• bir imparatorluk.*

    öncelikle "doğu roma imparatorluğu" diyeceksiniz.*

    şaka bir yana; 16'ncı yüzyılda ortaya atılan ve 19'uncu yüzyılda net ve belirgin bir biçimde tarih çevrelerinde kullanılmaya başlayan bir ismi, günümüzde rum etnik sıfatını bize bırakmış bir devlet ve milletler topluluğu için kullanmak kesinlikle doğru değildir. işin aslı; batı roma imparatorluğu'nun dağılmasına yol açan ve daha sonra o kültürün üzerine kendi gücünü inşa etme gayesinde olan ve de almanlar'ın başını çektiği batı avrupalılar tarafından roma mirasının sahiplenilmesi için ortaya atılan bu isim, doğu roma imparatorluğu'nda yaşayan kimsecikler tarafından kabul görmemiştir.

    söz gelimi, aynı hatanın bir benzerini de biz aslında hiç var olmamış olan anadolu selçukluları'nı isimlendirirken yapıyoruz. bu devlet kendisine selcukiyan-ı rum, yani roma selçukluları adını vermişken biz ise muhtemelen siyasi ve tarihi sebeplerle bu ismi reddedip kendilerine anadolu selçukluları demeyi uygun görüyoruz. kısacası, her iki örnekte de tarihle ve tarihi devletlerin isimleriyle günün siyasi konjonktürüne uygun bir ayar çekildiğini söyleyebiliriz. bunun son derece yanlış ve bilhassa historiyografi alanına ihanet niteliğinde bir eylem olduğunu söylemeye gerek yok diye düşünüyorum.

    öte yandan; artık çoğu çağdaş tarihçi bu imparatorluğun kuruluşunu 1. constantinus'un bizantion'u yeniden inşa ederek konstantinopolis'i imparatorluğun başkenti ilan ettiği tarih olan 330 senesine dayandırsa da doğu roma imparatorluğu'nun kim tarafından ve tam olarak ne zaman kurulduğu da aslında tam bir muammadır. kendisinden zerre haz etmiyor olsam da theodosius, onun çapsız oğlu arcadius ve hatta flavius valerius leo dahi bu kurucu payesine belirli tarihçiler tarafından layık görülmüştür.

    orta çağ'da çok uzun süre avrasya coğrafyasının en yüksek okuma-yazma oranına sahip olan, paleologos hanedanı ile birlikte adeta erken rönesansı yaşayan ve bilhassa 6'ncı ilâ 8'inci ve 13'üncü ilâ 15'inci asırlar arası çıkardığı tarihçi, çevirmen, matematikçi, teolog, astronom, yazar, düşünür ve daha nice bilim insanının asla küçümsenmemesi gereken doğu roma imparatorluğu, tarihin en önemli çok uluslu devletlerinden birisidir.

    erken dönemlerde yunan, iliryalı, trakyalı, cermen, isauryalı ve arap; orta dönemlerde yunan, ermeni, arap, türk, hazar ve trakyalı; geç dönemlerde ise yunan, sırp, rumen, macar, türk ve latin uluslarından pek çok insan bu imparatorluk içerisinde birlikte yaşamış, birlikte ticaret yapmış ve hatta sarayda önemli pozisyonlara yükselmiştir. doğu roma imparatorluğu, kesinlikle salt bir "helen imparatorluğu" olmamıştır.

    bu bilgilerin ışığında bu imparatorluk için önem arz etmiş bazı imparatorlar, bilim insanları, şehirler, düşmanlar, eserler, olaylar, din adamları, devlet yönetim kademeleri ve daha nicesini aşağıda büyük ölçüde kronolojik bir sıralama ile bulabilirsiniz. "ave basileus!" diyor ve başlıyorum! iyi okumalar sevgili tarih aşığı dostlar...

    (bkz: 1. constantinus/@ncpzbsn)
    (bkz: milvian köprüsü savaşı/@ncpzbsn)
    (bkz: iznik konsili/@ncpzbsn)
    (bkz: calocaerus/@ncpzbsn)
    (bkz: vita constantini/@ncpzbsn)
    (bkz: gratianus major/@ncpzbsn)
    (bkz: quaestor sacri palatii/@ncpzbsn)
    (bkz: comes rerum privatarum/@ncpzbsn)
    (bkz: mısırlı makarios/@ncpzbsn)
    (bkz: tau rho/@ncpzbsn)
    (bkz: theodosius hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: theodosius/@ncpzbsn)
    (bkz: theodosiopolis/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius bauto/@ncpzbsn)
    (bkz: ankara'nın en güzel yanı istanbul'a dönüşü/@ncpzbsn)
    (bkz: poimenios hamamı/@ncpzbsn)
    (bkz: sarmatlar/@ncpzbsn)
    (bkz: avkat/@ncpzbsn)
    (bkz: tarsuslu arsakios/@ncpzbsn)
    (bkz: referendarii/@ncpzbsn)
    (bkz: arkadia/@ncpzbsn)
    (bkz: 2. theodosius/@ncpzbsn)
    (bkz: mese yolu/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius asclepiodotus/@ncpzbsn)
    (bkz: lausos/@ncpzbsn)
    (bkz: lausos sarayı/@ncpzbsn)
    (bkz: theotokos/@ncpzbsn)
    (bkz: socrates scholasticus/@ncpzbsn)
    (bkz: tarsuslu helladios/@ncpzbsn)
    (bkz: anicius glabrus faustus/@ncpzbsn)
    (bkz: arnegisklus/@ncpzbsn)
    (bkz: sidimundus/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius pusaeus/@ncpzbsn)
    (bkz: hirbet madras/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius valerius leo/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius zenon/@ncpzbsn)
    (bkz: isaura/@ncpzbsn)
    (bkz: justasus/@ncpzbsn)
    (bkz: fravitta/@ncpzbsn)
    (bkz: nicopolis/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius celer/@ncpzbsn)
    (bkz: basilius venantius/@ncpzbsn)
    (bkz: bitinyalı bendemianus/@ncpzbsn)
    (bkz: i. elias/@ncpzbsn)
    (bkz: justinus/@ncpzbsn)
    (bkz: miafizitizm/@ncpzbsn)
    (bkz: i. justinianus/@ncpzbsn)
    (bkz: kathisma/@ncpzbsn)
    (bkz: paludamentum/@ncpzbsn)
    (bkz: nonnosos/@ncpzbsn)
    (bkz: ostiarios/@ncpzbsn)
    (bkz: nika ayaklanması/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius belisarius/@ncpzbsn)
    (bkz: count belisarius/@ncpzbsn)
    (bkz: apokrisiarios/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes scholasticus/@ncpzbsn)
    (bkz: decius paulinus/@ncpzbsn)
    (bkz: agnoetae/@ncpzbsn)
    (bkz: sittas/@ncpzbsn)
    (bkz: panormos/@ncpzbsn)
    (bkz: theodohad/@ncpzbsn)
    (bkz: spolia/@ncpzbsn)
    (bkz: makedonios hypatos/@ncpzbsn)
    (bkz: codex grandior/@ncpzbsn)
    (bkz: hereke/@ncpzbsn)
    (bkz: herodianos/@ncpzbsn)
    (bkz: kolhis savaşı/@ncpzbsn)
    (bkz: praiecta/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes laurentius lydus/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius olybrius/@ncpzbsn)
    (bkz: hestia/@ncpzbsn)
    (bkz: narses/@ncpzbsn)
    (bkz: tiberius constantinus/@ncpzbsn)
    (bkz: kovachevsko kale/@ncpzbsn)
    (bkz: münzir bin haris/@ncpzbsn)
    (bkz: samiri/@ncpzbsn)
    (bkz: ermeni tehciri/@ncpzbsn)
    (bkz: mavrikios/@ncpzbsn)
    (bkz: priskos/@ncpzbsn)
    (bkz: zikideva/@ncpzbsn)
    (bkz: flavius phocas augustus/@ncpzbsn)
    (bkz: georgios kyprios/@ncpzbsn)
    (bkz: i. thomas/@ncpzbsn)
    (bkz: cassianus bassus/@ncpzbsn)
    (bkz: georgios pisides/@ncpzbsn)
    (bkz: kleisura/@ncpzbsn)
    (bkz: sakellarios/@ncpzbsn)
    (bkz: sofronios/@ncpzbsn)
    (bkz: chronicon paschale/@ncpzbsn)
    (bkz: heraklonas/@ncpzbsn)
    (bkz: anastasios sinaita/@ncpzbsn)
    (bkz: peri ouron/@ncpzbsn)
    (bkz: genç elefterios/@ncpzbsn)
    (bkz: saborius/@ncpzbsn)
    (bkz: mezizius/@ncpzbsn)
    (bkz: bizans papalığı/@ncpzbsn)
    (bkz: protospatharios/@ncpzbsn)
    (bkz: asparuh/@ncpzbsn)
    (bkz: traianos patrikios/@ncpzbsn)
    (bkz: justinianos ii/@ncpzbsn)
    (bkz: apsimar/@ncpzbsn)
    (bkz: protostrator/@ncpzbsn)
    (bkz: ankhialos savaşı/@ncpzbsn)
    (bkz: artemius anastasius/@ncpzbsn)
    (bkz: iii. teodosius/@ncpzbsn)
    (bkz: yirmi yıllık anarşi/@ncpzbsn)
    (bkz: basileus/@ncpzbsn)
    (bkz: arap evliyası şapeli/@ncpzbsn)
    (bkz: asekretis/@ncpzbsn)
    (bkz: nipsistiarios/@ncpzbsn)
    (bkz: iii. leon/@ncpzbsn)
    (bkz: pyr rhomaikon/@ncpzbsn)
    (bkz: i. germanus/@ncpzbsn)
    (bkz: agallianos kontoskelis/@ncpzbsn)
    (bkz: artabasdus/@ncpzbsn)
    (bkz: baktangios/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos kopronimos/@ncpzbsn)
    (bkz: sisinnios/@ncpzbsn)
    (bkz: domestikos ton scholon/@ncpzbsn)
    (bkz: hieria konsili/@ncpzbsn)
    (bkz: gli iconoclasti/@ncpzbsn)
    (bkz: theosteriktos/@ncpzbsn)
    (bkz: sabin/@ncpzbsn)
    (bkz: iv. leon/@ncpzbsn)
    (bkz: elpidios/@ncpzbsn)
    (bkz: kara kilise/@ncpzbsn)
    (bkz: alaçam/@ncpzbsn)
    (bkz: aziz tarasius/@ncpzbsn)
    (bkz: pozantı/@ncpzbsn)
    (bkz: dioiketes/@ncpzbsn)
    (bkz: stavrakios/@ncpzbsn)
    (bkz: ii. mihail/@ncpzbsn)
    (bkz: slav thomas/@ncpzbsn)
    (bkz: photeinos/@ncpzbsn)
    (bkz: amorium/@ncpzbsn)
    (bkz: aziz ioannikios/@ncpzbsn)
    (bkz: theophilus/@ncpzbsn)
    (bkz: lazaros zografos/@ncpzbsn)
    (bkz: parakoimomenos/@ncpzbsn)
    (bkz: pinkernes/@ncpzbsn)
    (bkz: sergios niketiates/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos maniakes/@ncpzbsn)
    (bkz: nikomedyalı teofilaktos/@ncpzbsn)
    (bkz: aziz fotios/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes hagiopolites/@ncpzbsn)
    (bkz: ergobrotis/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos tessarakontapekhis/@ncpzbsn)
    (bkz: trabluslu leon/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes kaminiates/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos helladikos/@ncpzbsn)
    (bkz: katasirtae savaşı/@ncpzbsn)
    (bkz: leon phocas/@ncpzbsn)
    (bkz: teodoros dafnopatis/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos gongiles/@ncpzbsn)
    (bkz: baioulos/@ncpzbsn)
    (bkz: ii. romanos/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoulos parsakoutenos/@ncpzbsn)
    (bkz: ıoannes çimiskes/@ncpzbsn)
    (bkz: bardas phocas/@ncpzbsn)
    (bkz: miklagard/@ncpzbsn)
    (bkz: taktikon oikonomides/@ncpzbsn)
    (bkz: mystographos/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes geometres/@ncpzbsn)
    (bkz: katepano/@ncpzbsn)
    (bkz: allelengyon/@ncpzbsn)
    (bkz: gregorios tarkhaneiotes/@ncpzbsn)
    (bkz: setina muharebesi/@ncpzbsn)
    (bkz: episkepsis/@ncpzbsn)
    (bkz: nestoritsa/@ncpzbsn)
    (bkz: leon tornikios/@ncpzbsn)
    (bkz: teofilaktos dalassenos/@ncpzbsn)
    (bkz: antonius melissa/@ncpzbsn)
    (bkz: yahya el antaki/@ncpzbsn)
    (bkz: iv. mihail/@ncpzbsn)
    (bkz: michele sphrondilo/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros dokeianos/@ncpzbsn)
    (bkz: eski gümüş/@ncpzbsn)
    (bkz: strategos autokrator/@ncpzbsn)
    (bkz: isa'nın kayıp döş kılları sorunsalı/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos monomakos/@ncpzbsn)
    (bkz: basileios theodorakanos/@ncpzbsn)
    (bkz: yorgos kedrenos/@ncpzbsn)
    (bkz: theodosios monomakos/@ncpzbsn)
    (bkz: katakalos kekaumenos/@ncpzbsn)
    (bkz: leon serblias/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros lalakon/@ncpzbsn)
    (bkz: herve frangopulos/@ncpzbsn)
    (bkz: mihalis bringas/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos leihudes/@ncpzbsn)
    (bkz: dukas hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: santa barbara kilisesi/@ncpzbsn)
    (bkz: kastamonitou manastırı/@ncpzbsn)
    (bkz: stefanos pateranos/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros karantenos/@ncpzbsn)
    (bkz: philippos monotropos/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros basilakios/@ncpzbsn)
    (bkz: ponema nomikon/@ncpzbsn)
    (bkz: vahram varajnouni/@ncpzbsn)
    (bkz: i. rupen/@ncpzbsn)
    (bkz: theodora selvo/@ncpzbsn)
    (bkz: roberto guiscardo/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros melissenos/@ncpzbsn)
    (bkz: aleksios komnenos/@ncpzbsn)
    (bkz: efthimios zigabenos/@ncpzbsn)
    (bkz: aima/@ncpzbsn)
    (bkz: sebastokrator/@ncpzbsn)
    (bkz: basileios rhapsomates/@ncpzbsn)
    (bkz: 1. haçlı seferi/@ncpzbsn)
    (bkz: iperpiron/@ncpzbsn)
    (bkz: panayia forviotissa kilisesi/@ncpzbsn)
    (bkz: mesazon/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes zonaras/@ncpzbsn)
    (bkz: mihail italikos/@ncpzbsn)
    (bkz: nikolaos muzalon/@ncpzbsn)
    (bkz: mihail paleologos italikos/@ncpzbsn)
    (bkz: mihalis glikas/@ncpzbsn)
    (bkz: binyamin el-tutayli/@ncpzbsn)
    (bkz: yoros kalesi/@ncpzbsn)
    (bkz: andronikos/@ncpzbsn)
    (bkz: andronikos lampardas/@ncpzbsn)
    (bkz: komes tou kynegiou/@ncpzbsn)
    (bkz: theodosios boradiotes/@ncpzbsn)
    (bkz: andronikos komnenos/@ncpzbsn)
    (bkz: tatas/@ncpzbsn)
    (bkz: efstathios thessalonikes/@ncpzbsn)
    (bkz: alamanikon/@ncpzbsn)
    (bkz: 17 temmuz 1203 konstantinopolis yangını/@ncpzbsn)
    (bkz: nikolas kanabos/@ncpzbsn)
    (bkz: trebizond imparatorluğu/@ncpzbsn)
    (bkz: megas komnenos/@ncpzbsn)
    (bkz: kaloyan latin-kıran/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoros laskaris/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoros komnenos dukas/@ncpzbsn)
    (bkz: robert courtenay/@ncpzbsn)
    (bkz: angelokastro/@ncpzbsn)
    (bkz: kantara manastırı/@ncpzbsn)
    (bkz: yoğurtçu kalesi/@ncpzbsn)
    (bkz: yalta/@ncpzbsn)
    (bkz: agios tryphonos kilisesi/@ncpzbsn)
    (bkz: nikephoros tarkhaneiotes/@ncpzbsn)
    (bkz: nikolaos mirepsos/@ncpzbsn)
    (bkz: paleologos hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: viii. mihail paleologos/@ncpzbsn)
    (bkz: irini komnene laskarina/@ncpzbsn)
    (bkz: monemvasia/@ncpzbsn)
    (bkz: paramonai/@ncpzbsn)
    (bkz: kabbadion/@ncpzbsn)
    (bkz: aleksios philes/@ncpzbsn)
    (bkz: maximus planudes/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantinos akropolites/@ncpzbsn)
    (bkz: teodoros skutariotes/@ncpzbsn)
    (bkz: aleksios kaballares/@ncpzbsn)
    (bkz: mihail tarkhaneiotes/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes pediasimos/@ncpzbsn)
    (bkz: 1282/@ncpzbsn)
    (bkz: manuele zaccaria/@ncpzbsn)
    (bkz: demetrius pepagomenus/@ncpzbsn)
    (bkz: manuil panselinos/@ncpzbsn)
    (bkz: fenari isa camii/@ncpzbsn)
    (bkz: simonida paleologina/@ncpzbsn)
    (bkz: hranislav/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes drimis/@ncpzbsn)
    (bkz: birgi/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoros angelos paleologos/@ncpzbsn)
    (bkz: handrenos/@ncpzbsn)
    (bkz: ece bey/@ncpzbsn)
    (bkz: georgius pachymeres/@ncpzbsn)
    (bkz: epitropos/@ncpzbsn)
    (bkz: kastrophylax/@ncpzbsn)
    (bkz: kephale/@ncpzbsn)
    (bkz: çavuş/@ncpzbsn)
    (bkz: stavilaç/@ncpzbsn)
    (bkz: filadelfiyalı theoleptos/@ncpzbsn)
    (bkz: mihail kantakuzenos/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoros metokhites/@ncpzbsn)
    (bkz: eidolon/@ncpzbsn)
    (bkz: i. yerasimos/@ncpzbsn)
    (bkz: esaias/@ncpzbsn)
    (bkz: parekklesion/@ncpzbsn)
    (bkz: kritai katholikoi/@ncpzbsn)
    (bkz: üçüncü andronikos/@ncpzbsn)
    (bkz: ibn-i battuta/@ncpzbsn)
    (bkz: rusokastro muharebesi/@ncpzbsn)
    (bkz: matthaios blastares/@ncpzbsn)
    (bkz: syntagma canonum/@ncpzbsn)
    (bkz: komotini/@ncpzbsn)
    (bkz: isihazm/@ncpzbsn)
    (bkz: gregori palamas/@ncpzbsn)
    (bkz: iii. ioannes megas komnenos/@ncpzbsn)
    (bkz: protonotarios/@ncpzbsn)
    (bkz: pietro lorenzetti/@ncpzbsn)
    (bkz: antonios larissas/@ncpzbsn)
    (bkz: isaakios argyros/@ncpzbsn)
    (bkz: manuil rhales/@ncpzbsn)
    (bkz: zephyrium/@ncpzbsn)
    (bkz: stavraton/@ncpzbsn)
    (bkz: lampadarios/@ncpzbsn)
    (bkz: mihail panaretos/@ncpzbsn)
    (bkz: gavras hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: teodora kantakuzini/@ncpzbsn)
    (bkz: keratsa maria şişmanova/@ncpzbsn)
    (bkz: neilos keramios/@ncpzbsn)
    (bkz: theodoros meliteniotes/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes kladas/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes ionopulos/@ncpzbsn)
    (bkz: chronicon ioanninon/@ncpzbsn)
    (bkz: demetrios kydonios/@ncpzbsn)
    (bkz: manuil kalekas/@ncpzbsn)
    (bkz: lazarevic hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantin kostenecki/@ncpzbsn)
    (bkz: maximus mazaris/@ncpzbsn)
    (bkz: accioli hanedanı/@ncpzbsn)
    (bkz: iv. aleksios megas komnenos/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes kananos/@ncpzbsn)
    (bkz: giovanni giacomo paleologo/@ncpzbsn)
    (bkz: yoannis paleologos/@ncpzbsn)
    (bkz: maria komnini/@ncpzbsn)
    (bkz: pantanassa manastırı/@ncpzbsn)
    (bkz: maddalena tocco/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes evgenikos/@ncpzbsn)
    (bkz: andronikos kontoblakas/@ncpzbsn)
    (bkz: manuil hrisafis/@ncpzbsn)
    (bkz: konstantin dragazes/@ncpzbsn)
    (bkz: kostantiniye/@ncpzbsn)
    (bkz: grigore tifernate/@ncpzbsn)
    (bkz: georgios sfrantzis/@ncpzbsn)
    (bkz: laonikos halkokondiles/@ncpzbsn)
    (bkz: laskaris kananos/@ncpzbsn)
    (bkz: yanya kantakuzinoviç/@ncpzbsn)
    (bkz: andronikos kallistos/@ncpzbsn)
    (bkz: apollonio di giovanni di tommaso/@ncpzbsn)
    (bkz: john argyropoulos/@ncpzbsn)
    (bkz: giovanni crastone/@ncpzbsn)
    (bkz: andreas ritsos/@ncpzbsn)
    (bkz: mihalis apostolios/@ncpzbsn)
    (bkz: spartalı hermonimus/@ncpzbsn)
    (bkz: balibey/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannis laskaris/@ncpzbsn)
    (bkz: anna notaras/@ncpzbsn)
    (bkz: manuil paleologos/@ncpzbsn)
    (bkz: ioannes apakas/@ncpzbsn)
    (bkz: marmaromenos basileus/@ncpzbsn)

    not: liste, yeni entry'ler girildikçe güncellenecektir.
  • bizans imparatorluğu roma imparatoru diocletianus'un çok geniş olan ülkesinin yönetimini kolaylaştırmak için imparatorluğunu doğu ve batı diye iki bölüme ayırmasından doğdu.

    diocletianus (284-305), roma anayasasını yeniden düzenlerken, iktidarın iki imparator arasında paylaştırılmasını uygun görmüş, imparatorluğu batı ve doğu olarak iki kısma ayırmıştı. batı bölümünü kendisine ortak seçtiği maximianus'a bıraktı; kendisi de doğu kısmını aldı. hükümet merkezini nikomedia'da (izmit) kurdu.

    diocletianus'un yerine geçen büyük constantinus (306-337), doğu imparatorluğunda birliği sağladı ve hükümet merkezini bizantion'a taşıdı. anlaşıldığına göre, imparator batı ile doğuyu birleştiren noktada büyük bir latin merkezi kurmak ve imparatorluğu tehdit eden iç ve dış düşmanlara karşı savunmayı kolaylaştırmak istiyordu.

    bizantion, 11 mayıs 330'da törenle başşehir ilân edildi ve konstantinopolis adını aldı. imparator bizans'ı, doğu eyaletlerini ve roma'yı örnek tutarak yeniden teşkilâtlandırdı. konstantinopolis'teki putperest tapınakları yıkıldı, devlet dini olarak kabul edilen (313) hıristiyanlığın anıtlar! yapıldı. latincenin resmi dil olması emredildi.

    constantinus'tan sonra yerine geçen imparatorlar. roma imparatorluğu birliğini koruma fikrinden vazgeçmediler. büyük theodosius ölünce (395) imparatorluk theodosi-us'un iki oğlu arasında bölümlü ve merkezi bizans olmak üzere batı bölgesi arcadius'a, merkezi ravenna olmak üzere batı bölgesi honorius'a düştü. böylece doğu roma imparatorluğu, kesin olarak kurulmuş oldu (395). yeni kurulan bizans imparatorluğu için kavimler göçü büyük bir tehlike değildi.

    makedonya ve yunanistan'da yerleşmiş olan gotlar (395-408) ise, arcadius zamanında batıya gönderildiler. ancak hun türkleri bizans imparatorluğu için theodosius ii (408-450) zamanında yeni ve çok tehlikeli bir düşman olarak ortaya çıktı; ama bizanslılar para karşılığında hunlarla barısı sağladılar. bu sıralarda din kavgaları da imparatorluğu iyice sarsıyordu. bir kısım hıristiyanlar isa'nın tanrılığını ileri sürmüştü.

    nikaia (iznik) ruhani meclisi ise buna karşı baba, oğul ve ruhulkudüs'ten ibaret üçlü bir kutsal sistem kabul ediyordu (325). istanbul patriklerinden nestorius ise, isa'daki tanrılık ve insanlık cevherinin birbirinden ayrı iki varlık olduğunu ileri sürerek isa'nın insanlık cevherine tanrılığından fazla değer verdi. nestorius'a önce iskenderiye patriği kyrillos ile papa coelestinus karşı çıktılar.

    büyümek istidadında görünen din kavgalarına son vermek için imparator theodosius, ephesos'ta yeni bir ruhani meclis topladı ve burada nestorius ile taraftarlarını afaroz ettirdi. fakat az sonra, isa'da yalnız bir tanrı tabiatının var olduğunu ileri süren monofisizm mezhebi ortaya çıktı. istanbul patriği ve papa monofisizmi reddettiler, ama theodosius bunu ortodoks bir doktrin olarak kabul etti (449). bu arada istanbul hıristiyan yüksek okulunu kuran ve istanbul'un yeni surlar ile çevrilmesini sağlayan ii. theodosius çocuk bırakmadan öldü ve kız kardeşi pulcheria, trak asıllı bir general olan marcianus ile evlendi ve onu imparator ilân ettirdi (450-457).

    tahta çıkar çıkmaz attilâ'nın vergi isteğiyle karşılaşan marcianus bunu reddetti. ancak attilâ'nm ölümü ve hun imparatorluğunun dağılması, bizanslıları hun tehlikesinden kurtardı. marcianus, theodosius zamanından beri devam eden dini anlaşmazlıklara son vermek istiyordu. bunun için 451'de khalkedon'da (kadıköy) topladığı ruhani meclis, monofisizmi kötüleyerek, taraftarlarını mahkûm etti.

    khalkedon kararı adını alan bu karar bizans tarihinde çok önemlidir. çünkü bizans hükümeti monofisizme cephe almakla büyük bir kısmı bu inancı benimsemiş olan doğu eyaletlerini, kendinden uzaklaştırmış oluyordu. suriye ve mısır'daki kargaşalıklar, yerli halkın bizans'tan nefreti, bu zengin ve medeni ülkelerin, vii. yy.da, önce sasanilerin. sonra arapların eline geçmesini kolaylaştırdı.

    marcianus'un son günlerinde ve onun yerine gelen illiryalı leo i zamanında (457-474) gotlar problemi ortaya çıktı. leo i bizans sarayında got hâkimiyetini yeniden kurmaya çalıştı, got kumandanlarından aspar'ı isauria'lıların (suriye) yardımıyla öldürtmüş, aspar ve yakınlarının bizans sarayındaki nüfuzuna böylece son vermişti.

    leo i 474'te öldü, yerine torunu leo h (474) geçti. leo ii o sırada altı yaşında olduğu için babası zeno ile ortaklaşa saltanat sürdü. fakat çocuk hükümdar ölünce, zeno tek başına imparator oldu ve çok geçmeden tahtta hak iddia ederek istanbul'u alan basiliscus'u (475-477) devirdi. zeno zamanında italya'da germen ordu kumandanlarının nüfuzu son derece artmıştı. bunlardan odoakar, 476'da son batı roma imparatoru romulus augustulus'u devirdi, sonra senatus adına bizans'a bir heyet göndererek. zeno'dan italya idaresinin kendisine bırakılmasını istedi.

    odoakar, bu isteği kabul edilince, bağımsız bir hükümdar gibi davranmaya başladı. buna karşı çıkan zeno, odoakar üzerine doğu kralı theodoricus'u gönderdi. theodoricus odoakar'ı yendi ve zeno'nun ölümünden sonra, merkezi ravenna olmak üzere, doğu got krallığını kurdu.

    zeno, din anlaşmazlığını ortadan kaldırmak için, henotikon adlı bir ferman yayımladı (482). fakat bu ferman hem ortodokslar, hem monofisizm taraftarlarınca reddedildi; bununla kalmayarak papanın da protestosuna uğradı. böylece bir uzlaşma fermanı sayılan henotikon sadece gerginliği bir kat daha arttırdı. batı ile doğu kiliseleri arasında ayrılığa sebep oldu. bu ayrılık 518'e kadar sürdü.

    zeno'nun ölümünden sonra karısı ariadna saray muhafızlarından anastasius ile evlendi ve onu tahta çıkardı. anastasius i (491-518) zamanında, bulgar türkleri ve islavlar makedonya, tesalya ve trakya'ya akınlar yaptılar. doğuda sasaniler 502'de erzurum'u (theodosiopolis) [502] ve amida'yı (diyarbakır) zaptettiler fakat bizanslılar bu yerleri kısa zamanda geri aldı. din kavgaları anastasius zamanında da sürdü; imparator, istanbul patriğine verdiği söze rağmen, monofisizmi tutan bir siyaset güttü ve bu yüzden büyük karışıklıklara yol açtı.

    anastasius'tan sonra yine tahta, saray muhafız kıtası kumandanı olan justinus i çıktı (518-527). justinus, ortodoks idi, papa ile barıştı ve böylece doğu ve batı kiliseleri arasındaki anlaşmazlığa son verdi (518).
    justinus'un yeğeni justinianus i'in uzun süren hükümdarlığı (527-565) bizans tarihinin ilk parlak devridir. o, eski roma imparatorluğunu yeniden kurmak istiyordu. önce istanbul'da çıkan nika ayaklanmasını bastırdı (532), sonra sasanilerle «ebedi barış» yapıldı (532). kuzey afrika'da vandal krallığı fethedildi (533-548).

    italya'da ostrogot (doğu got) krallığına son verildi (535-554). bütün bunlardan sonra justinianus ispanya'yı da almak için bir deniz seferi açtı, ama bu ülkeyi ellerinde tutan batı gotların (batı gotları) direnmesi karşısında yalnız iber yarımadasının akdeniz kıyısında küçük bir parçasını alabildi (550).

    justinianus'un açtığı savaşlarla bizans imparatorluğu çok genişledi. sicilya, italya, dalmaçya, balear adaları, sardinya, korsika, güneydoğu ispanya ve kuzey afrika'nın bir kısmı imparatorluğa katıldı ve akdeniz yeniden bir roma gölü oldu. buna rağmen imparatorluk eski roma imparatorluğunun önemli parçalarını içine almıyordu. aynı zamanda hem kuzeyden gelen türk ve islavlara, hem de iranlılara karşı çetin savunma savaşları yapmak gerekiyordu. nitekim, sasani hükümdarı hüsrev i (531-579) «ebedi barış»a rağmen, ostrogotlarla anlaşarak suriye'yi aldı ve antakya'yı yakıp yıktı (540).

    justinianus, hüsrev ile para karşılığında beş yıllık bir ateşkes anlaşması yapmayı (545) ve barışı sağlayabilmek için, vergi ödemeyi kabul etmek zorunda kaldı (562). islavlar ise hemen her yıl tuna'yı geçerek bizans topraklarına saldırıyorlardı. bizans orduları bu akınlara kesinlikle son veremedikleri için, islavların bir kısmı balkan yarımadasında yerleştiler. islavlardan başka, gepidler ve kuturgurlar da balkan yarımadasının kuzeyini ele geçirdiler.

    558-559 kışında kuturgur'ların bizans'a karşı yaptıkları büyük akın püskürtüldü. bu olaylar sırasında doğu avrupa'da yeni bir türk kavmi olan avarlar ortaya çıktı. justinianus, avarları kuturgurlara karşı kullanmak ümidiyle, bir anlaşma yaptı (558). çite yandan kiliseyi hükmü altına almak, aynı zamanda devlet ve kilise başkanı olarak, din meselelerini de devlet işleriymiş gibi kararnamelerle yürütmek üzere planlar yaptı. her şeyden önce papayı kazanmak için henotikon'dan vazgeçti. karısı theodora'nın koruduğu monofisizm taraftarlarını memnun etmek için de khalkedon ruhani meclisinin monofisizme karşı olan kararlarını hükümsüz saydırdı.

    istanbul ruhani meclisi (553) imparatorun görüşlerini ortodoks doktrini olarak kabul edince papa da bunlara boyun eğdi. bununla beraber beklenilen sonuç yine elde edilemedi; suriye-filistin ye mısır'daki monofisizm taraftarları, justinianus doktrinine karşı birleştiler. justinianus. putatapanları, yahudileri ve batıl sayılan mezheplere mensup kimseleri ya zorla hıristiyan yaptı veya yok etti. 529'da putataparlığın son kalesi olan atina felsefe okulunu kapattı ve hocalarını kovdu.

    justinianus memleketin imarıyla de çok uğraştı. istanbul'daki ayasofya kilisesi onun en önemli eseridir.

    justinianus'un devri uzun sürmedi. yerine justinus ii (565-578) geçti, onun zamanında longobardlar italya'nın büyük bir kısmını aldılar (568). sadece güney italya, napoli, sicilya, roma ve ravenna elde kaldı. hazar denizi yakınlarında yaşayan göktürklerden bizans'a bir heyet geldi. bunlar iran'ı en büyük düşman sayıyorlardı. çin-bizans ipek ticaretinde iki ülke arasında aracı olmak ve bu ticaretten iran'ı faydalandırmamak için bizanslılara yeni teklifler getirdiler. iran'a karşı bir göktürk-bizans antlaşması da düşünüldü. bu görüşmelerde tam bir sonuç alınamadı ve iran-bizans münasebetleri daha da gerginleşti.

    hüsrev i justinus'un sasanilere yıllık vergiyi ödemekten kaçınması üzerine harekete geçti, önemli bir tahkimli yer olan dara'yı zaptetti (572). bu güç durum üzerine justinus, muhafız kıtası kumandanı tiberus'un yardımını istedi. tiberus i (578-582) iranlılara karşı başarıyla savaştı, kumandan justinus, melitene'de (malatya) hüsrev'i yendi, iran'a girdi ve sasani başşehri ktesiphon'a (medain) yaklaştığı sırada hüsrev öldü (579).

    mauricius da (582-602) sasanilere karşı başarılı seferler yaptı ve sasani ülkesinin batı kısmını bizans imparatorluğuna kattı (591), sonra avarlara karşı yürüyerek macaristan'da tisa nehri kıyısında avar kağanı bayan'ı yenilgiye uğrattı (601). batıda iki eksarklığın kurulması da mauricius zamanında yapılan en önemli islerden biri oldu. eksark bizans idaresini temsil eden askeri valiye verilen addı, gerek askeri, gerek sivil kudret eksarkın elindeydi. eksark ravenna'da oturduğu için bizans idaresinde bulunan italya «ravenna eksarklığı» adını aldı. aynı zamanda afrika'da da «afrika eksarklığı» veya «kartaca eksarklığı» kuruldu.

    mauricius'un saltanatına askeri bir isyan son verdi. yüzbaşı phocas (602-610) âsiler tarafından imparator ilân edildi. istanbul'a girerek mauricius ile taraftarlarını idam ettirdi. iran kralı hüsrev ii mauricius'un öcünü almak bahanesiyle, suriye ve mezopotamya'yı işgal etti, sasaniler kadıköy'e kadar sokuldu. avarlar da imparatorluğa saldırdılar. phocas'ın başarısız siyaseti ve kanlı şiddet hareketleri, afrika eksarkı herakleios'un ayaklanmasına sebep oldu. mısır da herakleios'a katıldı, vali bir donanmayla istanbul'a yürüdü. istanbul halkı herakleios tarafına geçti, phocas idam edildi ve herakleios tahta çıkarıldı (610-711).
    bu sırada imparatorluk son derece kötü bir durumdaydı. bütün ülkede anarşi hüküm sürüyordu. kuzeyde avar ve islav, doğuda sasani tehlikesi imparatorluğu tehdit ediyordu. 611'de sasaniler suriye'yi fethetmeye giriştiler, antakya, şam, kaisareia, apameia şehirlerini, 6i4'te de kudüs'ü aldılar, şehri yakıp yıktılar, isa'nın haçını zafer alâmeti olarak ktesiphon'a götürdüler ve kadıköy'e kadar sokuldular.

    619'da mısır istilâ edildi, herakleios, sasanilere vergi vermeyi kabul etti. bunun üzerine sasaniler geri çekildiler. 622'de savaş yeniden başladı. herakleios, istanbul'a saldıran birleşik iran ve avar kuvvetlerini geri püskürttü (626), sasanileri ninive'de yenilgiye uğrattı (627). barışı hüsrev ii'nin ölümü (628) ve bundan sonra iran'da çıkan karışıklıklar sağlayabildi.

    bizanslılar, elden giden eyaletleri geri aldılar, isa'nın haçını da törenle kudüs'e geri götürdüler. buna karşılık batı eyaletlerini korumak mümkün olmadı. balkanlarda, tuna'nın güneyinde bazı topraklar islavların, ispanya'daki topraklar ise yeniden vizigotların eline geçti, italya'da da longobardlar ilerledi. fakat bizans için en büyük tehlike araplardı. arap orduları bizans topraklarına yürüyerek suriye, fenike (634-639) ve mısır'ı ele geçirdiler (640).

    herakleios'tan sonra oğlu konstantinos iii yalnız birkaç ay hükümdarlık etti (641) ve öldü, taht oğlu konstas'a kaldı. konstas ii'nin ise (641-668) bütün iktidarı araplarla yapılan savaşlarla geçti. fakat onları durdurmak mümkün olmadı. doğu anadolu, ky-renaika, afrika eyaleti, kıbrıs elden gitti, bizans filosu lykia açıklarında yok edildi (655). araplar arasında çıkan hilâfet kavgaları olmasaydı istanbul'u kurtarmak çok güç olacaktı.

    bizans topraklarında thema adı verilen ve eksarklıklara benzeyen askeri idare bölgeleri kuruldu. strategos (askeri vali) thema'nın bütün askeri ve iktisadi kuvvetine hükmetme hakkını aldı, böylece düşman bir themaya saldırdığı zaman, istanbul'dan yardım gelmesini beklemeden, bir eyaletin bütün kuvvetini toplayarak savunmayı teşkilâtlandırmak mümkün oldu. bizans imparatorluğu emevi ordularına ancak bu yeni kuruluşla karşı koyabildi.

    konstas ii her şeyden önce italya ve sicilya'yı elde tutmaya uğraşıyordu, bunun için hükümet merkezini syrakusai'ye taşırken çıkan bir isyan sırasında öldürüldü. yerine oğlu konstantinos iv pogonatos (sakallı) geçti (668-685). 673'te istanbul ilk defa olarak araplar tarafından kuşatıldı. kyzikos limanını üs olarak kullandılar ve daha çok yaz aylarında, birkaç yıl üstüste istanbul'a saldırdılar, fakat surlar ve rum ateşi yüzünden bir sonuç alamadılar.

    677'de arap filosu geri çekildi ve antalya açıklarında şiddetli bir fırtınaya tutularak yok oldu. emevi halifesi muaviye, anadolu savaşlarından da büyük bir başarı elde edilemeyince bizanslılarla otuz yıllık bir barış yaptı (678).

    azak denizinin doğu kıyısıyla kuban arasında kurulmuş olan bulgar devleti, 642'de, hazar devletinin baskısı altında dağılmıştı. bulgarların bir kısmı asparuh'un önderliği altında don ve dnieper'i aşarak aşağı tuna'ya indiler, sonra biraz daha güneye ilerleyerek, bizans'ın scythia minör (dobruca) eyaletine yerleştiler (679).

    imparator, bulgarlara karşı bir sefer açtı (679), fakat yenilince bulgarlara vergi vermek ve yerleşmeleri için tuna ile balkan sıradağı arasındaki bölgeyi bırakmak zorunda kaldı. böylece imparator bizans için çok tehlikeli bir komşu olan yeni bulgar devletini tanımış oluyordu. herakleios sülâlesi iustinianos ii'nin (685-695 ve 705-711) general leontios tarafından devrilmesiyle sona erdi.

    bizans imparatorluğu bu olaydan sonra 717 tarihine kadar bir ara devrine girdi. leontios'un imparatorluğu zamanında (695-698) kartaca ve afrika eyaletleri arapların eline geçti. leontios da tiberios ii (698-705) tarafından tahttan indirildi. tiberios kısa süren saltanatının sonuna doğru bulgarların yardımıyla geri dönen iustinianos tarafından tahttan indirildi.

    kısa zaman sonra iustinianos da öldürüldü. bardanes veya philippikos (711-713), anastasios ii (713-715) ve theodosios iii (715-717) devirlerinde arapların ileri hareketleri arttı. bunun üzerine anatolikon thema'sı askeri valisi pergamon'a kadar ilerleyen arapları püskürttü ve sonra istanbul'a girip leon iii adıyla imparator oldu.
    leon tahta çıktığı zaman ülkede karışıklık hüküm sürüyordu. halk sefalet içindeydi. manastırlar gün geçtikçe çoğalıyor, zenginleşiyor ve halk üzerinde sonsuz bir otorite kuruyordu. hıristiyanlık iyiden iyiye bozulmuştu, ne yapacağını bilemeyen halk, dini âdeta putataparlığa dönüştürmüşlerdi.

    leon, istanbul'u kuşatan arap akınlarını önledikten (718) sonra, iç meselelerde reformu ele aldı, thema'ları küçülterek askeri valilerin kudretini azalttı, orduyu disipline soktu, küçük mülk sahiplerini zenginlere karşı korudu ve yeni bir kanunname yayımladı ve 726'da çok önemli bir ferman çıkardı. bu fermanla dini resimlere taparcasına saygı göstermeyi yasak ediyor, kiliselerde ve umumi yerlerde bulunan kutsal resimleri kaldırıyordu.

    bundan başka bu ferman kilisenin çok artmış olan kudret ve baskısına karşı devlet-imparator otoritesini galip getirdi. böylece manastırların nüfuzu önlenmiş, buradaki binlerce hazıryiyicinin yaşamasına engel olunmuş ve manastırlara servet akımına set çekilmiştir. bu ferman yüzünden bizanslılar ikonoklast (resim kıran) ve ikonodul (resimlere saygı gösteren) diye ikiye ayrıldı.

    devleti ve tahtı sarsan resim kırma savaşı böylece başlamış oluyordu. bu ferman yüzünden papa ile imparatorun arası açıldı, bundan faydalanan longobardlar ravenna eksarklığına saldırarak ravenna'yı aldılar (751). ikonodullar tarafından kopronymos (adı pis) diye adlandırılan konstantinos v (741-775) ve oğlu leon iv (775-780) zamanında resim savası sürdü.

    leon'dan sonra oğlu konstantinos vi (780 -797) imparator oldu, fakat devleti onun yerine annesi eirene (780-802) idare etti. eirene, yedinci nikaia ruhani meclisinde (787) resimlere saygıya izin verdi ve kilise mensuplarını memnun etti. sonra oğlunun gözlerine mil çektirdi (797).

    eirene 802'de başhazinedar nikephoros tarafından tahttan indirildi. yeni imparator nikephoros (802-811) araplarla yaptığı başarısız savaşlardan (802-807) sonra 81l'de bulgar savaşı sırasında öldürüldü. nikephoros'un yerine tahta çıkan mikhael rhangabe i (811-813), çar krum'un kumandasında istanbul'a kadar sokulan bulgarları yenerek barışa zorladı (814), resimleri tekrar yasak etti, manastırları kapattı.

    sonunda bir isyan sırasında öldürüldü. bu isyanı idare eden ve mikhael traulos ii kekeme adıyla tahta çıktı (820-829) ve phrygia sülâlesini kurdu. mikhael, din resimlerine saygı gösterenleri hoş görürdü. eski kumandanlarından nikephoros'un ayaklanmasını bastırdı, fakat arapların girit'i zaptetmelerine ve sicilya'ya yerleşmelerine engel olamadı (827).

    oğlu theophilos (829-842) ikonodullara karşı yeni bir ferman çıkardı (832). zamanında ticaret, sanayi, ilim ve sanat çok gelişti. ölümünden sonra karısı theodora (842-856) küçük yaştaki oğlu mikhael iii'ün yerine hükümdarlık etti ve resim ibadetini serbest bıraktı (842). kardeşi bardas, mikhael iii'ün (856-867) yerine idareyi ele aldı.

    bu arada arapların baskısı kuvvetlendi. bu sırada ruslar da istanbul'a kadar ilerlediler fakat bir fırtınada rus filosu yok oldu (865). mikhael'in gözdesi makedonyalı basileios 866'da caesar bardas'ı öldürdükten sonra 867'de de mikhael'i öldürttü ve kendini imparator ilân ettirerek makedonya sülâlesini kurdu.
    bu dönemde bizans imparatorluğu ikinci parlak devrini yaşamıştır. makedonya hanedanının hüküm sürdüğü bu devirde ilim ve sanat hareketleri gelişmiş, bizans kültürü bütün çizgileriyle belli olmuş, devlet hem askeri, hem iktisadi bakımdan kuvvetlenmişti.

    basileios i (867-886) siyasi amaçlarını gerçekleştirmesini bilen bir hükümdardı. kendinden evvelkilerden ayrılarak araplara karşı bir saldırma siyaseti güttü ve bizans topraklarını doğuya doğru genişletti. oğlu leon vi'nın (886-912) ilme karşı büyük bir sevgisi vardı. bu sevgi kendisine sophos (hâkim) lakabını kazandırdı. fakat çar simeon'un idaresindeki bulgarların ve diğer taraftan arapların saldırışlarını durduramadı.

    araplar 904'te selânik'i zapt ve yağma ettiler. leon vi'nın kardeşi aleksandros yalnız bir yıl hükümdarlık etti (912-913). leon'un oğlu konstantinos vii porphyrogennetos (913-959) iyi bir tarihçi ve ilim hareketlerini destekliyen yazar bir hükümdardı. pekçok eser bırakmıştır. idareyi uzun zaman kayın pederi romanos i lekapenos'a (920-944) bıraktı, fakat oğulları onu tahttan indirdiler ve idareyi yeniden konstantinos vii'ye verdiler (945).

    konstantinos'un oğlu romanos ii'nin (959 -969) ölümünden sonra, dul karısı theophano'nun evlendiği nikephoros ii phokas (963-969) romanos'un küçük yastaki çocukları basileios ve konstantinos yerine saltanatı eline aldı. kuvvetli bir general olan nikephoros phokas. suriye bölgesinde hamdanilere karşı birçok zaferler kazandı, girit'i zaptetti (961), halep'i ve diğer birçok şehirleri geri aldı, fakat bir isyan sırasında öldürüldü. ondan sonra tahta geçen ioannes i tsimiskes'in (969-976) saltanatı, arap. bulgar ve ruslarla yapılan başarılı savaşlarla geçti. ioannes i'den sonra romanos ii'nin oğlu basileios ii (976-1025) tahta çıktı.

    kardeşi konstantinos viii (976-1028) saltanat ortağı olmakla beraber, devletin idaresine karışmadı. bizans imparatorlarının en kuvvetlilerinden biri olan basileios'un en büyük başarısı, bulgar devletini ortadan kaldırmasıdır (1014-1018). saltanatı sırasında, bizans imparatorluğu, istria'yı, bütün balkan yarımadasını, suriye'nin kuzey kısmını, anadolu'yu, armenia'yı, kıbrıs'ı, girit'i ve güney italya'yı içine alıyordu. ölümünden sonra bizans için gerileme başladı.

    konstantinos viii'in kızı zoe (1042) üç kocasını, yani romanos iii argyros (1028 -1034), mikhael iv paphlagon (1034-1041), konstantinos ix monomakhos (1042-1055) ve oğlu mikhael v kalaphates'i (kalafatçı) [1041-1042] tahta çıkardı. bu imparatorlar zamanında normanlar güney italya'yı aldı, tuna yönünden peçenekler saldırdılar, doğu anadolu'da ise, oğuz türkleri bizans imparatorluğu üzerine akınlara başladılar.

    resim savaşı sona erdikten ve makedonya sülâlesi basa geçtikten sonra devlet ve kilise sıkı bir şekilde birleşti, imparator kilisenin mutlak başkanı, istanbul patriği de din işleri vekili sayıldı. imparatorların papa ile italya eyaletleri bakımından önemli olan münasebetleri, italya elden gidince değerini kaybetti. bu durum doğu ve batı kiliselerinin büsbütün ayrılmasına sebep oldu (1054).

    toprak sahibi aristokratlar ve ordu mensupları bu devirde bürokratik idareye karşı savaş açtılar. zoe'nin kız kardeşi theodora (1042 ve 1055-1056) 1056'da saray partisi adayı mikhael stratiotikos'u kendine bir halef seçmeye zorlandı. theodora'nın ölümüyle makedonya sülâlesinin parlak devri sona erdi ve mikhael vi stratiotikos (1056 -1057) tahta çıktı, fakat bir yıl sonra anadolu ordusu, isaakios i komnenos'u (1057 -1058) tahta geçirdi. bu imparator devlet hazinesini düzeltti fakat iki yıl kadar sonra saltanatı konstantinos x dukas'a (1059-1067) bıraktı.

    konstantinos askeri meselelerle ilgili değildi. bu sırada kuzeyde peçenek ve uz'lara, doğuda da selçuklulara karşı imparatorluğu savunabilecek bir hükümdara ihtiyaç vardı. konstantinos ölünce, siyasi parti, dul imparatoriçe eudokia'yı kappadokialı general romanos diogenes ile evlenmeye zorladı. romanos vi diogenes (1068-1071) tahta çıktığı sırada selçuklu orduları bütün anadolu'yu tehdit ediyordu.

    romanos diogenes, imparatorluğun bütün kuvvetini doğuda selçuklularla yapılacak savaş için topladı, fakat malazgirt'te alp arslan'a yenildi ve esir düştü (26 ağustos 1071). selçuklu sultanının serbest bıraktığı imparator, istanbul'a dönerken taht başkası tarafından ele geçirilmiş ve romanos'un gözlerine mil çekilmişti. istanbul'da adalardaki bir manastıra kapatılan romanos, pek az sonra burada öldü. yerini almış olan mikhael vii parapinakes (1071-1078) bilgin, edebiyatı sever bir hükümdardı, askerliğe karşı hiç bir eğilimi yoktu.

    bu sebeple askeri parti onu istemedi, yerine anatolikon thema'sı askeri valisi nikephoros iii botaneiates'i (1078-1081) tahta çıkardı. fakat o da mikhael gibi tahtan indirildi. bu arada eski imparator isaakios komnenos'un yeğeni yine bir kumandan aleksios kommenos tahtı ele geçirdi ve 30 yıldır süren karışıklığa ve kumandanlar arasında tahtı ele geçirmek için sürüp giden mücadelelere son verdi.
    komnenos'lar devrinde bizans imparatorluğu itibar ve nüfuzunu bir yüzyıl daha korudu. bu devir dünya politikasında bizans'ın bir «dünya devleti» olduğu son safhadır. aleksios i komnenos'un (1081-1118) tahta çıkışından az sonra batıda norman tehlikesi baş gösterdi. normanlardan robert guiscard ve oğlu bohemonde, epeiros'a bir çıkartma yaparak dyrrakhion'u (dıraç) aldılar ve aleksios kumandasındaki bizans ordusunu bozguna uğrattılar.

    aleksios, daha çok venediklilerin yardımıyla normanları balkanlardan geri attı (1085), sonra peçenekleri yendi (1091). bu yardıma karşılık bizanslılar venedik tüccarlarına geniş imtiyazlar verdiler. bunun sonucu olarak istanbul'da ayrı bir venedikli mahallesi kuruldu. kıyıda birkaç tahkimli yer dışında bütün anadolu, selçukluların eline geçti. ancak haçlı seferleri sayesinde bizans imparatorluğu bu kötü durumdan kurtulabildi. istanbul önüne gelen birinci haçlı ordusu reisiyle bir antlaşma yapan aleksios'a haçlılar zaptettikleri nikaia'yı verdiler (1097).

    kılıç arslan i'i eskişehir'de (dorileion) yendikten sonra anadolu üzerinden suriye'ye ilerlediler. bizans'ın düşmanı olan bohemonde, antlaşmaya aykırı olarak haçlıların zaptettikleri antiokheia'da (antakya) bir latin devleti kurdu. batı anadolu'ya giren aleksios, selçuklulardan bithynia ve pamphylia bölgelerinin büyük bir kısmını geri aldı (1116) oğlu ioannes ii komnenos ise (1118-1143), anadolu'nun güneydoğu bölgesini zaptetti.

    peçeneklere kesin bir darbe indirdi (1122). kilikia'da haçlılar tarafından kurulan ermeni devletini işgal etti (1137) ve antakya hıristiyan prensiyle savaştı. oğlu manuel i komnenos (1143-1180) bu savaşa devam etti ve bizans topraklarını doğuya doğru genişletti (1147). bu sıralarda bizans'ın en tehlikeli düşmanı normanlardı. bunlar korfu adasını zaptettiler ve bir çıkarma yaparak korinthos ile thebai'yi yakıp yıktılar.

    manuel, normanlar ile uğraştığı için, ikinci haçlı ordusunun bizans topraklarından geçmesine izin verdiyse de haçlıların savaşlarına katılmadı. onlarla dostluk münasebetlerini devam ettirdi, alman imparatoru konrad iii ile normanlara karşı bir antlaşma yaptı (1148). venedik'in yardımıyla normanları yunanistan'dan atıp korfu adasını geri aldı (1149) fakat brindisi'de bozguna uğradı (1156).

    sonra anadolu'ya dönerek kilikia ermenilerinin ayaklanmasını bastırdı (1158-1159), halep emiri nureddin zengi (1159) ve kılıç arslan ii ile barış yaptı (1161). hâkimiyetini macarlara da kabul ettirmeye çalışarak dalmaçya'yı ve güney macaristan'ın zseremseg (tuna-sava köşesi) bölgesini zaptetti (1162-1165), sırbistan kralı stepan nemanja'yı kendisine bağladı (1172).

    manuel i kendini yeter derecede kuvvetli hissedince, türk dostluğunu bozdu ve anadolu'ya saldırmaya kalkıştı, fakat myriokephalon'da (düzbel) bozguna uğradı (1176). bundan sonra bizanslıların anadolu'yu ele geçirme ümitleri suya düştü. bizans'ın son büyük hükümdarı olan manuel i'in saltanatının sonuna doğru bizans imparatorluğu, bosna, dalmaçya, balkanlar, anadolu'nun batı kısmiyle kuzey ve güney kıyı bölgesini, girit ve kıbrıs'ı içine alıyordu.

    manuel'in ölümünden sonra tahta geçen küçük yaştaki oğlu aleksios ii komnenos'u (1180-1183) saltanat ortağı andronikos i komnenos (1183-1185) öldürttü, bunu da isaakios ii angelos (1185-1195) tahttan indirerek angelos sülâlesini kurdu. isaakios, selçukluların saldırışlarına karşı koydu. normanların yunanistan'da işgal ettikleri toprakları geri aldı, fakat petir asen'in kurduğu ikinci bağımsız bulgar devletini tanımak zorunda kaldı (1188). kardeşi aleksios iii (1195-1203) bir isyan çıkardı ve onun saltanatına son verdi. isaakios'un oğlu aleksios, batıda haçlılara bas vurdu ve babası adına yardım istedi.

    haçlılar aleksios ile birlikte 24 haziran 1203'te istanbul önüne vardılar, 18 temmuzda şehre girerek isaakios'u ve aleksios iv (1203-1204) adıyla oğlunu tahta çıkardılar. ancak aleksios iv, haçlılara verebileceğinin çok üstünde vaatlerde bulunmuştu. bunları yerine getiremedi. latinlerin baskısı arasında şehirde de kargaşalık çıktı. idareyi, silik bir kimse olan aleksios v murtzuphlos adı ile imparator ilân edilen şahıs aldı (1204). bunun üzerine haçlılar istanbul'u zaptettiler (13 haziran 1204) ve yağmaladılar. aleksios v kaçmak zorunda kaldı.
    istanbul alınıp yağma edildikten sonra şehir ve imparatorluk toprakları haçlılar arasında paylaşıldı. merkez istanbul olmak üzere bir latin imparatorluğu kuruldu ve imparator seçilen flandria kontu baudouin, istanbul'un sekizde beşini, sisam, sakız ve midilli adalarıyla güney trakya'yı, istanbul boğazı, marmara ve çanakkale boğazı kıyı bölgesini aldı.

    istanbul'un alınmasında büyük emeği geçen venedik docu enrico dandolo'ya şehrin sekizde üçü, dyrrhakhion (dıraç) ve birkaç liman, ion adaları, ege adalarının çoğu, trakya'da birkaç şehir ve liman, gelibolu yarımadasında bazı yerler verildi. böylece venedik geniş bir sömürge imparatorluğu kurmuş oluyordu. ayrıca bonifacio di monferrato, selanik kralı adını aldı; onun krallığı selanik ve civarından başka tesalya'yı, makedonya'yı ve kuzey yunanistan'ı içine alıyordu. selanik krallığının güneyinde atina- thebai baronluğu ve mora'da akhaia prensliği kuruldu.

    bizans imparatorluğunun geri kalan kısımlarında da birtakım rum devletleri meydana geldi. andronikos i angelos'un gürcistan'a sığınan torunu aleksios, 1204 nisanında trabzon'u işgal etti ve karadeniz kıyısında küçük bir devlet kurdu. sonraları trabzon imparatorluğu adını alan bu devlet türklerle sık sık savaşmak zorunda kaldı. balkanların batı kısmında mikhael angelos, başşehri arta olan epeiros despotluğunu kurdu.

    kardeşi ve halefi thenodoros angelos, selânik'i (1222) ve edirne'yi zaptederek (1225) devletini adriya denizinden bu bölgeye kadar genişletti, fakat bulgar çarı ivan asen ii'ye yenilerek esir düştü (1230). devleti bulgar hâkimiyeti altına girdi, fakat selanik ve tesalya theodoros'un kardeşi manuel'in elinde kaldı.

    bu rum devletleri içinde, bizans'ı devam ettiren tek devlet iznik imparatorluğu oldu. bu yüzden de bu döneme iznik prensliği devri adı verildi. kurucusu theodoros i laskaris (1204-1222) ustaca bir siyasetle devletini marmara denizinden güneyde sakarya ve menderes nehirlerine kadar genişletti. damadı ve yerine geçen ioannes iii dukas batatzes (1222-1254), batı anadolu kıyısı önündeki adaları latinlerden aldı, sonra, ordusuyla avrupa kıyısına ayak bastı ve bulgarların ele geçirdikleri toprakları ve selanik devletini işgal etti (1246).

    ölümünden sonra bulgarlar kaybettikleri toprakları geri aldılar; fakat batatzes'in oğlu theodoros ii laskaris (1254-1258), bulgarlara ağır bir darbe indirerek, eski sınırı korudu. yerine geçen küçük yaştaki oğlu ioannes iv laskaris'i (1258-1261) general mikhael palaiologos bir hükümet darbesiyle uzaklaştırdı, 1259'da müttefik akhaia latin ve epeiros rum kuvvetlerini palagonia'da yenerek, efeiros despotluğunu tabiiyeti altına aldı, 1261'deyse istanbul'a girerek latin imparatorluğuna son verdi
    bu dönemde mikhael viii palaiologos'un (1261-1282) kurduğu palaiologos sülâlesi son bizans sülâlesidir. mikhael, istanbul'u latinlerden geri aldığı zaman, bizans imparatorluğu, yalnız istanbul ve trakya'yı, selanik ile makedonya'nın bir kısmını, birkaç adayı ve anadolu'da eski iznik prensliği topraklarını içine alıyordu.

    devletini avrupa'da genişletmeye çalışan mikhael, pelagonia savasında esir aldığı akhaia prensini serbest bırakması karşılığında mora'da mistra, monembasia, maina ve hierakion'u aldı (1262). bu arada napoli ve sicilya krallığını elde eden charles d'anjou bizans için yeni ve çok tehlikeli bir düşman olarak ortaya çıktı (1262). mikhael, charles'ı berat'ta (arnavutluk) yendiyse de (1281) bizans'ı tehlikeden ancak sicilya'da çıkan ayaklanma kurtardı (1282).

    mikhael zamanında bizans imparatorluğunu doğudan bir tehlike tehdit etmiyordu. kösedağ meydan savaşında (1243) moğollara yenilen anadolu selçukluları, ilhanlıların hükmü altına girmişlerdi. mikhael, ilhanlı-moğol hükümdarıyla iyi münasebetler kurmayı başardı, fakat bu dostluk mısır-memlûk imparatorluğu yüzünden devam etmedi, ilhanlılar, mısır ve altınordu'nun düşmanı oldukları için, bu iki ülke arasındaki yolu kapattılar.

    mısır sultanı baybars, mısır gemilerinin boğazlardan geçmesi için izin istediği zaman mikhael, ilhanlılarla dostluğunu bozmak istemediği için, geciktirici cevaplar verdi, bunun üzerine altınordu hanı berke'nin generali nogay, bulgarlarla birleşerek, bizans üzerine yürüdü. bizans ordusunun yenilmesi üzerine mikhael, mısır-altınordu ittifakına katılmak zorunda kaldı, sonra bir kızını nogay ile evlendirerek, nogay'ın yardımını sağladıktan sonra bulgarları yendi. bu sırada devletin mali durumu çok bozuldu, bütün ticaret cenevizlilerin eline geçti.

    mikhael, cenevizlilerin yardımı karşılığında bunlara eski geniş ticari imtiyazlarını geri verdi ve ceneviz tüccarlarına galata mahallesini ayırdı. cenevizliler bu imtiyazlarını daha sonraki imparator zamanında da arttırarak bizans'ı iktisadi hâkimiyetleri altında tuttular. mikhael'in oğlu andronikos ii (1282-1328) ve bunun torunu andronikos iii (1328-1341) zamanında bizans, anadolu'da osmanlı türkleri ve balkanlar'da sırplar olmak üzere iki yeni ve kuvvetli düşmanla karşılaştı.

    bir taraftan da dede ile torun arasında devamlı iç savaşlar sürüp gidiyordu. bunlar da bizans'ı ortadan kaldırmak istiyorlardı. fakat bu plânlar suya düştü, xiv. yy.da sırp kralı stepan dusan büyük bir islav devleti kurmak için çalıştıysa da, sonunda bu planın gerçekleştirilmesini xv. yy. ortasında, türkler başardı.

    osmanlı devleti kuruluşundan itibaren (1299) topraklarını bizans aleyhine genişletiyordu. anadolu'ya gönderilen bizans kuvvetleri onlara karşı daima yenildi. andronikos ii'nin oğlu ve saltanat ortağı mikhael ix (1293-1320) türkler üzerine bizzat yürüdü (1302), fakat yenildi ve bizanslılar kyzikos, biga ve bergama'ya çekilmek zorunda kaldılar. bunun üzerine andronikos ii, roger de flor'un kumanda ettiği on bin kişilik almogavar (katalan) ücretli kıtasını bizans hizmetine aldı.

    almogavarlar, germiyanoğullarının kuşattıkları alaşehir'i (philadelphia) kurtardı ve birkaç yeri aldı, fakat roger'in bizanslılar tarafından öldürülmesi üzerine memleketi yağma ederek, yunanistan'a çekildi ve atina-thebai dukalığı yerinde bir almogavar devleti kurdu (1311-1379). osman gazi ve oğlu orhan gazi bu sırada birçok bizans şehrini zaptettiler. prusa (bursa) osmanlı devletinin başşehri oldu (1326). andronikos iii öldüğü zaman (1341) bizanslıların anadolu'daki toprakları artık tamamıyla osmanlıların eline geçmişti.

    xiii. yy. sonlarında bizanslıların elinde balkanlarda sadece trakya ve selanik ile birlikte güney makedonya vardı. buna karşılık mora'da mikhael viii, lakonia ve arkadia'yı frenklerden geri aldı, fakat pale (maltepe) savaşında orhan bey tarafından bozguna uğratıldı. mora'nın geri kalan bölgelerinde ve orta yunanistan'da latinler hüküm sürüyorlardı. ege adalarından yalnız kuzeyde ve kuzeydoğuda birkaç tanesi bizans elindeydi.

    osmanlı tehlikesiyle aynı zamanda balkanlarda sırp tehlikesi büyüdü, latin imparatorluğunun çöküşünden sonra sırp devleti balkanlar'da en önemli kuvvet oldu. ihtiyar ve genç andronikos arasında çıkan iç savaşta sırplar andronikos ii'nin bulgarlar da andronikos iii'ün tarafını tuttular.

    sırpların 1330'da velbuzd'ta (bugünkü köstendil) bulgarlar üzerinde kazandıkları zaferden sonra, sırbistan tahtına çıkan stepan dusan da (1331-1355) osmanlıların başarılarından faydalanarak, daha andronikos iii'ün ölümünden (1341) önce, kuzey makedonya'yı ve arnavutluk'un büyük bir kısmını topraklarına katmıştı.

    andronikos iii ölümünden az önce ioannes kantakuzenos'u küçük yastaki oğlu ioannes v'in (1341-1391) vasiliğine tayin etti. fakat ana imparatoriçe savoie'lı anna, ioannes'i uzaklaştırmaya çalıştı. bu yüzden palaiologoslar ve ioannes kanta-kuzenos'un taraftarları arasında çıkan iç savaş, devleti çok hırpaladı. kantakuzenos 1347'de istanbul'a girince ioannes v'in saltanat ortağı olarak ioannes vi kantakuzenos (1347-1354) adıyla tahta çıktı. bu sırada sırp kralı stepan dusan, hemen hemen bütün makedonya'yı alıp, istanbul'u ele geçirmek için büyük gayretler sarfetti.

    kantakuzenos, bunun üzerine türklerden yardım istedi. bir türk ordusu balkanlar'a geçti ve sırpları yendi (1353). fakat bu olaydan sonra bizans imparatorluğu üzerine bir çeşit türk himayesi kuruldu. kantakuzenos, kısa zaman sonra, genel hoşnutsuzluk karşısında tahttan ayrıldı ve keşiş olarak aynaroz'a çekildi.

    balkan fetihleri sırasında türkler gelibolu'ya yerleşip orayı basamak yaparak istanbul etrafında birçok kaleyi aldılar, merkezi bursa'dan edirne'ye getirdiler. böylece istanbul'un etrafı ağır ağır sarıldı. ioannes v italya ve fransa'ya giderek batı hükümdarlarından yardım istedi, hükümdarlığının sonlarına doğru türklere vergi ve gereğince asker vermeye razı oldu.

    yerine geçen oğlu manuel, anadolu seterlerinde maiyetinde bulunduğu yıldırım bayezid'ten izin almadan istanbul'a geldi. bu bahaneyle şehir ilk defa osmanlı türkleri tarafından kuşatıldı (1391). yedi ay devam eden bu kuşatma sonunda manuel eskisinden daha fazla vergi vermeyi ve istanbul'da bir türk mahallesi kurulmasını kabul etti.

    manuel (1391-1425), babasının yaptığı gibi, yine batıdan yardım istedi, macar kralı zsigmond'un idaresinde yardımına koşan büyük haçlı ordusu, niğbolu'da yıldırım bayezid tarafından yenildi (1396). bayezid haçlı seferinin manuel'in kışkırtmasıyla yapıldığını anlayınca istanbul'u ikinci defa kuşattı (1399), fakat timur'un anadolu'ya hücumu şehrin alınmasına engel oldu. ankara savaşından sonra osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat kavgalarından faydalanan manuel, birtakım önemli yerleri geri almayı ve mora'nın da bizans hâkimiyetini sağlamayı başardıysa da murad ii ile bozuşması türklerin istanbul'a yaptıkları yeni ve büyük bir hücuma sebep oldu (1422).

    şehrin surları bu sefer dayandı. manuel'in ölümünden sonra, oğlu ioannes viii (1425-1448) murad ii ile barış yaptığı zaman, bizans imparatorluğu yalnız istanbul ve yakınlarında karadeniz kıyısında ankhialos (ahyolu) ve mesembria (misevri) şehirlerinden ve mora'da mistra despotluğundan ibaretti. selanik kısa bir süre için venediklilerin eline geçti, fakat orası da türkler tarafından alındı (1430).

    ortodoks ve katolik kiliselerinin birleştirilmesini bildiren antlaşmayı imzalamak için imparator ioannes, floransa ruhani meclisine kendisi gitti (1439). bu sırada papa eugenius iv, hıristiyan devletlerini türklere karşı yeni bir haçlı seferine davet ediyordu. macar kralı ulazalo bir haçlı ordusu başında türkler üzerine yürüdü, böylece türklerin balkanlarda hızla yerleşmesine engel olmak istiyordu, fakat varna'da yenildi, savaşta öldü (1444). bundan sonra bizanslılar batının yardımından tamamen ümidi kestiler.

    ioannes viii'in ölümünden sonra kardeşi konstantinos xi (1448-1453) iktidarı ele aldı. artık bizans imparatorluğu diye sadece istanbul ile civarı ve mora'nın bir kısmı kalmıştı. mehmed ii osmanlı tahtına çıkar çıkmaz istanbul'un alınması için kesin kararını verdi, karadeniz'den bizans'a yardıma gelebilecek gemilere yolu kapatmak için rumelihisarını yaptırdı (1452).

    diğer taraftan konstantinos da karşı koymak için hazırlanıyor, papanın ve batının yapacağı yardıma güveniyordu. fakat bizans'a askeri yardım yerine, ortadoks ve katolik kiliselerinin birleşmesini kutlamak üzere rum menşeli bir katolik kardinali geldi. şehirde yaşayan venedikli ve cenevizliler de savunmaya katıldılar. özellikle 7 nisan 1453'te başlayan kuşatma 29 mayıs 1453'te şehrin düşmesiyle sona erdi ve son bizans imparatoru konstantinos surlarda savaşırken öldü.

    istanbul'un fethiyle bizans imparatorluğu ortadan kalktı. 1460'ta mistra despotluğu, 146l'de ise trabzon rum imparatorluğu da osmanlı devletine katıldı.
  • çökme sebebi olarak:

    (bkz: kara murat a sirayla saldiran bizans askerleri)
  • resmi tarih anlatımızda hep es geçmeyi tercih ettiğimiz büyük imparatorluk. klasik roma'nın sınırlarından öteye gitmek ve 1000 (yazıyla bin) yıldan fazla ayakta kalabilmek boru değildir. yazının icadının ve dolayısıyla tarihin 5000 yıl civarında olduğunu düşünürsek, tarih çağlarının toplamının neredeyse beşte birinde var olmak sandığımızdan önemli bir şeydir. hele ki önce osmanlı imparatorluğu'nun sonra da türkiye cumhuriyeti'nin kurumlarının temelini atmış olmaları bizi doğrudan ilgilendirirken araştırmaları, kaynakları ecnebilerden öğrenmek, ecnebice okumak tamamiyle bizim ayıbımızdır. "ne de olsa müslüman değiller, bizi o kadar da alakadar etmezler" mantığıyla tarih araştırmalarında karahanlılar kadar önemi yoktur bizim için..
  • bizans bir anadolu düzeniydi. toprağa, kente, devlete sirayet eden ne varsa bizansla doğmuştur. osmanlı'nın da bir balkan devleti olduğundan hareketle sofya yozgat'tan daha osmanlıdır, yahut kayseri mora'dan daha bizanslıdır diyebilir miyiz? deriz amına koyim, bizantolog muyuz, bilim adamı mıyız, deriz ki maksat cinslik olsun. dedim.
  • atalarımızdır. anadolu'da yaşayan insanların atasıdır.

    avrupa'da tarih anlatılırken etnik köken değil, yaşadığın toprak baz alınır. yaşadığın toprağın tarihi anlatılır. osmanlı bile, bizans'ın devamı olduğunu kabul etmiştir. fatih sultan mehmet bizans imparatorlarının kullandığı unvanı kullanmıştır mesela. kaldı ki, bugün etmik olarak kimin orta asya türk'ü olduğu kimin anadolu'nun veya çevresinin yerli halkı olduğu bile belli değil zaten. etnik kökenli tarih anlatımı aşırı saçma olduğu gibi, milliyetçiliği körüklemekten başka bir işe yaramıyor. oysa bizans imparatorluğu'nu kendi tarihimiz olarak kabul edebilsek, türk insanının kültürel, siyasi ve tarihi konulardaki bakışı olumlu yönde epey bi değişecek, ama yapmıyoruz.
  • 395 yılında batı roma imparatorluğundan ayrılan ve 1000 senenin üzerinde varlığını gösteren imparatorluk. buradaki günlük hayatı merak edenler için ;

    bizans imparatorluğunda kişinin durumu büyük oranda doğumunda belirlenirdi ve ailesinin sosyal durumuna göre şekillenirdi. ancak kişi eğitim, varlık veya güçlü kişilerin desteği ile bir üst sınıfa geçebilmekteydi. birçok kişi yiyecek almak ve ailesini geçindirmek için çalışmak zorundaydı ancak bütün hayat çalışmaktan ibaret değildi. eğlence için şehir merkezlerinde fuarlar kuruluyor, dini festivaller düzenleniyor, savaş arabası yarışları oluyor veya akrobat gösterileri yapılıyordu.

    doğum

    birçok antik kültürde olduğu gibi, bizansta kişinin yetişkinlik çağında yapacağı iş ve sosyal sınıfı doğumunda belliydi. bizansta iki tür vatandaş bulunmaktaydı, bunlardan bir tanesi zenginlerin oluşturduğu ve honestiores adı verilen imtiyaz sahibi kişiler, diğeri ise humiliores adı verilen sıradan kişiler. ceza alınması durumunda yaptırımlar imtiyazlı kişilere daha hafif oranda uygulanıyordu, çoğu durumdaysa cezalar paraya çevriliyordu. aldatma ve rahibeye tecavüz suçlarında kişilere dayak veya burun başta olmak üzere uzuv kesme cezası veriliyordu. cinayet veya vatan hainliği gibi ağır suçlardaysa kişinin sosyal konumuna bakılmaksızın ölüm cezası veriliyordu. bu iki sosyal sınıfın altında bulunan ve kölelerden oluşan bir sınıf daha vardı ve köleler savaştan esir olarak alınır ve pazar yerlerinde satılırdı.

    aile isimleri kişinin mesleği veya memleketi hakkında bilgi verirdi. örneğin keroularios, kandil yapan anlamına gelirdi veya paphalgonitis, paflagonyalı (günümüzde batı-orta karadenizde kalmaktadır) anlamındaydı. kişilerin ortalama ömrü günümüzle kıyaslanınca oldukça düşüktü, 40 yaşını geçen kişiler ortalamanın üzerinde yaşardı. sürekli yaşanan savaşlar ve sonu gelmeyen hastalıklar sebebiyle birçok kişi genç yaşta ölürdü.

    çocukluk ve eğitim

    alt sınıftakilerin çocukları temel olarak ailesinin mesleğini öğrenirdi. aristokratların kızları eğirme, dokuma, okuma ve yazma öğrenirdi. bazılarıysa incili öğrenir ve din büyüğü olan azizlerin hayatlarını öğrenirlerdi ancak resmi olarak eğitim görmezlerdi çünkü kendilerinin evlenmeleri ve çocuklara bakmaları, evle ilgilenmeleri ve köleleri idare etmeleri beklenirdi.

    aristokratların oğulları içinse birçok şehirde yerel rahiplerin işlettiği okullar olurdu ve kendileri buraya giderlerdi. ayrıca parası yetenler özel eğitmen tutarak bunlardan da ders alabilirdi. erkeklere öncelikle yunanca okuma ve yazma öğretilirdi, ardından yedi dalda eğitim görürlerdi. bu yedi dal dil bilgisi, hitabet, mantık, matematik, geometri, armoni ve astronomiydi. görülen eğitimlerin arasında homeros'un yazdığı ilyada destanı bulunurdu ve öğrencilerden bunun gibi birçok edebi eseri tamamen ezberlemeleri beklenirdi. uzun bir edebi eserin ezberlenmesinin sebebi günümüzde anlaşılamamış olsa da, muhtemelen alt sınıftakileri hafızalarıyla etkilemek için olduğu düşünülmektedir.

    daha ileri seviye eğitim almak isteyenler konstantinopolis, iskenderiye, atina veya kudüs şehirlerine giderlerdi. ders müfredatı plato ve aristotales'in öğretileri başta olmak üzere felsefe öğrenmek ve hristiyan teolojisini anlamaktı. çocuklar ayrıca eğitim görmeleri için kiliseye veya mahkemeye gönderilebilirdi. konstantinopolis şehrinde bürokrasiyle ilgilenecek çocuklar için siyaset okulu bulunurken, beyrut şehrindeyse hukuk okulu bulunmaktaydı. 9. yüzyılda konstantinopolis şehrinde kurulan üniversitede matematik öğretilmeye başlanmış, ardından 11. yüzyıldaysa hukuk okulu kurulmuştur.

    aile ve evlilik

    kızlar en erken 12, erkeklerse 14 yaşındayken evlenirdi. evlenen çiftlerin birbirlerine sadakati ve ailelerinin bu evliliğe rızalarının olması gerekirdi. bu sebeple çiftlerin nişanlanmasıyla birlikte birbirlerine bağlandığı anlamı ortaya çıkardı. eşi ölen dul kadının yas tutma dönemi bittikten sonra ikinci kez evlenmesine izin verilirdi ancak üçüncü evlilik çok nadir görülürdü ve hiç çocuk doğurmaması gibi özel durumlarda yapılırdı. sebepsiz boşanmak neredeyse imkansızdı, eğer kadın eşini aldatmışsa erkek karısını terk edebilirdi ve erkek cinayet işlemiş veya büyücülük yapmışsa kadın kocasını terk edebilirdi. ancak imparator justinianus çıkardığı bir yasayla boşanmaları tamamen kaldırmıştır ve sadece her iki çiftte kalan ömründe kendini manastıra adarsa buna izin vermiştir. evin lideri erkekti ancak kocası ölen bir kadın evinde yaşamaya devam edebilirdi ve gerektiği durumlarda evin liderliği rolünü üstlenebilirdi.

    yiyecek ve içecek

    alt sınıflar için bulunan yiyeceklerin arasında haşlanmış sebzeler, tahıllar, ekmek, yumurta, peynir ve meyveler bulunurdu. et ve balık özel durumlar için saklanırdı. zengin aileler et ihtiyaçlarını yaban kuşlarından, tavşanlardan, domuzlardan ve koyunlardan karşılardı. zeytinyağı çeşni olarak yaygınca kullanılırdı, birçok baharat doğudan gelirdi ve şarap her yerde bulunurdu. tatlı olarak içinde bal, fındık, tarçın veya kuş üzümü bulunan hamur işleri veya asma yaprakları olurdu. yemekler genellikle elle yenilirdi, bazense bıçak kullanılırdı ancak antik roma döneminde kullanılmaya başlanan çatal bizans döneminde unutulmuştu ve sadece aristokratlar arasında kullanılıyordu.

    çalışma ve meslek

    bizansta kariyer merdiveninin en üstünde avukatlık, muhasebe, diplomat, katip veya memur gibi devletin işlerini yürütmesine yardımcı olan kişiler bulunurdu. ardından tüccarlar ve bankacılar bulunurdu. aristokratlar bankacıları güvenli olarak görmedikleri için kendilerine şüpheyle bakardı ve bu sebeple bankacılar zengin olsa bile az saygı görürdü. esnaflar ve yiyecek üreticileri bulundukları bölgeden fazla dışarı çıkmazlardı çünkü aile mesleğini öğrendikleri için bu mesleği sadece doğdukları yerde yapabilirlerdi ve kendi çocuklarına da mesleği yine aynı yerde öğretebilirlerdi. kadınlar, erkeklerin yaptığı birçok işi yapabilirlerdi ancak özel olarak ebe, pratisyen, çamaşırcı, aşçı, çöpçatan, aktris veya fahişe olabilirdi. kadınlar eğer isterlerse kendi iş yerlerini de açabilirlerdi.

    halk arasındaki en büyük grubu oluşturan kişiler sahip olduğu topraklarını işleyen veya aristokratların topraklarında çalışan çiftçilerdi. çiftçiler, en alt sınıfta bulunan kölelerden üst sınıfta bulunsalar da kendilerine kölelerle aynı şekilde davranılırdı.

    ev

    büyük bir evin çok odası, iç avlusu, bahçesi, hamamı, çeşmesi ve küçük bir tapınağı bulunabilirdi. böyle evlerin misafir gelen büyük odalarında mermer zeminleri ve mozaik işlemeli duvarları bulunurdu ancak çoğunluğu ikinci katta bulunan yatak odaları bu kadar özenli olmazdı. daha büyük evlerde sadece kadınların girdiği ve evden ayrı bir oda bulunurdu. bu odayı kadınlar genellikle eşlerinden uzaklaşmak istedikleri zaman kullanırlardı.

    sıradan halkın evleri taş ve tuğladan yapılırdı ve bu malzemeler çoğunlukla eski evlerden toplanırdı. bu evlerin duvarlarını parlak renklerle boyayıp üzerine geometrik şekiller çizmek oldukça sıradandı.

    daha fakir olanlar, romalıların icat ettiği çok katlı basit evlerde yaşarlardı. şehrin dışında yaşayan insanlar ağaçlardan, çamur tuğlasından ve kullanılmış taşlardan kendi evlerini yaparlardı. kırsal bölgelerde küçük evler bir araya gelip köy oluşturabilirdi. köylerdeki evler iki kattan oluşurdu, üst katta çiftçiler yaşar, alt kattaysa hayvanlarını barındırırlardı. kırsal evlerin içine su gelmezdi ve evlerin içlerinde banyo bulunmazdı.

    elbise

    aristokratlar çinden ve fenikeden ithal edilen ipekten yapma kaliteli elbiseler giyerlerdi ancak 568 yılından itibaren bu tür elbiseler konstantinopolis'te yapılmaya başlanmıştı. soylular mora boyanmış elbise giyerek kendilerini halktan ayırırlardı. mor boya üretimi hem pahalıydı hem de sıradan halkın mor boyalı elbise giymesi yasaklanmıştı. zenginler altın, gümüş ve değerli taşları olan mücevherleri takarlardı. aristokratlar zengin olsalar bile istedikleri takıları kullanamazlardı, imparator justinianus çıkardığı bir yasayla kendisinden başka kimsenin kemerinde veya atının semerinde veya dizgininde inci, zümrüt veya yakut taşının olmasına izin vermemiştir.

    belirli yüksek kademedeki memurların kendilerine özel belirgin elbiseleri vardı. giyilen yeleğin, ceketin, kemerin ve ayakkabıların tasarımı ve malzemesi o kişinin konumu hakkında bilgi verirdi. bazı kemer tokaları çok değerliydi ve hırsızların hedefindeydi, bu sebeple birçok memur bu kemer tokaları yerine bronzdan yapılma imitasyonunu kullanırdı. daha fakir kişiler yünden yapma kısa ceketler ve yelekler kullanırlardı. pantolon ise bizansa 12. yüzyılda gelmiştir.

    boş vakitler

    bizans kasabalarında dışarı çıkıp dolaşmak bile eğlenceli bir aktivite sayılırdı, tıpkı bugünkü gibi. sokaklarda hokkabazlar, akrobatlar, dilenciler, yiyecek ve içecek satıcıları, fahişeler, falcılar, din adamları ve vaazcılar bulunurdu. vatandaşlar belli zamanlarda açılan pazar yerlerinde veya kalıcı olarak bulunan çarşılarda alış veriş yapabilirlerdi. bazı alış veriş yerlerine sadece insanlar girebilirdi, bu sebeple atların ve at arabalarının girişi yasaklanmıştı.

    birçok et, deniz ürünleri, meyve ve sebze türlerinin dışında parası olanlar baharat, parfüm, tütsü, sabun, ilaç, tekstil, mücevher, çömlek, cam ürünleri, gümüş tabaklar, küçük süs eşyaları veya köle satın alabilirdi.

    çarşıda satılan malzemeler resmi standart ağırlık ölçü birimiyle tartılırdı. fiyatlar ise düzenli olarak devlet tarafından kontrol edilir ve fiyat aşırılığı engellenirdi. alış veriş için en güzel zamanlar önemli dini günlerin olduğu festivallerin veya fuarların olduğu dönemlerdi. kiliselerde dini eşyalar satılır ve özellikle başka yerlerden gelenler bu malzemelerle yakından ilgilenirdi. en büyük fuarlardan birisi efes'te düzenlenirdi ve aziz yuhanna'nın ölüm yıl dönümünde gerçekleşirdi.

    etrafta dolaşmanın dışında boş zaman geçirmek için konstantinopolis şehrinde hipodrom bulunurdu ve diğer birçok büyük şehirlerde olduğu gibi burada at arabası yarışları düzenlenirdi. bu gösteriler ayakta izlenirdi ama izlenmeye değerdi çünkü yarışlardan önce müzisyenler, akrobatlar ve hayvan termiyecileri kalabalığı eğlendirirdi. yarışlarda bahis düzenlenmesi veya belli bir takıma destek olunması sıradan durumlardandı. kamu alanlarında spor etkinliklerinden fazlası da olurdu, festivaller, anma törenleri, idam ve diğer cezalandırmalar, askeri başarıların kutlanması ve yakalanan kölelerin halka gösterilmesi yine kamuya açık alanlarda yapılırdı.

    küçük kasabalarda bu etkinlikler tiyatroda gerçekleşirdi. tiyatrolarda ayrıca toplantılarda da yapılabilirdi ancak vergiler veya politikalar sebebiyle bu toplantılar bazen isyan hareketine dönüşebilirdi. sporların yapıldığı başka bir yer ise stadyumdu ve burada atletik yarışmalar düzenlenirdi. bu yerlerin dışında kadınlar ve erkekler günlük olarak hamamlara, spor salonlarına, kiliselere gider ve burada sohbet edip vakit geçirebilirlerdi.

    ölüm

    ölüler kasabanın dışında belirlenmiş olan mezarlıklara gömülürlerdi. yüksek kademedeki memurlar ve aktörler gibi belli zümrenin üzerindeki kişilerin mezar taşlarında yazıtlar bulunurdu ve böylece zenginlerin öldükten sonra da hatırlanması sağlanırdı. bu mezar yazılarında kişinin adı, mesleği ve hayattaki başarıları gibi bilgiler bulunurdu ve bu bilgiler bizanstaki günlük hayat hakkında bilgi verirdi.
  • istanbul'u fetheden fatih'in kendini kayzer-i rum ilan etmesi, osmanlı'nın kendisini bu imparatorluğun devamı olarak gördüğünün açık bir göstergesidir.
    ancak rusya bu halefiyeti tanımamış, kendisine sığınan ortodoks kilisesi mensuplarına istinaden roma-bizans geleneğinin devamının kendisi olduğunu savunmuştur.
    bu halefiyeti tanımak avrupa ülkelerinin de işine gelmemiştir. türklerin truvalıların torunu olabileceğine bile inanabilen batı avrupa türklerden bizans'ın devamı olarak bahsetmektense yunanistan'daki rumlara türk soykırımı yaptırıp devlet kurdurmayı tercih etmiştir. bu da uzun vadede anadolu'daki rumların ege'nin batısına gönderilmesinin müsebbibi olmuştur.
    ve tabi bunların hepsinin arkasında bizansın hristiyan osmanlı'nın müslüman olması vardır. bizim osmanlı'yı bizans'ın devamı olarak görmememizin nedeni de budur.

    iyi ama roma imparatorluğu da pagan değil miydi? hristiyan bizans pagan roma'nın ardılı oluyor da müslüman osmanlı neden hristiyan bizans'ın ardılı olmasın?

    osmanlı'nın bizans'ın devamı olup olmadığı konusunda bizanslılar ne derdi acaba derseniz (bkz: latin serpuşu yerine türk sarığı görmeyi yeğlerim)
  • imparator konstantin, roma imparatorluğu'nun başkenti olan roma'nın barbar istilalarına karşı savunmasız olduğuna hükmetti ve imparatorluk merkezini doğuya taşımaya karar verdi. bu amaçla küçük bir yunan sitesini (byzantion) gözüne kestiren imparator, büyük bir imar işine girişip, bu küçük yunan kasabasını, dev bir imparatorluk başkentine dönüştürdü. bu şehrin adı: konstantinopolis'ti.

    m.s 395 yılında imparator theodosius’un roma imparatorluğu'nu, oğulları honorius (batı roma) ; arkadius (doğu roma) arasında paylaştırması ile konstantinopolis (istanbul), doğu roma’nın başkenti oldu.

    batı roma 476’da, got istilası ile kesin olarak çöktüğünde doğu roma ekonomik ve siyasi olarak büyük canlılık gösteriyordu. bunun sebebi de, doğu’nun barbar istilalarından batı kadar etkilenmemiş olması ve antik yunan (helen) medeniyetinden aldıkları siyasal ve kültürel mirası halen koruyor olmasıydı.

    * konstantin tüm bu olanları 150 yıl önce öngörmüştü diyebiliriz. bu yüzden bizanslılar onu ilk imparator ve ataları olarak kabul etmişlerdir. tabi bir diğer sebebi de, hristiyanlığı kabul eden ve siyasal/sosyal temellerini inşa eden imparator olması da olabilir.

    doğu roma’da işlenen toprak üstündeki aşırı vergilendirme sebebi ile kolon ve çiftçiler büyük toprak sahiplerine sığınmış ve bir çeşit derebeylik rejimine yol açmışlardır.

    * bu yüzden istanbul'un fethi, derebeylik rejiminin bitişi ve ortaçağ'ın kapanışı olarak kabul edilir.

    bizans adı, doğu roma’ya modern zamanlarda tarihçiler tarafından verilmiş bir isimdir. istanbul’un ilk adı olan byzantium (byzantion) isminden türetilmiştir.

    oysa bizans imparatorları kendilerini büyük roma imparatorluğu’nun mirasçısı olarak görmüş ve kendilerini sezar olarak adlandırmışlardır. istanbul'un bizans asıllı tebaası ise günümüze kadar gelen bir deyim ile romalı anlamında"rum" olarak adlandırılırlar.

    bizans tarihi ile ilgilenenler için, 4 bölümlük bir yazısı dizisini öneririm. her biri makul uzunlukta birer blog yazısı olan bu makalelerden bizans hakkında hatırı sayılır bir bilgi sahibi olabilirsiniz. şu linkten ilk yazıya ulaşabilirsiniz.
  • osmanlı devletinin selefi sayılacak kadar derin bağlar ve etkileşimler kurulmuş devlet. izninizle izah edeyim;

    bizans imparatorluğunun son iki yüzyılına damgasını vuran iki aile mevcuttur; paleologos ve kantakuzenos aileleri. rekabet halindeki bu iki aile bizans tahtı için mücadele etmiştir; selanik, makedonya, trakya ve istanbul'u içine alan iç savaşta kantakuzenoslar galip çıktı. daha sonra paleologos ailesi durumu eski haline çevirmeyi başarmıştır.

    bizans'ı böylesine etkileyen kantakuzenos ailesi osmanlı için çok önemlidir. zira osmanlıların askeri desteğini almak için gelibolu'dan bir kale vermeyi taahhüt etmişlerdir; mücadeleyi kaybetseler de kale artık osmanlılarındır. lise tarih kitaplarında gördüğümüz rumeli'ye geçiş böyle gerçekleşti; osmanlı'nın dostu kantakuzenos ailesi kaybetti fakat giderayak paleologos hanedanının yanıbaşına osmanlı geldi.

    kantakuzenosların osmanlı ile ilişkisi bununla kalmıyor. bu hanedandan gelen impatator vı. john, kızı theodora'yı osmanlıların sultanı orhan bey'e verdi.

    aslına bakarsanız, bizans ile akrabalık kurma konusunda osmanlı ailesi daha cüretkardır. orhan bey'in ilk karısı ve sultan ı. murat'ın annesi nilüfer hatun, bilecik tekfurunun kızı holofira'dır. üzücü ki bu kadının kökenini öğrenemiyoruz, fakat genel itibariyle bildiğimiz önemli bir şey var; tekfurlar ekseriyetle paleologos veya diğer soylu ailelerden seçilir. orhan bey'den sonra gelen osmanlı padişahlarının bizans ile akraba olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

    osmanlı ile bizans arasındaki ilişkiler cüneyt arkın filmlerine zerre benzerlik göstermez. 200 yıla yakın süre birbiriyle savaşmış bu iki devletin hanedanı akrabadır; ancak daha da önemlisi, osmanlılar protokolü ve inşaat tekniklerini bizans'tan öğrenmiştir. ele geçirilen bizans şehirleri, bünyesindeki zanaatkarlar ve bizans devlet görevlileri ile müslüman olmaları halinde osmanlı'ya hizmet etmiştir. osmanlı'nın devlet düzeni bizans'la neredeyse ikiz gibidir.

    11. yüzyıldan itibaren zayıflayan ve 15. yüzyılda son nefesini veren bizans imparatorluğu, devlet ve sanat üzerine bütün mirasını osmanlı'ya devrederek sahneden çekilmiştir. iki devlet arasındaki yegane fark dindir. ıı. mehmet, din farklılığından doğabilecek zorlukları kolaylıkla atlatmış ve "kayzer" unvanını kendisine yakıştırarak müslüman roma imparatoru olduğunu iddia etmiştir.

    ıı. mehmet bir entry'e konu olabilecek kadar derin bir biyografiye sahip. ıı. mehmet'i yetiştiren mora despina hatun, gelmiş geçmiş bütün valideler ve cariyeler içerisinden en ilginç olanıdır. zira islam'ı kabul etmeksizin hareme girebilen ve valide sultanlığa kadar yükselebilen tek insandır. sırp despotunun kızıdır ve ortodokstur; ıı. murat tarafından saygı görmüştür. uzun bir ömür yaşayan mora despina hatun, köken itibariyle kantakuzenos ailesinin torunudur. görebileceğiniz üzere yine kantakuzenos yine osmanlı.* bu soylu hanım, ıı. mehmet'i yetiştirmiş ve onun karakterinde birincil öneme sahip olmuştur, şüphesiz ıı. mehmet'in hoşgörülü ve aydın kişiliğinde önemli bir faktör teşkil etmiştir.

    osmanlı ile bizans arasındaki bir başka bağ ise şehzade orhan bey'dir. birçok türk tarihçisi orhan bey'in bizans tarafından esir tutulduğunu iddia etse de, objektif tarihçiler bu kanaatte değil. iki tarafın da kabul ettiği bir gerçek var; istanbul 1453'te kuşatılırken orhan bey bütün gücüyle osmanlı ordusuna karşı savaşmıştır ve 29 mayıs günü öldürülmüştür. surdan atlayarak intihar ettiğini söyleyenler de var. son bizans imparatoru konstantin xı. paleologos'un bile ölüp ölmediği bilinmezken, şüphesiz bu gözden ırak şehzadenın akıbeti kolay kolay bilinemez.

    osmanlı ile bizans arasındaki güçlü bağlardan bir kısmına değindim. şahsi düşüncem, birbiriyle kıyasıya mücadele etmiş bu iki devletin savaşını iki hanedanın istanbul için mücadelesi diye yorumlayabiliriz. kazanan osmanlı hanedanı olmuş ve istanbul sadece el değiştirmiştir; 29 mayıs günü yağma edilse de istanbul yerle bir edilmemiştir ve osmanlı'nın güçlenmesine paralel olarak zenginleşmiştir.

    umarım lise tarih kitapları saçma sapan bilgiler vermek yerine bizans imparatorluğunun selef olduğunu kabul eder; yere göğe sığdıramadığımız fatih sultan mehmet'in bizans-osmanlı görüşlerini benimsememek manidar.

    edit; kantakuzenos ile paleologos ailesinin akraba olduğunu da ekleyeyim. orhan bey'e kızı theodora'yı ve çimpe kalesini veren vı. john kantakuzenos'un annesi, paleologos ailesinden imparator andronikos'un kuzenidir.
hesabın var mı? giriş yap