123 entry daha
  • hemen hemen hiçbir zaman ne olduğu konusunda mutabık olunamayan bir janr. aynı şeyi rock’n roll için söyleyemiyor olmamız tuhaftır. rock’n roll’un unsurları bellidir. bir kere vurgu 2 ve 4’tedir. offbeat’tir. ekseriyetle 4 zamanlıdır nadiren de 12/8 zamanlı olur. akor yürüyüşleri hemen hemen her şarkıda aynıdır: 12/8 zamanlı şarkılarda v-ıv-ı, 4/4 zamanlılarda ise ı – ıv – ı – ıv – ı – v – ı. müzisyen olmayan okuyucular için şöyle izah edeyim. alpay’ın fabrika kızı şarkısına karaoke yaptığınızı düşünün ve üzerine akdeniz akşamları’nı söyleyin. oluyor değil mi? hah işte bunun sebebi her iki şarkının da aynı akor yürüyüşlerinden (ispanyol dörtlüsü) inşa edilmiş olmasıdır. sonra rock’n roll’da kullanılan çalgılar da bellidir: gitar, davul, bas. buna bazen piyano bazen de bakır üflemeliler eklenir. boogie gibi twist gibi swing gibi bir dans müziğidir ve dans müziği olduğu için de ana unsur ritimdir. bu yüzden dans müziklerinde ritim ve armoni zenginliği aramak olmaz. bunları sanat değil eğlence, kültür, folklor; müzik değil dekor olarak düşünmek gerekir. rock’n roll zamanla diğer dans müzikleri gibi silindi gitti. 70’ten sonra boogie, swing, ça-ça, kalipso vs. nostaljik bir heves olarak kaldı. neden bu kadar hızlı parlayıp söndü bu türler bilmiyorum. rock’n roll da öldü fakat tuhaftır onun nüvelerinden başka bir müzik doğdu ve neredeyse 50 yıl boyunca hem beynelminel müzik kültürünün hem de endüstrinin en önemli öğesi oldu: rock.

    peki nedir rock? başka hiçbir müzik türünün rock müzik kadar alt türü yoktur; pop-rock, jazz-rock, psychedelic rock, hard-rock, glam rock, soft rock, heavy metal, punk, grunge, space rock vs. vs. say say bitmez. anadolu rock bile vardı. bu türler için de düzgün bir izahat yoktur. yani glam rock’ın unsurları nelerdir? neye glam rock denir? ben kendimce izah etmeye çalışayım üç-beş tanesini:

    glam rock: glam kelimesi glamour’dan evrilmiştir. “janjan” gibi bir manası vardır. solistin parıltılı, gösterişli kıyafetler giydiği ve hatta bazen makyaj yaptığı gitarlı müziklere glam rock denir. david bowie bu türün simge ismidir. bizde böyle biri yok. doktor bilal gripin’e solist olsaydı pekala glam rock olurdu.

    surf rock: deniz kenarında yaşayan, babası zengin, tremolo kollu elektro gitar sahibi beyaz erkek müziği. ıslak bir spring reverb tonu kullanmak mecburidir. gitarın modeli de önemlidir. cort, ibanez, sb dreams ile falan surf olmaz. teisco, fender, gretsch falan olacak.

    garage rock: adından da anlaşılacağı gibi grup üyelerinden en az birinin ebeveyninin kapalı otoparklı müstakil ev sahibi olduğu grupların yaptığı müzik türüdür. garage rock denen bu alt türde bireyler değil gruplar vardır. anne babasıyla, öğretmenleriyle, komşularıyla sahte bir kavga; görece sert bir gitar tonu, daha yükses sesli bir müzik ve cilasız prodüksiyon temel bileşenleridir.

    blues rock: siyahların ligine girememiş beyazların yaptığı blues.

    folk rock: garage rock’ta nasıl gruplar varsa bu türde de bireyler vardır. kendi şarkılarını yazar ve söylerler. bunlara bizdeki ozan gözüyle bakılır. diğer rock türlerine göre daha sakin bir müziktir. en önemli fark icracının rekabetçi olmamasıdır oysa rock gruplarında çalgıcılar ve solistler genelde gösterişçidirler. bu yüzden anadolu rock denen alt türü folk rock olarak göremeyiz.

    psychedelic rock: müptezellerin müziği. iyi örnekleri var; king crimson mesela. bu janrda geçiyor isimleri ama bana kalırsa bu kalıp onlara dar gelir. son derece yeni, cesur, girift bir müziktir yaptıkları. bizim memlekette son 10 yılda moda oldu bu tür. fakat bizde ifade ettiği şey bambaşka. psikiyatrik hastalıkları ve semptomlarını ‘cool’ bulan; psikiyatrik hastalıkların belirtilerini gösteren (tutarsız, dengesiz, aşırı depresif, aşırı neşeli, kendine zarar verme eğiliminde vs.) fakat hasta olmayan insanların yaptığı müziğe psychedelic deniyor bizde. hasta değiller hastaymış gibi yaparlar (belki bunu da bir hastalık olarak düşünmek gerek, bilemiyorum) ve hatta müptezel değildirler ancak müptezelmiş gibi yaparlar.

    jazz-rock: frank zappa’nın yaptığı müzik.

    punk-rock: bir müzik türünden çok giyim-kuşam biçimi ve olgunlaşmamış ideolojidir. olgunlaşmamıştır çünkü kendi başına var olamayan bir fikirdir. hatta fikir ve ideoloji bile değildir, olsa olsa tavırdır. otoriteye, çobana, hiyerarşiye muhtaçtır. bunların olmadığı yerde gençler fikirlerinde yaratmışlardır bu figürleri. kendi yaptığı putu kırmaya çalışan gençlerdir bunlar.

    heavy metal: kendine has müzikal karakteri olan tek rock türü olsa gerek. daha az blues gamının kullanıldığı, daha az senkopun olduğu, rock’n roll’daki offbeat vurgunun tamamen terk edildiği ve hemen her zaman power chord kullanılan bir tür. tritone, suspended akorlar ve ı-?vı-?vıı yürüyüşü gibi kendine has jargonu vardır. giyim kuşamları tornadan çıkmış gibidir. uzun saçlar, siyah atlet, deri ceket, siyah tayt veya siyah kot pantolon…

    alternatif rock: ne olduğunu kimsenin bilmediği bir tür. rock zaten bir şeyin alternatifi, bir de onun alternatifi… suyunun suyunun suyu… büyükşehire sonradan gelmiş gençlerin yaptığı müzik denebilir.

    liste böyle uzar gider. bin tane subgenre daha bulunur. tüm bunların ortak noktası ne ona bakalım. hepsinde gitar vardır. üç-beş istisna çıkar aransa ama seyri değiştirir isimler değildir bunlar. yani rock müzik denen şeyin olmazsa olmaz unsuru içinde gitar olmasıymış. sadece halk müzikleri çalgıya bu denli bağımlıdırlar. bağlamasız bozlak, gendersiz gamelan, prymsiz podhale, klarnetsiz klezmer olur mu? olmaz. bu haliyle rock müzik denilen şey beynelminel bir halk müziğine benziyor. fakat hatırlarsanız neye sanat müziği denildiğini izah etmeye çalıştığım bir yazıda (bkz: #107458165)/ türk cazı) sanat müziğinin halk müziğinden farklı olarak zamanla değiştiğini yazmıştım. bunun sebebi de sanatçıların akranlarıyla ve selefleriyle yarış halinde olmasıdır. oysa neşet ertaş’ın muharrem ertaş’tan farklı bir şey söylemek gibi bir derdi olamaz. o pekiştiricidir. ne klezmer değişmiştir zamanla ne bozlak. ancak görülüyor ki rock müzik denen şey müthiş bir hızla değişiyor. takip etmesi bile imkansız. bu haliyle de sanat müziği tanımına uyuyor. rock müzikle ilgili düğüm budur bana kalırsa. caz yahut klasik müzikteki değişimlerle rock müziğindeki değişimleri mukayese edersek görürüz ki birindeki değişikliğin ekseni müzik ya da müzikal formken ötekindeki değişimin ekseni biçimdir. biçimden kastım müzik formu değil. imgeyi kast ediyorum. imge değişmektedir. bakın yukarıda bir sürü subgenre saydım. bu alt türler arasında müzikal karakter açısından ciddi farklar yoktur. fark görüntüdedir, imgededir. imge ile neyi kast ediyorum? imge dediğin şey ima edilen görülebilirliktir. bu tanım fevkalade önemlidir. sanat müziğinde ima edilen bir biçim ya yoktur ya da tek tiptir. uğraşın kerteriz noktası müziktir. öyleyse rock’taki değişimleri moda olarak görmek gerekir. moda ve değişim birbirine benzer gibi dursa da arada önemli farklar vardır. değişimde geleneği, silsileyi, hiyerarşiyi emek emek, tuğla tuğla dönüştürme gayret vardır. sanatta devrim olmaz, yoktur da. biriken değişim talebinin bendi aşması vardır sanatta. moda ise anlık gelenektir. üzerinde düşünülmesi gereken farklar bunlar. öyleyse rock müzik nedir? bir başka yazıda (bkz: #108635010 / gitar) yüzyıllarca sanat müziğinden dışlanan gitarın geri dönüşünü anlatmıştım. gitarın tüm dünyaya inanılmaz bir ivmeyle yayılmasını mutfak kültürünü aynılaştıran kokusuz çeşninin –şekerin- yayılımına benzetmiştim. rock müzik bir gitar müziği olduğuna göre hikayesi gitardan ayrı düşünülemez. muhakkak dikkatinizi çekmiştir, eskiden gruplar müziklerini bir kalıba sokmakta zorlanmazlardı. eleştirmenler için de kolaydı bu. son 10 yılda “müziğimi bir kategoriye sokmak zor” lafzını eminim siz de çok duydunuz. nedir bunun sebebi? son 10 yılda üretilen müzikler kalıba sığmayacak kadar sınırsızlar mı? hiç sanmam. üreticiler ürünlerini tasnif etmekle uğraşmaktan vazgeçtiler çünkü bu sınıflamaların işlevsiz ve zahiri olduğunu fark ettiler. “ben rock yapıyorum” yahut “pop yapıyorum” demeyi de kendilerine yakıştıramıyorlar. bu yüzden sınıflamaları kaale almaz bir tavır takınıyorlar. aslında müziğin tasnif için iki sınıf yeterlidir: sanat müziğisanat dışı müzik. sanat müziği kendi içinde 3,5 küme ihtiva eder. caz, klasik müzik, buçuk küme olan avrupa cazı ve diğer. diğer kümesi mecbur bir kümedir. frank zappa’nın müziği halis muhlis sanattır ve diğer 2,5 kümeye dahil değildir. yahut king crimson’un (three of a perfect pair), the beatles’ın (tomorrow never knows), robert wyatt’ın (maryan), orhan akdeniz’in (umut yoksulun ekmeği) bazı müzikleri sanat eseridirler. sanat dışı müziği ise dört kümede toplayabiliriz günümüzde: halk müzikleri (muhtemelen 50 sene sonra yok olacak –blues, flamenko, hint müziği, tarab vs.), rock, pop ve dans müziği. dans müziğinden kastım tango falan değil, kulüplerde ya da partilerde çalan step müziklerini kast ediyorum. tangoyu halk müziği saymak gerek. pop müziğin ne olduğunu bir başka yazıya bırakalım. öyleyse rock müzik “gitarla icra edilen; iktidardan memnun olmayan, gelenek ve hiyerarşiyle uyumsuz orta sınıfa mensup, yarı münevver genç insanların ürettiği” müziktir.
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap