi, bob rock'in iyice zivanadan cikip cok zorlama denemelere giri$tigi ve mevzuyu eline yuzune bula$tirdigi berbat bir album o... metallica'nin en kotu albumu demekte hicbir sakinca bulamiyorum.

    death magnetic ise tam anlamiyla bir surpriz oldu benim icin. gerci rick rubin'in kati surette taze kan olarak algilanmasi gerektigini, mevzu bahis zatin produktor koltuguna ilk oturdugu anda kendi icimde zikretmi$tim. ancak bu kadarini beklemiyordum. album southern rock ile thrash metalin oldukca bir modern bir sentezi olarak yorumlanabilir. yer yer sert, yer yer melodik ve cagda$ bir sound... dinlerken bir zorlama hissiyati sezmedim. oldukca samimi, oldukca ruh dolu. james ve kirk efendilerin gitara hakimiyetleri ve ust uste giydirilmi$ cift gitar partisyonlari nasirli parmaklarini isirtti bana... etkileyici! vokallerde bariz bir rubin etkilenimi var. slayer cagri$imlarinin sebebini buna bagliyorum. 50'ye merdiven dayami$ken, bunca deneysel i$e giri$mi$, kimisini ba$arip kimisini eline yuzune bula$tirmi$ken, rock muzigin elektronik elementlerle sarma$ dola$ gezdigi (iyi ki de öyle yaptigi) "$u" cagda, boyle bir "metal" albumu yapabilmek, hadi onu da gectim -!tamamen ki$isel!- bunca zamandan sonra dinledigim bir metal albumuyle kalbimin hizlanmasini saglayabilmek her babayigidin harci olmasa gerek...

    bir tek metallica'ya yaki$irdi. yaki$mi$.
    5 uzerinden *****(*).
  • artık haklarındaki haberleri bile takip etmezken, 27 temmuz 2008 metallica istanbul konseri'nin de gazıyla metallica heyecanını tekrar yüreklerde hissettiren albüm.

    st. anger la arka arkaya birkaç sefer dinledikten sonra ilk farkettiğim şey şu oldu: metallica hakkında bilmediğim tek şey st. anger daki şarkıların adları.
    o kadar ilgisiz kaldım o albüme. yine de some kind of monster, st. anger, frantic iyi şarkılar bence.
    bir bütün olarak karşılaştırdığımda death magnetic çok daha dinlenebilir geldi bana. hatta oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. fakat şarkıların nostalji yapmak adına gereksiz uzun olması, bir yerden sonra "yeni şarkıya mı geçtik lan?!" diye mp3 player ın ekranını kontrol ettiriyor insana. albümde and justice for all'daki gibi "alın mk biz bunları böyle çalabiliyoruz" havası esiyor. the day that never comes'la track 4 efsanesi devam ediyor. (bkz: #714758) unforgiven iii "bizim unforgivenlar"dan değil ama ilk defa bir metallica şarkısında duyduğumuz piyano sesinin yanında güzel de bir şarkı olmuş. all nightmare long sadece 96 sonrası dönemin değil tüm metallica külliyatının en gazlı şarkılarından biri olmuş. biraz garage inc.'ten fırlamış gibi de bir havası var. sanki metallica üretmemiş de mükemmel bir cover yapmış gibi. bu şarkıdaki vokalleri için james'e özel bir şukela vermeden de geçemeyeceğim. broken, beat & scared tam bir konser şarkısı, bu şarkıyı beğenmemek için oturup enikonu sebep aramak lazım. cyanide albümün gazlı yapısını doruklara taşıyan bir şarkı, 3:23'te eskiden olduğu gibi bambaşka bir şarkıya dönüşüyor. the judas kiss'te james "bow down, sell your soul to me" diye gürleyince karşı koyamıyoruz "ruhuma sahip olabilirsin ama bedenime asla" diye avunuyoruz. the end of the line ve that was just your life önyargısız olarak dinlenildiğinde albümdeki orijinal metallica tadı veren nadir şarkılardan oldukları görülecektir. suicide and redemption enstrumantal koyma geleneğinin son halkası, playlistte uzunluğu ilk görüldüğünde "aha metallica diye pornoyu indirdik bilgisayara!" sanrısı yaşatabilir, telaşa mahal yok, hakikaten şarkının süresi 9:56. ve my apocalypse insaflı uzunluğunun yanında (5:01 ile albümün en kısa şarkısı) balyoz gibi bir bitiriş oluyor albüm için.

    herşeyden sonra genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, james'in vokallerde oldukça iyi bir iş çıkardığı, kirk'ün özlediğimiz tüyleri diken diken eden sololarından yeni birkaç tanesini bize hediye ettiği, yeni elemanın genelde arada kaynadığı, lars'ın tüm enstrumanların sustuğu anda saçma sapan "taka tak"larla şarkılara tek negatif yönünü kattığı bir albüm olmuş.

    (bkz: respect)
  • şimdi bu albümü dinleyeli 2 gün oldu. eski metallica yı çok severim 8 yıl önce sorsalar en sevdiğin metallica albümü ya da albümleri hangisi deseler, "ride, master, justice, black" derdim. ama gel görki insanı oğlu sürekli değişiyor. metallica da değişmişti. e doğal olarak benle birlikte çelikte değişti. şimdi sorsalar en sevdiğim albüm load, reload, garage derim. hatta garage'ı o kadar çok severimki hep coverden oluşan albüm yapmalarını isterim. ben artık metallica'nın low mans lyric gibi şarkıları yapmalarını istiyorum. ya da tuesday s gone gibi şarkıları coverlamasını istiyorum. sert olcaksada fixxxer, the outlaw torn, thorn within gibi şarkılar yapmasını istiyorum. yeni albüm hazırlıkları çıkınca ve de bu adamlar live at the bridge school benefit adlı konseri verince only happy when it rains şarkısını ilahi derecede güzel yorumlayınca dedimki "aha anasını sikiyimki beni duydu ibneler" dedim. çok sevindim. hatta death magnetic adlı albümün böyle olucağını zannetim. ama bazıları acı haberi çabuk verdi. dedilerki metallica "eski tarza yakın albüm yapıcaklar dinazorların götü bayram edicek" dediler o anda yıkıldım işte. iron maiden ve gerekse diğer sevdiğim grupların albümlerin sıçtığını görünce bunlar da sıçıcak dedim. ne alemi var lan fadimeyi alıp köye geri dönmeye? dedim. hala da böyle düşünüyorum. ben metallica'nın eskiye asla dönmesini istemeyen tayfasındayım. albümü dinledim hatta ne yalan söyleyim beğendim. yani korktuğum gibi sıçış olmadı ama mükemmel de olmadı. zaten böyle bir tarza geri dönünce mükkemel olucağını bekleyenler bence suntadır. tabi yavaş yavaş sol frame de the unforgiven iii için yorumlar başladı, albüm hakkında yorumlar başladı. kimisinin götü tavana vurmuş kimide götünden kıl aldırmayıp burun kıvırmış. bense mona lisa gibi yarı gülümser yarı üzüntülü bir haldeyim. peki neden? the unforgiven iii, the day that never comes tam benim istediğim gibi bir şeydi. ama that was just your life, my apocalypse ise daha çok dinazorların sevdiği bir şeydi. o yüzden albüm hakkında söyleyiceğim şu the unforgiven iii ve the day that never comes süper bir kaç tane sevdiğim sert şarkılar var the judas kiss ve all nightmare long. sonuç olarak metallica açısından fena bir albüm değil.

    ama gel görki metallica 1984 ten beri eleştiriliyor. basçısıyla, tarzlarıyla, saçlarıyla, verdiği sözlerle, tutamadığı sözlerle, klipleriyle her zaman olması gerektiğinden fazla eleştirildi. ama bu normal sonuçta ilk defa bir heavy metal grubu klipsiz, reklamsız 1 milyondan fazla satmıştı. kapitalist düzen olmadan da başarıya gidileceğini ispatlamışlardı. doğal olarak metallica'nın her zaman diğer heavy metal gruplarından ve rock gruplarından yeri her zaman farklı ve en üst yerdeydi. bu guruba aşırı derecede tapmakta normal, aşırı derecede nefret etmekte normal.

    son sözlerim de metallica fanlarına: sözlükteki aşırı derecedeki hıncalların oltasına gelmeyin. bu suntalar leonardo da vinci yaşasaydı ve mona lisa yeni bir eser olsaydı esere bakıp leonardo'ya " siktir git lan boyanı, fırçanı değiştir faber castell kullan amcık " diyecek potansiyedeler. telaşa gerek yok. hepimizde biliyoruz ki metallica bu saatten sonra dünyanın en iyi albümünü de yapsa bok atılmaya devam edecektir. ama yine de ben kişisel zevkimi baz alarak bu adamlar'ın load tarzında bir şeyler yapmasını istiyorum. bir sonraki albüme kısmet.

    edit: bu kapitalist düzeni yıktılar benzetmesi aşırı bir abartıdır. böyle bir tezim yok. ordaki benzetme bu adamların zamanında reklam, klip gibi rantlardan faydalanmamasına rağmen aşırı başarılı olmalıdır. doğal olarak böyle bir benzetme yaptım. fanatikleri değilim ama severim aşırı kapitalistim bunu da ekleyeyim dedim.
  • space araştırma enstitülerinin 100 üzerinden 75 verdiği (70 albüm puanı + 5 puan "metallicanın adı yeter" bonusu ) albümdür (çok da skimizdeydi diyenleri duyar gibiyim).
hesabın var mı? giriş yap